zaten lisede genelde özetleri okuyor millet. #2476360 katılıyorum bu tanıma. mesela monte cristo'yu daha yeni bitirdim. lisede veya üniv.de okusaydım bu kadar anlamazdım diye düşünüyorum. daha da doğrusu yaşanmışlık da işin içine girince gerçekten de çok etkili oluyor.

mesela edmond'ın suçsuz yere 14 yıl hapiste yatmasını en iyi kim anlar? tabi ki suçsuz yere hapiste yatan. bununla birlikte arkadaşları ve sevdikleri tarafından arkasından çukur kazılıp ihanete uğrayan edmond'ı yine buna maruz kalan anlar
devamını gör...
gavurların bir lafı vardır pek severim; fake it until you make it.

çocuklara yaşça büyüklerin anlayacağı kitaplar okutmanın temelinde de bu vardır. kitabın konusu, felsefesi, düsturu anlaşılamayacak olsa da en azından gelecekte okuyacağı kitaplar için kelime haznesi sağlar bu kitaplar.

bir diğer nokta ise, bu yaşımda halen iki kez üç kez okuduğum kitaplar var. her okuyuşumda farklı şeyler öğrendiğim, farklı hisler yaşatan kitaplar. ben kendimi geliştirdikçe farklı anlamlar keşfettiğim kitaplar. ki bu da önceki okumalarımı boşa düşürmüş olmaz.

öğrenmenin gelişmenin yaşı yoktur. haaaa konu seçimine gelince iş, ben bilmem öğretmenler bilir.
devamını gör...
1. ve 3. tanımdaki yazarlar, iki farklı bakış açısından ne güzel anlatmışsınız öyle ya, tebrik ederim.
devamını gör...
bu başlığı zamanında açmak isteme sebebim, hindistan'da yaşayan, ingilizcesi doğal olarak muhteşem olan bir kız arkadaşımdan bundan 10 yıl önce duyduğum "ben klasikleri sevmiyorum" cümlesiydi. bu cümleyi duyduğum ilk anda hemen kendi ilkokul anlarım aklıma geldi. ona sorduğumda bizim eğitim sisteminin birebir kopyası olduğunu, yani sadece bizim ülkemizde değil, dünyada böyle bir yazısız kural olduğunu fark etmiştim. kendisi modern -fantastik edebiyat hayranıydı. okuduğum her klasik eseri gösterdiğimde eserlerle ilgili fikri olduğunu anlamıştım. fikri var ama okumuşluğu yok. örneğin quasimodo ve esmeralda ikilisini biliyor, hikayeyi kabaca biliyor ama notre dame'ın kamburu'nu okumuşluğu yoktu. o da, tıpkı bizdeki gibi sadeleştirilmiş, özet halindeki kitabı okuyup, ayrıca ödev olarak verildiğinde bazı kitapları okumak zorunda kalmıştı. bunu yaşadığında 9-14 yaşlarında olduğu için de, birebir benimle aynı duruma gelmişti. onun ilkokul yeri hindistan, benimkisi ise türkiye. maruz kaldığı bir edebiyattan dolayı, ister istemez küçük yaşlardaki durumdan dolayı o edebiyata bir daha ısınamamıştı. ben ise neredeyse hiçbir ödevi düzgün yerine getirmediğim, tembel bir öğrenci olduğum için şimdi bir klasik edebiyat hayranıyım. bende ise tam tersi durum var; modern klasikler azınlık, klasikler ise çoğunluk.

dikkat ederseniz, özellikle klasik eserlerle ilgili hemen hemen herkesin basmakalıp fikirleri olduğunu görürsünüz. ben bu durum yüzünden yıllar boyu dön kişot'u pinokyo, peter pan ile benzer bir karakter, hatta bir çocuk zannetmiştim. fakat ne zaman ki asilzadeyi okudum işte o zaman durumun bambaşka olduğunu fark ettim.

çocuklara hikaye anlatımları normaldir. ancak klasik eserleri özet halinde göstererek onlara klasik eserleri sevdiremezsiniz. bunu üzerine basarak söylüyorum. çünkü ağaç yaşken eğilir. bu yüzden etrafımda çok azınlık hariç, klasikleri küçük yaşlarda maruz kalıp sevebilen kişi neredeyse yok. dikkat edin polisiye, modern klasikler, daha yeni olana sevgi duyarlar. çünkü maruz kalmamışlardır.

klasik edebiyat çok ağır bir edebiyat türü. bazı kitapları anlamak için dahi ek kitaplar okumanız gerekiyor. sadece bir düşünün. dorian gray'in portresi'ni hanginiz sanatçının bakış açısını öğrendikten sonra tekrar gözden geçirmediniz? dorian gray ile bir genç kızın aşkı değil ki, ilişki sorunsalı değil ki oradaki olay, durum.

klasik edebiyat bir zehirdir. o zehir bünyeye girdiğinde ya panzehir ararsınız ki bu panzehirler yukarıda söylediklerim gibi görece yeni olandır ya da bir daha hiçbir şekilde kitaplara odaklanamazsınız. bu zehirden, bu sıkıcılıktan keyif alırsanız da zaten bir mazoşist olduğunuz ortaya çıkar, tıpkı benim gibi.
devamını gör...
hiçbir * eser yok kısaltılmış, yok özetlenmiş saçma sapan halleriyle okunmamalı, okutulmamalı. bu kafa "konuyu öylesine anlasan yeter" kafası. gelişmez o kafa. çocuk eserin özünü, tözünü kaçırıp okudum sanıyor. okuyacağı varsa da o noktada bitiyor.

her yaş için harika, tam kitaplar var. budanmamış, sakatlanmamış okuyabilecekleri çocuk, genç serileri var. onların hakkını versin klasikleri okuyamıyorsa.

zaten yazar da buna izin vermez de ölmüşü mezarında döndürüyorlar, hesabı sorulamıyor işte.
devamını gör...
bu sitede bazen "hayatimda okudugum en abuk seyi okumus olabilirim" diyorum ama, biri cikip beni haksiz cikariyor bir sure sonra. troll olsam hadi neyse de, cehaletim ortaya cikmasin diye bu basligi acmam en azindan.

klasiklerin emek istedigi dogrudur. ama bu demek degildir ki 25 yasa kadar beklemelidir. ayrica, sormak isterim: seni 25'te durduran ne oldu yalvac? neden 24 ya da 26 degil? yaklasimin tamamen iskembeden ciktigi buradan belli. 18'inde idam ediyorduk insanlari bir sure oncesine dek.

bunlar yazildigi vakitler insanin ortalama omru 40 degildi. sizin gecen 1000 ya da 500 ya da 200 senede zekanizin dibe vurmasi, sokrat'in ya da tolstoy'un kabahati degil. bu bir.

ıkincisi, annem ilkokul mezunu benim. 1963'te bitirmis. 18'ine gelmeden hepsini devirmis bunlarin. son zamanlarda artan alinganligini ve kurmalarini saymazsak, deli filan sayilmaz. bunlari okumak onun psikolojik dengesini bozmadi. hatta kisiligine katki yapti yer yer farkina varmasa da. o donem o seviyede insanlar pek ala okuyordu bunlari. lan ben eski yunan'i annemden ogrendim lan. sizin kicikirik egitim sisteminizle degil her sene b*ka saran. ınsanlar okuma yazma bilmeden mezun oluyor artik.

ha derseniz ki yeni nesil gerizekali, anlarim ve haklisiniz derim. amma, bunlari okutmama sebebi olarak klasiklerin agirligi gosterilemez. her yasta okumanin her degisik zamanda verdigi bir sey vardir klasiklerde. okurken anlamadiginizi sanmayin, muhakkak ruhunuza isler bir seyler. her yasta yeni bir ben olarak okuyup, haz alirsiniz. benim lisede hocalarimdan duydugum buydu. sizinkiler gecim sikintisindan atlamis olabilir.

tam tersi, 25'inden sonra okunan klasiklerin size bir faydasi olmaz. kisiliginiz sertlesmistir artik. ayrica pratik hayatta faydali seylere yonelmeniz gerekir cogu zaman. o yuzden 30'undan sonra klasiklere baslayip arayi kapatmaya calisanlara mabadimla gulerim. arada cerez olur artik, randiman da alamazsiniz.

kizim 7 yasinda. birkac seneye dek ufak ufak klasikleri verecegim ona. hepsini anlar, anlamaz ama muhakkak ruhuna isler ve onu daha iyi bir insan yapar. kendimden biliyorum.
devamını gör...
düṣünsene suç ve ceza'yı yazmıṣsın, biri gelip diyor ki "abi 120-130 sene sonra senin aha bu romanını, 'ya çocuklar anlamıyor çok karıṣık' diye kafalarına göre kesecekler, kısaltacaklar, tekrar yazıp üstüne adını basacaklar"

fyodor'a inme inerdi lan bunları duysa.
devamını gör...
neresinden baksam elimde kalan bir başlık daha. 100 temel eserin ne olduğunu, neye hizmet ettiğini,neden böyle bir liste olduğunu tam olarak biliyor muyuz? sanmıyorum!! bu bir seckidir. klasik ile günceli,edebi olanla olmayanı,yerel olan ile olmayanı ayırt etmek için bir yol haritasıdır. bu yüzden farklı türde ve zamana ait eserler vardır.

hep suç ve cezadan örnek verilmiş ama o listede sait faik de var, çalıkuşu da var, nasrettin hoca fıkraları da var daha önemlisi nutuk var orada ya hu nutuk !!! kendinizle celişiyorsunuz.

ayrıca neden 25 ? ne özelliği var? 25 yaşına kadar ne okumayı düşünüyorsunuz? anime mi ?
devamını gör...
(bkz: bu devirde hala kitap okuyan insan)
devamını gör...
genelde lise sırasında zorla okutulmaya çalışılan ama öğrencilerin değil kitabı özetini bile okumaya üşendiği eserler. okumayı sevmeyene zorla bir şeyi okutturamazsın. daha ergenliğinde, kıpır kıpır olan insanlara gidip olgunluk gerektiren kitap okutturursan gider kitabın güzel ve kaliteli havasını düşürmeye çalışır. 100 temel eser belli bir olgunluğa erişince okunmalı zorlamayla değil. öyle arkadaşlarım oldu ki on yedisinde değilde, altmış üç yaşındaki dedem gibi konuşuyor. ne konuştuğunu kendi de bilmiyor. en azından bu kitaplar belli bir algı yaşına geldiğinde okunmalı.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
zararlı değilse bile bir yararı olmadığı kesin. bu eserlerin tamamına yakını yazıldığı yıl itibariyle telif hakkı kalkmış eserler. bu nedenle yayınevleri bunları istediği gibi kesip biçiyor, kısaltıyor, özetliyor, kafasına göre müdahale ediyor. bu noktada eser artık tavsiye edilen eser olmaktan çıkıyor. bu eserleri tavsiye edilir kılan yanı edebi zenginliği. neyi anlattığından çok nasıl anlattığı önemli. söz sanatları önemli. rastgele yayınevlerinin kesip biçerek kötü çevirilerini yayınladığı bu kitapların bir değeri yok. ancak çok üst düzey birkaç yayınevinin özgün eserden yaptırdığı tam çeviriler bir şey ifade eder. ama bu yayınevleri de pazar malı olmuş eserlere fazla yatırım yapmak istemiyor. çünkü kaliteli çeviri, redaksiyon, tashih dediğiniz zaman maliyet yükseliyor. bu da fiyatı etkiliyor.
devamını gör...
fake it till you make it: buraya bir parmak basmak lazım. bizim eleştirdiğimiz şey "çocuklara köprüyü geçene kadar ayıya dayı demeyi öğretmeniz yanlış." iken, bizim karşıt argümanımızı ürettiğini iddia edip bize destek vermiş olmak. fake it till you make it kalıbı ile bize zaten destek vermiş oluyorsun arkadaşım. bize karşıt argüman sunarken bu kalıbı kullanırsan kendinle çelişirsin. çünkü bizim eleştirimiz tam olarak budur. "çocuklar bu klasik eserleri basitleştiriyoruz ki bunlarla ilgili fikriniz olsun." düşüncesi yanlıştır. çünkü bu eserlerle içi boş şekilde fikir sahibi olmanın, eseri hiç okumamaktan daha kötü olduğunu iddia ediyorum ben iddiamı öne sürerken. bir konu ile ilgili en kötü şey, o konunun özetini okumaktır. das kapital'in 7-8 sayfalık bir özetini okursan bu seni o eser hakkında bilgi sahibi yapmaz. sadece kendini kandırmış olursun. ve bu durum da yine bizim muhalif olduğumuz konuya bağlanır.

araya ingilizce kavram sıkıştırırken kime karşı o kavramı kullandığımıza dikkat edelim lütfen. çünkü karşı taraf bu argümanı boşa düşürürse komik duruma düşersiniz.

ingilizce kalıp kullanırken iddia : fikrinle ters düşüyorum.

yazılan tanımıj fikri: fikrinle ters düşerken farkında değilim ama sana destek veriyorum. amacım senin fikrine ters düşmek ama az önce kullandığım ingilizce tabir ile farkında olmadan sana destek verdim. fakat kavramın içeriğini bilmediğim için sana muhalif görüş belirtiyorum yanılgısına düştüm.

diğer bir yandan, fake it till you make it daha çok bir motivasyon aracıdır. hani aynaya bakarsın ve "evet yapabilirsin!" dersin kendi kendine. işte oradaki "olacakmış gibi davranmak" durumu zararlı diyoruz biz. aynaya bakıp kendine "yapabilirsin. evet! başarabilirsin!" demek gibi, küçük çocuklara "bunları kavrayacak beyniniz var." yalanını üretmek, bizim karşıt argüman sunduğumuz zihniyettir tam olarak.

bir tavsiye vereyim, burada kesip atıyorum sonrasında; lütfen anlamını tam olarak bilmediğiniz ingilizce kavramları kullanmayın. bu şekilde çok absürt durumlar oluşabilir. benden size bir dost tavsiyesi.





aslında temel anlamda eğitimsizlik bizim en büyük düşmanımız. bunu başlıkta görmek mümkün.

"neden 25 yaş?" diye sormuş birisi. sınırı 25 yaş zannetmiş. biz "25 yaştan önce okursan gebertiriz!!! öldürürüz" demişiz gibi bir tavır tanınmış. oradaki 25 yaşın sadece fikri öne sürmek için bir teferruat olduğunu anlamadan bizimle dalgasını geçmiş haspam.

bir başkası "7 yaşındaki kızıma okutacağım." demiş. allah kızının yardımcısı olsun. bize hakaret etmeyi de unutmamış 25 yaş ile ilgili dalgasını geçerken. neşen daim olsun tam bir mizahşörsün.



bu listenin düzenlenmesi gerekliliğidir bizim düşüncemiz. listenin içinde nutuk'un olması, listenin doğru olduğunu göstermez. listeye en başa nutuk'u koyarsın, sonra belirli aşamalardan geçirir, yararlı olacak, yormayacak şeyleri okutursun. eğer basitleştirir, sadeleştirir, özetini okutursan bu durumda yine bizim sözümüze gelmiş olursun. çünkü basitleştirdiğinde o eser olmamış oluyor. yani yine biz haklı çıkmış oluyoruz. basitleştirerek bizi haklı çıkarmış, eserlerin ağır eserler olduğunu kabul ediyorsun ki bizim tam da söylediğimiz "1500 sayfalık savaş ve barış'ın orada olması hatadır" sözünü haklı çıkarırsın. ayrıca nutuk, toplumun her kesimine "bakın ben bunu bunu yaptım. ülkemiz bu birlik ve beraberlik ile kurtuldu." mesajı verilen bir eserdir. yani nutuk'un orada olması gayet doğaldır.

bir ateist olarak size yalvarıyorum. allah rızası için karşıt görüş belirtirken içini doldurun. ciddi anlamda kendine güvenip, buraya gelip bize "eheheheheh 25 yaş sonrasında mı okuyalım eheheheheh" cevabı verenler gördü bu gözler.

trajikomik. ayrıca fake it till you make it*

not: başlık sahibi arkadaştan özür dilerim. kendi başlığım olmadığı için bir başka tanım girdim. bu tanımı sonra sileceğim başlıkta tek bir tanım kalması için.
devamını gör...
arkadaş hangi kavramı kullanacağımıza dikkat edelim demiş ama kullandığım sözün anlamını araştırmaktan bile imtina edip gelmiş buraya bi sürü bişi yazmış. az buçuk baksaymış burada kullanılan anlamının “köprüyü geçene kadar ayıya dayı demek” olmadığını ve “öğrenmek için önce taklit et” olduğunu bilirmiş.

o terimi de girdim çok ciddi görünmesin diye en başta kullandım lakin bilmemek ve araştırmamak ile itham edilince aynı tondan cevap vereyim; araştır da öğren biraz. özellikle de atasözü yahut deyim olarak çevireceksen iki kez araştır.

aynı başlıktaki ikinci girdim olduğundan silinir mutlaka ama sadece laf sokmak için girilen girdilere ayar oluyorum.
devamını gör...
birbirimizi yemeden, sakince dinleyelim, fikrimizi değiştirmeye de açık olalım. biliyorum sözlük ortamında olanaksıza yakın şeyler ama bari bu tartışma altında yapabiliriz.

dert edilen klasik eserler konuları harika olduğu için başyapıt değildir. "o oldu sonra bu şunu dedi"lerin dizilmesinden ibaret değildir. klasikleşmeleriyle bunun ilgisi yoktur.

yazarın tek bir cümlede "pişmanlık" değil "vican azabı" kullanması, kelimerle oyunları, cümleleri farklı sıralaması, iç konuşmaya girip çıkması, detaylı betimlemeler ve daha burada sayamayacağım, sayabilsem tez konusu olacak içerik-dışı onlarca kriterle şimdiki mertebelerine kabul edilmişlerdir.

bunları kavramak, metinde ilerleyebilmek için daha önce daha basit kurguları okumak, belli bir sözcük dağarcığı, bu edebi teknikleri aşabilecek edebi birikim lazım.

siz "çocuklar anlasın" diye basitleştirdiğinizde, geride bıraktığınız klasik bir eser olmuyor. klasik esere aşinalık da sağlamıyor çünkü asıl meselesi budanmış atılmış. bunun okuyana "klasik okumayıp, okuduğunu sanmak" dışında etkisi yok. bu da bir fayda değil zarar.

"ne okuyalım" denmiş, aslında refere edilen giride de, sonrasında da söylendi ama tekrar: bülbülü öldürmek gibi, hemingway eserleri gibi, budamadan lise düzeyinde, bebe kafalıysa ortaokul düzeyinde anlaşılacak eserler var. jules verne var, mahfediyorlar ama özgün pek çok öyküsü ortaokulda okunabilir. daha erken dönem için mükemmel çocuk romanları var.

mesele eseri tahrif etmek. bu nedenle alakasız bir eser okutup, klasik okuduğuna inandırmak.
devamını gör...
"yedi yasinda kizim var, birkac seneye bunlari verecegim ona" demisim. "birkac sene" kismini gormezden gelip bebege lahmacun verecegimi iddia eden olmus. bakin bu kotu niyettir. kankistonuz ayar yedi diye alemi lince mecbur hissetmeyin kendinizi.

mezkur entry nerden tutsan dokuluyor. fasizm derecesinde sert, trollluk acisindan goklerde. 25'i beklemek nedir klasikler icin? ıyi misiniz abicim siz? ne aliyorsunuz bu kafa icin? her yasta ayri bir sey alinir bundan ama hic okunmamissa 25'inden sonra buna harcanan zamana yazik diyorum ben. cerez namina yine oku ama, karakter gelisiminin baslangicindaki etkiyi uyandirmayacak sende diyorum. kacti o tren diyorum. pratik hayatta isine yarayacak seyler oku diyorum. zaman az, okunacak sey ise sonsuz. cocukken okursun, sonra bir daha okursun 30larinda belki, anlarim. ama kendi hesabima, 25imden sonra filan klasik okuyacak zamanim olmadi benim.

neyse, ben ne dersem diyeyim anlamamakta israr edilecek. ozelden abuk subuk ergenlikler yapilacak. bunu yazarken bir yeni mesaj daha geldi. bakmadim henuz ama yazmamasini soylemistim. sanirim bloklatmadan rahat edemeyecek. cok ayip cidden.

bir ayar yedin diye incilerin dokulmez. kendince selebiritiliginin beni rahatsiz eden bir yani yok. gereksiz yere uzatmayalim.

edit: simdi baktim. egolusun demis. tey allam ya. neyse. bir sey demiyorum.

100 temel eser. cok zararlilar. bu bir gercek. kafam cok iyi yalnizjjjk, hicks. yakalim bu kitaplari, yakalim guzelleselim. hicks.
devamını gör...
olmayan gerçektir.
yüz temel eser içinden iki çok katmanlı romanla böyle elementler uydurulabiliyorsa yarınlarımız hayli parlak.
heidi mi ağır bir eser? gülüverin gezileri, define adası, tom sawyer? ya da pinokyo?
gelişim çağındaki çocuklara soyut kavramlar, tanımla teoriyle öğretilmez. yaparak yaşayarak kavrayabileceği deneyimleri dışında, bunu yapmanın en etkin yöntemlerinden biri de neden sonuç ilişkisini basitçe kurabilecekleri örnek olay aktarımıdır. yani ortalama bir odaklanma ayarında fareler ve insanları okuyan ortalama bir çocuğun "vicdan" ile artık hayatı boyunca gözetmesi gereken bir kazanımı olur, sonrasında gözetir gözetmez orası ayrı. hayvanlara dair geliştirilebilecek empati duygusu ve hayvan sevgisi aşılamaya dair hala beyaz diş'in yanından geçebilecek başka bir anlatıyı, en azından ben bilmiyorum.
örneği verilen kitaplar da anlaşılmaz veya ağır değil, sadece birden çok olay ve kahraman örgülerinin iç içe geçtiği çok katmanlı diye tabir edilen türde yazılmış kitaplar.
bir de sanatsal metinlere ki bu hikaye, roman hatta sinema olur, böyle anlaşılıp çözülmesi gereken bütüncül matematik problemleri gibi bakmayın artık yahu. bir pasajın, bir sahnenin, anlık insan ve dopa manzaralarının tadını çıkarın. inanın yazanlar da size bu keyifleri vermek için yazıyor. çocuklar bilmedikleri sayısız onca şeyle, evrensel kabul ve beğeniye erişmiş bu kitaplarla ilk defa karşılaşma fırsatı buluyorlar. çocuksu dar bakış açılarını genişletip "a bak bu da böyleymiş" diyebilecekleri yeni ve geniş bakış açıları kazanıyorlar. kaldı ki bu işlerin uzmanları da çocukların yeni şeylerle olduğu kadar kendi eksiklikleri ve yetersizlikleriyle de karşılaşıp hatta biraz rahatsızlık duymalarının çok daha yararlı olduğunu savunurlar.
savaş ve barış'ın bir yerinde, bazı kadınların kulaklarındaki küpelerin, düşman güçlerince kulak memeleriyle birlikte koparılıp alındığından bahsedilen bir bölüm vardır. savaşın istediği şeyleri, fazlasıyla insandan koparıp aldığına dair bir gerçekliğin, birkaç basit cümleyle öz ve yalın ifade edildiği güzel bir bölümdür. evet, gerçekten de mesele bu kadar basittir.
devamını gör...
100 temel eser vardır ama okulda okutmak için hiç çaba göstermezler.

2006 yapımı sınav adlı filmde okan bayülgen'in bir diyalogunda, ''öğrencilere neden 12 yıl boyunca suç ve ceza okutmazlar. düşünüp de uyanmasınlar diye''. diyerek sisteme eleştiride bulunur.
hakkaten de bu kitabı çok geç okudum.

bize okulda ömer seyfettin okuturlardı. ve bu çok daha zararlı. kaşağı, diyet, falaka, hala içimizde bir travmadır.
devamını gör...
hangi arka planı olana zararlı olması.

benim babam ilkokuldan sonra gittiği ilköğretmen okulunda okumuş klasikleri. bunları esas alan piyeslerde, tiyatrolarda oynamış. 18 yaşında öğretmen olmuş. kendisi de öğrencilerine bir kitabı okumayı öğretti senelerce. sadece okur yazarlık değil; eser okumayı öğretti.

biz, biraz geç büyüyen çocuklar mı olduk acaba datlum? eser okumayı geç mi öğrendik yahut.
devamını gör...
100 temel eserin zararlı olduğu gerçeği şeklinde değil de böyle bir listenin neden ,nasıl ve kimlerle belirlenip, dayatıldığı açısından sorgulanabilecek durumdur.
eser yazıldığı döneme göre değerlendirilir ve edebi değeri var veya yazıldığı dönem içinde türünün ilkiydi diye henüz okuma zevki gelişmemiş, okumak eylemi ile yıldızı barışmamış yaş aralığına dayatılması yanlıştır.
100 temel eser demek, okyanusa attığın birini sınırlayıp sadece kıyıda yüz demektir, dayatıldığı yaş aralığında bıraktığı hissiyat da bilmediğin yabancı bir şehirde istemediğin bir yerde kalmaya zorlamak gibi.
kitap okunacak, oku! şeklinde bir yaptırımdan çok ,amaç edebiyatının tarihini yeni nesle aktarmaksa ,klasik edebiyat, karşılaştırmalı edebiyat adı altında veya okuma atölyesi şeklinde, bir etkinlik olarak, yazıldığı dönemi tanı, yazarı tanı, kitabı oku, değerlendir, yorumla basamakları izlenmesi ile öğrencinin yaşayarak öğrenmesini sağlamak olmalıdır.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"100 temel eserin zararlı olduğu gerçeği" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim