iki kadının şahitliği bir erkeğin şahitliğine eşittir
başlık "alpinçayırı" tarafından 13.10.2024 00:20 tarihinde açılmıştır.
1.
islam'da gayet iyi bilinen bir konu olup bakara suresi 282. ayette geçer. her şeyden önce bu durum, eşref-i mahlûkat yalanını çürüten çelişkilerden birisidir ve aynı zamanda semitik halkların kadına son derece ataerkil bakış açısını gösterir. halbuki yapılan bilimsel araştırmalar sonucu kadınların, hafıza yönünden erkeklere nazaran daha güçlü olduğu ortaya çıktı. bir erkeğe karşı bir kadını şahit tutsan ne oluyor yani? medeni kanun'da bu durum tam tersidir.
devamını gör...
2.
hayır her konuda kadın ve erkeğin şahitliği eşittir. tek istisnası borçların yazılması konusundadır:
"mezhepçi anlayış tarafından çarpıtılmış konulardan diğer bir tanesi kadınların şahitliğidir. kuran, kadın ile erkeğin şahitliğini bir tutar, hiçbir yerde “bir erkeğin şahitliği iki kadına eşittir” diye bir ifade geçmez. örneğin zinanın tespitinde 4 şahit gerekir ve kuran’da bu şahitler 4 kadın veya 2 erkek, 4 erkek veya 8 kadın gibi ifadeler kullanılmadan 4 şahit diye belirtilir. yani herhangi 4 şahit işlevi görür, kadın ve erkek ayrımı yapılmaz. üstelik kadınla kocasının şahitliklerinin birbirleriyle çeliştiği, kadınlara kocalarının zina isnadıyla ilgili durumda da kocanın şahitliği karısınınkine eşittir. hatta kocayla karısının şahitliğinin çeliştiği bu durumda kadının şahitliği esas alınır ve kadın kendi şahitliğine uygun olarak masum kabul edilir (bakınız: 24-nur suresi 6-9).
istisnai, yanlış anlaşılan konu ise bakara suresi 282. ayette, vadeli borçlanmalarla ilgili konuda geçer. bu ayette, “borçların yazılması ve yazıcı ile şahitlerin bu görevden kaçmamaları” söylenir. ayrıca ayetin sonunda “yazıcıya ve şahitlere zarar verilmemesi gerektiği” geçer. görüldüğü gibi maddi menfaatlerin söz konusu olduğu bu konuda, şahitlik, insanların kaçındığı, yapmak istemedikleri bir sorumluluktur. tek bir ayette birkaç kez dikkat çekildiği gibi, bu konudaki şahitliğin, yapılmasından kaçınılan bir eylem olduğunu tespit etmek, bu eylemle ilgili şahitlikleri değerlendirmek için kritik öneme sahiptir. allah, bu kaçınılan görevi erkeklere yükleyip, “iki erkek şahit bulunmasını” ister. dikkat edin ayette, “iki erkek veya dört kadın şahit bulun” ifadesi geçmez, doğrudan “iki erkek şahidin bulunması” istenir. böylece ticaretle daha az uğraşan ve baskılara karşı daha hassas olan kadın, bu kaçınılan yükümlülükten ve baskılardan korunur. eğer iki erkek bulunamaz ve bir erkek bulunursa, o zaman “bir erkek ve iki kadın bulunması” gerekir. böylece hem şahit sorunu çözülür, hem olumsuz bir durumun ortaya çıkışı ihtimalinde bir erkekle bir kadının karşı karşıya kalması önlenip kadın baskılardan korunur. ortaya borcun miktarı konusunda bir anlaşmazlık çıktığını ve şahitlerin farklı tanıklık yaptığını düşünelim. iki şahidin farklı şahitliği durumunda bir kadın, bir erkekle karşı karşıya kalacak ve iki taraftan birinin yalancı olduğunun kesin olduğu bir ortamda, yoğun stres ve baskı altında kalacaktır. zaten insanların şahitlikten kaçınma sebebi, böylesi anlaşmazlıkları ve baskıları, gözlemeleri ve bundan kaçınmalarıdır. oysa bir erkek ve iki kadın şahitle, şahit sayısı üçe çıkınca mesuliyet dağılacağı için şahitlikteki stres önemli bir düzeyde azalacak ve baskı yapmak isteyen art niyetli kimselerin bu sefer iki kişiden birini değil, üç kişiden ikisini kandırmaları gerektiği için işleri zorlaşacaktır. kadınların baskılardan korunmasını sağlayan bu uygulamanın hikmetlerini idrak edemeyenler; kadını baskılardan koruyup, kaçınıldığı belirtilen bir mesuliyeti erkeğe yükleyen bu ayeti anlamayarak, “bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliğine eşittir” diyerek, kuran’ı çarpıtmışlar ve evvelki uydurma izahlarından kaynaklanan bakış açılarını bu alana da sokmuşlardır.
oysa bu ayet dışındaki kuran’daki şahitlikle ilgili diğer ayetlerde kadın ve erkek ayrımı yoktur. eğer böyle bir ayrım olsaydı, bu ya her şahitlikle ilgili ayette belirtilir ya da “bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliğine eşittir” diye genel bir hüküm-ilke konulurdu. böyle bir hükmün-ilkenin olmaması, böyle bir durumun da olmadığını gösterir. ticaretle tarihin hemen her döneminde daha az alakalı olmuş olan kadın, ticaretle alakasının azlığı veya baskıya uğraması sonucu doğru şahitlikten saparsa, diğer kadının şahitliğinin de desteğiyle, bu zorluğu aşabilir ve mesuliyeti paylaşıp mesuliyetini azaltır. zaten unutulmamalıdır ki kaçınılan bu vazifede kadının devreye girmesi, iki erkeğin bulunamaması gibi istisnai bir durumla ilgilidir.
ayetteki “yazana da, şahitlik edene de zarar vermeyin. yapacak olursanız doğru yoldan sapmış olursunuz.” şeklindeki ifadeyi, şahitlere ve yazıcıya yapılan baskıları ve bu bağlamda ayetin mantığını anlamak için göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. bu konudaki şahitlik, herkesin yapmak istediği, insanların menfaatlerine uyan bir eylem değildir ki, bazılarının göstermeye çalıştığı gibi burada kadının aleyhine bir durum oluşmuş olsun. aksine, kaçınılan bir vazifenin kime yüklendiğini ayetten anlamaktayız. bu hükümle, insanların kaçındığı bir sorumluluktan kadının korunmasına, yani kadın lehine pozitif bir ayrımcılığa tanıklık ediyoruz."
www.kurandakidin.com/2011/1...
"mezhepçi anlayış tarafından çarpıtılmış konulardan diğer bir tanesi kadınların şahitliğidir. kuran, kadın ile erkeğin şahitliğini bir tutar, hiçbir yerde “bir erkeğin şahitliği iki kadına eşittir” diye bir ifade geçmez. örneğin zinanın tespitinde 4 şahit gerekir ve kuran’da bu şahitler 4 kadın veya 2 erkek, 4 erkek veya 8 kadın gibi ifadeler kullanılmadan 4 şahit diye belirtilir. yani herhangi 4 şahit işlevi görür, kadın ve erkek ayrımı yapılmaz. üstelik kadınla kocasının şahitliklerinin birbirleriyle çeliştiği, kadınlara kocalarının zina isnadıyla ilgili durumda da kocanın şahitliği karısınınkine eşittir. hatta kocayla karısının şahitliğinin çeliştiği bu durumda kadının şahitliği esas alınır ve kadın kendi şahitliğine uygun olarak masum kabul edilir (bakınız: 24-nur suresi 6-9).
istisnai, yanlış anlaşılan konu ise bakara suresi 282. ayette, vadeli borçlanmalarla ilgili konuda geçer. bu ayette, “borçların yazılması ve yazıcı ile şahitlerin bu görevden kaçmamaları” söylenir. ayrıca ayetin sonunda “yazıcıya ve şahitlere zarar verilmemesi gerektiği” geçer. görüldüğü gibi maddi menfaatlerin söz konusu olduğu bu konuda, şahitlik, insanların kaçındığı, yapmak istemedikleri bir sorumluluktur. tek bir ayette birkaç kez dikkat çekildiği gibi, bu konudaki şahitliğin, yapılmasından kaçınılan bir eylem olduğunu tespit etmek, bu eylemle ilgili şahitlikleri değerlendirmek için kritik öneme sahiptir. allah, bu kaçınılan görevi erkeklere yükleyip, “iki erkek şahit bulunmasını” ister. dikkat edin ayette, “iki erkek veya dört kadın şahit bulun” ifadesi geçmez, doğrudan “iki erkek şahidin bulunması” istenir. böylece ticaretle daha az uğraşan ve baskılara karşı daha hassas olan kadın, bu kaçınılan yükümlülükten ve baskılardan korunur. eğer iki erkek bulunamaz ve bir erkek bulunursa, o zaman “bir erkek ve iki kadın bulunması” gerekir. böylece hem şahit sorunu çözülür, hem olumsuz bir durumun ortaya çıkışı ihtimalinde bir erkekle bir kadının karşı karşıya kalması önlenip kadın baskılardan korunur. ortaya borcun miktarı konusunda bir anlaşmazlık çıktığını ve şahitlerin farklı tanıklık yaptığını düşünelim. iki şahidin farklı şahitliği durumunda bir kadın, bir erkekle karşı karşıya kalacak ve iki taraftan birinin yalancı olduğunun kesin olduğu bir ortamda, yoğun stres ve baskı altında kalacaktır. zaten insanların şahitlikten kaçınma sebebi, böylesi anlaşmazlıkları ve baskıları, gözlemeleri ve bundan kaçınmalarıdır. oysa bir erkek ve iki kadın şahitle, şahit sayısı üçe çıkınca mesuliyet dağılacağı için şahitlikteki stres önemli bir düzeyde azalacak ve baskı yapmak isteyen art niyetli kimselerin bu sefer iki kişiden birini değil, üç kişiden ikisini kandırmaları gerektiği için işleri zorlaşacaktır. kadınların baskılardan korunmasını sağlayan bu uygulamanın hikmetlerini idrak edemeyenler; kadını baskılardan koruyup, kaçınıldığı belirtilen bir mesuliyeti erkeğe yükleyen bu ayeti anlamayarak, “bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliğine eşittir” diyerek, kuran’ı çarpıtmışlar ve evvelki uydurma izahlarından kaynaklanan bakış açılarını bu alana da sokmuşlardır.
oysa bu ayet dışındaki kuran’daki şahitlikle ilgili diğer ayetlerde kadın ve erkek ayrımı yoktur. eğer böyle bir ayrım olsaydı, bu ya her şahitlikle ilgili ayette belirtilir ya da “bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliğine eşittir” diye genel bir hüküm-ilke konulurdu. böyle bir hükmün-ilkenin olmaması, böyle bir durumun da olmadığını gösterir. ticaretle tarihin hemen her döneminde daha az alakalı olmuş olan kadın, ticaretle alakasının azlığı veya baskıya uğraması sonucu doğru şahitlikten saparsa, diğer kadının şahitliğinin de desteğiyle, bu zorluğu aşabilir ve mesuliyeti paylaşıp mesuliyetini azaltır. zaten unutulmamalıdır ki kaçınılan bu vazifede kadının devreye girmesi, iki erkeğin bulunamaması gibi istisnai bir durumla ilgilidir.
ayetteki “yazana da, şahitlik edene de zarar vermeyin. yapacak olursanız doğru yoldan sapmış olursunuz.” şeklindeki ifadeyi, şahitlere ve yazıcıya yapılan baskıları ve bu bağlamda ayetin mantığını anlamak için göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. bu konudaki şahitlik, herkesin yapmak istediği, insanların menfaatlerine uyan bir eylem değildir ki, bazılarının göstermeye çalıştığı gibi burada kadının aleyhine bir durum oluşmuş olsun. aksine, kaçınılan bir vazifenin kime yüklendiğini ayetten anlamaktayız. bu hükümle, insanların kaçındığı bir sorumluluktan kadının korunmasına, yani kadın lehine pozitif bir ayrımcılığa tanıklık ediyoruz."
www.kurandakidin.com/2011/1...
devamını gör...