kitap alıntıları
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
başlık "mesteral" tarafından 08.11.2020 11:05 tarihinde açılmıştır.
1001.
benim için tehlike dediğin karanlıkta çekilen eziyetti, bu da beni yolumdan alıkoymuyordu.fakat aydınlık ile mutluluğun tehlikesini bilseydim gelmezdim. şimdi bu ayrılıkla en büyük yaramı aldım ben.
j.r.r tolkien yüzüklerin efendisi
j.r.r tolkien yüzüklerin efendisi
devamını gör...
1002.
tirşe perdeli bu basit yatağı üstünde eski moda bir tuvalet takımı bulunan bu masayı bu pike şilteli bayağı kanepeyi uzun uzun seyrettim.ne çok şiir vardı her yerde!
vadideki zambak
vadideki zambak
devamını gör...
1003.
başkaları gibi yaşamasını bilmeyenler, başkalarını taklit etmeliydi. onlar da ellerinden geleni yapıyorlardı: deniz kıyısında bir kahveye oturuyorlar, ah ne kadar güzel! diyorlardı. deniz havası bize iyi geldi, diyorlardı. önlerinden takalar geçiyordu: ne sıcak renklere boyanmış tekneler! diyorlardı; o renkle o rengi yan yana getirmeye hangi ressam cesaret edebilir? (bunları nursel hanımdan öğrenmişlerdi.) sağlam deniz havasını içlerine çekiyorlardı; insanın temiz havaya ihtiyacı var, diyorlardı. (bunu da bilge'den öğrenmişlerdi.) bütün bu temiz havaya rağmen, gece iyi uyuyamıyorlardı. deliksiz bir uyku çekecek kadar yorulmadık da ondan, diyorlardı.
tehlikeli oyunlar, sayfa 248-249
tehlikeli oyunlar, sayfa 248-249
devamını gör...
1004.
“yorgunum,uykusuz,hüzünlüyüm...
sanki bir şey beni engelliyor ve
özgürleşemiyorum...”
dönüşüm-franz kafka
sanki bir şey beni engelliyor ve
özgürleşemiyorum...”
dönüşüm-franz kafka
devamını gör...
1005.
kelebekler rüyalarında kendilerini sen olarak görebilmek için uykuya dalıyorlar mıdır acaba? *
devamını gör...
1006.
"bugün bizler ateş tanrısı vulcan gibiyiz, çamura değil de çeliğe ve silikona hayat üfleyen makineleri laboratuvarlarımızda döverek şekillendiriyoruz. ama bu insan ırkını özgürleştirecek mi yoksa onu esir mi alacak? bugünün gazete manşetlerine bakılırsa, sorunun cevabı şimdiden belli gibi: insan ırkı hızla kendi yarattığının gerisinde kalıyor."
geleceğin fiziği - michio kaku
geleceğin fiziği - michio kaku
devamını gör...
1007.
müslümanca bakmak nasıl olur? bu insanın görünüşüne feraset kazandıran gizil bir güç mü var? başka insanlar niçin müslümanın gördüğünü görmesin? islam'ın bayı kültürüyle uzlaşmaz durumunu bizzat batı iyi bilir. bu nedenle batı, islam kültürünün ve müslüman insanın enkazına bile tahammül etmekte zorlanır. işte müslüman bu durumun farkıda olmalı... bunun farkında olunursa farkında olmayanın göremediğini görebilir. biz de bu nedenle olup bitenler bize göstermeye çalıştıkları gibi değil fakat nasılsalar öyle görünmelidir, diyoruz. olup bitenleri gerçek mahiyetiyle değerlendirmek için müslümanca bir konumda bulunmak gerekiyor, diyoruz.
-rasim özdenören / müslümanca düşünme üzerine denemeler
-rasim özdenören / müslümanca düşünme üzerine denemeler
devamını gör...
1008.
''bil ki kalb kurulmuş bir çadır gibidir. onun kapıları vardır. her kapısından kendisine durum ve haller geliyor. ve yine kalbin misâli bir hedefe benziyor. ona her taraftan ok atılıyor. veyâ kalb, dikilmiş bir aynaya benziyor, o aynanın üzerinden çeşitli suretlerin çeşitli nevileri geçer. bir suretten sonra başka bir suret o aynaca görünür, o ayna bu geçen suretlerden boş değildir. veyâ kalb, bir havuzun sularına benzer. ortaya doğru açılan çeşitli nehirlerden o havuza çeşitli sular akar. her hâlükârda kalbe akan bu yeni yeni eserlerin giriş noktaları ya beş duyu organındandır veyâ bâtındandır.(mânevîdir, sezgiseldir) hayâ, şehvet ve öfke insan mizâcından mürekkep ahlâklardandır. çünkü insanoğlu beş duyusuyla bir şeyi idrâk ettiği zaman, o idrâk edilen şeyden kalbde bir eser peydâ olur. böylece şehvet, fazla yemek ve mizactaki bir kuvvetten dolayı kabardığı zaman kalbde onun bir etkisi hâsıl olur. her ne kadar kalb hissettirmekten men olunsa da, nefiste hâsıl olan hayaller bâki kalır. hayâlin intikâline göre, kalb de bir hâlden diğer bir hâle intikâl eder. kalbin değişmesi ve etkilenmesi dâimâ bu sebeplerdendir.'' imâm gazzâlî - ihyâ u ulûmi'd-dîn
devamını gör...
1009.
"onu insanın kendi beşiğinin ya da çöldeki bir vahanın sevildiği gibi sevmiyorum; onu sanatı seven bir sanatçı gibi seviyorum."
devamını gör...
1010.
"sizlere özel bir varlığı takdim ediyorum. uzaktayken harika, yakındayken çekilmezdir. ama sevimsizliği kimseye zarar vermez. evet, kıyamet habercisi şimdi aramızdadır."*
devamını gör...
1011.
büyük anam şöyle derdi hep: «tanrı hiç kimseye çekemiyeceği kadar acı vermez» . bir gün büyük anama: «tanrı niye acı versin ki insanlara?» dedim, «acıyı insanlar verir insanlara».
syf. 172
ölümün ağzı, irfan yalçın.
syf. 172
ölümün ağzı, irfan yalçın.
devamını gör...
1012.
bir insan ister altın, ister akıl yönünden varsıl olsun, bunlardan yoksun olanlarla konuşurken çok dikkatli olmalıdır.
syf. 47
afrikalı leo, amin maalouf.
syf. 47
afrikalı leo, amin maalouf.
devamını gör...
1013.
"elbette yedi milyar insanın yedi milyar gündemi var ve daha önce de belirttiğim gibi büyük resim hakkında kafa yormak, görece nadir rastlanan bir lüks. gecekondu mahallesinde tek başına iki çocuk büyütmeye çalışan bir annenin derdi bir sonraki öğünü nasıl çıkaracağı, akdeniz’in ortasında şişme bir botla yol alan göçmenlerin derdi karaya nasıl ulaşacakları, büyük şehirdeki kalabalık bir hastanede ölüm döşeğinde yatan adamın derdi kalan son gücüyle bir nefes daha alabilmek. hepsinin küresel ısınma ya da liberal demokrasinin içine düştüğü krizden çok daha mühim sorunları var. tüm bunların hakkını vermeye hiçbir kitabın gücü yetmez ve benim elimde de böyle dertlerle boğuşan insanlara verebileceğim bir ders yok. onlardan ders almayı umabilirim sadece."
yuval noah harari
21. yüzyıl için 21 ders
yuval noah harari
21. yüzyıl için 21 ders
devamını gör...
1014.
toplumun kabul ettiği davranış biçimlerinden sapmanın dışlanmayla cezalandırıldığını daha önce defalarca yaşayıp öğrenmişti.
van gogh
devamını gör...
1015.
-aşk da var bardamu!
-arthur aşk denen şey, sonsuzluğun kanişlerin uzanabileceği bir düzeye çekilmesidir. benimse bir onurum var!
-gecenin sonuna yolculuk, louis ferdinand celine.
-arthur aşk denen şey, sonsuzluğun kanişlerin uzanabileceği bir düzeye çekilmesidir. benimse bir onurum var!
-gecenin sonuna yolculuk, louis ferdinand celine.
devamını gör...
1016.
noel ve yılbaşı üzerimize doğru geliyor yine. o mide bulandırıcı ikili. televizyon mağaralarından çıkan bütün o kalabalık. aile toplantıları. hiçlik, sahte sarhoşlar, sahte gülümsemeler, sahte insanlar. bir şekilde atlatırız umarım, bir kez daha.
bukowski
bukowski
devamını gör...
1017.
hayatta çok fazla mantık aramak insanı mutsuz eder.
son dilek - harika ikili / iffet oral
son dilek - harika ikili / iffet oral
devamını gör...
1018.
.... rastlantıya inanmaktadır. fakat rastlantı acımasızdır.
bir yaz öyküsü
bilinmeyen bir kadının mektubu / zweig
bir yaz öyküsü
bilinmeyen bir kadının mektubu / zweig
devamını gör...
1019.
''peregrini hâlâ aynı heyecanla bağırıyordu:
_ ya kinler, nefretler, boğuşmalar, didişmeler, vahşetler... onları bir fenâlık, allah'ının bir eseri olarak kabul etmek lâzım değil mi ?
vehbi dede:
_ hayır... hepsi aynı nurun gölgesi, hepsi aynı ilâhi ressamın kullandığı başka başka boyalar...
_ o halde sen dede, ayrı ve ferdi bir ruha inanmıyorsun ?
dede omuzlarını silkti:
_ kaynağına dönen damla, güneş'e dönen ışık parçası ayrı mıdır, değil midir? ben, sadece hepimizi içine alan muazzam bir vahdetin parçası olduğuna imân ettim. bundan ötesini, perdenin bu tarafında kimse idrak edemez.
_ o halde?
_ o halde bu kadarı yeter, ondan ötesi... bütün varlık, yerler, hatta gökleri dolduran güneş manzûmeleriyle bile birer gölge, geçici bir gölge oyunu!
peregrini'nin gözleri yumuşadı, şevki'nin çatık kaşları birbirine girdi ve vehbî dede fârısî bir kıt'ayı müterennim bir sesle türkçe okudu :
_ meyhâneler sâkini ol; iç, mihrâbları yak, kâbe'yi ateşe ver. fakat ey insan! benî nev'ini incitme! '' (sinekli bakkal - halide edip adıvar)
_ ya kinler, nefretler, boğuşmalar, didişmeler, vahşetler... onları bir fenâlık, allah'ının bir eseri olarak kabul etmek lâzım değil mi ?
vehbi dede:
_ hayır... hepsi aynı nurun gölgesi, hepsi aynı ilâhi ressamın kullandığı başka başka boyalar...
_ o halde sen dede, ayrı ve ferdi bir ruha inanmıyorsun ?
dede omuzlarını silkti:
_ kaynağına dönen damla, güneş'e dönen ışık parçası ayrı mıdır, değil midir? ben, sadece hepimizi içine alan muazzam bir vahdetin parçası olduğuna imân ettim. bundan ötesini, perdenin bu tarafında kimse idrak edemez.
_ o halde?
_ o halde bu kadarı yeter, ondan ötesi... bütün varlık, yerler, hatta gökleri dolduran güneş manzûmeleriyle bile birer gölge, geçici bir gölge oyunu!
peregrini'nin gözleri yumuşadı, şevki'nin çatık kaşları birbirine girdi ve vehbî dede fârısî bir kıt'ayı müterennim bir sesle türkçe okudu :
_ meyhâneler sâkini ol; iç, mihrâbları yak, kâbe'yi ateşe ver. fakat ey insan! benî nev'ini incitme! '' (sinekli bakkal - halide edip adıvar)
devamını gör...
1020.
"senden kaçtı çünkü seni ne kadar çok sevdiğinin farkına vardı. senin yanında olmaya gücü yetmedi."
dostoyevski "budala"
dostoyevski "budala"
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103