1821.
"üç hasletten dolayı arabi seviniz: çünkü ben arabım, kur'ân-ı kerim arapça olarak nazil olmuştur, cennet ehlinin konuştukları dil arapçadır."

"halkı allah'ın azabından sakındıran peygamberlerden olsun diye onu apaçık bir arapça lisan ile senin kalbine cebrail getirdi."
devamını gör...
1822.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
1823.
hal böyle olunca 19. yüzyılda din hakkında söylenen şu sözün doğruluğunda hiçbir şüphe yoktur: “din, insanların, ölümden sonraki hayat ümidiyle bu dünyadaki fakirlik ve mahrumiyete karşı tahammül edebilmeleri ve yaşadıkları her sıkıntının ve kendilerine sunulan her durumun tanrının iradesi ile olduğuna, dolayısıyla da bu durumu değiştirmelerinin mümkün olmadığına inanmaları için bir afyondur.” yine 18 ve 19. yüzyıldaki bilginlerin söylediği şu sözler de doğrudur:
“din, insanların, bilimsel gerçekler konusundaki cehaletlerinden doğmuştur.”
“din, insanların mevhum korkularının ürünüdür.”
“din, feodal yapıdaki ayrımcılık, sermayedarlık ve fakirlik sonucu ortaya çıkmıştır.”
peki, bu hangi dindir? bu din, gizli kalmayan hemen tümüyle tarihe geçmiş olan şirk dinidir.

dine karşı din, ali şeriati
devamını gör...
1824.
"önyargı da bir çeşit korkudur . insan bilmediğinden korkar. korktuğunu ise yargılar.
/gökçen
devamını gör...
1825.
"...ya sonsuza dek kalırsa zamanın olmadığı bir boşlukta? çıldırır mıydı? ya da zaten delirmişti... hayır, delirmemişti. hiçbir zaman aklını kaçırmamıştı, sadece gerçeği kabul edemeyecek kadar korkmuştu..."
*
olasılıksız - adam fawer
devamını gör...
1826.

şu ağacı ellerimle sallamak isteseydim eğer, bunu yapamazdım.
ama bizim göremediğimiz rüzgar, ona acı veriyor ve onu nereye isterse oraya doğru büküyor. bizi en kötü biçimde eğip bükenler ve acıtanlar, hep görünmeyen ellerdir.




(bkz: böyle buyurdu zerdüşt)
devamını gör...
1827.
devlet, kendi şiddetine hukuk; bireyinkine ise suç adını verir.
biricik ve mülkiyeti - max stirner
devamını gör...
1828.
[[alıntı]]

kibarlık zariflik insanın içinden gelir, dans öğretmeninden öğrenilmez.

[[alıntı]]

(bkz: fyodor mihayloviç dostoyevski)
(bkz: budala)
devamını gör...
1829.

çok fazla yalnızlık var, çok fazla. herkes ağlayacak bir göğüs istiyordu ama kimse o göğüs olmayı göze alamıyordu

inci aral - sadakat.
devamını gör...
1830.
“hiçbir gemi bizi kitaplar kadar uzağa götüremez.”
-sadece rüzgar bilir
(şiddetle tavsiye ederim bu kitabı okumanızı, gördüğüm kadarıyla çoğu kişi bilmiyor henüz.)
devamını gör...
1831.
en sevdiğim yerli yazardan birkaç alıntı bırakayım madem...

''okşayan elleri ısıranlar, tekmeleyen ayakları öperler...'' hakan günday/ piç

''hayat, ölene kadar hissedilen zevklerden çekilen acılar çıkarıldığı zaman geriye kalandır...'' hakan günday/ kinyas ve kayra

''mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun. ve en büyük acının kendininkinin olduğunu düşünüyorsun. dünyadan haberi olmayan bütün geri zekalılar gibi...'' hakan günday/ kinyas ve kayra

''kalabalığın kayıtsızlığı karşısında yavaş yavaş sesi kesilen yaygaracı, gerçeği kabullenir ve çevresindeki boşluğu insanlarla doldurur. buna, büyüme denir. yetişkin olma...'' hakan günday / az

''insanın kullandığı ilk alet, başka bir insandır...'' hakan günday/ daha
devamını gör...
1832.
ne garip.. yüz yıla yakın bir hayat yaşıyorsun ve biri senin yüz yılını beşe sekiz santimlik bir kağıt parçasının arkasına üç dört cümleyle sığdırıyor.

şermin yaşar / göçüp gidenler koleksiyoncusu
devamını gör...
1833.
ben ikide bir böyle oluyorum bazen. bütün insanların boynuna sarılıp öpecek kadar seviyorum. bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum.

(bkz: içimizdeki şeytan)
(bkz: sabahattin ali)
devamını gör...
1834.
"size yalvarıyorum kardeşlerim, dünyaya yaşama sadık kalın ve size öbür dünya ümitlerinden bahsedenlere kanmayın. bunlar bilerek veya bilmeyerek zehir saçanlardır.
bunlar yaşamı aşağı görenlerdir, ölüm halinde olanlardır ve kendileri zehirlenmişlerdir. yaşam bunlardan usanmıştır bırakın gitsinler.
bir zamanlar tanrıya isyan, en büyük günahtı. fakat tanrı öldü ve onunla birlikte bu günahlar da öldü. şimdi en korkunç şey, yaşama karşı günah işlemek ve 'bilinmesi mümkün olmayanı' yaşamın amacından üstün tutmaktır." - friedrich nietzsche, böyle buyurdu zerdüşt
devamını gör...
1835.


ruhum üşüyor; nasıl iyice örtünürüm bilmiyorum. ruh üşümesine ne cüppe var ne palto. ruhunun üşüdüğünü hisseden artık bir daha bunu unutmaz."





(bkz: fernando pessoa)

(bkz: huzursuzluğun kitabı)
devamını gör...
1836.


"sana benzemek cüretini göstermemeliydim! seni aleminden getirmek için yettiyse de,seni yanımda tutmaya yetmedi gücüm. o esenlik dolu anda kendimi,o denli küçük ve o denli ulu hissettim; sonra beni acımasızca, gerisin geri belirsiz insan yazgısının içine attın. bana kim yol gösterecek? nelerden sakınmalıyım? boyun eğmeli miyim bu itkiye? ah! kederlerimiz gibi eylemlerimiz de engelliyor elimizdeki yaşamın gidişini."
faust

devamını gör...
1837.
"size yalvarıyorum kardeşlerim, dünyaya yaşama sadık kalın ve size öbür dünya ümitlerinden bahsedenlere kanmayın. bunlar bilerek veya bilmeyerek zehir saçanlardır.
bunlar yaşamı aşağı görenlerdir, ölüm halinde olanlardır ve kendileri zehirlenmişlerdir. yaşam bunlardan usanmıştır bırakın gitsinler.
bir zamanlar tanrıya isyan, en büyük günahtı. fakat tanrı öldü ve onunla birlikte bu günahlar da öldü. şimdi en korkunç şey, yaşama karşı günah işlemek ve 'bilinmesi mümkün olmayanı' yaşamın amacından üstün tutmaktır." - friedrich nietzsche, böyle buyurdu zerdüşt
devamını gör...
1838.
"istemeden varım, istemeden öleceğim. olduğum şeyle olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum..."

fernando pessoa / huzursuzluğun kitabı
devamını gör...
1839.
sana yalan söylediğim için senden nefret ediyordum. çünkü tek isteğim kelimelerle oynamak, hayal kurmaktı. oysa gerçekte neye ihtiyacım var biliyor musun? hepinizin cehenneme gitmesine, işte buna! huzur lazım bana. kimse beni rahatsız etmesin diye tüm dünyayı hemen şimdi tek meteliğe satarım. bu dünya mı batsın, yoksa benim çayım mı eksik kalsın diye sorsalar dünyayı boş ver derim, yeter ki çayımı içeyim. bunu biliyor muydun?
devamını gör...
1840.
gelenekler , kanunlardan daha bir katıydı. kanunda affetme , beraat ettirme hakkın var ama gelenekte bu yoktu. geleneği koyan halk ; kendi kurallarının delinmesine , değiştirilmesine izin vermiyor ve dedikodu sağanağı altında insanları ezip geçiyordu.

muhsin ilyas subaşı / aşk prensesleri de öldürür
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kitap alıntıları" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim