221.
"joe dimaggio'nun kim olduğunu biliyor musun, baba? tony lazzeri ve frank crosetti'nin?"
"topçu," diye homurdandı.
"bebek pinelli'nin adını hiç duydun mu? ya da lou fonseca'nın? ron pelligrini'nin?"
"topçu hepsi."
"peki, vic monte, sam latorra, boots zarlingo?"
"topçu."
"insan, baba! senin benim gibi adamlar. babaları terzi, kasap, balıkçı, berber, maden işçisi. bizimkine benzer hayat­lar sürmüş italyan kökenli amerikalılar, bu fırsat ülkesinin değişik yerlerinden."

"fırsat için ne derler biliyor musun, ba­ba?"
"sen her şeyi biliyorsun, bana söyle."

"kapıyı bir kez çalar."

-1933 berbat bir yıldı
devamını gör...
222.
dünya kötü, insanlar adaletsiz*

dostoyevski-insancıklar
devamını gör...
223.
yarışmalar, eğitimimizden geriye kalan rastgele ve değersiz gerçekler hakkında kendimizi daha iyi hissetmemiz için düzenlenirler.

görünmez canavarlar - chuck palahniuk
devamını gör...
224.
"ağlamak için de biri gerek."

ölmeye yatmak/adalet ağaoğlu
devamını gör...
225.
düşes, “ya sanata ne diyorsun?” diye sordu.
“bir illettir.”
“aşk?”
“yanılsama.”
“din?”
“inancın yerini tutan günün modası.”
"sen kuşkucusun.”
“hiç de değil. kuşkuculuk imanın başlangıcıdır.”
“ya nesin sen öyleyse?”
“tanımlamak kısıtlamaktır.”
“bir ipucu ver bana.”
“ip dediğin kopar. labirentte kaybolabilirsin.”
(bkz: dorian gray'in portresi)
devamını gör...
226.
'hepimiz kendi masallarımızın kurbanıyız.'
saatleri ayarlama enstitüsü, ahmet hamdi tanpınar
devamını gör...
227.
"gayet iyi bilinen bir öykü vardır: misyonerler afrika'ya geldiklerinde ellerinde incil vardı, biz yerlilerin elinde de topraklarımız. bize, "hadi dua edelim," dediklerinde gözlerimizi kapatıp dediklerini yaptık. açtığımızda, onların elinde topraklarımız vardı, bizim elimizde de incil.
- desmond tutu"
joan konner, ateistin kutsal kitabı
devamını gör...
228.
"artık maria puder, yaşamak için kendisine kayıtsız ve şartsız muhtaç olduğum bir insandı. bu his ilk anlarda bana da garip geliyordu. bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? fakat bu hep böyle değil midir? birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?.. ben de, o zamana kadarki hayatımın boşluğunu, gayesizliğini sırf böyle bir insandan mahrum oluşumda bulmaya başlamıştım. insanlardan kaçışım, içimden geçenlerin en küçük bir parçasını bile etrafıma sezdirmekten çekinişim bana sebepsiz ve manasız görünürdü. zaman zaman beni saran hüzünlerin, hayat bıkkınlığının bir ruhi hastalık alameti olmasından korkardım. bir kitabı okurken geçen iki saatin ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.

halbuki şimdi her şey değişmişti. bu kadının resmini gördüğüm andan beri geçen birkaç hafta içinde, ömrümün bütün senelerinden daha çok yaşadığımı hissediyordum. her günüm, her saatim, uyuduğum zamanlar bile dopdoluydu. bana sadece yorgunluk veren uzuvlarımın değil, ruhumun da yaşamaya başladığını, içimde, haberim olmadan bekleşen üstü örtülü derin tarafların da birdenbire meydana çıkarak bana fevkalade cazip, kıymetli manzaralar arz ettiklerini görüyordum. maria puder bana bir ruhum bulunduğunu öğretmişti ve ben de onun, şimdiye kadar rastladığım insanlar arasında ilk defa olarak, bir ruhu bulunduğunu tespit ediyordum.”

sabahattin ali, kürk mantolu madonna, sf.84
devamını gör...
229.
"ölülerin yanından onları görmeden geçip gitmek çok eskiden beri insanlığın alışkanlığıdır."
körlük - jose saramago
devamını gör...
230.
"lüks denen şey var olduğu sürece, adı ister kölelik ister yoksulluk olsun diğer yanda da aşırı iş yükü ve sefalet olacaktır. "
insan doğası üzerine - arthur schopenhauer
devamını gör...
231.
bu dünyada özgüveninizi tehtid edecek güce sahip sadece bir kişi var, o da sizsiniz.*

david burns-iyi hissetmek
devamını gör...
232.
"evren devasa bir fotokopi makinesidir. sürekli düşüncelerini kopyalayarak çoğaltır."

(bkz: tanrı ile sohbet) (bkz: neale donald walsch)
devamını gör...
233.
nicholai kaşlarını çattı. kajikawa kıyılarında gezinirken kişikava-san da kendisine buna benzer bir şey söylemişti.

«senin orta düzeydeki kimselere karşı duyduğun aşağılayıcı nefret, onlardaki geniş, kapsamlı kuvveti görmene engel oluyor. sen kendi parlaklığının orta yerinde dururken, gözlerin öylesine kamaşıyor ki, odanın kuytu, karanlık köşelerini göremiyorsun. oralarda kalabalıkların, beyinsiz insan kalabalığının ne tehlikeler hazırladığını görecek şekilde gözlerini ayarlayamıyorsun. ben sana bunları söylerken bile, sevgili öğrencim, sen kendinden yeteneksiz kişilerin, sayıları ne kadar çok olursa olsun, seni yenebileceklerine inanmakta güçlük çekiyorsun. oysa biz artık orta düzeydeki insanların çağında yaşıyoruz. orta düzeydeki insan sıkıcı, renksiz, aptal gibi görünür... fakat ölümsüz tekdüzeliğine devam eder... hiç bıkmaz. amipler her zaman kaplanlardan çok yaşar. çünkü durmadan bölünür, yenilenirler. o ölümsüz tekdüzelikleriyle. kalabalıklar zorbaların en sonuncusu olacaktır. gözlerini bir an için sanata çevir. bak,kabukican çekişirken,noberi yanda sürünürken, şiddet romanları kalabalıkları nasıl peşinden sürüklüyor. dikkat edersen hiçbir yazar romanına kahraman olarak gerçekten üstün bir insan tipi seçmeye cesaret edemiyor. çünkü seçerse, kalabalığın içindeki orta düzeydeki insan öfkelenecek, utanacak ve kendisini savunması için kendi yojimbo'sunu, yani eleştirmenleri ortaya sürecektir. kalabalığın çıkardığı gürültü mantıksızdır ama, kulakları sağır edecek kadar güçlüdür. beyinleri yoksa da, binlerce kolları vardır. bunları seni yakalamak, çekmek, aşağıya indirmek ve batırmak için kullanırlar.»

şibumi
devamını gör...
234.
şu an okuduğum gazap üzümlerinde altını çizdiğim bir kısım :
“gideceğimiz yer iki bin millik yolmuş diyorlar. ne kadar sürer sence, tom? haritada gördüm. koca dağlar var! kartpostallardaki gibi. onları aşıp gideceğiz. ne kadar sürer onca yolu gitmek acaba, tommy?”
“bilmiyorum. belki iki hafta, belki de, şansımız varsa, on gün falan. bak, anne, kaygılanmayı kes. dur, sana kodese girmekle ilgili bir şey söyleyeyim. habire çıkacağın günü düşünüp duramazsın. deli olur insan. yaşamakta olduğun günü düşüneceksin... her günü geldiği gibi al.

yıllardır şu durum bi geçsin bunu da o zaman yaparım gibi yaşıyorum ama böyle yaparak gelecek zamanı beklerken anı kaybettiğimi fark ettim, bi şeyleri beklemek zaten yeterince yıpratıcıyken, şimdiyi de yaşayamamak bu durumu iyice katmerliyor.
ara ara okuyacağım tomun bu sözlerini.
devamını gör...
235.
dağa çıkarken olabildiğince en az çabayla ve hevessiz davranmak gerekir. hızınızı kendi doğanızın gerçeği belirlemeli. yerinizde duramıyorsanız hızlanın. soluğunuz kesilirse yavaşlayın. dağa, yerinde duramamakla bitip tükenmek arasındaki denge durumuna göre tırmanın. ilerileri artık düşünmez olduğunuzda her adım yalnızca sizi sonuca götüren bir araç değil, eşsiz bir olaydır. bu yaprağın kenarları dişli. bu kaya sağlam görünmüyor. daha yakın olmasına karşın, buradan kar daha az görünüyor. bunlar dikkat etmeniz gereken şeyler. yalnızca, ilerdeki bir hedef için yaşamak, sığ bir şeydir. yaşamı dağın tepesi değil, eğimleri ayakta tutar. her şeyin büyüdüğü yerdir burası.

zen ve motosiklet bakım sanatı
devamını gör...
236.
eğitimsiz bir göz, dağa egoyu tatmin amacıyla tırmanma ile özgeci tırmanmayı aynı görür. her iki tür tırmanıcı da bir ayağını ötekinin önüne atar. ikisi de aynı hızla soluk alıp verir. ikisi de yorulunca durur. ikisi de dinlenince devam eder. oysa ne büyük fark vardır! egocu tırmanıcı ayarsız bir alet gibidir. ayağını ya çok çabuk ya da çok geç atar. büyük olasılıkla, güneşin ağaçlar arasından geçişinin güzelliğini görmez. adımlarının kötülüğü yorulduğunu gösterdiğinde durmaz. yanlış zamanlarda dinlenir. bir saniye önce bakıp da ileride ne olduğunu öğrendiği halde yukarılara bakıp ileride ne olduğunu görmeye çalışır. koşulların gerektirdiğinden ya çok daha hızlı ya da çok daha yavaş gider ve konuştuğunda hep başka bir yerden, başka bir şeyden söz eder. burdadır, ama burda değildir. burasını reddeder, onunla mutlu değildir, daha yukarılara çıkmak ister, ama oraya vardığında da aynı şekilde mutsuz olur; çünkü artık orası da “burası”dır. aradığı, istediği şey çevresinde vardır, ama çevresinde olduğu için onu istemez. her adımı hem fiziksel hem ruhsal bir efordur, çünkü amacının dışta ve uzakta olduğunu düşler.

zen ve motosiklet bakım sanatı
devamını gör...
237.
''..tamam da bu müsvedde lazım size, bu müsvedde işinize yarıyor, bu müsvedde sayesinde işler yolunda gidiyor, bu müsveddeye ikramiye vermeniz lazım; müsvedde olsa bile!''
insancıklar (kitap).
devamını gör...
238.
"her şeyin tamam olması ve kendimi daha az yalnız hissedebilmem için, idam günümde çok seyirci bulunmasından ve bunların beni hınç dolu haykırışlarla karşılamalarından başka isteyecek bir şeyim kalmamıştı."

albert camus - yabancı
devamını gör...
239.
bozkırkurdu'nda işte böyle bir durum söz konusuydu. dolayısıyla, harry'nin pek de keyifli ve mutlu bir yaşam sürmediğini düşünebiliriz. ancak, bununla harry'nin alabildiğine bir mutsuzluk içinde yaşadığını da söylemek istiyor değiliz; her insanın kendi çektiği acılara en büyük acılar gözüyle bakması gibi, harry'ye de kendi mutsuzluğu alabildiğine büyük görünse de, böyle bir savı öne sürmek niyetinde değiliz. zaten hiç kimse hakkında böyle bir savın ileri sürülmemesi gerekiyor. ayrıca, içinde bir kurt barındırmayan kimselerin de ille mutlu olması gerekmez. en mutsuz yaşamda bile yıldızın parladığı anlar, kum ve çakıl taşları arasında küçük çiçeklerin açtığı anlar vardır. bozkırkurdunda da işte böyleydi durum. çokluk pek mutsuzdu bozkırkurdu, bu yadsınamaz; öte yandan başkalarını da mutsuzluğa sürükleyebiliyordu ve bunlar onun sevdiği ve onu seven kişiler oluyordu, çünkü bozkırkurdu’nu sevenler onun yalnızca bir yönünü görüyordu. bazıları kendisine başkalarına benzemeyen, kibar, zeki bir insan gözüyle bakıp seviyorsa da, sonradan dehşete kapılıp düş kırıklığına uğruyorlardı, çünkü ansızın onun içinde bir kurdun yaşadığını anlıyorlardı. bunu da anlamaları gerekiyordu; çünkü harry herkes gibi bir bütün olarak sevilmek istiyor, dolayısıyla içindeki kurdu başkalarının gözlerinden kaçırmak elinden gelmiyor ya da içinde böyle bir kurdu barındırdığını yalanlayamıyordu. ama öyle kimseler de vardı ki, özellikle ondaki kurda, ondaki özgürlüğe, vahşiliğe, ele avuca sığmazlığa, tehlikeliliğe ve güçlülüğe gönül veriyor, ne var ki vahşi, azılı kurdun aynı zamanda bir insan olduğunu, içinin iyilik ve sevecenlik özlemiyle dolup taştığını, üstelik mozart'ı dinleyip şiirler okuduğunu ve ruhunda insan idealleri yaşattığını öğrenir öğrenmez, alabildiğine düş kırıklığına uğrayıp kendilerini yürekler acısı bir durumda hissediyorlardı. düş kırıklığı ve öfke herkesten çok bu kişilerde büyüktü. böylece bozkırkurdu, çift kişiliğini ve bölünmüşlüğünü, düşüp kalktığı kişilerin yazgıları içerisine de aktarıyordu.

ne var ki, bozkırkurdu'nu tanıdıklarını ve onun bölünmüş, parçalanmış, acınacak yaşamını kafalarında tasarlayabileceklerini sananlar yine yanılıyordu, bilmedikleri dünya kadar şey vardı çünkü. bir kez (istisnasız bir kural olmayacağı ve bazen tek bir günahkârın tanrı katında, hak yolundan ayrılmayan doksan dokuz kişiden daha makbul sayılacağı gibi) harry’de de istisnai durumların, onun yaşamında da kimi mutlu anların var olduğundan haberleri yoktur; onun da içinde bazen kurdun, bazen insanın rahat rahat nefes alıp verebildiğini, düşünüp hissedebildiğini, hatta pek seyrek karşılaşılan saatlerde her ikisinin birbirlerini sevgiyle kucaklayarak barış içinde yaşadıklarını, dolayısıyla diyelim biri uyurken öbürü uyanık kalarak birbirlerini zinde tuttuklarını, birinin ötekisinin olanaklarını iki katına çıkardığını bilmezler.

bozkırkurdu
devamını gör...
240.
“baklavanın hafifliğini ölçmek için, piştikten sonra bir arşın (65 cm) yüksekliğinden bırakılan madeni para, bütün katları delerek tepsinin dibine çapmalıydı. bu sınavın 17. yüzyılda yapıldığını evliya çelebi’ den öğreniyoruz. “

priscilla mary ışın - avcılıktan gurmeliğe... yemeğin kültürel tarihi
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kitap alıntıları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim