1.
ihtiyaçlar ile zevklerin uyumlu birlikteliği, insanın var oluşundan beri baş etmeye çalıştığı en büyük sorunlarından biridir. ve bu sorunun çözümünde gösterdiği başarı, üretilen uygarlığın seviyesini gözler önüne serer. belki de buna en uygun örnek mimaridir.
barınmak en temel ihtiyaçlarımızın başındadır. yaptığımız barınaklar, temel işlevlerinin ötesinde de anlamlar ifade etmeye başladığı zaman kültürel bir varlığa dönüşürler. işlevsellik ve estetik, bu iki özellik mimarinin hareket etmeye çalıştığı alanın sınırlarını belirler.
bir mimari eser, ne olduğumuz, ne olmak istediğimiz, dünyanın nasıl olması gerektiği gibi düşüncelerimizin taşıyıcılığını da üstlenir aynı zamanda. onun en belirgin özelliği somutluğudur. aslında içimizde taşıdığımız soyut evrenin, bu dünyanın en sert ve kalıcı maddeleri ile somut olarak dile getirilmesidir. ve işlevsel olarak ona olan gereksinimimiz, içerdiği mesajların üzerimizde olan etkisini kalıcı hale getirir. bir heykeli, bir resmi ya da bir şiiri, görmezden, duymazdan gelebilirsiniz. ancak içinde yaşadığınız binaların etkisi, siz isteseniz de istemeseniz de üzerinizden eksik olmayacaktır.
sadece mimarinin estetik yönü değil, bizi nasıl bir dünya da yaşamak zorunda bıraktığı da hayatımızı etkiler. şu an pek çoğumuzun yaşadığı site tipi, çok katlı yapıları düşünelim. kapıyı açar açmaz burnunuzun dibinde bir yabancı ile karşılaşmak, asansörde dip dibe, dirsek dirseğe kalmak, katlar arasında yayılan her türlü ses karmaşasına alışmak, tüm bunların yaşam biçimimize ve kişiliğimize etkilerde bulunmaması imkânsızdır. ayrıca mimari bizim doğa ile olan sınırlarımızı da belirler. pencerelerinden denizin beyaz köpüklü dalgaları görünen evleri ile bir sahil kasabasında, ya da birbirinden yüzlerce metre uzaklıkta konumlanmış evleri ile bir dağ köyünde, yaşamın farklılaşması kaçınılmazdır.
içinde yaşadığımız evler zamanla bizim uzantımız haline gelir. her akşam döndüğümüz evimiz bizi bildik görüntülerle karşılar. kendimizi onun güvenli duvarları arasında rahat hissederiz. ancak onun nasıl bir mimariye sahip olması gerektiği konusunda çok da fazla söz sahibi olamayız. ancak maliyetini karşılayabilecek insanlar hayallerinin gerçekleştiği evlere sahip olabilirler. mimarinin maddi boyutu onun şekillenmesinde işlevsellik ve estetiğin yanı sıra çok önemli bir rol oynar. gücü elinde tutanların estetik kaygıları, mimari akımların ne yöne doğru ilerleyeceğini belirler.
sivil mimarinin yanı sıra, askeri ve dinsel işlevlerin gerçekleşmesine yanıt arayan arayışlar da mimarinin günümüzde geldiği noktayı belirlemiştir. özellikle dini mimari taşıdığı simgesel rol gereği, kolektif bir beğeni ve inanç sisteminin şekillendirmesi içinde, özgün ifade biçimlerinin yaratıldığı bir alan olmuştur. bu tür eserler yer aldıkları şehirlerin karakterinin sözcülüğünü üstlenirler. o şehrin, o topluluğun ya da o ülkenin imgesel var oluşunda, kimlik belirleyici unsurları meydana getirirler.
günümüzde işlevsellik ve düşük maliyet, günlük mimaride diğer her türlü kaygıyı bir silindir gibi ezip geçiyor. kişiliksiz evlerin oluşturduğu yeknesak şehirlerde yaşayan bizler, bu boğuculuğun içinde yaşamak için duyularımızı köreltmekten ziyade çok fazla bir şey yapamıyoruz. gelecek için umutlu olmaya çalışsak da, yaşadığımız hayatın ritmi düşmedikçe bu kutucukların içinde üst üste yığılmaktan başka bir hayat biçimi ufukta gözükmüyor.
barınmak en temel ihtiyaçlarımızın başındadır. yaptığımız barınaklar, temel işlevlerinin ötesinde de anlamlar ifade etmeye başladığı zaman kültürel bir varlığa dönüşürler. işlevsellik ve estetik, bu iki özellik mimarinin hareket etmeye çalıştığı alanın sınırlarını belirler.
bir mimari eser, ne olduğumuz, ne olmak istediğimiz, dünyanın nasıl olması gerektiği gibi düşüncelerimizin taşıyıcılığını da üstlenir aynı zamanda. onun en belirgin özelliği somutluğudur. aslında içimizde taşıdığımız soyut evrenin, bu dünyanın en sert ve kalıcı maddeleri ile somut olarak dile getirilmesidir. ve işlevsel olarak ona olan gereksinimimiz, içerdiği mesajların üzerimizde olan etkisini kalıcı hale getirir. bir heykeli, bir resmi ya da bir şiiri, görmezden, duymazdan gelebilirsiniz. ancak içinde yaşadığınız binaların etkisi, siz isteseniz de istemeseniz de üzerinizden eksik olmayacaktır.
sadece mimarinin estetik yönü değil, bizi nasıl bir dünya da yaşamak zorunda bıraktığı da hayatımızı etkiler. şu an pek çoğumuzun yaşadığı site tipi, çok katlı yapıları düşünelim. kapıyı açar açmaz burnunuzun dibinde bir yabancı ile karşılaşmak, asansörde dip dibe, dirsek dirseğe kalmak, katlar arasında yayılan her türlü ses karmaşasına alışmak, tüm bunların yaşam biçimimize ve kişiliğimize etkilerde bulunmaması imkânsızdır. ayrıca mimari bizim doğa ile olan sınırlarımızı da belirler. pencerelerinden denizin beyaz köpüklü dalgaları görünen evleri ile bir sahil kasabasında, ya da birbirinden yüzlerce metre uzaklıkta konumlanmış evleri ile bir dağ köyünde, yaşamın farklılaşması kaçınılmazdır.
içinde yaşadığımız evler zamanla bizim uzantımız haline gelir. her akşam döndüğümüz evimiz bizi bildik görüntülerle karşılar. kendimizi onun güvenli duvarları arasında rahat hissederiz. ancak onun nasıl bir mimariye sahip olması gerektiği konusunda çok da fazla söz sahibi olamayız. ancak maliyetini karşılayabilecek insanlar hayallerinin gerçekleştiği evlere sahip olabilirler. mimarinin maddi boyutu onun şekillenmesinde işlevsellik ve estetiğin yanı sıra çok önemli bir rol oynar. gücü elinde tutanların estetik kaygıları, mimari akımların ne yöne doğru ilerleyeceğini belirler.
sivil mimarinin yanı sıra, askeri ve dinsel işlevlerin gerçekleşmesine yanıt arayan arayışlar da mimarinin günümüzde geldiği noktayı belirlemiştir. özellikle dini mimari taşıdığı simgesel rol gereği, kolektif bir beğeni ve inanç sisteminin şekillendirmesi içinde, özgün ifade biçimlerinin yaratıldığı bir alan olmuştur. bu tür eserler yer aldıkları şehirlerin karakterinin sözcülüğünü üstlenirler. o şehrin, o topluluğun ya da o ülkenin imgesel var oluşunda, kimlik belirleyici unsurları meydana getirirler.
günümüzde işlevsellik ve düşük maliyet, günlük mimaride diğer her türlü kaygıyı bir silindir gibi ezip geçiyor. kişiliksiz evlerin oluşturduğu yeknesak şehirlerde yaşayan bizler, bu boğuculuğun içinde yaşamak için duyularımızı köreltmekten ziyade çok fazla bir şey yapamıyoruz. gelecek için umutlu olmaya çalışsak da, yaşadığımız hayatın ritmi düşmedikçe bu kutucukların içinde üst üste yığılmaktan başka bir hayat biçimi ufukta gözükmüyor.
devamını gör...
2.
böyle güzel bir iletinin altına onun değerini arttıracak vizyonsuz bir ileti girmem şart. mutfağa yakın tuvalet olmaz, cephe kuzeye bakmamalı rüzgarlar duvarları aşındırır soğuk olur ve güneş almaz, kesitlerde kot farkı dikkate alınmalı. ucuz etin yahnisi nasıl olur ise bu estetik anlayışı öyle bir şeydir "nokta"
devamını gör...
3.
4.
birçok binada olmayan.
bir ara avustralya'daki evlerle bozdum kafayı. erkeklerin araba bakması gibi ben de girip girip satılık müstakil evlere bakıyordum. resmen ömrünüz uzuyor o evlere sadece bakmakla. bir de içinde yaşadığınızı düşünün; kendinize ait bir parça doğa, lanet olası üst komşunun gürültüsü yok, bahçede mis gibi havanın tadını çıkarabileceğiniz bir ortam... türkiye'de de yok mu? var tabii ama sokağa çıkınca huzursuzluk, pahalılık falan... onu bilmek bile tat kaçırmaya yetiyor.
özetle, insanın hayatını geçireceği bu aptal kutuların ömrü törpülemek ve kısaltmak değil daha da uzatmak maksadıyla yapılması gerekir. apartman fikri kadar aptalca çok az şey vardır sanırım. hiç tanımadığınız bir avuç dangalak insanla beton bir kutuya hapsolacak ve sevmediğiniz bu insanların hepsinin her türlü gürültü ve saygısızlığına katlanmak zorunda olacaksınız. hapishane tanımıyla hemen hemen aynı.
neyse... zugra neredesin? senlik bir konu bu tam da.
bir ara avustralya'daki evlerle bozdum kafayı. erkeklerin araba bakması gibi ben de girip girip satılık müstakil evlere bakıyordum. resmen ömrünüz uzuyor o evlere sadece bakmakla. bir de içinde yaşadığınızı düşünün; kendinize ait bir parça doğa, lanet olası üst komşunun gürültüsü yok, bahçede mis gibi havanın tadını çıkarabileceğiniz bir ortam... türkiye'de de yok mu? var tabii ama sokağa çıkınca huzursuzluk, pahalılık falan... onu bilmek bile tat kaçırmaya yetiyor.
özetle, insanın hayatını geçireceği bu aptal kutuların ömrü törpülemek ve kısaltmak değil daha da uzatmak maksadıyla yapılması gerekir. apartman fikri kadar aptalca çok az şey vardır sanırım. hiç tanımadığınız bir avuç dangalak insanla beton bir kutuya hapsolacak ve sevmediğiniz bu insanların hepsinin her türlü gürültü ve saygısızlığına katlanmak zorunda olacaksınız. hapishane tanımıyla hemen hemen aynı.
neyse... zugra neredesin? senlik bir konu bu tam da.
devamını gör...
5.
temel ihtiyaçlarımızı, duygusal ihtiyaçlarımızı, fiziksel, zihinsel sağlığımızı karşılayamayan, koruyamayan bir de üstüne katleden binalarla bezenmiş ülkemizde mimari estetikten bahsetmek tabii ki de pek mümkün değil.
önce bunları konuşalım sonra estetiğe geliriz.
yani derdimiz keşke sadece estetik olsa.
sadece rengine takılsak binaların... ki onun bile psikolojide bilimsel bir karşılığı var. renk deyip geçmeyelim.
artık apartmanların bile değiştiği bu devirde biz hala ışık almayan odalar tasarlayan mimarlar ya da yapan müteahhitlerin elinde per perişan oluyoruz. batsın bu düzen.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/01/21/ist6mml2wrg1mbpn-t.jpg)
meja'cım ben de ingiltere kırsallarındaki evlere bakıyorum bazen.
önce bunları konuşalım sonra estetiğe geliriz.
yani derdimiz keşke sadece estetik olsa.
sadece rengine takılsak binaların... ki onun bile psikolojide bilimsel bir karşılığı var. renk deyip geçmeyelim.
artık apartmanların bile değiştiği bu devirde biz hala ışık almayan odalar tasarlayan mimarlar ya da yapan müteahhitlerin elinde per perişan oluyoruz. batsın bu düzen.
![kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel](https://media.normalsozluk.com/up/2022/01/21/ist6mml2wrg1mbpn-t.jpg)
meja'cım ben de ingiltere kırsallarındaki evlere bakıyorum bazen.
devamını gör...
6.
7.
mimari tasarımlar yapmak bir meslek değil tutku.
not: mimar değilim ama olmak isterdim çevrem de ne kadar mimar arkadaşım varsa iş diye yapmıyor bunu. birbirlerine evlenirken ev tasarımları yapıyorlar, müthiş bir iş.
www.mimari3d.com/
not: mimar değilim ama olmak isterdim çevrem de ne kadar mimar arkadaşım varsa iş diye yapmıyor bunu. birbirlerine evlenirken ev tasarımları yapıyorlar, müthiş bir iş.
www.mimari3d.com/
devamını gör...
8.
1980 - 2000 arası dönemde inşa edilen mahalle arası apartmanlarda 0 düzeyinde bile değildir. o apartmanlar maalesef her depremde insanlarımıza mezar olmakta ve olabilecek en acı şekilde ortadan kalkmaktadır.
devamını gör...