özgün adı: distancia de rescate
yazar: samanta schweblin
yıl: 2014
amanda, kızı nina'nın başına gelebilecek felaketleri önceden hesaplamaya ve tahmin etmeye çalışan, her an tetikte olan ve "kurtarma mesafesi" adını verdiği, kızını kurtarabileceği bir mesafede duran bir annedir. anne ve kız bir kasabaya tatil için gittiklerinde tarım ilaçlarının doğaya nasıl zarar verdiklerini görür. kurgu, okuyucuya psikolojik gerilim eşliğinde aktarılır.
yazar: samanta schweblin
yıl: 2014
amanda, kızı nina'nın başına gelebilecek felaketleri önceden hesaplamaya ve tahmin etmeye çalışan, her an tetikte olan ve "kurtarma mesafesi" adını verdiği, kızını kurtarabileceği bir mesafede duran bir annedir. anne ve kız bir kasabaya tatil için gittiklerinde tarım ilaçlarının doğaya nasıl zarar verdiklerini görür. kurgu, okuyucuya psikolojik gerilim eşliğinde aktarılır.
- tigre juan ödülü
- adaylık: man booker.
- adaylık: man booker.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "emine pir zola" tarafından 26.12.2021 00:25 tarihinde açılmıştır.
1.
harika bir kitap. ben çok beğendim. bu kitabı sadece anlatımı için bile okuyabilirdim. netflix sayıklama adıyla hemen filmini de çekti. tabii buldunuz güzel kitabı kaçırmayın. neyse, kitapta harika bir bilinç akışı var. bir şu an bir on dakika öncesi bir yarım saat öncesi. her şey karman çorman. peki bu anlaşılmaz mı kılıyor kitabı? asla. ya bu kitap ne diyor derken bir de bakıyorsunuz kitap bitmiş. zaten incecik. zevklerime güveniyorsanız bu kitabı kaçırmayın.
konusuna gelecek olursak kasabanın birinden taşınan kadın ve kızının son gün komşularıyla vedalaşırken, ha gittik ha gideceğiz derken başlarına gelen bir olay. o bölgede zaten bu olaylar çok yaygın ve insanların hayatında kalıcı izler bırakırken (özellikle çocuklar ve onlara yapılan sanki içlerine cin kaçmış muamelesi) başlarına gelen olay beni üzdü.
kitabın adına da değinmek istiyorum çünkü çok sevdim. kurtarma mesafesi bir annenin evladının başına bir şey geldiğinde onu kurtarabilecek kadar yakın olduğu mesafeyi ifade ediyor. kurtarma mesafesi arttıkça sanki annenin içinde bir ip geriliyor, huzursuz oluyor. bir anne olarak ben de bu duyguyu çok yaşadığım ve ne kadar ifade edemeseler de her annenin bu mesafeyle yaşadığını düşündüğüm için çok ince düşünülmüş bir detay olmuş.
filmi de izlemedim. çünkü sevdiğim kitapların filmlerini asla izlemem. siz kitabı okuyun.
şöyle de süslü bir fotoğraf çekmişiz zamanında. burda dursun.
konusuna gelecek olursak kasabanın birinden taşınan kadın ve kızının son gün komşularıyla vedalaşırken, ha gittik ha gideceğiz derken başlarına gelen bir olay. o bölgede zaten bu olaylar çok yaygın ve insanların hayatında kalıcı izler bırakırken (özellikle çocuklar ve onlara yapılan sanki içlerine cin kaçmış muamelesi) başlarına gelen olay beni üzdü.
kitabın adına da değinmek istiyorum çünkü çok sevdim. kurtarma mesafesi bir annenin evladının başına bir şey geldiğinde onu kurtarabilecek kadar yakın olduğu mesafeyi ifade ediyor. kurtarma mesafesi arttıkça sanki annenin içinde bir ip geriliyor, huzursuz oluyor. bir anne olarak ben de bu duyguyu çok yaşadığım ve ne kadar ifade edemeseler de her annenin bu mesafeyle yaşadığını düşündüğüm için çok ince düşünülmüş bir detay olmuş.
filmi de izlemedim. çünkü sevdiğim kitapların filmlerini asla izlemem. siz kitabı okuyun.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2021/12/26/tcompa62wmtngpq9-t.jpg)
şöyle de süslü bir fotoğraf çekmişiz zamanında. burda dursun.
devamını gör...
2.
samanta schweblin'in can yayınevi'nden 2021 senesinde çıkan kitabıdır. arjantin'li kadın yazarın ilk romanıdır. kitap 20017'de man booker ödülü kısa listesinde yer almıştır. kitabı türkçeye emrah imre kazandırmıştır.
ben utku lomlu'nun kapak tasarımlarını çok seviyorum arkadaşlar, sevmeyeni de var. ancak bu kitap da muhteşem kapağı nedeniyle gözüme çarptı ilk olarak. sonrasında da her yerde karşıma çıkmaya başladı. iki gece önce 1000kitap'ta son derece olumlu bir yorum da görünce dayanamadım ve anında e-kitap formatında satın aldım kitabı. aldığım gibi de okumaya başladım. eğer sefil bir uyku düzenim olmasaydı ve günde maksimum 4 saat uyuyarak yaşıyor olmasaydım o gece bitiriverecektim.
bana kalırsa hakkında bir kelime okumadan elinize almalısınız kitabı, o yüzden gerisini gizliyorum.
hiç beklemiyordum bu kadar vurucu bir roman okumayı. ilk sayfadan itibaren cümleler alıp götürüyor insanı. belirli bir anlatıcı karakter yok, iki kişi birlikte anlatıyorlar olup biteni. sayfaları çevirdikçe bu anlatının sayıklamalarla, acılarla ve hezeyanlarla dolu olduğunu anlıyoruz. kitap, şuursuzca kullanılan zirai ilaçlara büyük bir eleştiri. roman zehirlenen hayvanlar, zehirlenen insanlar, zehirlenmiş olarak doğan çocuklar ve sonradan zehirlenen çocuklar üzerinden ilerliyor. hava kötü, su kötü, toprak kötü. yöre halkı için her an bir tehdit yaşadıkları çevre. bir hastane yok, mevcut sağlık ocağı köye uzak ve doktor bulabilecek misiniz muallak. çalışanlar bilgisiz veyahut ilgisiz.
yöre halkından bir ailenin dramı, çocuğuyla kısa bir tatil yapmak için gelen bir annenin dramı ile birleşiyor. bilirsiniz, ülkemizde de yaygındır. tıbbın yetersiz kaldığı veya tıbba güvenilmeyen yerlerde hacılar, hocalar, şifacılar bulunur. bu köyde de durum değişmiyor, şifacı bir kadın var. insanlar doktora yetişemeyeceklerini anladıklarında, çok geç kalındığını anladığında bu şifacı kadına koşuyor. marazlı zihinler, yarım yamalak hayatlar çıkıyor ortaya. yaşam devam ediyor ama nasıl ve ne uğruna? bu şifacı kadının varlığı, hasta bir kadının sayıklamaları, her şey birleşince kitaba hem mistik hem de tekinsiz ve gerilim dolu bir hava veriyor.
anlatıcı karakterin değiştiğinden bahsettim. sakın gözünüz korkmasın, yazar bunu da harika kurgulamış ve akışta hiçbir kopma yaşamıyorsunuz, ne oluyor ne bitiyor diye kafanız karışmıyor.
104 sayfaya bu kadar iyi bir hikaye sığdırmak maharet ister. ilginizi çektiyse bakın demeyeceğim. biri karşıma geçse ve "cessie, kitap okumaktan nefret ediyorum ama kitap okumaya alışmak istiyorum. bana bir kitap ver." dese eline tereddüt etmeden kurtarma mesafesi'ni sıkıştırırım. hemen hemen hemen okunsun! herkesler okusun ve sonra toplaşıp sarılalım, mahvettiğimiz yerküre için.
ben utku lomlu'nun kapak tasarımlarını çok seviyorum arkadaşlar, sevmeyeni de var. ancak bu kitap da muhteşem kapağı nedeniyle gözüme çarptı ilk olarak. sonrasında da her yerde karşıma çıkmaya başladı. iki gece önce 1000kitap'ta son derece olumlu bir yorum da görünce dayanamadım ve anında e-kitap formatında satın aldım kitabı. aldığım gibi de okumaya başladım. eğer sefil bir uyku düzenim olmasaydı ve günde maksimum 4 saat uyuyarak yaşıyor olmasaydım o gece bitiriverecektim.
bana kalırsa hakkında bir kelime okumadan elinize almalısınız kitabı, o yüzden gerisini gizliyorum.
hiç beklemiyordum bu kadar vurucu bir roman okumayı. ilk sayfadan itibaren cümleler alıp götürüyor insanı. belirli bir anlatıcı karakter yok, iki kişi birlikte anlatıyorlar olup biteni. sayfaları çevirdikçe bu anlatının sayıklamalarla, acılarla ve hezeyanlarla dolu olduğunu anlıyoruz. kitap, şuursuzca kullanılan zirai ilaçlara büyük bir eleştiri. roman zehirlenen hayvanlar, zehirlenen insanlar, zehirlenmiş olarak doğan çocuklar ve sonradan zehirlenen çocuklar üzerinden ilerliyor. hava kötü, su kötü, toprak kötü. yöre halkı için her an bir tehdit yaşadıkları çevre. bir hastane yok, mevcut sağlık ocağı köye uzak ve doktor bulabilecek misiniz muallak. çalışanlar bilgisiz veyahut ilgisiz.
yöre halkından bir ailenin dramı, çocuğuyla kısa bir tatil yapmak için gelen bir annenin dramı ile birleşiyor. bilirsiniz, ülkemizde de yaygındır. tıbbın yetersiz kaldığı veya tıbba güvenilmeyen yerlerde hacılar, hocalar, şifacılar bulunur. bu köyde de durum değişmiyor, şifacı bir kadın var. insanlar doktora yetişemeyeceklerini anladıklarında, çok geç kalındığını anladığında bu şifacı kadına koşuyor. marazlı zihinler, yarım yamalak hayatlar çıkıyor ortaya. yaşam devam ediyor ama nasıl ve ne uğruna? bu şifacı kadının varlığı, hasta bir kadının sayıklamaları, her şey birleşince kitaba hem mistik hem de tekinsiz ve gerilim dolu bir hava veriyor.
anlatıcı karakterin değiştiğinden bahsettim. sakın gözünüz korkmasın, yazar bunu da harika kurgulamış ve akışta hiçbir kopma yaşamıyorsunuz, ne oluyor ne bitiyor diye kafanız karışmıyor.
104 sayfaya bu kadar iyi bir hikaye sığdırmak maharet ister. ilginizi çektiyse bakın demeyeceğim. biri karşıma geçse ve "cessie, kitap okumaktan nefret ediyorum ama kitap okumaya alışmak istiyorum. bana bir kitap ver." dese eline tereddüt etmeden kurtarma mesafesi'ni sıkıştırırım. hemen hemen hemen okunsun! herkesler okusun ve sonra toplaşıp sarılalım, mahvettiğimiz yerküre için.
devamını gör...