kitap alıntıları
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
başlık "mesteral" tarafından 08.11.2020 11:05 tarihinde açılmıştır.
1721.
1722.
aşk, gönlümüzde yaşayan müthiş bir galeyandır. en tehlikeli hastalıklar gibi üç devresi vardır: başlangıç, orta, son. birincisinde kavuşmak arzusuyla yanarsınız, ikincisinde hayal kırıklığına, üçüncüsünde tiksintiye uğrarsınız.
- kesik baş, hüseyin rahmi gürpınar.
- kesik baş, hüseyin rahmi gürpınar.
devamını gör...
1723.
kayra, bir gün bana "mutsuzluğuna bir çare aramıyorsun" demişti.
devamını gör...
1724.
lavinia
sana gitme demeyeceğim
üşüyorsun ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar.
yanımda kal.
sana gitme demeyeceğim
gene de sen bilirsin.
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim.
incinirsin.
sana gitme demeyeceğim.
ama gitme, lavinia
sen de bilme, lavinia.
sana gitme demeyeceğim
üşüyorsun ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar.
yanımda kal.
sana gitme demeyeceğim
gene de sen bilirsin.
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim.
incinirsin.
sana gitme demeyeceğim.
ama gitme, lavinia
sen de bilme, lavinia.
devamını gör...
1725.
"tarihin en kesin yasalarından biri de şudur; lüksler zamanla ihtiyaç haline gelir ve yeni zorunluluklar ortaya çıkarır. insanlar belli bir lükse alıştıklarında bir süre sonra onu kanıksarlar. onu yaşamlarında hep bulundururlar ve bir süre sonra onsuz yaşayamaz hale gelirler."
hayvanlardan tanrılara : sapiens - yuval noah harari
hayvanlardan tanrılara : sapiens - yuval noah harari
devamını gör...
1726.
kalbimde o kadar kırık varken, dudaklarımın arasından yalnızca iyiyim çıktı ve herkes buna inandı…
elmalı turta
elmalı turta
devamını gör...
1727.
"bizzat okuyup yazanların kendi yazdıklarından başkasına tenezzül etmedikleri, takdirin de tenkidin de kayırma ve yerme arzusundan başka bir saikle yapılmadığı bir ülkede başka türlü olması beklenemezdi elbette." immanuel kant - eğitim üzerine
devamını gör...
1728.
eski rusya ve tarihine ilişkin bir mini özet niteliğinde şöyle bir tanesi,
" eskı rusva'da
çok eski bir çam ormanı - yolu olmayan, ilkel.
ayılar, mantarların ve çam reçinesinin keskin soluğu, beyazlaşmış saçaklı yosunlar. bu orman demir miğferler içindeki çok eski savaşçı birliklerine, yaşlı münzevi keşişlerin kukuletalı cüppelerine, gerçek inanca, stenka'nın(17) özgür adamlarının yırtık pırtık şapkalarına ve titreyen fransızların donmuş madalyalarına tanık oldu. bunların hepsi sanki hiç olmamış gibi geçip gitti. ve bir kez daha mavi kış
günleri, büyük kar tabakaları dallardan hışırtıyla
aşağıya indi, kuru, ince donmuş dallar çatırtadı,
ağaçkakanlar tıkırdadı; sonra sarı yaz günleri, eğri
büğrü yeşil ellerde mumlar, sert gövdelerden süzülen şeffaf bal sarısı gözyaşları ve yılları sayan guguk kuşu.
ancak bulutlar boğucu sıcağın içinde şiştiler,
gökyüzü koyu kırmızı yarıldı, ateş kustu ve ka-
dim orman tütmeye başladı. sabahleyin her taraf-
ta korkunç bir gümbürtü, alev dilleri, tıslamalar,
çarpmalar ve uğultular vardı, gökyüzünün yarısı
dumanla kararmıştı ve kanla kaplı güneş zorlukla
görünüyordu. ve küçük insanlar kürekleriyle, sula-
ma kanallarıyla ve kovalarıyla ne yapabilirlerdi ki?
o artık bir orman değil, ateş tarafından yutuldu, kütükler ve kül.
(17) stepan (stenka) timofeyevich razin. kazak lider. güney rusya'da soylulara
ve çarlık bürokrasisine karşı çıkmış ve büyük bir ayaklanma başlatmıştır. (çn)
belki bir gün burada, ucu bucağı
olmayan tarlalar ekilecek; belki yeni, duyulmamış
buğdaylar olgunlaşacak ve yüzleri tıraşlı arkansaslı erkekler avuçlarında ağır, altın rengi tanecikleri tartacaklar. ya da belki bir şehir büyüyecek çan
sesleri ve hareketliliğiyle canlı, tümüyle taş, kris-
tal ve demir ve dünyanın her tarafından kanatlı
adamlar deniz aşırı yerlerden ve dağlardan uçarak
buraya gelecekler. ama bir daha asla orman olmayacak, bir daha asla kışın mavi sessizliği ve yazın altın sessizliği olmayacak. ve sadece öykü anlatanlar, renkli süslü sözcükleriyle burada vaktiyle neler olduğunu, kurtları, ayıları ve yeşil ceketli yüzyıllık yüce atalarını, eski rusya'yı anlatacaklar; bjzim gözümüzle on yıl, yüz yıl önce gördükleri şeyleri bize ve diğerlerine, yüz yıl içinde dinlemeye gelecek olan ve sanki bir peri masalıymış gibi bunların hepsine hayret edecek olan o kanatlı adamlara anlatacaklar.
bunlar petro'nun ölçü çubuğuyla düzenlediği
caddeler değil; hayır, burası petersburg, rusya.
burada çok eski bir ülkedeyiz - rus.(18) -
inişli çıkışlı dar küçük sokaklar, böylece çocuklar
kışın düz buz tabakalarının üstünde bağıra çağıra
kayabilirler. ara sokaklar, çıkmaz sokaklar, ön
bahcelerdekj kütük çitler, çitler ve çitler.
(1 8) rus (ros - rhos): iskandinavlar tarafından (bazı tarihçilere göre normanlar tarafından) orta çağ'da bu günkü rusya'da kurulan ilk devletin adı. başlangıçta, başkentinin adıyla novograd rus diye bilinen bu devlete, kiev'in alınmasından sonra kiev rus denmiştir.
kadim meşe ağacına kazınmış isimleriyle, zamoskvorechye: zatsepa, ordynka, balchug, shabalovka, babyegorod; moskova'nin eteklerinde, prens dimitri'nin haç çıkararak kulikovo meydanı'ndaki savaşa gitmek için çıktığı demir kapılarıyla, kolomna kalesi; vladimir'in eski şehri olan ve hala prens dmitry
ve prens fyodor bölgelerine ayrılmış olan ve
bildiğimiz kadarıyla orada yaşayanların hala ünlü
yumruk kavgalarını yaparak birbirlerinin burnunu kanattıkları, rzhev; ayna gibi düz volga'nın
üstünde geniş makarievskaya botanik bahçeleri,
buharlı tekne yarışları, çuka balığı ve tavernalarıyla, nizhny; volga nehri boyunca her biri şehir bahçeleri, tahta kaldırımları, geniş kalçalı, bodur,
komünyon ekmeği kadar tatlı, beş başlı kiliseleriy-
le, yaroslavl, romanovo, kineshma, puchezh; ve at fuarlarıyla, çingeneleriyle, atlarıyla, simsarlarıyla, pansiyonlarıyla, hacıları ve falcılarıyla siyah toprak
kuşağındaki yelets, lebedyan gibi şehirler.
bu, çok eski rusyadır - rus.- daha düne kadar
bunlarla kaynıyordu ve bunların hepsini hala bu-
rada bulabilirsiniz, belovezh bakir ormanındaki duvarlarla çevrili sığınağın içindeymiş gibi; kocaman bir ayı gibi "her şeyi ezen" tüccarlar, canlı semaverler gibi hancılar, hilekar yaroslavllı seyyar satıcılar,
mal satan kazanlı kurnaz sözde "tüccarlar". ve bütün bunların ortasında güzelliği, gerçek rus güzelliğini bulacaksınız. petersburg'un kuyruksallayan
yaban arılarından biri değil; volga gibi: görkemli,
sakin, geniş, koca memeli ve tam da volga'da!olduğu gibi - ortadaki kanaldan kıyıya dön, gölgeye ve dikkat et - derin siyah girdap ... "
1923 ~ ejderja ~ yevgeny zamyatin
" eskı rusva'da
çok eski bir çam ormanı - yolu olmayan, ilkel.
ayılar, mantarların ve çam reçinesinin keskin soluğu, beyazlaşmış saçaklı yosunlar. bu orman demir miğferler içindeki çok eski savaşçı birliklerine, yaşlı münzevi keşişlerin kukuletalı cüppelerine, gerçek inanca, stenka'nın(17) özgür adamlarının yırtık pırtık şapkalarına ve titreyen fransızların donmuş madalyalarına tanık oldu. bunların hepsi sanki hiç olmamış gibi geçip gitti. ve bir kez daha mavi kış
günleri, büyük kar tabakaları dallardan hışırtıyla
aşağıya indi, kuru, ince donmuş dallar çatırtadı,
ağaçkakanlar tıkırdadı; sonra sarı yaz günleri, eğri
büğrü yeşil ellerde mumlar, sert gövdelerden süzülen şeffaf bal sarısı gözyaşları ve yılları sayan guguk kuşu.
ancak bulutlar boğucu sıcağın içinde şiştiler,
gökyüzü koyu kırmızı yarıldı, ateş kustu ve ka-
dim orman tütmeye başladı. sabahleyin her taraf-
ta korkunç bir gümbürtü, alev dilleri, tıslamalar,
çarpmalar ve uğultular vardı, gökyüzünün yarısı
dumanla kararmıştı ve kanla kaplı güneş zorlukla
görünüyordu. ve küçük insanlar kürekleriyle, sula-
ma kanallarıyla ve kovalarıyla ne yapabilirlerdi ki?
o artık bir orman değil, ateş tarafından yutuldu, kütükler ve kül.
(17) stepan (stenka) timofeyevich razin. kazak lider. güney rusya'da soylulara
ve çarlık bürokrasisine karşı çıkmış ve büyük bir ayaklanma başlatmıştır. (çn)
belki bir gün burada, ucu bucağı
olmayan tarlalar ekilecek; belki yeni, duyulmamış
buğdaylar olgunlaşacak ve yüzleri tıraşlı arkansaslı erkekler avuçlarında ağır, altın rengi tanecikleri tartacaklar. ya da belki bir şehir büyüyecek çan
sesleri ve hareketliliğiyle canlı, tümüyle taş, kris-
tal ve demir ve dünyanın her tarafından kanatlı
adamlar deniz aşırı yerlerden ve dağlardan uçarak
buraya gelecekler. ama bir daha asla orman olmayacak, bir daha asla kışın mavi sessizliği ve yazın altın sessizliği olmayacak. ve sadece öykü anlatanlar, renkli süslü sözcükleriyle burada vaktiyle neler olduğunu, kurtları, ayıları ve yeşil ceketli yüzyıllık yüce atalarını, eski rusya'yı anlatacaklar; bjzim gözümüzle on yıl, yüz yıl önce gördükleri şeyleri bize ve diğerlerine, yüz yıl içinde dinlemeye gelecek olan ve sanki bir peri masalıymış gibi bunların hepsine hayret edecek olan o kanatlı adamlara anlatacaklar.
bunlar petro'nun ölçü çubuğuyla düzenlediği
caddeler değil; hayır, burası petersburg, rusya.
burada çok eski bir ülkedeyiz - rus.(18) -
inişli çıkışlı dar küçük sokaklar, böylece çocuklar
kışın düz buz tabakalarının üstünde bağıra çağıra
kayabilirler. ara sokaklar, çıkmaz sokaklar, ön
bahcelerdekj kütük çitler, çitler ve çitler.
(1 8) rus (ros - rhos): iskandinavlar tarafından (bazı tarihçilere göre normanlar tarafından) orta çağ'da bu günkü rusya'da kurulan ilk devletin adı. başlangıçta, başkentinin adıyla novograd rus diye bilinen bu devlete, kiev'in alınmasından sonra kiev rus denmiştir.
kadim meşe ağacına kazınmış isimleriyle, zamoskvorechye: zatsepa, ordynka, balchug, shabalovka, babyegorod; moskova'nin eteklerinde, prens dimitri'nin haç çıkararak kulikovo meydanı'ndaki savaşa gitmek için çıktığı demir kapılarıyla, kolomna kalesi; vladimir'in eski şehri olan ve hala prens dmitry
ve prens fyodor bölgelerine ayrılmış olan ve
bildiğimiz kadarıyla orada yaşayanların hala ünlü
yumruk kavgalarını yaparak birbirlerinin burnunu kanattıkları, rzhev; ayna gibi düz volga'nın
üstünde geniş makarievskaya botanik bahçeleri,
buharlı tekne yarışları, çuka balığı ve tavernalarıyla, nizhny; volga nehri boyunca her biri şehir bahçeleri, tahta kaldırımları, geniş kalçalı, bodur,
komünyon ekmeği kadar tatlı, beş başlı kiliseleriy-
le, yaroslavl, romanovo, kineshma, puchezh; ve at fuarlarıyla, çingeneleriyle, atlarıyla, simsarlarıyla, pansiyonlarıyla, hacıları ve falcılarıyla siyah toprak
kuşağındaki yelets, lebedyan gibi şehirler.
bu, çok eski rusyadır - rus.- daha düne kadar
bunlarla kaynıyordu ve bunların hepsini hala bu-
rada bulabilirsiniz, belovezh bakir ormanındaki duvarlarla çevrili sığınağın içindeymiş gibi; kocaman bir ayı gibi "her şeyi ezen" tüccarlar, canlı semaverler gibi hancılar, hilekar yaroslavllı seyyar satıcılar,
mal satan kazanlı kurnaz sözde "tüccarlar". ve bütün bunların ortasında güzelliği, gerçek rus güzelliğini bulacaksınız. petersburg'un kuyruksallayan
yaban arılarından biri değil; volga gibi: görkemli,
sakin, geniş, koca memeli ve tam da volga'da!olduğu gibi - ortadaki kanaldan kıyıya dön, gölgeye ve dikkat et - derin siyah girdap ... "
1923 ~ ejderja ~ yevgeny zamyatin
devamını gör...
1729.
şimdiye kadar yapmış,düşünmüş,olmuş olduğum her şeyin bir tür aldatmaca olduğunu gördüm.görmemeyi başardığım şeylerin karşısında dehşete kapıldım.olmuş olduğum ve gayet açıkça görüyorum ki aslında olmadığım her şey beni yoldan çıkarmış.
-fernando pessoa, huzursuzluğun kitabı.
-fernando pessoa, huzursuzluğun kitabı.
devamını gör...
1730.
"
artık olamayacağını biliyorum. aşk benim kalbimi yakıyor, seninkini yalayıp geçiyor. ben tam merkezine koyuyorum aşkı hayatımda, sen başka bir şeyin yerine koyuyorsun.
bana evlenme teklif ettin, reddettim. o gece sana geldim, bu defa sen reddettin. aşkı ve ahlâkı tartıp durdun aylar boyunca. gerekçelerini, savunularını, ithamlarını, infazlarını sıraladın; sanığı da savcısı da yargıcı da sen olan bir mahkemede yargılayıp durdun kendini defalarca. hangi yanın haklı çıksa, bu davanın öbür yanından yara aldın. çünkü ne yeteri kadar âşık ne de yeteri kadar ahlâklıydın.
oysa aşkın yeterince'si olmaz benim için hiç olmamış sevgilim. o ya vardır ya yoktur. hududu, temkini, itidali, tazmini olursa zaten aşk olmaz. var olduğu müddetçe vardır o. ve var olduğu müddetçe de tek biçimde tek hacimdedir. seninle istanbul'a gelebilir her şeyi terk edebilirdim, beni ben olarak sevdiğini bilseydim.
ben babamın, annemin, vasili'nin, cümle âlemin, bütün batum halkının, isterlerse bütün rusya'nın, iran'ın, azerbaycan'ın nezdinde suçlu olmaya razıydım. öyle, her şeye razı gelmiştim. ama sen, bir parça unutmak uğruna benim kapımı çaldın, korkarım bütün kapıları da çalacaksın. o kimse, ondan başkasıyla dolmayan ve ona dolamayan yanınla dikildin karşıma. açılan yaralarının acısını yeni bir yara açarak kapamaya çalıştın. ben senin için sadece 'kadın'dım. biricik değildim bu yüzden. sana benden önce yaşadığın her ne ise onu unutman için kendi hayalimi seve seve armağan ettim. ama gelseydin. bana aşkını verseydin. onun da geleceği olmasındı, bugünü bana yeterdi.
bir yaranın acısını unutmak için gönlünde başka bir yaranın açılmasına razı geldin. üstelik kendini bu yaraya da koşulsuz devredemedin, sürekli hesaplar yaptın. aşk değildi bu. aşk olsa hesap yapacak mecali kendinde bulamazdın.
bu kadar hesap yapmaya ne gerek vardı? hepi topu aşk işte. gelir, yaşanır ve günü gelince biterdi.
"
(bkz: nar ağacı)
artık olamayacağını biliyorum. aşk benim kalbimi yakıyor, seninkini yalayıp geçiyor. ben tam merkezine koyuyorum aşkı hayatımda, sen başka bir şeyin yerine koyuyorsun.
bana evlenme teklif ettin, reddettim. o gece sana geldim, bu defa sen reddettin. aşkı ve ahlâkı tartıp durdun aylar boyunca. gerekçelerini, savunularını, ithamlarını, infazlarını sıraladın; sanığı da savcısı da yargıcı da sen olan bir mahkemede yargılayıp durdun kendini defalarca. hangi yanın haklı çıksa, bu davanın öbür yanından yara aldın. çünkü ne yeteri kadar âşık ne de yeteri kadar ahlâklıydın.
oysa aşkın yeterince'si olmaz benim için hiç olmamış sevgilim. o ya vardır ya yoktur. hududu, temkini, itidali, tazmini olursa zaten aşk olmaz. var olduğu müddetçe vardır o. ve var olduğu müddetçe de tek biçimde tek hacimdedir. seninle istanbul'a gelebilir her şeyi terk edebilirdim, beni ben olarak sevdiğini bilseydim.
ben babamın, annemin, vasili'nin, cümle âlemin, bütün batum halkının, isterlerse bütün rusya'nın, iran'ın, azerbaycan'ın nezdinde suçlu olmaya razıydım. öyle, her şeye razı gelmiştim. ama sen, bir parça unutmak uğruna benim kapımı çaldın, korkarım bütün kapıları da çalacaksın. o kimse, ondan başkasıyla dolmayan ve ona dolamayan yanınla dikildin karşıma. açılan yaralarının acısını yeni bir yara açarak kapamaya çalıştın. ben senin için sadece 'kadın'dım. biricik değildim bu yüzden. sana benden önce yaşadığın her ne ise onu unutman için kendi hayalimi seve seve armağan ettim. ama gelseydin. bana aşkını verseydin. onun da geleceği olmasındı, bugünü bana yeterdi.
bir yaranın acısını unutmak için gönlünde başka bir yaranın açılmasına razı geldin. üstelik kendini bu yaraya da koşulsuz devredemedin, sürekli hesaplar yaptın. aşk değildi bu. aşk olsa hesap yapacak mecali kendinde bulamazdın.
bu kadar hesap yapmaya ne gerek vardı? hepi topu aşk işte. gelir, yaşanır ve günü gelince biterdi.
"
(bkz: nar ağacı)
devamını gör...
1731.
çok uzun yaşadığım ve pek çok kişi yitirdiğim için artık biliyorum ki ölüler yokluklarıyla değil de -onlarla bizim aramızda- söylenemeden kalan sözler yüzünden keder verirler asıl.
susanna tamaro-yüreğinin götürdüğü yere git
susanna tamaro-yüreğinin götürdüğü yere git
devamını gör...
1732.
dostoyevski, bir delinin ruh halini anlattığı kitabını, deli'nin şu sözleri ile bitiriyor.
"ben" diyor deli, senin söylemek isteyipte söyleyemediğin sözleri söyledim.
yapmak isteyipte, kendini tuttuğun şeyleri yaptım.
sen akıllı olduğun için yavaş yavaş kendini öldürürken, ben hayatı dolu dolu yaşadım.
sence ben deliyim..!
ama bence de sen bir ölüsün."
"ben" diyor deli, senin söylemek isteyipte söyleyemediğin sözleri söyledim.
yapmak isteyipte, kendini tuttuğun şeyleri yaptım.
sen akıllı olduğun için yavaş yavaş kendini öldürürken, ben hayatı dolu dolu yaşadım.
sence ben deliyim..!
ama bence de sen bir ölüsün."
devamını gör...
1733.
mesela senin odanda duran, sen sandalyende ya da çalışma masasında otururken, uzanırken ya da uyurken,seni bütünü ile gören mutlu bir dolap değilim.
franz kafka
milena'ya mektuplar
franz kafka
milena'ya mektuplar
devamını gör...
1734.
"kuşku, hayattır. eylem, söz, doğa, ölüm, bunların hepsinde kuşku!
kuşku, ruhlar için ölümdür; eskimiş ırklara bulaşan bir vebadır, bilimden gelen ve deliliğe sürükleyen bir hastalıktır. delilik mantığın kuşkusudur; hatta belki mantığın kendisidir!"
gustave flaubert
kuşku, ruhlar için ölümdür; eskimiş ırklara bulaşan bir vebadır, bilimden gelen ve deliliğe sürükleyen bir hastalıktır. delilik mantığın kuşkusudur; hatta belki mantığın kendisidir!"
gustave flaubert
devamını gör...
1735.
kendi yolumda ilerleyip ulaşacağım amacıma. geride kalanların ve duraklayanların üzerlerinden atlayacağım. böylece, benim ilerleyişim onların batışları olacak.
friedrich nietzsche, böyle buyurdu zerdüşt
friedrich nietzsche, böyle buyurdu zerdüşt
devamını gör...
1736.
oysa bir hayatı hayat diye, sorgusuz sualsiz yaşayanlar için akşam saatlerinde böyle bir felaket ve sıkıntı karışımı bir duygu olamazdı. hayatı hep aynı biçimde ve mutlu yaşayanlar; mutfaklarını ve odalarını hep derli toplu tutarlardı. her şeyi yerli yerine koymaya özen gösterirlerdi, kolay olan hayatlarını, daha da kolaylaştırmak için. yalnız mutfakta değil, başka odalarda da abajurların ya da avizelerin kırıp yumuşattıkları ışıklar; böyle insanlara kendilerini göstermezlerdi. onları kırar, eğer, büker ve onlar tatlı ışıkların yarattığı kendilerini; mutlu, neşeli, sevecen bulurlardı. bence yaşayıp giden insanlar çiğ ve keskin ışıklardan nefret ediyor, kendilerini bu sarsıcı ışığın altında görmeye dayanamıyor olmalıydılar.
(bkz: ayfer tunç)
(bkz: mağara arkadaşları)
(bkz: ses tutsağı)
(bkz: ayfer tunç)
(bkz: mağara arkadaşları)
(bkz: ses tutsağı)
devamını gör...
1737.
"ve o zaman daha önce hiç bu kadar dar büyüğünü görmediğimi düşündüm: yalnızlığın."
yaşamak, cahit zarifoğlu
yaşamak, cahit zarifoğlu
devamını gör...
1738.
“eğer sen, milyonlarca insandan biri olan sen, küçük adam, sorumluluklarının şu kadarcığını yerine getirseydin, dünya çok daha başka olurdu.”
dinle küçük adam, wilhelm reich
dinle küçük adam, wilhelm reich
devamını gör...
1739.
seni anlıyorum demek büyük bir yalandır. kocaman bir yalan. kimse kimseyi anlayamaz ve tanıyamaz dünyada...
-hakan günday
devamını gör...
1740.
“düşünme biçimin, hakikatin doğrultusunda olsaydı, çoktan kendi kendinin efendisi olurdun.”
dinle küçük adam, wilhelm reich
dinle küçük adam, wilhelm reich
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103