1.
1884 yılı doğumlu, birleşmiş milletler insan hakları komisyon başkanı da olmuş, aynı zamanda franklin roosevelt’in eşi idi.
tabi bir de sayın army suzy ukdesi.
hayatı trajedilerle başlamış bir kadın eleanor. henüz 8 yaşında annesini, kısa bir süre kardeşini, üzerinden çok zaman geçmeden de babasını kaybetti. hayatta yapayalnız kalan eleanor’u akrabaları büyüttü. parasal olarak bir yokluk çektiğini söyleyemeyiz ama duygusal bir boşlukla büyüdüğünü söylesek yanlış olmaz. annesi oyuncu babası ise zengin bir adamdı. babası aynı zamanda theodore roosevelt’ın akrabasıydı.
babasının intihar ettiğini ve kendisinden küçük kardeşine de annelik yaptığını söylersek, küçük yaşta aldığı sorumluluk, onu hayata siyah çerçeveden bakmasına neden olmuştu. hani deriz ya para mutluluk getirmez diye. genel olarak katılmadığım bir tabir olsa da, eleanor için durum tam olarak böyleydi.
anne ve babası öldükten sonra babaannesi be halası ile yaşamaya başladı. bir süre yatılı okula gitti ama bildiğim eğitimi tamamlayamadan geri döndü. döndükten sonra sosyeteye daldı, bir süre jimnastik dersleri verdi. 1903 yılında franklin ile evlendi; franklin babasının kuzeniydi yani yakın akrabasıydı. akraba evliliği olmuş yani. bu evlilik baştan sağlam temelli değildi. franklin’in annesi bu evliliğe karşı çıkmış be bir süre nuh demiş peygamber dememiş. franklin , benim hayatım , benim kararım diyerekten eleanor ile evlendi. ama annesinin aldığı ahtan mıdır, kem gözünden midir bilinmez, evliliklerininçok mutlu gittiğini söyleyemeyiz. franklin abimiz çapkınmış ve eleanor’un onun çapkınlıklarını yakaladığını ve evliliklerinin sarsıldığını söyleyebilirim.
franklin’in çapkınlıklarından sonra evlilik formalite evliliğine döndü. franklin’in hastalığı sonucu felç geçirmesiyle, ona yine de en çok destek verenin eleanor olduğunu belirteyim. eşi abd başkanı olunca o da first lady oldu.
çoğu kişi için hayal olacak bu statü ona ağır geldi başta. en önemli nedeni de özgürlüğünü kısıtlamasıydı. malum first lady olunca tüm gözler üzerinizde oluyor. ben olmadım tabi ,ama olsam öyle hissederdim*. alışma sürecinden sonra, bu dezavantajı başka yöne çevirdi. gazetede köşe yazarlığı yaptı, burada kazandıklarını hayır kurumlarına bağışladı. yaptığı konferanslarda erkek gazeteci yerine kadın gazetecilere öncelik verdi. eşiyle yaşadığı fikir ayrılıklarını dahi köşe yazısında dile getirmekten çekinmedi. insan hakları konusunda sürekli mücadele verdi. bu mücadele, eşinin ölümünden sonra,bm insan hakları komisyom başkanı olarak atandı.
ailesinin ölümü, özgüvensiz bir ergenlik dönemi, kötü bir evlilik ve kendini bulduğu yaşlar. çiçek gibi açılmış ve kendini tanıdıkça kendini aşmış cesur bir kadın.
kaynak ve daha fazlası: m.bianet.org/bianet/yasam/1...
tabi bir de sayın army suzy ukdesi.
hayatı trajedilerle başlamış bir kadın eleanor. henüz 8 yaşında annesini, kısa bir süre kardeşini, üzerinden çok zaman geçmeden de babasını kaybetti. hayatta yapayalnız kalan eleanor’u akrabaları büyüttü. parasal olarak bir yokluk çektiğini söyleyemeyiz ama duygusal bir boşlukla büyüdüğünü söylesek yanlış olmaz. annesi oyuncu babası ise zengin bir adamdı. babası aynı zamanda theodore roosevelt’ın akrabasıydı.
babasının intihar ettiğini ve kendisinden küçük kardeşine de annelik yaptığını söylersek, küçük yaşta aldığı sorumluluk, onu hayata siyah çerçeveden bakmasına neden olmuştu. hani deriz ya para mutluluk getirmez diye. genel olarak katılmadığım bir tabir olsa da, eleanor için durum tam olarak böyleydi.
anne ve babası öldükten sonra babaannesi be halası ile yaşamaya başladı. bir süre yatılı okula gitti ama bildiğim eğitimi tamamlayamadan geri döndü. döndükten sonra sosyeteye daldı, bir süre jimnastik dersleri verdi. 1903 yılında franklin ile evlendi; franklin babasının kuzeniydi yani yakın akrabasıydı. akraba evliliği olmuş yani. bu evlilik baştan sağlam temelli değildi. franklin’in annesi bu evliliğe karşı çıkmış be bir süre nuh demiş peygamber dememiş. franklin , benim hayatım , benim kararım diyerekten eleanor ile evlendi. ama annesinin aldığı ahtan mıdır, kem gözünden midir bilinmez, evliliklerininçok mutlu gittiğini söyleyemeyiz. franklin abimiz çapkınmış ve eleanor’un onun çapkınlıklarını yakaladığını ve evliliklerinin sarsıldığını söyleyebilirim.
franklin’in çapkınlıklarından sonra evlilik formalite evliliğine döndü. franklin’in hastalığı sonucu felç geçirmesiyle, ona yine de en çok destek verenin eleanor olduğunu belirteyim. eşi abd başkanı olunca o da first lady oldu.
çoğu kişi için hayal olacak bu statü ona ağır geldi başta. en önemli nedeni de özgürlüğünü kısıtlamasıydı. malum first lady olunca tüm gözler üzerinizde oluyor. ben olmadım tabi ,ama olsam öyle hissederdim*. alışma sürecinden sonra, bu dezavantajı başka yöne çevirdi. gazetede köşe yazarlığı yaptı, burada kazandıklarını hayır kurumlarına bağışladı. yaptığı konferanslarda erkek gazeteci yerine kadın gazetecilere öncelik verdi. eşiyle yaşadığı fikir ayrılıklarını dahi köşe yazısında dile getirmekten çekinmedi. insan hakları konusunda sürekli mücadele verdi. bu mücadele, eşinin ölümünden sonra,bm insan hakları komisyom başkanı olarak atandı.
ailesinin ölümü, özgüvensiz bir ergenlik dönemi, kötü bir evlilik ve kendini bulduğu yaşlar. çiçek gibi açılmış ve kendini tanıdıkça kendini aşmış cesur bir kadın.
kaynak ve daha fazlası: m.bianet.org/bianet/yasam/1...
devamını gör...