#ödüllü filmler
başrollerinde brad pitt ve anthony hopkins'in rol aldığı 1998 yapımı bir filmdir.
zengin bir adam olan william parrish ölmek üzeredir. dünyada biraz daha vakit geçirmek için ölüm ile bir anlaşma yapar. peki bu anlaşma ne gibi sonuçlar doğuracaktı ?
zengin bir adam olan william parrish ölmek üzeredir. dünyada biraz daha vakit geçirmek için ölüm ile bir anlaşma yapar. peki bu anlaşma ne gibi sonuçlar doğuracaktı ?
*bogey ödülü (1999)
*altın slate ödülü (2000)
*yoga ödülü (2000)
*altın slate ödülü (2000)
*yoga ödülü (2000)
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "teğmen harrier du bois" tarafından 25.05.2021 22:52 tarihinde açılmıştır.
1.
2.
meet joe black 98 yapımı, başrollerinde anthony hopkins, brad pitt ve claire forlaninin rol aldığı, romantik drama dalında bir filmdir. bazı filmler vardır ki sana vadettikleri mind blown a sebebiyet verecek derecede iyi olmasa da o türün iyi temsilcilerindendir ve meet joe black de benim icin onlardandir. bu yüzden en az 25 defa izlemişimdir abartısız.
insanı güzel hissettiren bir ambiyansa sahip içerisinde tamamen realistik anlatımla senaryoya yedirilmis bir fantastik taraf içeren farklı bir filmdir joe black.. izlememiş olan romantizm ve dram severelere kesinlikle tavsiye ederim;
resimag.com/p1/e7f6d1be230d.jpeg
insanı güzel hissettiren bir ambiyansa sahip içerisinde tamamen realistik anlatımla senaryoya yedirilmis bir fantastik taraf içeren farklı bir filmdir joe black.. izlememiş olan romantizm ve dram severelere kesinlikle tavsiye ederim;
resimag.com/p1/e7f6d1be230d.jpeg
devamını gör...
3.
başrollerinde anthony hopkins, brad pitt ve claire forlani gibi başarılı isimlerin yer aldığı 1998 yapımı filmdir.
yapımcılığını unıversal studıos yapmıştır.
filmin yönetmeni martin brest ve alan smitheedir.
yapımcılığını martin brest üstlenmiştir. senarist koltuğunda bo goldman vardır. müzik tarafında ise thomas newman yer alıyor.
filmi dün gece seyrettim uzun süredir listemde yer alıyordu süresi 3 saat olduğu için bir türlü açıp izlemiyordum. dün gece oturup başından kalkmadan izledim ve sevdim.
ilginç bir senaryo. başarılı oyunculuk performansları. müziklerin kullanımı falan derken ortaya güzel bir film çıkmış.
ben bu filmi herkesin beğeneceğini düşünmüyorum. bazı insanlar benim düşündüğüm gibi düşünmeyecektir. zaten film 3 saat olduğu için bir çekinme hali olacaktır.
ben her şeyden bağımsız olarak bu filmde brad pitt tarafından sergilenen performansa bayıldım. onu seyretmekten aşırı keyif aldım. ince detaylar çok hoşuma gitti. karşısında büyük usta diyebileceğimiz çok sevdiğim anthony hopkins olunca baya baya keyif alarak seyrettim.
filmin türü fantastik, dram, romantik olarak geçiyor.
filmin konusu ise ölüm başarılı bir iş adamı olan anthony hopkins abiyi almaya geliyor. yürü lan gidiyoruz derken anlaşma yapıyorlar falan filan olaylar ilerliyor. konu bana ilginç ve hoş geldi. konu ilginizi çekerse rahatlıkla izleyebilirsiniz.
bir diğer güzel tarafa gelirsek müzikleri çok beğendim. bazı sahnelerde kullanılan müzikler filmin içinde yaşamamıza sebep oluyor. olayları daha gizemli bir hale getiriyor. 3 saatlik bir filmde seyirciyi filmin içinde tutmak kolay değildir. ben bu filmin içinde sıkılmadan kaldım.
bir diğer düşüncem ise filmi beğenmeme rağmen 3 saatime değer miydi sorusu oldu ve şu cevabı buldum.
boş vaktim olmasaydı ve kısıtlı bir zamanda lezzetli bir film izlemek isteseydim ve bu filmi izleseydim eh işte derdim. bir tık vaktime üzülürdüm. size enfes bir hikaye veya enfes bir kurgu vadetmiyor. ben vadettiğini düşünmüyorum.
boş vaktim olduğu için açtım izledim keyif aldım. eğlendim. dediğim gibi oyunculukları çok beğendim. brad pıtt çok yakışıklı ve çok güzel bir oyuncu biliyoruz ama bu filmde hayran kalıyoruz. acayipti.
ya bir insan ilk defa fıstık ezmesi yiyen birinin rolünü böyle güzel yapar mı ? acayip keyif aldım izlerken. ilk defa sevişen bir ölüm rolü yapıyor adam. yüz ifadeleri, mimikler, nefes alışverişleri mükemmeldi. bence bu filmin önemli sahnelerinden birisi ortalarda bulunan sevişme sahnesiydi. ilk defa sevişen birinin rolü ancak bu kadar güzel gösterilirdi.
filmin sonu çok ucuz geldi. havai fişekler falan ucuzdu yani. basit.
ayrıca senaryonun üzerine düşünülürse mantık hataları olduğunu göreceksiniz ama ben çok takılmadım. filmin içine girdim ve olanları seyretmek hoşuma gitti.
sonuç olarak güzel ile eh işte bir film arasında gidip geldim. izlemeye değeceğini düşünüyorum. tavsiye ederim sanırım. boş vaktiniz varsa film listenizde film kalmamışsa açın netflixten izleyin.
yapımcılığını unıversal studıos yapmıştır.
filmin yönetmeni martin brest ve alan smitheedir.
yapımcılığını martin brest üstlenmiştir. senarist koltuğunda bo goldman vardır. müzik tarafında ise thomas newman yer alıyor.
filmi dün gece seyrettim uzun süredir listemde yer alıyordu süresi 3 saat olduğu için bir türlü açıp izlemiyordum. dün gece oturup başından kalkmadan izledim ve sevdim.
ilginç bir senaryo. başarılı oyunculuk performansları. müziklerin kullanımı falan derken ortaya güzel bir film çıkmış.
ben bu filmi herkesin beğeneceğini düşünmüyorum. bazı insanlar benim düşündüğüm gibi düşünmeyecektir. zaten film 3 saat olduğu için bir çekinme hali olacaktır.
ben her şeyden bağımsız olarak bu filmde brad pitt tarafından sergilenen performansa bayıldım. onu seyretmekten aşırı keyif aldım. ince detaylar çok hoşuma gitti. karşısında büyük usta diyebileceğimiz çok sevdiğim anthony hopkins olunca baya baya keyif alarak seyrettim.
filmin türü fantastik, dram, romantik olarak geçiyor.
filmin konusu ise ölüm başarılı bir iş adamı olan anthony hopkins abiyi almaya geliyor. yürü lan gidiyoruz derken anlaşma yapıyorlar falan filan olaylar ilerliyor. konu bana ilginç ve hoş geldi. konu ilginizi çekerse rahatlıkla izleyebilirsiniz.
bir diğer güzel tarafa gelirsek müzikleri çok beğendim. bazı sahnelerde kullanılan müzikler filmin içinde yaşamamıza sebep oluyor. olayları daha gizemli bir hale getiriyor. 3 saatlik bir filmde seyirciyi filmin içinde tutmak kolay değildir. ben bu filmin içinde sıkılmadan kaldım.
bir diğer düşüncem ise filmi beğenmeme rağmen 3 saatime değer miydi sorusu oldu ve şu cevabı buldum.
boş vaktim olmasaydı ve kısıtlı bir zamanda lezzetli bir film izlemek isteseydim ve bu filmi izleseydim eh işte derdim. bir tık vaktime üzülürdüm. size enfes bir hikaye veya enfes bir kurgu vadetmiyor. ben vadettiğini düşünmüyorum.
boş vaktim olduğu için açtım izledim keyif aldım. eğlendim. dediğim gibi oyunculukları çok beğendim. brad pıtt çok yakışıklı ve çok güzel bir oyuncu biliyoruz ama bu filmde hayran kalıyoruz. acayipti.
ya bir insan ilk defa fıstık ezmesi yiyen birinin rolünü böyle güzel yapar mı ? acayip keyif aldım izlerken. ilk defa sevişen bir ölüm rolü yapıyor adam. yüz ifadeleri, mimikler, nefes alışverişleri mükemmeldi. bence bu filmin önemli sahnelerinden birisi ortalarda bulunan sevişme sahnesiydi. ilk defa sevişen birinin rolü ancak bu kadar güzel gösterilirdi.
filmin sonu çok ucuz geldi. havai fişekler falan ucuzdu yani. basit.
ayrıca senaryonun üzerine düşünülürse mantık hataları olduğunu göreceksiniz ama ben çok takılmadım. filmin içine girdim ve olanları seyretmek hoşuma gitti.
sonuç olarak güzel ile eh işte bir film arasında gidip geldim. izlemeye değeceğini düşünüyorum. tavsiye ederim sanırım. boş vaktiniz varsa film listenizde film kalmamışsa açın netflixten izleyin.
devamını gör...
4.
romantik drama sevenlerin ilgisini oldukça çekecek bir film. başrol anthony hopkins, brad pitt ve claire forlani arasında paylaşılmış ve tabi ki oyunculuklarına diyecek bir şey bulamıyorum . üç saatlik bir film aksiyon olmadığından dolayı aksiyon macera severlerin sıkılacağı duygusallıktan hoşlananlarınsa ne çabuk bitti diyeceğinden eminim.
sonsuzlukla çarp, hiçliğin en derinlerine götür yine de bahsettiğim şeyin küçük bir parçasını anlayabilirsin...
film de üzerine çok düşünülmüş bir kurgu yok ölümle yani azraille yapılan bir anlaşma,sabah saatlerinde karşılaştığı yakışıklıya aşık olduğunu sanan ancak azraile aşık olan ve azrailinde kendisine aşık olduğu bir kadın. acemice yaşanan belirsizliklerle dolu,tutkulu,heyecanlı, meraklı sonu olmayan bir aşk filmi, izlettiren de bu sanırım. brad pitt'in oyunculuğu dünyadan olmayan ölüm meleğinin dünya daki bir insan bedeninde olmasının acemiliğini çok güzel yansıtmış .
anthony hopkins'in baba ve bir iş adamı olarak kızları arasındaki farkında olmadan yaptığı ayrım, bunla ilgili pişmanlıkları ve ölüm korkusu her babanın yaşayacağı türden duygular güzel ifade edilmiş. kızının heyecanlı tutkulu bir aşk yaşaması için onu yüreklendirirken azraille yaptığı anlaşmadan sonra azrailin kızına kızınınsa azraile aşık olmasını kabullenemeyen bir baba ne yapabilirdi azraili ikna etmekten başka bir çare yoktu.
ve aşk;
sevdiğinin ölüm olduğunu bile bile teslim olmak, ölümün kendisi olsan bile kendini öldürmekti.
sonsuzlukla çarp, hiçliğin en derinlerine götür yine de bahsettiğim şeyin küçük bir parçasını anlayabilirsin...
film de üzerine çok düşünülmüş bir kurgu yok ölümle yani azraille yapılan bir anlaşma,sabah saatlerinde karşılaştığı yakışıklıya aşık olduğunu sanan ancak azraile aşık olan ve azrailinde kendisine aşık olduğu bir kadın. acemice yaşanan belirsizliklerle dolu,tutkulu,heyecanlı, meraklı sonu olmayan bir aşk filmi, izlettiren de bu sanırım. brad pitt'in oyunculuğu dünyadan olmayan ölüm meleğinin dünya daki bir insan bedeninde olmasının acemiliğini çok güzel yansıtmış .
anthony hopkins'in baba ve bir iş adamı olarak kızları arasındaki farkında olmadan yaptığı ayrım, bunla ilgili pişmanlıkları ve ölüm korkusu her babanın yaşayacağı türden duygular güzel ifade edilmiş. kızının heyecanlı tutkulu bir aşk yaşaması için onu yüreklendirirken azraille yaptığı anlaşmadan sonra azrailin kızına kızınınsa azraile aşık olmasını kabullenemeyen bir baba ne yapabilirdi azraili ikna etmekten başka bir çare yoktu.
ve aşk;
sevdiğinin ölüm olduğunu bile bile teslim olmak, ölümün kendisi olsan bile kendini öldürmekti.
devamını gör...
5.
"meet joe black", martin brest'in yönettiği ve başrollerinde brad pitt, anthony hopkins ve claire forlani'nin yer aldığı büyüleyici bir dram filmi. bu eşsiz film, hayat, aşk ve ölüm hakkında derin düşündüren bir alegori sunuyor.
film, anthony hopkins'un canlandırdığı medya mogul karakteri william parrish'ın, kızı susan'la (claire forlani) doğum günü partisi öncesi, beklenmedik bir şekilde ölüm'le (brad pitt) karşılaşmasıyla başlar. ölüm, joe black olarak insan formunda william'ın hayatına girer ve ondan, insan yaşamının nasıl bir şey olduğunu göstermesini ister.
film baştan sona muhteşem oyunculuklar barındıran sahnelere sahip. ana karakter yan karakterler hepsi de üstlendikleri rollerin haklarını sonuna kadar veriyor.
bundan sonrası spoiler
mesela joe'nun bir kafede susan'la karşılaştıktan sonra evinde yeniden karşılaştığı ilk sahne. brad pitt, bu sahnede, sanki daha önce hiç bir insanla etkileşimde bulunmamış biri gibi davranmayı başarıyor. soğuk, hesaplı, ama bir o kadar da meraklı. pitt'in bu performansı, karakterinin gerçekliğini ve bizim ona inanmamızı sağlıyor. ayrıca karakter film boyunca sırıtan tek şey gibi görünüyor. bu, kötü oyunculuk mu yoksa zaten film boyunca o isanlar içinde zaten sırıtması mı gerekir?
anthony hopkins'in, karakterinin ölümle yüzleştiği andan itibaren bu durumu kabullenmeye çalışması... özellikle kızı susan'la vedalaşma sahnesi, hopkins'in deneyimli ve yetenekli bir aktör olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. bu sahnede, william'ın duygusal çaresizliği ve kabullenme çabası, hopkins'in inanılmaz performansıyla öne çıkıyor.
claire forlani'nin susan karakteri ise apayrı bir durum. filmden sonra ben claire'in çok yorulmuş olabileceğini düşünüyorum. şahsen ben o perfomransdan sonra birkaç ay yüz kaslarım rahatlasın diye mimiklerimi kullanmazdım herhalde.
özellikle joe black'e olan aşkını ifade ettiği ve babasının durumunu kabullenmeye çalıştığı sahneler, forlani'nin duygusal yelpazesini ve oyunculuk yeteneklerini gözler önüne seriyor.
son sahnede, william'ın joe'ya "asla geri bakma" tavsiyesi ve ardından gözden kayboluşu, ölümün kaçınılmaz olduğu ancak hayatın devam ettiği mesajını veriyor. bu sahne, ölümün acımasızlığına rağmen hayatın devam ettiği ve anıların her zaman bizimle kalacağı temalarını vurguluyor.
bu arada son sahnede william tekrar geri dönüp bakmadığı halde, joe'nin dönüp tekrar tekrar bakması bence özellikle istenmiş bir şey olabilir.
filmi inançlardan bağımsız olarak kendi evreninde değerlenirsek ;tüm inançlarda ölümden sonraki hayatın daha iyi bir yer olduğunu düşündüğümüzde aslında bunu birinci elden deneyimleyen joe'nin geriye dönüp bakmaması gerekirdi ama susan için baktığını pekala düşünebiliriz.
film büyük oranda kapalı mekanlarda geçiyor ancak son sahnenin çekildiği mekan ve organizasyon filmin geri kalanının toplamından daha fazla prodüksiyon maliyeti gerektirir eminim.
filmin bütçesi 90 milyon dolar. günümüz sinema dünyası için bunu düşük bir bütçe olarak düşünebilirsiniz. ama filmin çekildiği yıllarda 90 milyon dolar sinema sektöründe oldukça yüksek sayılabilecek bir bütçedir.
sonuç olarak, "meet joe black", ölüm, aşk ve yaşam üzerine düşündüren, duygusal ve etkileyici bir film. hem oyunculuk performansları hem de filmin sunduğu temalar, onu unutulmaz kılan unsurlardır.
film, anthony hopkins'un canlandırdığı medya mogul karakteri william parrish'ın, kızı susan'la (claire forlani) doğum günü partisi öncesi, beklenmedik bir şekilde ölüm'le (brad pitt) karşılaşmasıyla başlar. ölüm, joe black olarak insan formunda william'ın hayatına girer ve ondan, insan yaşamının nasıl bir şey olduğunu göstermesini ister.
film baştan sona muhteşem oyunculuklar barındıran sahnelere sahip. ana karakter yan karakterler hepsi de üstlendikleri rollerin haklarını sonuna kadar veriyor.
bundan sonrası spoiler
mesela joe'nun bir kafede susan'la karşılaştıktan sonra evinde yeniden karşılaştığı ilk sahne. brad pitt, bu sahnede, sanki daha önce hiç bir insanla etkileşimde bulunmamış biri gibi davranmayı başarıyor. soğuk, hesaplı, ama bir o kadar da meraklı. pitt'in bu performansı, karakterinin gerçekliğini ve bizim ona inanmamızı sağlıyor. ayrıca karakter film boyunca sırıtan tek şey gibi görünüyor. bu, kötü oyunculuk mu yoksa zaten film boyunca o isanlar içinde zaten sırıtması mı gerekir?
anthony hopkins'in, karakterinin ölümle yüzleştiği andan itibaren bu durumu kabullenmeye çalışması... özellikle kızı susan'la vedalaşma sahnesi, hopkins'in deneyimli ve yetenekli bir aktör olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. bu sahnede, william'ın duygusal çaresizliği ve kabullenme çabası, hopkins'in inanılmaz performansıyla öne çıkıyor.
claire forlani'nin susan karakteri ise apayrı bir durum. filmden sonra ben claire'in çok yorulmuş olabileceğini düşünüyorum. şahsen ben o perfomransdan sonra birkaç ay yüz kaslarım rahatlasın diye mimiklerimi kullanmazdım herhalde.
özellikle joe black'e olan aşkını ifade ettiği ve babasının durumunu kabullenmeye çalıştığı sahneler, forlani'nin duygusal yelpazesini ve oyunculuk yeteneklerini gözler önüne seriyor.
son sahnede, william'ın joe'ya "asla geri bakma" tavsiyesi ve ardından gözden kayboluşu, ölümün kaçınılmaz olduğu ancak hayatın devam ettiği mesajını veriyor. bu sahne, ölümün acımasızlığına rağmen hayatın devam ettiği ve anıların her zaman bizimle kalacağı temalarını vurguluyor.
bu arada son sahnede william tekrar geri dönüp bakmadığı halde, joe'nin dönüp tekrar tekrar bakması bence özellikle istenmiş bir şey olabilir.
filmi inançlardan bağımsız olarak kendi evreninde değerlenirsek ;tüm inançlarda ölümden sonraki hayatın daha iyi bir yer olduğunu düşündüğümüzde aslında bunu birinci elden deneyimleyen joe'nin geriye dönüp bakmaması gerekirdi ama susan için baktığını pekala düşünebiliriz.
film büyük oranda kapalı mekanlarda geçiyor ancak son sahnenin çekildiği mekan ve organizasyon filmin geri kalanının toplamından daha fazla prodüksiyon maliyeti gerektirir eminim.
filmin bütçesi 90 milyon dolar. günümüz sinema dünyası için bunu düşük bir bütçe olarak düşünebilirsiniz. ama filmin çekildiği yıllarda 90 milyon dolar sinema sektöründe oldukça yüksek sayılabilecek bir bütçedir.
sonuç olarak, "meet joe black", ölüm, aşk ve yaşam üzerine düşündüren, duygusal ve etkileyici bir film. hem oyunculuk performansları hem de filmin sunduğu temalar, onu unutulmaz kılan unsurlardır.
devamını gör...
6.
bir adet büyük şirket sahibi adam, bir adet kız ve azrailin başrolde olduğu film. bizim patron bi gün bi konuşma yapıyor işte hayat hakkında, tutkular hakkında. azrail de dinlemiş konuşmayı, etkilenmiş. "seni tanımak istiyorum yiğidim" diyerek gidip brad pittin içine girmesiyle olaylar başlıyor. bu arada neden brad anlatsana biraz. hiç mi o gün girecek insan bulamadın, neden o beden demi? ama yoook film olmaz o zaman.
-----spoiler------
yukarıda belirttiğim gibi azrail insan hayatını gözlemlemek için bizim brad in bedeninde patronun yanına gidiyor. ilk başta tabi adamın kafasına seslenerek "ben geldim içeri alsana beni" diyor, adam da görevliye kapıda biri mi var git bak diyor. hakikaten var diyorlar ve bizim patron gidip yüzleşiyor azrailiyle. ilk başta sen takım elbise giymiş bi çocuksun beni mi yiyorsun diyecek oluyor da azrail hemen gösteriyor numara olmadığını. tam eşhedü en laa derken de araya girip "şimdi kalp krizi geçirme, tatilimi böleceksin" diye azarlıyor patronu bir de. işte niye geldin ne istiyorsun faslından sonra anlıyor ki azrail hem onunla tanışmak, hem de insanları gözlemlemek için gelmiş.
o sırada bu azrail brad in bedenine girmeden önce kızıyla brad ufak bi flörtleşmişler. kız karşısında görünce elemanı sen hayırdır diyecek oluyor ama bakıyor ki eleman onu çoktan unutmuş. kadınları bilen bilir, biri onları iplemediğinde inadına gidip etrafında dolaşır. bu ablamız da azrail onu iplemedi diye etrafında dolanmaya başlıyor.
derken tabi bir de bu patronun şirketinde bi tane güvendiği ama aslında hain olan biri var. amacı şirketin yönetimini ele geçirip ufak parçalara bölerek başka bir şirkete satmak. bu eleman aynı zamanda da patronun kızının sevgilisi gibi bir şey sanırım. belki de yanılıyorum bilemedim. her neyse işte bu sinsi planlarını yaparken bizim azrail de işte kızla ilgilendiğinden hastaneye gidiyor. hastanede yaşlı bi siyahi kadın bunu görüp "kötü, kötü... git buradan. beni almaya mı geldin" falan diyor. azrail de kötü olmadığını, daha sırası gelmediğini, şu an tatilde olduğunu söylüyor. tabi siyahi kadın "allam ne günlere kaldık, ben ölmeyi beklerken tatile çıkacak zaman mıydı" diye iç geçiriyor. bizimki hiç oralı değil bunlarla çünkü insanların sadece canını almayı biliyor, ne yaşadılar, nasıl yaşadılar, amaçları tutkuları neydi bi haber. derken fıstık gezmenin de tadına bakıyor, bizim patron kızının da.
finalde patronun doğum günü, sinsiyi yakalamışlar şirketten atmışlar ve artık vakti geldi diye bizim azraile patron el ele öbür tarafa geçiyor. geçerken de o kadar sekstim bari bedeni bırakayım diyor azrail ve aldığı canı da içine geri koyarak kızın cafede ilk flörtleştiği adamla baş başa bırakıyor. tabi kız azraile sevişmiş bi kere, hayal kırıklığıyla bakıyor bizim brad e ama onun haberi yok tabi tüm bunlardan.
bi dönem konuşma özürlü(kastım mallar) her erkeği joe black diye tanımlamak modaydı. allahtan kısa sürdü.
-----spoiler------
yukarıda belirttiğim gibi azrail insan hayatını gözlemlemek için bizim brad in bedeninde patronun yanına gidiyor. ilk başta tabi adamın kafasına seslenerek "ben geldim içeri alsana beni" diyor, adam da görevliye kapıda biri mi var git bak diyor. hakikaten var diyorlar ve bizim patron gidip yüzleşiyor azrailiyle. ilk başta sen takım elbise giymiş bi çocuksun beni mi yiyorsun diyecek oluyor da azrail hemen gösteriyor numara olmadığını. tam eşhedü en laa derken de araya girip "şimdi kalp krizi geçirme, tatilimi böleceksin" diye azarlıyor patronu bir de. işte niye geldin ne istiyorsun faslından sonra anlıyor ki azrail hem onunla tanışmak, hem de insanları gözlemlemek için gelmiş.
o sırada bu azrail brad in bedenine girmeden önce kızıyla brad ufak bi flörtleşmişler. kız karşısında görünce elemanı sen hayırdır diyecek oluyor ama bakıyor ki eleman onu çoktan unutmuş. kadınları bilen bilir, biri onları iplemediğinde inadına gidip etrafında dolaşır. bu ablamız da azrail onu iplemedi diye etrafında dolanmaya başlıyor.
derken tabi bir de bu patronun şirketinde bi tane güvendiği ama aslında hain olan biri var. amacı şirketin yönetimini ele geçirip ufak parçalara bölerek başka bir şirkete satmak. bu eleman aynı zamanda da patronun kızının sevgilisi gibi bir şey sanırım. belki de yanılıyorum bilemedim. her neyse işte bu sinsi planlarını yaparken bizim azrail de işte kızla ilgilendiğinden hastaneye gidiyor. hastanede yaşlı bi siyahi kadın bunu görüp "kötü, kötü... git buradan. beni almaya mı geldin" falan diyor. azrail de kötü olmadığını, daha sırası gelmediğini, şu an tatilde olduğunu söylüyor. tabi siyahi kadın "allam ne günlere kaldık, ben ölmeyi beklerken tatile çıkacak zaman mıydı" diye iç geçiriyor. bizimki hiç oralı değil bunlarla çünkü insanların sadece canını almayı biliyor, ne yaşadılar, nasıl yaşadılar, amaçları tutkuları neydi bi haber. derken fıstık gezmenin de tadına bakıyor, bizim patron kızının da.
finalde patronun doğum günü, sinsiyi yakalamışlar şirketten atmışlar ve artık vakti geldi diye bizim azraile patron el ele öbür tarafa geçiyor. geçerken de o kadar sekstim bari bedeni bırakayım diyor azrail ve aldığı canı da içine geri koyarak kızın cafede ilk flörtleştiği adamla baş başa bırakıyor. tabi kız azraile sevişmiş bi kere, hayal kırıklığıyla bakıyor bizim brad e ama onun haberi yok tabi tüm bunlardan.
bi dönem konuşma özürlü(kastım mallar) her erkeği joe black diye tanımlamak modaydı. allahtan kısa sürdü.
devamını gör...
7.
izlediğim en iyi romantik film değildir hatta kaç tane romantik film izledim onu bilmiyorum belki 3-4 tane izlemiş izlememisimdir bu da onlardan biri ama bu filmde güzel olan tek şey romantizm değil öyle bir kaliteli romance de söz konusu değil, sanırım temanın saçmalığı ve 90 larin sonunda amerika'da geçmesinin bir çekiciliği var.
dünyaya tatile gelmiş ölüm meleğinin brad pitt in (joe black) in vücuduna girerek ülkedeki en zengin adamlarından birinin güzeller güzeli kızına aşık oluyor.
ölüm meleği bile ekmeğinde.
evet filmde brad pitt ekstrem yakışıklı claire forlani ekstrem güzel, izleyen çirkin ve fakir insanları psikolojik ve mental olarak kötü etkileyebilir.
dünyaya tatile gelmiş ölüm meleğinin brad pitt in (joe black) in vücuduna girerek ülkedeki en zengin adamlarından birinin güzeller güzeli kızına aşık oluyor.
ölüm meleği bile ekmeğinde.
evet filmde brad pitt ekstrem yakışıklı claire forlani ekstrem güzel, izleyen çirkin ve fakir insanları psikolojik ve mental olarak kötü etkileyebilir.
devamını gör...