halit refiğ'in 1964 yılında yönettiği türk filmi. senaryosunu orhan kemal ile beraber yazmıştır.
film, kahramanmaraş'ta yaşayan bir ailenin, daha iyi bir hayat için istanbul'a gelmesi ve zorluklarını, toplumsal yozlaşmayı anlatır.
cüneyt arkın'ın yıldızı bu film ile parlamıştır.
film, kahramanmaraş'ta yaşayan bir ailenin, daha iyi bir hayat için istanbul'a gelmesi ve zorluklarını, toplumsal yozlaşmayı anlatır.
cüneyt arkın'ın yıldızı bu film ile parlamıştır.
yönetmen:
halit refiğ
oyuncular:
cüneyt arkın
filiz akın
özden çelik
pervin par
tanju gürsu
önder somer
sevda ferdağ
hüseyin baradan
mümtaz ener
halit refiğ
oyuncular:
cüneyt arkın
filiz akın
özden çelik
pervin par
tanju gürsu
önder somer
sevda ferdağ
hüseyin baradan
mümtaz ener
1. antalya altın portakal film festivali (1. antalya film şenliği) - en iyi yönetmen / en iyi film ödülleri
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "silvio palth" tarafından 25.04.2021 21:52 tarihinde açılmıştır.
1.
senaryosunu orhan kemal ve halit refiğ'in yazdığı 1964 yapımı film.
film, kahramanmaraş'tan istanbul'a göç eden bir ailenin mücadelesini anlatır. aslında türk edebiyatından alışık olabileceğimiz tarzda bir konusu var filmin. filmin açılış sekansında istanbul'a ayak basar basmaz ailenin babası "allah'ın izniyle şah olacağız istanbul'a" der.* herkes gibi onlar da fethetmek için gelmiştir bu büyük şehre. filmin sonunda bu sahnenin bir benzeri başka bir şekilde yaşanır ve insanı hem güldürür hem de üzer aslında. (spoiler olabileceği için bahsetmiyorum) eski türk filmlerine ilgisi olanların izlemesi gereken bir filmdir bence.
tansu gürsu, pervin par, filiz akın, önder somer, mümtaz ener gibi şahane oyuncuları vardır. ayrıca cüneyt arkın'ın yıldızı bu film ile parlamıştır.
film, kahramanmaraş'tan istanbul'a göç eden bir ailenin mücadelesini anlatır. aslında türk edebiyatından alışık olabileceğimiz tarzda bir konusu var filmin. filmin açılış sekansında istanbul'a ayak basar basmaz ailenin babası "allah'ın izniyle şah olacağız istanbul'a" der.* herkes gibi onlar da fethetmek için gelmiştir bu büyük şehre. filmin sonunda bu sahnenin bir benzeri başka bir şekilde yaşanır ve insanı hem güldürür hem de üzer aslında. (spoiler olabileceği için bahsetmiyorum) eski türk filmlerine ilgisi olanların izlemesi gereken bir filmdir bence.
tansu gürsu, pervin par, filiz akın, önder somer, mümtaz ener gibi şahane oyuncuları vardır. ayrıca cüneyt arkın'ın yıldızı bu film ile parlamıştır.
devamını gör...
2.
şu romanı tüm tc vatandaşlarına okutabilsek keşke. geçenlerde biri demişti (erhan afyoncu olabilir) türkiye'nin yakın tarihi aslında en uzak tarihi diye. orhan kemal pek sevmem ama dönemini sağlam yansıtıyor adam. roman 1950-60 arası demokrat parti döneminde geçiyor. asıl mevzu köyden kente göç fakat birçok siyasi mevzuya da el atıyor. roman da film de komple ders gibi.
kazım taşkent "doğuluyu aç bırakmanda bir sorun yok yeter ki gönlü alınsın" diyor. orhan kemal de romanın bir yerinde buna çok benzeyen bir söz var: "bizim milleti dininden imanından eksik etme, gerisine karışma". arkadaş bir millet hiç mi değişmez ya. dp karşı tarafa hain diyor, ezanı, radyodaki mevliti susturamayacak chp falan diyor.. hafakanlar bastı yemin ediyorum o satırları okurken. romanın değindiği noktalardan biri de gecekondulaşma. kanun manun yok, eline harç hurç alan ev konduruyor. ne kadar doğru bilmiyorum ama bunların genellikle gece yapılmasının sebebini orhan kemal yeşiller adlı bir örgütün gündüz vakitlerinde gelip haraç alması. gece vakti ise gelmiyorlar imiş. lan ha gece gelmiş ha sabah da neyse işte..
filmde yine istanbul'a gelen bi aile var. gelen ailenin efradından biri olan ünili kemal kardeşimiz köyden geldiği için utanıyor ve çevresindeki kimseye bunu söylemiyor. çünkü çevresi haklı olarak köylerden gelenler istanbul'un içine ettiğini düşünüyor. kıza benim ailem su katılmamış istanbullu falan diyor. paso yalan sıkıyor vesaire. devamı spoiler.
mesela romanda köylü köylülüğünden utanmıyor lakin ki filmde bol bol bunu görüyoruz. bkz. ünili kemal. romanda ise iflahsızın yusuf (asıl kahraman memed'in papası) habire şeherliyi gömüyor falan. adam istanbul'a gelmiş imkanlar gırla hala çukurova derdinde mesela. ufuk, vizyon hiçbir şey yok. hani anneanneler babaanneler dedeler köyden büyükşehire evlatlarını ziyarete gelirler ve 2. gün hemen köylerini özleyip onu övmeye başlarlar ya, yusuf tam o tip işte.
film bayağı bi dramatik. karikatür oyunculuklar olsa da ses kalitesi ve görüntü kalitesi rezil olsa da, istanbul'un 1960'lı yıllarını merak edenler için az çok tatmin edici. filmin mesajlarını beğendim doğrusu zamanına göre gerçekçi ve kaliteli:
büyükşehire gelip rüzgarına fazla kapılmayacaksın,
senin getirdiğin ahlak bastırılmış bir ahlak, büyükşehirde yerde ters teper, ayak uydurmaya çalış (bkz. baba ve anne ve kemal hariç tüm ailenin akıbeti),
paraya pula hemen çöreklenmeye çalışma, gerekirse sıfırdan başla (her mevzu sonrası dede korkut misali ortaya çıkan haybeci örneği).
ayrıca gurbet kuşları'nda, vahşet derecesinde güzel müziklere sahip rocco e i suoi fratelli adlı filmden esintiler olduğunu da söyleyelim.
kazım taşkent "doğuluyu aç bırakmanda bir sorun yok yeter ki gönlü alınsın" diyor. orhan kemal de romanın bir yerinde buna çok benzeyen bir söz var: "bizim milleti dininden imanından eksik etme, gerisine karışma". arkadaş bir millet hiç mi değişmez ya. dp karşı tarafa hain diyor, ezanı, radyodaki mevliti susturamayacak chp falan diyor.. hafakanlar bastı yemin ediyorum o satırları okurken. romanın değindiği noktalardan biri de gecekondulaşma. kanun manun yok, eline harç hurç alan ev konduruyor. ne kadar doğru bilmiyorum ama bunların genellikle gece yapılmasının sebebini orhan kemal yeşiller adlı bir örgütün gündüz vakitlerinde gelip haraç alması. gece vakti ise gelmiyorlar imiş. lan ha gece gelmiş ha sabah da neyse işte..
filmde yine istanbul'a gelen bi aile var. gelen ailenin efradından biri olan ünili kemal kardeşimiz köyden geldiği için utanıyor ve çevresindeki kimseye bunu söylemiyor. çünkü çevresi haklı olarak köylerden gelenler istanbul'un içine ettiğini düşünüyor. kıza benim ailem su katılmamış istanbullu falan diyor. paso yalan sıkıyor vesaire. devamı spoiler.
mesela romanda köylü köylülüğünden utanmıyor lakin ki filmde bol bol bunu görüyoruz. bkz. ünili kemal. romanda ise iflahsızın yusuf (asıl kahraman memed'in papası) habire şeherliyi gömüyor falan. adam istanbul'a gelmiş imkanlar gırla hala çukurova derdinde mesela. ufuk, vizyon hiçbir şey yok. hani anneanneler babaanneler dedeler köyden büyükşehire evlatlarını ziyarete gelirler ve 2. gün hemen köylerini özleyip onu övmeye başlarlar ya, yusuf tam o tip işte.
film bayağı bi dramatik. karikatür oyunculuklar olsa da ses kalitesi ve görüntü kalitesi rezil olsa da, istanbul'un 1960'lı yıllarını merak edenler için az çok tatmin edici. filmin mesajlarını beğendim doğrusu zamanına göre gerçekçi ve kaliteli:
büyükşehire gelip rüzgarına fazla kapılmayacaksın,
senin getirdiğin ahlak bastırılmış bir ahlak, büyükşehirde yerde ters teper, ayak uydurmaya çalış (bkz. baba ve anne ve kemal hariç tüm ailenin akıbeti),
paraya pula hemen çöreklenmeye çalışma, gerekirse sıfırdan başla (her mevzu sonrası dede korkut misali ortaya çıkan haybeci örneği).
ayrıca gurbet kuşları'nda, vahşet derecesinde güzel müziklere sahip rocco e i suoi fratelli adlı filmden esintiler olduğunu da söyleyelim.
devamını gör...