mu kıtası, hayali bir kıtadır.
hayali kıta mu, 19.yüzyılın yazarı ve aynı zamanda gezgini olan augustus le plongeon'un iddiasına göre büyük okyanusta, 14 bin yıl önce batarak yok olmuştur. aynı zamanda yine le plongeonun iddiasına göre mezoamerika ve antik mısır toplumlarının ataları mu kıtasında yaşamıştır.

mu kıtası teorisini güçlendiren bir diğer isim james churchward olmuştur. kendisinin iddiası da mu kıtasının büyük okyanusta değil pasifik okyanusunda bulunmasıdır. bu iddialara ilişkin james churchward "kayıp kıta mu" adlı kitabında hayali kıta mu'ya ilişkin bir hayali harita ortaya koymuştur.
(link:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel :buradan)

sinan meydan'ın kaleme aldığı "atatürk ve kayıp kıta mu" kitabından referansla atatürk'ün de çalışmalarının bulunduğu kıtadır bu hayali kıta.
atatürk'ün de araştırdığı teoriye göre türkler, bir doğal afet sonucu pasifik okyanusunda karanlık sulara gömülen kayıp kıta mu'dan orta asya'ya göç etmişlerdir.
devamını gör...
milli tarih bilinci yaratma amacıyla etnik milliyetçilik, milli bilinç ve şuur aşılamak için propaganda aracı olarak 1932'de çıkarılan türk tarih tezini desteklemesi için uydurulma ihtimali yüksek olan, türklerin kökeninin dayandırıldığı kıta. o dönem, islam odaklı tarih anlayışına sahip osmanlı'yı geride bırakıp yeni türkiye halkının birlik ve bütünlüğüne temel olması için milli tarih anlayışı yaratılmaya çalışılmaktaydı. fikrimce mu kıtası bilimsel bulgulara dayanmayan bir efsaneden öteye gitmemekte.
devamını gör...
günümüzdeki dinlerin çıkış noktası olan din/efsane. augustus le plongeon'nun iddiasına göre, "mu" adası aslında bir kıta ve 14 bin yıl önce batmış. günümüzde bu iddia "sözdebilimsel" olarak adlandırılsada, jeolejik olarak imkansız gibi duruyor. zaten dinler de imkansızları anlatmaz mı ki? bu yüzden, direkt bilimsel olarak yaklaşmak saçma gibi. ilk tabletler yazılmaya başladığından beri dünya üzerinde bulunan bir inanç olan "mu" inancı, günümüzde popüleritesini kaybetmiştir ve çoğu kişi için bir efsane hâlini almıştır. ki, bu tüm dinlerin de başına gelecek bir olaydır.

daha çok fazla detay var fakat tanım çok uzun olsun istemedim, ufak bir google amca aratması ile tüm bilgilere ulaşabilirsiniz.
devamını gör...
14.000 yıl önce batmak sureti ile yok olduğu iddia edilen efsanevi ada. başlık sahibi yazar bu efsaneyi diğer dinlere nasıl bağladı hala şok etkisindeyim. helal olsun.
devamını gör...
mitos. bu sebepten dolayı ezoterik değil egzoterik bir şekilde incelenmesi yanıltabilir.
devamını gör...
en mantıklı açıklaması, stargate atlantis dizisinin temelini oluşturmaktadır. bir zahmet diziyi izleyin.
devamını gör...
türkler'in bu adadan pasifik üzerinden orta asya'ya geçtikleri tarzı bir düşünce vardır.
devamını gör...
"tahsin bey meksika'da araştırmalarını sürdürürken maya, aztek ve inka uygarlıklarının kullandıkları eşyaların türklerin kullandığı eşyalara çok benzediğini fark etmişti; ayrıca davulları ve kalkanları da bizimkilere çok benziyordu; üzerinde ay ve yıldız figürleri vardı. tahsin bey bu eşyaların ve silahların belge ve fotoğraflarını, kayıp kıta mu hakkında, churchward'ın kitaplarından ve başka kaynaklardan elde ettiği bilgilere ekleyerek "14 rapor", "üç defter" halinde atatürk'e sundu. akademik bir titizlikle hazırladığı anlaşılan bu raporların her biri aslında mu kıtası ile türkler arasındaki ilişkiyi kanıtlamaya yönelik son derece özgün ve bir o kadar da şaşırtıcı tezler içeriyordu"

s.113/ sinan meydan - atatürk ve kayıp kıta mu
devamını gör...
efsanelerde yer alan utopik mi yoksa gercek mi oldugu bilinmeyen kita parcasi - uygarlik. ilk kez james churchward adli ingiliz arastirmaci/tarihci tarafindan varligi ileri surulmustur. kita hakkinda ingiliz arastirmaci yaklasik 50 yil suren arastirmalar yapmis, kitayla alakali 5 kitap yazmistir...

1883'te churchward hindistan ziyaretinde bulunur. gezdigi bir manastirda, rahibin gosterdigi tabletleri incelemeye baslar. 12 sene icerisinde tabletin dilini cozumlemeyi basarir. tabletler 15 bin yil oncesinde yazilmis olup, elde ettigi sonuca gore de mu kitasi'nin konumunun buyuk okyanus'ta amerika ve asya kitalari arasinda ve neredeyse avusturalya kitasi'nin bir kac misli buyuklugunde oldugu sonucuna varir. hatta hawaii, fiji, malezya gibi adalarinda bu kitadan arta kalan adalar oldugunu one surer.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

elde edilen bilgiler dahilinde mu kitasi'nda 50 bin yil once 64 milyon kisi yasiyordu. halkin geneli tek tanrili bir inanca sahiplerdi. teknolojileri cok gelismis olup (oyle ki telepati, astral seyahat, dedubluman gibi doga ustu yeteneklere sahiplerdi) 70 bin yil oncesinde diger uygarliklarda da koloni kurmuslardir. hindistan, babil, misir, pers gibi uygarliklar, arastirmalar sonucunda elde edilen kolonilerden bir kaci. keza uygur imparatorluguyla baglantili olduklari, dolayisiyla turklerle de akraba olduklari churchward tarafindan iddia edilmektedir. iddialar vakti zamaninda ataturk'un bile ilgisini cekmis olacak ki, mu kitasi'ni arastirmasi icin bir heyet olusturdugu bilinmektedir.

mu'nun nasil yok oldugu hakkinda bircok iddia bulunmaktadir lakin kitanin varligi bile henuz kanitlanmamistir. churchward'in cozumledigi tabletlerde kitanin depremler, tsunamiler ve tufanlardan dolayi yok oldugu sonucuna ulasmis. bir diger buldugu bir piramidin uzerine kazinmis yazi ise şöyledir;


6 kaan yılı zak ayı ıı maluk günü başlayan korkunç yer sarsıntısı, 13 şuen'e kadar devam etti. mu kıtası felakete kurban gitti. mu ülkesi iki kere kalktıktan sonra bir gece çöktü, üstünü sular kapladı. toprak birkaç defa havaya kalktı ve oturdu. felaket, 64 milyon insanın ölümüne sebep oldu


donen diger soylentilere gore ise, bir diger kayip kita atlantis halkiyla aralarinda savas ciktigi savasta cok yuksek duzeyde silahlarin kullanimi sonucu dev dalgalarin olustugu ve ayni anda battiklari soyleniyor. hatta yine atlantis kitasi'yla beraber tanriya ortak kosma, azginlik ve sapkinlik gibi nedenlerden cezalandirilip yok edildikleri bir diger teoriler arasinda...
kaynak
devamını gör...

kayıp kıta denince akla ilk gelen atlantis’tir; ancak atlantis’le ilgili henüz elimize geçmiş somut bir kanıt yok. atlantis’in tersine mu ise gözle görülebilir, somut kanıtları olan bir efsane. şimdilik ”efsane” diyoruz çünkü henüz küresel bilim çevrelerince kabul görmüş değil.

mu kıtası adına ilk olarak 19. yüzyıl gezginlerinin notlarında ve yazar augustus le plongeon’un yazılarında rastlanılmaktadır. ancak mu kıtası’na gerçek ününü kazandıran emekli bir ingiliz subayı olan james churcward’dur. james churchward, araştırmaları sonucu yazdığı kayıp kıta mu(1926), mu’nun çocukları(1931) ve mu’nun kutsal sembolleri(1933) kitaplarıyla kıtaya ün kazandırmıştır. le plongeon’un döneminde kıtanın varlığı tartışmalı bir konumdayken, bugün kıtanın çöküşü fizikçilerce olanaklı görülmediği için bir ”efsane” olarak varsayılmaktadır.

1930 yılında atatürk de mu’ya ilişkin savların ve türklerin kökenin mu’ya dayanması konusunun araştırılması için tahsin mayatepek’i meksika büyükelçisi olarak atamıştı.

kıtaya ilişkin genel bilgi

mu kıtası, büyük okyanus’un ortasında, bugünkü afrika büyüklüğünde bir kara parçasıydı. kıta, bugünkü büyük okyanus‘ta batı-doğu doğrultusunda mariana ve paskalya adaları arasında, kuzey-güney doğrultusunda ise havai ve cook adaları arasında uzanıyordu ve bu adalar kıtanın yüksek dağlarının doruklarıydı. tabletlere göre kıta neredeyse bir gecede yaşanan devasa yanardağ patlamaları, depremler ve sellerle sulara gömülmüştü.

james churcward yaklaşık 30 yıl boyunca kıtaya ilişkin araştırma yapmış, yeryüzünde eski kültür ve kalıntılara ev sahipliği yapan çokça ülke gezmiş ve kıtaya ilişkin ayrıntılı bilgiler öğrenmişti. james churcward en göze batan bilgilere ise güneydoğu asya ve orta amerika ülkelerinde rastlamıştı. nepal’de eline geçen naacal tabletleri ona kıtaya ilişkin çokça bilgi sunmuştu. tabletler naga-maya dilinde yazılmışlardı ve churchward bu dili nepal’deki bir budist rahipten öğrenip yine aynı rahibin yardımıyla tabletleri çözümledi. bu tabletlere göre insanlık mu’da doğmuş ve gelişmişti. kıta, insanlığın ve uygarlığın gelişebilmesi için en elverişli iklim ve çevre koşullarına sahipti.

mu kıtası, 12.000 yıl kadar önce battığında yaklaşık 64 milyon kişiye ev sahipliği yapıyordu. kıtada belirli boylar(kabile) vardı ve aralarında savaş yaşanmazdı. kıta, o döneme göre üstün bir uygulayım bilime(teknoloji) ulaşmıştı, öyle ki; çevresindeki devasa okyanusu aşabilecek gemiler yapmışlar ve hemen tüm yeryüzünde sömürgeler kurmuşlardı. tarih kitaplarında ilk uygarlıklar olarak öğretilen orta asya, mısır, sümer, maya, inka, aztek, fenike, indus vb. uygarlıklar gerçekte mu’nun sömürgesi konumundaydı ve mu kıtası battıktan sonra ancak kendi ekin ve uygarlıklarını geliştirdiler.

kanıtlar

kıtanın varlığına ilişkin en önemli kanıtlar james churchward’un nepal’de, william nixen’ınsa meksika’da ulaştığı tabletler. tabletler, bu iki araştırmacıya kıtadaki yaşama ilişkin çokça ayrıntılı bilgi sunmuştu.

yukarıda sözünü ettiğimiz eski uygarlıklar, ekinsel açıdan birbirlerinden değişik olsalar da kıtanın varlığına kanıt olabilecek kimi ortak özellikleri de barındırıyorlar. kendi dönemlerinde birbirlerinden çok uzakta yer alan aztek, mısır, orta asya ve japon uygarlıklarına ilişkin ortak kalıntılardan piramitler bu kanıtlardan biri. o dönemde bu yapıtların haberleşme aracılığıyla ortak bir girişim olarak yapılmaları olanaklı değildi ve bu durum ortak bir ekinden gelindiğini gösteriyor olabilir. aynı zamanda bugün meksika sınırları içerisindeki maya piramidi uxmal tapınağı’nda bulunan yazıtlarda şu cümle yer almaktadır; “bu tapınak batıda batan toprakların anısına yapılmıştır.”. bu tümceden yola çıkacak olursak meksika’nın batısında yani büyük okyanus içerisinde bir kıtanın geçmişte var olduğu sonucuna ulaşabiliriz.

mu’nun sömürgeleriyle tüm yeryüzüne yayılan kimi uzak ekinlerin, gerçekte yakın olduğu ve ortak bir geçmişe sahip olduğu düşünülebilir. bu ekinlere verilebilecek en açık örnekler iskit, sümer, bask ve kelt ekinleridir ki; dört ekin de geçmişteki savaşçı özellikleriyle bilinir. ayrıca dillerinde de çokça ortak sözcük bulunmuştur.

kıtanın bütününde inanılan tek tanrılı din de kanıtlardan biri olarak sayılabilir. bu dine göre yeryüzünü ve tüm evreni yaratan tek bir tanrı vardır. mulular, tanrılarına öylesine saygı duyarlardı ki dua ederken doğrudan onunla iletişime geçmezler; tanrılarına seslerini duyurabilmek için “ra” adını verdikleri güneş’i kullanırlardı. güneş, mulular için kutsaldı ve bu durum mu’nun sömürgesi olan mısır’a da yansımış ve eski mısır’ın güneş tanrısının adı ra olmuştur. ayrıca mulular tanrılarına bir ad vermemişler “o” diye söz etmişlerdir. james churchward bu duruma kitalarında özellikle vurgu yaparak kıtadaki tinsel(manevi) yaşamın üst düzeyde olduğuna vurgu yapmıştır.

büyük okyanus çevresindeki en göze batan bulgulardan biri de japonya’ya bağlı yonaguni adası açıklarında bulunan piramit biçiminde bir anıt. adalı bir yüzücü tarafından rastgele bulunan anıtın başlarda en az 10.000 yıllık olduğu ve mu kıtası’nın sömürgelerinden birinin kalıntısı olduğu öngörülmüştü ancak yapılan testler sonucu anıt 2000-3000 yıl öncesine tarihlendi. bir deprem sonrası su altında kalmış olduğu öngörülen anıta ilişkin mu’dan kaldığı konusunda kuşkular hala varlığını koruyor.

şili’ye bağlı paskalya adası da mu’dan kaldığı öngörülmüş olan kimi yapıtlara iye(sahip). ada, kıtanın en güneydoğusunda olduğu düşünülen dağların doruğu varsayıldığından bu yontuların da mu’dan kaldığı öngörülmüştü ancak yapılan araştırmalar sonucu yontuların 1250-1500 yılları arasında rapa nuilerce yapıldığı ortaya çıkınca kıtayla ilgisi kalmadı.

yine bir mu kalıntısı olduğu öngörülen bulgulardan biri de mikronezya adaları’ndan pohnpei’nin kıyısındaki eski şehir nan madol. adada en eski ekinsel izler 1. ve 2. yüzyıla dek gitse de nan madol gibi taştan bir şehrin yapılması 12.-13. yüzyılı bulduğu öngörülmektedir. dolayısıyla kalıntıların mu’dan kalmış olması çok da olanaklı değil.

efsanenin geçmişi

kıtanın adı ilk kez le plongeon’un yukatan’daki maya kalıntılarında yaptığı incelemeler sonucu ortaya çıkmıştır. bu incelemelere göre mısır, yunan ve maya uygarlıklarının geçmişleri bilinenden çok daha eskiye dayanmaktadır. yine le plongeon’a göre mısır ve maya uygarlıklarının oluşturan budunlar(kavim) batan kıtadan kaçan kimselerce kurulmuşlardır.

eleştiriler

yer bilimsel değerlendirme

çağdaş yer biliminin temel kurallarını ortaya koyan wegener kuramı’na göre bir kıtanın batması olanaklı görülmemektedir. yer kabuğu, sial ve sima adı verilen, iç yapıları değişik olan iki katmandan oluşmaktadır. sial, kıtasal kabuğu oluştururken, sima okyanusal kabuğu oluşturmaktadır ve bir kıtasal kabuğun bütünüyle derine çöküp sima olabilmesi olanaklı görülmemektedir.

kıtasal kayma, pangea’nın parçalanmasında olduğu gibi okyanusal ve kıtasal kabukları parçalayıp biçim ve konumlarını değiştirebilir. ancak bu değişim milyonlarca yıllık bir süreç içinde gelişmektedir ve insanın yeryüzüne gelişinden beri geçen görece kısa zaman diliminde böylesine büyük çapta bir değişimin yaşanması çok da olanaklı değildir. büyük okyanus’un tabanında da herhangi bir yer bilimsel ize henüz rastlanılamamıştır ve okyanustaki adalar genellikle yanardağ etkisiyle oluşmuş adalardır.

kazı bilimsel ve kalıtımsal değerlendirmeler

bilinen tarihsel gelişim mu kuramı’nın gözden düşmesine neden olmuştur. mu kuramı’nın tersine küresel uygarlık orta doğu’da başlayıp tüm yeryüzüne yayılmıştır ve eski ve yeni dünya karalarında ayrı ayrı gelişmiştir. ancak mu kuramı’na göre ise uygarlık mu’da başlamış ve sömürgeler aracılığıyla tüm yeryüzüne yayılmıştır.

son olaraksa pasifik yerlilerinin genleri amerika ve eski dünya karaları’ndaki eski dönem bireylerininkilerle benzerlik göstermemektedir.

sonuç

büyük okyanus’ta neredeyse kimsenin yaşamadığı adalarda hatta okyanus sularının içinde bulunan dev yapılar, birbirinden uzak bölgelerde yapılmış piramitler, çok uzakta yaşayan ancak benzer olan ekinler ve diller, büyük okyanus çevrelerinde büyükçe bir kara parçasının var olduğunu gösteren yazıtlar ve tabletler gerçekte kıtanın varlığına ilişkin mantıklı birer kanıt. ancak yine de kıtanın batışı yer bilimsel olarak kanıtlanamadığı sürece varlığı da yalnızca bir efsane konusu olarak kalmayı sürdürecektir.
devamını gör...
milyonlarca yıl önce bu kıtada yaşıyorduk.
çok ileri bir medeniyettik.
ardından uzun bir adam adayı batırdı.
sonra biz orta asyaya göç ettik.
tarih tekerürden ibarettir.
devamını gör...

mu kıtası veya kısaca mu, ilk olarak 19. yüzyılda yaşamış yazar ve gezgin augustus le plongeon tarafından büyük okyanus'ta yer aldığı ve 14 bin yıl önce batarak yok olduğu ileri sürülmüş, günümüzde bilim çevrelerinde sözde bilimsel bir iddia olduğu kabul gören efsanevi kıtadır.

bu efsane ilk olarak augustus le plongeon tarafından bahsedildi. ingiliz arkeolog birçok çalışmalarda bulundu. en sonunda mu kıtasını atlantis okyanusunda batmış bir kıta olarak yorumladı.

le plongeon, eski mısır medeniyetinin, kitanın batması yüzünden mülteci olmuş kralice moo tarafından kurulduğunu iddia etti. iddiasına göre diğer mülteciler ise orta amerika'ya kaçmış ve maya uygarlığını kurmuşlardır.

bir diğer iddia ise ingiliz asker ve kaşif olan james churchward'dan geldi. james aslında birçok iddiada bulunmuştur. mesela ilk insanın ortaya çıktığı yer olarak mu kıtasından bahsetmiş, daha sonra ise yaklaşık 12.000 yıl önce yok oluşu sırasında mu'nun, 64.000.000 kişilik bir nüfusa, birçok büyük şehre ve diğer kıtalarda kolonilere sahip olduğunu ileri sürmüştür. ayrıca hint tabletlerinde okuduğu efsaneye göre, mu'nun yeraltı volkanik gazlarının yayılmasıyla deniz seviyesinin üstüne çıktiğini iddia etti.

mu'nun bir dizi deprem ve volkanik patlamadan sonrasında neredeyse tek bir gecede tamamen yok olduğunu ve sulara gömüldüğünü yazdı.

1930'larda, türkiye cumhuriyeti'mizin kurucusu olan atatürk, churchward'ın çalışmalarıyla ilgilenmiş ve mu kıtasının türklerin gerçek anavatanı olabilme olasılığını araştırmıştır.

ancak bu iddialara eleştiriler de var. modern jeolojik kanıtlar, herhangi bir kayda değer büyüklüğe sahip bir kayıp kıtanın var olamayacağını göstermektedir. çünkü 1970'li yıllardan bu yana yoğun olarak destek gören levha tektoniği teorisine göre, dünya'nın kabuğu, daha ağır "sima" kayaları üzerinde yüzen hafif "sial" kayalarından oluşur. sial genellikle kabuğun birkaç kilometre kalınlığında olduğu okyanus tabanında bulunmazken, kıtalar onlarca kilometre kalınlığındaki sial katmanları içerir.

kıtaların sima üzerinde "yüzdüğü" gibi, buz dağları da su üzerinde yüzdüğü için, bir kıta basitçe okyanusun altına batamaz.
devamını gör...
muhtemelen kıta oluşumları devam ederken gözden ve gönülden ırak kalan karaların battığı düşünülerek uydurulmuş kıta. tektonik ve jeolojik aktivitelerin, kıta oluşumlarının, kıtaları denizin dibine batırdığına dair bir örneğe ben rastlamadım. yani öyle bir levha hareketleri kombinasyonu oluşacak ki kayma yerine orantılı bir çökme ile komple bir kıtayı yere batıracak. teoride imkansız değil ancak yaşanmış örneği de yok gezegen tarihinde.
devamını gör...
mu kıtası, jeolojiye göre en son 14.000 yıl önce suyun altına batmış olan efsanevi bir kıta olup türkiye'de cumhuriyet'in ilanından sonra 1930'lu yıllarda mustafa kemal atatürk tarafından türklerin kökenini araştırmak için üzerinde sıklıkla durulmuş bir konudur. mu kıtası, yakın dönemde ingiliz araştırmacı james chruchward tarafından gündeme getirdiyse de uluslararası bilim camiasında sözdebilimsel bir teori olarak kabul edildi. mu kıtası'ndaki antik uygarlığın uygur imparatorluğu'yla, dolayısıyla türklerle bağlantılı olduğu ve mu kıtası'nın bir volkan patlaması sonucu çöküp günümüzdeki büyük okyanus'un oluştuğu sanılmaktadır. mu kıtası'nın kapladığı alanda günümüzde irili ufaklı adalardan oluşan polinezya, mikronezya ve melanezya ada gurubu bulunmaktadır. ayrıca mu kıtası, şekil olarak papua yeni gine'ye çok benzemektedir ve birkaç büyüklüğündedir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"mu kıtası" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim