yazar: orhan kemal
yayım yılı: 1954
bölgenin en bereketli toprakları üzerindeki insanların sürdürdüğü bereketsiz yaşamlarla çukurova'ya çalışmaya giden üç genç arkadaşı anlatan eserdir.
yayım yılı: 1954
bölgenin en bereketli toprakları üzerindeki insanların sürdürdüğü bereketsiz yaşamlarla çukurova'ya çalışmaya giden üç genç arkadaşı anlatan eserdir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "zurvan" tarafından 29.12.2020 14:50 tarihinde açılmıştır.
1.
iflahsızın yusuf, köse hasan ve pehlivan ali adlı üç arkadaşın başından geçenler anlatılır.
orhan kemal, romanın, kendi bilgi ve görgülerinin dışında, bir lokma ekmek için kötü iş şartları içinde zehir gibi bir hayatı yaşayanlardan derlenmiş malzemeyle meydana geldiğini, yayımlanmadan önce, çeşitli ırgat, usta, usta yardımcısını toplayarak bir gece sabaha kadar onlara okuduğunu, onların da 'pardon, bu bu kadar olur. bütün anlattıkların doğru. eksik bile. çukurova'nın bereketli topraklarında öyle işler olur ki aklın durur. sana anlatsak, bir değil beş roman çıkarırsın...' dediğini anlatır.
orhan kemal, romanın, kendi bilgi ve görgülerinin dışında, bir lokma ekmek için kötü iş şartları içinde zehir gibi bir hayatı yaşayanlardan derlenmiş malzemeyle meydana geldiğini, yayımlanmadan önce, çeşitli ırgat, usta, usta yardımcısını toplayarak bir gece sabaha kadar onlara okuduğunu, onların da 'pardon, bu bu kadar olur. bütün anlattıkların doğru. eksik bile. çukurova'nın bereketli topraklarında öyle işler olur ki aklın durur. sana anlatsak, bir değil beş roman çıkarırsın...' dediğini anlatır.
devamını gör...
2.
canım orhan kemalciğimin en sevdiğim eserlerinden biridir. en üzüldüğüm nokta köse hasan ve pehlivan ali olmuştu. canım benim , buğday tarlalarının yanından geçerken aklıma hep o gelir. okuyun, okutun efendim.
devamını gör...
3.
ilk kez 1954 yılında yayımlanmış orhan kemal romanı. "toplumsal gerçekçilik" romanlarının baş yapıtlarındandır bence.
üniversitedeki türkçe dersinde okumuştuk bu kitabı. o zamana kadar hiç orhan kemal, hatta hiç o zamanların türkiyesindeki insanları, işçileri anlatan bir kitap okumamıştım. bu açıdan göz açıcı niteliğe sahip bir kitap benim için.
hayatının bir döneminde birazcık olsun yoksullukla, kültür şokuyla, ne bileyim ekmeğini taştan çıkarmakla sınanmış herkesin keyif alacağı bir kitap.
ülkenin işçilerinin durumunu anlatmasiyla çok yerel bir kitap gibi görünüyor ama aslında insanlığa dair çok fazla şey içeriyor. bu yönüyle epey evrensel olduğunu da düşünüyorum. zaten dünya edebiyatında da benzer konularda işlenmiş ve herkes tarafından beğenilen eserler var (bkz: gazap üzümleri).
kitaptaki kadın erkek ilişkileri ise bambaşka bir konu. yazar işçi kesimin nasıl maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en alt basamaklarda kaldığını gösteriyor. haliyle "aşk, sevişmek" gibi kavramlara daha varılamamış, sadece iç güdülerle çiftleşmeye şahit oluyoruz.
yalnız bu kitabı okuyacaksınız -benim gibi biraz da sulugöz iseniz- ağlamaya hazır olun. ciğerimi yakmıştı bazı bölümler...
üniversitedeki türkçe dersinde okumuştuk bu kitabı. o zamana kadar hiç orhan kemal, hatta hiç o zamanların türkiyesindeki insanları, işçileri anlatan bir kitap okumamıştım. bu açıdan göz açıcı niteliğe sahip bir kitap benim için.
hayatının bir döneminde birazcık olsun yoksullukla, kültür şokuyla, ne bileyim ekmeğini taştan çıkarmakla sınanmış herkesin keyif alacağı bir kitap.
ülkenin işçilerinin durumunu anlatmasiyla çok yerel bir kitap gibi görünüyor ama aslında insanlığa dair çok fazla şey içeriyor. bu yönüyle epey evrensel olduğunu da düşünüyorum. zaten dünya edebiyatında da benzer konularda işlenmiş ve herkes tarafından beğenilen eserler var (bkz: gazap üzümleri).
kitaptaki kadın erkek ilişkileri ise bambaşka bir konu. yazar işçi kesimin nasıl maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en alt basamaklarda kaldığını gösteriyor. haliyle "aşk, sevişmek" gibi kavramlara daha varılamamış, sadece iç güdülerle çiftleşmeye şahit oluyoruz.
yalnız bu kitabı okuyacaksınız -benim gibi biraz da sulugöz iseniz- ağlamaya hazır olun. ciğerimi yakmıştı bazı bölümler...
devamını gör...
4.
ilk orhan kemal okumam. iki gün önce başladım, ilk birkaç sayfada lakaplar ile isimler birbirine karıştı, sonrası akıp gidiyor. uzun zamandır bu kadar akıcı bir şey okumamıştım. şifa gibi geldi.
devamını gör...
5.
okuma niyetinde olanların tanımı okumasını tavsiye etmiyorum. çünkü azıcık spoiler içeren bir tanım olacak, sonra söylemedi demeyin. roman; iflahsızın yusuf, köse hasan ve pehlivan ali'nin çalışmak için sivas'tan çukurova'ya gitmeleriyle başlıyor. daha sonrasında birlikte çıktıkları yoldan ayrı yollara sapıyorlar. her biri farklı durumlarla karşılaşıyorlar. karakterlerin fiziksel ve duygusal betimlemeleri hiç yok. fakat yaşanan olaylarda karakterlerin verdikleri tepkilerden çıkarımlarda bulunarak karakterlerin kişiliklerini az çok kavrayabiliriz. ki zaten toplumcu gerçekçi eserlerde betimlemeler çok azdır, daha çok olay yer alır. diyalogların çokluğundan dolayı okurken kafam karıştı, karakterlerin cümleleri birbirine girdi. bazı karakterler hakkında ufak ufak notlar aldım. beni aşırı rahatsız eden karakterler vardı. örneğin; köse topal karakterini bir kaşık suda boğasım geldi. faiz yer, insanlara parayla yemek satar, hile yapar, çıkarcıdır. ama müslümandır, çevresinde en müslüman benim diye gezer, namazını eksik etmez. bu tip size de tanıdık geldi değil mi? çevremizde bu tarz insanlardan çok var maalesef. romandaki çarpık ilişkileri ağzım açık okudum. bu kadar genişlik de olmaz yahu? kimin eli kimin cebinde belli değildi. herkesin her şeyin farkında olması ama çoğu kişinin bundan en ufak bir rahatsızlık duymaması da işin ayrı boyutu.(bana dokunmayan yılan bin yaşasın misali.) beni rahatsız eden bir başka nokta ise köylü erkeğinin içgüdüsel hareket etmesi, kadın gördü mü hemen sulanması. ulan hayvan gibi sevişiyorsun, belki hayvanlar bile sevişirken daha çok romantiktir. zaten kitabı okuduğunuzda buram buram cahillik ve tezek kokusu alıyorsunuz. hakkını aramayan işçi mi dersin, zalim ırgatbaşı mı, kuru kurtlu ekmeğe sesini çıkarmayan mı, yirmi saat çalışmayı kendine hak gören mi... var da var. atatürk'ün ömrü yetseydi de bu kitabı okusaydı "köylü milletin efendisidir." der miydi? sanmam.(gerçi o da biliyordu köylüyü nasıl motive edeceğini.) ben de bir daha toplumcu gerçekçi roman okur muyum? sanmam. kitap okuyup kültürleneyim derken küfüre iyice alıştım. bu arada orhan kemal çok iyi bir gözlemciymiş, sevdim ama pek benlik değil. neyse, bu kadar yeter. yine daldan dala atladım ama idare edin.
devamını gör...