1.
bir (bkz: ümit yaşar oğuzcan) şiiridir.
sana şiirler okuyacağım, gitme
güneşler doğacak yalnızlığımdan
sana bir ışık getireceğim
büyük aydınlığımdan
sana bir dolu umut getireceğim
küçük ellerine sığmayacak
sana afrika gecelerini getireceğim
sımsıcak
sana çiçekler getireceğim
bozulmuş güz bahçelerinden
sana bir serinlik getireceğim
yağmur tanelerinden
sana avuç avuç yıldız getireceğim
güneşimden başka
sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
köpük köpük dalga dalga
sana bir rüzgar getireceğim
dağlardan, tepelerden
gitme, sana zamanı getireceğim
zamanın bittiği yerden.
sana şiirler okuyacağım, gitme
güneşler doğacak yalnızlığımdan
sana bir ışık getireceğim
büyük aydınlığımdan
sana bir dolu umut getireceğim
küçük ellerine sığmayacak
sana afrika gecelerini getireceğim
sımsıcak
sana çiçekler getireceğim
bozulmuş güz bahçelerinden
sana bir serinlik getireceğim
yağmur tanelerinden
sana avuç avuç yıldız getireceğim
güneşimden başka
sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
köpük köpük dalga dalga
sana bir rüzgar getireceğim
dağlardan, tepelerden
gitme, sana zamanı getireceğim
zamanın bittiği yerden.
devamını gör...
2.
izel'in 95 çıkışlı güzel slowlarindan biri.
devamını gör...
3.
kişinin herhangi bir isteği yerine geldiğinde yapacağını veya vereceğini söylediği ve tanrı'ya bu konuda söz verdiği durumdur.
devamını gör...
4.
bir nevi pazarlıktır.
“şu işim olursa bunu yapacağım, şunu keseceğim” demek, “o iş olmazsa sen de unut, heveslenme” demenin bir tık öncesi olduğundan, bana pazarlık yapılıyormuş gibi görünen durum.
“şu işim olursa bunu yapacağım, şunu keseceğim” demek, “o iş olmazsa sen de unut, heveslenme” demenin bir tık öncesi olduğundan, bana pazarlık yapılıyormuş gibi görünen durum.
devamını gör...
5.
adak, tarık akan ile necla nazır'ın başrollerde oynadığı 1979 yapımı türkçe dram filmdir.
filmin konusu, 1962-64 yılları arasında erzincan'ın üzümlü ilçesinin pelitli köyünde geçen bir olaydan alınmıştır. türk sinemasında ilk kez bir filmin aralarında röportajlara yer verilmiştir...olaylara, konunun uzmanları tarafından bilimsel yorumlar getirilmiştir. film, belgeci bir tutumla yenilikçi bir çalışma örneğidir.
12 eylül askeri darbesi nedeniyle yapılamayıp, sıkıyönetim tarafından iptal edilen 17. antalya film festivali'nin (1980) yaşayan jüri üyeleri, festival yönetiminin 32 yıl aradan sonra aldığı bir kararla toplandı. o yıl yarışmaya katılan filmler izlenerek ödüller dağıtıldı. başar sabuncu adak filmiyle en iyi senaryo ödülünü alırken, tarık akan adak ve sürü filmleriyle en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı.
dün haber manşetlerinde gördüğümüz olay,aslında türkiye'de o zamnadan bu zamana bir gram ilerleme olmadığının acı göstergesidir. ilgili haber kafasozluk.com/b/oglunu-kur...
filmin konusu, 1962-64 yılları arasında erzincan'ın üzümlü ilçesinin pelitli köyünde geçen bir olaydan alınmıştır. türk sinemasında ilk kez bir filmin aralarında röportajlara yer verilmiştir...olaylara, konunun uzmanları tarafından bilimsel yorumlar getirilmiştir. film, belgeci bir tutumla yenilikçi bir çalışma örneğidir.
12 eylül askeri darbesi nedeniyle yapılamayıp, sıkıyönetim tarafından iptal edilen 17. antalya film festivali'nin (1980) yaşayan jüri üyeleri, festival yönetiminin 32 yıl aradan sonra aldığı bir kararla toplandı. o yıl yarışmaya katılan filmler izlenerek ödüller dağıtıldı. başar sabuncu adak filmiyle en iyi senaryo ödülünü alırken, tarık akan adak ve sürü filmleriyle en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı.
dün haber manşetlerinde gördüğümüz olay,aslında türkiye'de o zamnadan bu zamana bir gram ilerleme olmadığının acı göstergesidir. ilgili haber kafasozluk.com/b/oglunu-kur...
devamını gör...
6.
güzel bir ümit yaşar oğuzcan şiiridir;
sana şiirler okuyacağım, gitme
güneşler doğacak yalnızlığımdan
sana bir ışık getireceğim
büyük aydınlığımdan
sana bir dolu umut getireceğim
küçük ellerine sığmayacak
sana afrika gecelerini getireceğim
sımsıcak
sana çiçekler getireceğim
bozulmuş güz bahçelerinden
sana bir serinlik getireceğim
yağmur tanelerinden
sana avuç avuç yıldız getireceğim
güneşimden başka
sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
köpük köpük dalga dalga
sana bir rüzgar getireceğim
dağlardan, tepelerden
gitme, sana zamanı getireceğim
zamanın bittiği yerden
sana şiirler okuyacağım, gitme
güneşler doğacak yalnızlığımdan
sana bir ışık getireceğim
büyük aydınlığımdan
sana bir dolu umut getireceğim
küçük ellerine sığmayacak
sana afrika gecelerini getireceğim
sımsıcak
sana çiçekler getireceğim
bozulmuş güz bahçelerinden
sana bir serinlik getireceğim
yağmur tanelerinden
sana avuç avuç yıldız getireceğim
güneşimden başka
sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
köpük köpük dalga dalga
sana bir rüzgar getireceğim
dağlardan, tepelerden
gitme, sana zamanı getireceğim
zamanın bittiği yerden
devamını gör...
7.
(bkz: adak kurbanı)
devamını gör...
8.
evrensel bir gelenek olup, anadolu'da da çeşitli uygulamaları bulunur. kurban kesme, mum, yağ, tuz, süpürge, besin adama, bir ermişin mezarından taş, toprak alıp dileği yerine gelince de tekrar yerine koyma gibi.
devamını gör...
9.
bir atıf yılmaz filmidir.
başar sabuncu’nun senaryosunu yazdığı filmde tarık akan müslüm karakterini, necla nazır ise gülbahar karakterini canlandırmaktadır.
çok iyi bir film olduğunu söyleyemesem de çok düşündürücü olduğunu açıkça belirtebilirim. film altın portakal film festivalinde tarık akan’a en iyi oyuncu, başar sabuncu’ya da en iyi senaryo ödülleri getirmiştir ki bence de ikisi de sonuna kadar hak edilmiş ödüllerdir.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/07/05/g5ufzdtzrgklpjla-t.jpg)
erzincan’da gerçekleşen bir olaydan esinlenerek senaryolaştırılan filmde işlemediği bir suç yüzünden hapse düşen müslüm’ün suçsuz olduğu anlaşılsın diye adak adaması konusu işlenir. ve beklenildiği üzere suçsuzluğu anlaşılır ve müslüm hapisten çıkınca adağı gerçekleştirmek konusunda derin içsel çatışmalar yaşamaya başlar ki bu çatışmalar “içinin çürümesine” neden olacaktır.
herkes hatırlar köy evlerinde asılı duran ibrahim peygamberin oğlu ismaili kurban etmek üzere iken gönderilen koyun ile ilgili o resmi. ben köydeki evde o resmi ne saman görsem içimi bir korku kaplardı. ama çocuksu bir korku olsa da etkisi çok zaman devam etti bu korkunun.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/07/05/teugg4huekcildul-t.jpg)
müslüm’de cehaletin verdiği bir güçle belki de dine haddinden fazla sarılıp kendine anlatılmak istenen gerçekleri görmek yerine hurafelere mahkum olarak git gide zihinsel gücünü yitirir bu film boyunca. ve yukarıda bahsettiğim resim de bu yok olma sürecine büyük bir katkı sağlar.
bence zaman ayırıp izlemeli herkes bu filmi. birbirimizi anlamak için iyi bir başlangıç olabilir.
başar sabuncu’nun senaryosunu yazdığı filmde tarık akan müslüm karakterini, necla nazır ise gülbahar karakterini canlandırmaktadır.
çok iyi bir film olduğunu söyleyemesem de çok düşündürücü olduğunu açıkça belirtebilirim. film altın portakal film festivalinde tarık akan’a en iyi oyuncu, başar sabuncu’ya da en iyi senaryo ödülleri getirmiştir ki bence de ikisi de sonuna kadar hak edilmiş ödüllerdir.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/07/05/g5ufzdtzrgklpjla-t.jpg)
erzincan’da gerçekleşen bir olaydan esinlenerek senaryolaştırılan filmde işlemediği bir suç yüzünden hapse düşen müslüm’ün suçsuz olduğu anlaşılsın diye adak adaması konusu işlenir. ve beklenildiği üzere suçsuzluğu anlaşılır ve müslüm hapisten çıkınca adağı gerçekleştirmek konusunda derin içsel çatışmalar yaşamaya başlar ki bu çatışmalar “içinin çürümesine” neden olacaktır.
herkes hatırlar köy evlerinde asılı duran ibrahim peygamberin oğlu ismaili kurban etmek üzere iken gönderilen koyun ile ilgili o resmi. ben köydeki evde o resmi ne saman görsem içimi bir korku kaplardı. ama çocuksu bir korku olsa da etkisi çok zaman devam etti bu korkunun.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/07/05/teugg4huekcildul-t.jpg)
müslüm’de cehaletin verdiği bir güçle belki de dine haddinden fazla sarılıp kendine anlatılmak istenen gerçekleri görmek yerine hurafelere mahkum olarak git gide zihinsel gücünü yitirir bu film boyunca. ve yukarıda bahsettiğim resim de bu yok olma sürecine büyük bir katkı sağlar.
bence zaman ayırıp izlemeli herkes bu filmi. birbirimizi anlamak için iyi bir başlangıç olabilir.
devamını gör...
10.
1979 yılında atıf yılmaz'ın yönetmiş olduğu, tarık akan ve necla nazır'ın başrolleri paylaştığı, iftiraya uğrayan ve hakikatin ortaya çıkması için oğlunu adak olarak adayan bir babanın dramı konu ediliyor.
müslüm isimli genç, gülbahar ile evlilik yaptıktan sonra köyden göç edip kasabaya yerleşiyor. havalar ısınınca da, müslüm çalışmak için çukurova'ya gidiyor. kaldıkları çadırda işçi arkadaşlarından birinin parası çalınıyor ve bundan dolayı da müslüm töhmet altında kalıyor. hayatını altüst eden bu olaydan sonra müslüm de, hakikatin ortaya çıkması için bir adak adar. sonunda hakikat ortaya çıkar ve sıra müslüm'ün adağı yerine getirmesine gelir. yalnız, bu durum hiç kolay değildir. çünkü, o çıkmaz içerisinde müslüm oğlunu adak adamıştır ve onu kurban etmesi gerekmektedir. oğlunu kurban ettikten sonra hapse düşer. avukatları da, kendisini, oğlunu öldürdüğü sırada ruh sağlığının yerinde olmadığı ve sağlıklı düşünemediği konusunda ifade vermeye ikna ederler, aksi taktirde işin ucu idam cezasına gidecektir. o da avukatlarının dediği gibi ifade verir ve 12 yıl hapiste yatar, afla çıktıktan iki sene sonra da eceliyle ölür.
60'lı yıllarda yaşanmış gerçek bir olayı anlatan farklı ve toplumsal yönü bulunan bu filmde ara sıra yargıç, avukat, doktor gibi kamu görevlilerinin de bu durum hakkında görüş bildirdikleri kesitler belgesel bölümler de sunuyor.
müslüm isimli genç, gülbahar ile evlilik yaptıktan sonra köyden göç edip kasabaya yerleşiyor. havalar ısınınca da, müslüm çalışmak için çukurova'ya gidiyor. kaldıkları çadırda işçi arkadaşlarından birinin parası çalınıyor ve bundan dolayı da müslüm töhmet altında kalıyor. hayatını altüst eden bu olaydan sonra müslüm de, hakikatin ortaya çıkması için bir adak adar. sonunda hakikat ortaya çıkar ve sıra müslüm'ün adağı yerine getirmesine gelir. yalnız, bu durum hiç kolay değildir. çünkü, o çıkmaz içerisinde müslüm oğlunu adak adamıştır ve onu kurban etmesi gerekmektedir. oğlunu kurban ettikten sonra hapse düşer. avukatları da, kendisini, oğlunu öldürdüğü sırada ruh sağlığının yerinde olmadığı ve sağlıklı düşünemediği konusunda ifade vermeye ikna ederler, aksi taktirde işin ucu idam cezasına gidecektir. o da avukatlarının dediği gibi ifade verir ve 12 yıl hapiste yatar, afla çıktıktan iki sene sonra da eceliyle ölür.
60'lı yıllarda yaşanmış gerçek bir olayı anlatan farklı ve toplumsal yönü bulunan bu filmde ara sıra yargıç, avukat, doktor gibi kamu görevlilerinin de bu durum hakkında görüş bildirdikleri kesitler belgesel bölümler de sunuyor.
devamını gör...
11.
aynı zamanda bir arkadaş zekai özger şiiridir. 1971'li. bu mayısla birlikte arkadaş gideli 49 yıl oldu lakin şiirleri hâlen geçerli.
günümüzden dahi kesitler bulabiliyorsun bu şiirinde, öfkeleniyorsun daha çok.
nasıl anlatsam
değil, nasıl başlatsam
o şanlı günü
gecenin oynaşını
çılgın güruhu
kanlı düşmanı
biç üçyüz yurtseverdik
üçyüz antlı yurt bekçisi
umutla beslerdik kanımızı
yediğimiz al alma
içtiğimiz nar suyu
her birimiz bir çiçek
büyütürdük, görevimizdi bu
sevgiyle sökerdik ayrıkotlarını toprağın
sevgiyle ayıklardık yaramaz kurtlarını
açsın diye en güzel çiçek
biz üçyüz yurtseverdik
bir gün sularken çiçeklerimizi
üçbin kişilik düşman ordusu
ve onun paralı sivil askerleri
saldırdılar yurdumuza
birden bastırıldık
kötü bastırıldık
ikindi güneşi vururken yüreklerimize
ve onunla beslerken çiçeklerimizi
ama andımız vardı üçyüz çiçeğe
vermiyecektik onu açtıran toprağı
bu yurdu, büyütüp göverten gövdemizi
silahımız çiçeklerdi
cephanemiz yüreğimiz
sayımız azdı ama
korkumuz yoktu,
kaç saat vuruştuk
kaç yüzyıl saat
sayımızın azlığına
düşmanın çokluğuna bakmadan
kan tutmuş üçbin düşmana
üçyüz yurtsever
daha da vuruşurduk
daha kaç yüzyıl saat
ah aymaz gece, oynaş gece
iğrenç karanlığıyla gelince
yurdumuzun yarısı düşman eline geçti
üçyüz yurtsever yarısı düşman eline geçti
gözü dönmüş, kan tutmuş
çılgın güruh
kanlı düşman
öfkesini tutsak ettiklerinden alırken
direnmek onları feda etmek demekti
ah kalleş gece, kancık gece
sonunda teslim olduk işbirlikçi karanlığa
ama kul aşkına söylemeli
iyi direndik düşmana
üçyüz açılmış çiçek aşkına
iyi dayandık üçbin düşmana
düşman ordusunun küçükbaşlarından biri
elinde bir aygıtla bağırıyordu
-söz veriyoruz, namus sözü
namus sözü, kimseye dokunulmıyacak
kimseye vurulmıyacak, hiçkimse dövülmiyecek
teslim olun namus sözü
biliyorduk hepimiz
geçersek ellerine
korkunç dövülme ve işkenceler...
ama namus sözü verdi bir baş
dokunulmıyacaktı kılımıza bile
düşmanın namuslusu
itin kudurmuşu
ah şaşıyorum nasıl ölmediğimize
üçbin kişilik düşman ordusu
ve onun paralı sivil askerleri
azgın düşman
çılgın güruh
kan mı tuttu sizi
vurdulur, kötü vurdular
ne savaş kuraları
ne insanlık onuru
kara tarihlerinin
iğrenç bir zaferini daha
gövdemize kazdılar
gayrı bu kazıyla büyüyecek gövdelerimiz
biliyerek bilincimizin öfkeli keskinliğini
bu vuruşmada ölü vermedik
ama ant içtik üçyıiz yaralı
başlatmak için büyük savaşı
çoğaltıcaz üçyüzleri
açıncaya kadar en güzel çiçek.
günümüzden dahi kesitler bulabiliyorsun bu şiirinde, öfkeleniyorsun daha çok.
nasıl anlatsam
değil, nasıl başlatsam
o şanlı günü
gecenin oynaşını
çılgın güruhu
kanlı düşmanı
biç üçyüz yurtseverdik
üçyüz antlı yurt bekçisi
umutla beslerdik kanımızı
yediğimiz al alma
içtiğimiz nar suyu
her birimiz bir çiçek
büyütürdük, görevimizdi bu
sevgiyle sökerdik ayrıkotlarını toprağın
sevgiyle ayıklardık yaramaz kurtlarını
açsın diye en güzel çiçek
biz üçyüz yurtseverdik
bir gün sularken çiçeklerimizi
üçbin kişilik düşman ordusu
ve onun paralı sivil askerleri
saldırdılar yurdumuza
birden bastırıldık
kötü bastırıldık
ikindi güneşi vururken yüreklerimize
ve onunla beslerken çiçeklerimizi
ama andımız vardı üçyüz çiçeğe
vermiyecektik onu açtıran toprağı
bu yurdu, büyütüp göverten gövdemizi
silahımız çiçeklerdi
cephanemiz yüreğimiz
sayımız azdı ama
korkumuz yoktu,
kaç saat vuruştuk
kaç yüzyıl saat
sayımızın azlığına
düşmanın çokluğuna bakmadan
kan tutmuş üçbin düşmana
üçyüz yurtsever
daha da vuruşurduk
daha kaç yüzyıl saat
ah aymaz gece, oynaş gece
iğrenç karanlığıyla gelince
yurdumuzun yarısı düşman eline geçti
üçyüz yurtsever yarısı düşman eline geçti
gözü dönmüş, kan tutmuş
çılgın güruh
kanlı düşman
öfkesini tutsak ettiklerinden alırken
direnmek onları feda etmek demekti
ah kalleş gece, kancık gece
sonunda teslim olduk işbirlikçi karanlığa
ama kul aşkına söylemeli
iyi direndik düşmana
üçyüz açılmış çiçek aşkına
iyi dayandık üçbin düşmana
düşman ordusunun küçükbaşlarından biri
elinde bir aygıtla bağırıyordu
-söz veriyoruz, namus sözü
namus sözü, kimseye dokunulmıyacak
kimseye vurulmıyacak, hiçkimse dövülmiyecek
teslim olun namus sözü
biliyorduk hepimiz
geçersek ellerine
korkunç dövülme ve işkenceler...
ama namus sözü verdi bir baş
dokunulmıyacaktı kılımıza bile
düşmanın namuslusu
itin kudurmuşu
ah şaşıyorum nasıl ölmediğimize
üçbin kişilik düşman ordusu
ve onun paralı sivil askerleri
azgın düşman
çılgın güruh
kan mı tuttu sizi
vurdulur, kötü vurdular
ne savaş kuraları
ne insanlık onuru
kara tarihlerinin
iğrenç bir zaferini daha
gövdemize kazdılar
gayrı bu kazıyla büyüyecek gövdelerimiz
biliyerek bilincimizin öfkeli keskinliğini
bu vuruşmada ölü vermedik
ama ant içtik üçyıiz yaralı
başlatmak için büyük savaşı
çoğaltıcaz üçyüzleri
açıncaya kadar en güzel çiçek.
devamını gör...
12.
bildiğin rüşvet. ortadoğu toplumlarında çok yaygındır ve pagan dinlerin kalıntısı batıl bir uygulamadır.
devamını gör...
13.
14.
bana asla erkek meselerinde yamuk yapmayacak bir kız arkadas diledim tanrı dan.
oldu:)
oldu:)
devamını gör...
15.
nazar büyü adak yatır şu bu hepsi hurafe. domuz girmis darı tarlasina nafakasini cikariyor. sen onun yagini büyüyle iliskilendiriyorsun. salak misin a.... k.. gidin biraz tarkan dinleyip kendinize gelin. biliyorum insanin kendini degerli hissetmesi narsisizmini beslemesi icin bir seylere ihtiyaci var ama bu kadar da basit seyler olmasin be. burç, meditasyon ve kuantum tayfasi var bir de. bol silkelenmeler.
devamını gör...