orijinal ad: a clergyman's daughter
yazar: george orwell
basım yılı: 1935
bir kasabada papaz olan babasıyla yaşayan romanın baş karakteri, bir gün hafızasını kaybetmiş şekilde bulur kendini. zamanla her şeyi hatırlamaya başlar, başka bir yerde hayata tutunmaya çalışırken, dönüşür, dönüşürken de elbette eski inançlarını sorgulamaya başlar. etkileyici bir eser.
yazar: george orwell
basım yılı: 1935
bir kasabada papaz olan babasıyla yaşayan romanın baş karakteri, bir gün hafızasını kaybetmiş şekilde bulur kendini. zamanla her şeyi hatırlamaya başlar, başka bir yerde hayata tutunmaya çalışırken, dönüşür, dönüşürken de elbette eski inançlarını sorgulamaya başlar. etkileyici bir eser.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "lanbarış" tarafından 14.04.2021 06:44 tarihinde açılmıştır.
1.
george orwell`in 1935 yılında deneysel olarak yayınladığı kitabı.
orwell`in 2021 itibari ile kitaplarının teliflerinin bitmesi ile kitapları bol bol her yayın evi tarafından basılmaya başlandı ve farklı yayınevlerinden uygun fiyata bulmak mümkün. bende denk gelip kitabı okudum. spoiler vermemek adına içerikle ilgili çok bilgi vermeyeceğim ama hayat,insanlık ve ikili ilişkilere yerinde durumlarla örnek vermiş harika bir kitap olmuş. goerge orwell 1984 ve hayvan çiftliği kitaplarıyla magazin olmuş bir yazar. kime ne söylesek okumamış olsa bile bu iki kitabı bilir ama papazın kızı kitabını 1984 ve hayvan çiftliği kitabından daha çok beğendim ben. okumayı seven arkadaşlara tavsiye ederim.
not : kitabı ben, çevirilerine ve yayıncı çizgisine güvenmemden dolayı ithaki yayınlarından okudum.
orwell`in 2021 itibari ile kitaplarının teliflerinin bitmesi ile kitapları bol bol her yayın evi tarafından basılmaya başlandı ve farklı yayınevlerinden uygun fiyata bulmak mümkün. bende denk gelip kitabı okudum. spoiler vermemek adına içerikle ilgili çok bilgi vermeyeceğim ama hayat,insanlık ve ikili ilişkilere yerinde durumlarla örnek vermiş harika bir kitap olmuş. goerge orwell 1984 ve hayvan çiftliği kitaplarıyla magazin olmuş bir yazar. kime ne söylesek okumamış olsa bile bu iki kitabı bilir ama papazın kızı kitabını 1984 ve hayvan çiftliği kitabından daha çok beğendim ben. okumayı seven arkadaşlara tavsiye ederim.
not : kitabı ben, çevirilerine ve yayıncı çizgisine güvenmemden dolayı ithaki yayınlarından okudum.
devamını gör...
2.
george orwell’ın belki de ilk defa kadın bir karakteri,roman ana karakteri yaptığı romanı. yine parasızlık, yine sefalet, yine o tanıdık kasvet romanın her yerinde buram buram tütüyor. bir farkla, ilk defa ‘inanç’ kavramına da değiniyor. kitaplarında özenle bu konudan kaçınan orwell,belki de ilk defa din konusundaki görüşlerini sergiliyor. tabi bu görüşlerini roman kahramanı üzerinden yapıyor.
kitabın konusu şöyle: sakin bir taşra kasabasında kilisede papaz olan babasıyla beraber yaşayan dorothy hare, aynı zamanda ana karakterimiz. babasının bencilliği,ilgisizliği altında,babasının verdiği 3/5 kuruşla (ki babası bir de pahalı yemeklerden de taviz vermeyen bir adam) bir yandan evi idare etme, bir yandan kiliseye bağış toplama, bir yandan kilise hizmetlerine yetişme arasında koştururken gözünü hiç bilmediği bir yerde, hafızasını tamamen kaybetmiş halde bulur. kim olduğunu hatırlamamaktadır. sokaklarda yatar, şerbetçiotu toplayıp 3-5 kuruş kazanmaya çalışır. derken bir gazete haberi okur: kayıp olan papazın kızı hakkındaki haberi. o dönem arkadaş oldukları ve evine gittiği komşusu bay warburton ile kaçtığı düşünülmektedir. utancından eve de dönemez; her şeyi artık hatırlayan biri olarak beş parasız olarak hayata tutunmaya çalışır.
dorothy’nin fazlasıyla iyi olan kişiliği ile o yozlaşmış insanlar arasındaki yaşam mücadelesini okurken, ona buna kızıp babasından da nefret ettim. dorothy geri dönmeye karar verdiğinde artık inancını kaybetmişti. bunu da şöyle ifade eder:
‘mantığımla vazgeçtim değil de, bir anda başıma geldi. çocukken bir gün durup dururken perilere inanmayı bırakmak gibi. inanmaya daha fazla devam edemedim’.
sanırım her şeyden fazla, bay warburton ile eve dönüş yolculuğundaki diyalogları etkileyiciydi. zaten inançsız olan bay warburton ile inancını kaybetmiş dorothy’nin konuşmaları…
yazım dili sade. orwell yanımdaymış da bana bu hikayeyi anlatıyormuş gibi.yazarın en sevdiğim romanlarından biridir. haksızlıklara karşı içiniz sıkılarak okuyacaksınız. asla mutlu son yoktur kitaplarında. yani kahraman genelde ölmez, olağan yaşamına devam eder ve bu bile kötü sondur çoğu zaman.
kitabın konusu şöyle: sakin bir taşra kasabasında kilisede papaz olan babasıyla beraber yaşayan dorothy hare, aynı zamanda ana karakterimiz. babasının bencilliği,ilgisizliği altında,babasının verdiği 3/5 kuruşla (ki babası bir de pahalı yemeklerden de taviz vermeyen bir adam) bir yandan evi idare etme, bir yandan kiliseye bağış toplama, bir yandan kilise hizmetlerine yetişme arasında koştururken gözünü hiç bilmediği bir yerde, hafızasını tamamen kaybetmiş halde bulur. kim olduğunu hatırlamamaktadır. sokaklarda yatar, şerbetçiotu toplayıp 3-5 kuruş kazanmaya çalışır. derken bir gazete haberi okur: kayıp olan papazın kızı hakkındaki haberi. o dönem arkadaş oldukları ve evine gittiği komşusu bay warburton ile kaçtığı düşünülmektedir. utancından eve de dönemez; her şeyi artık hatırlayan biri olarak beş parasız olarak hayata tutunmaya çalışır.
dorothy’nin fazlasıyla iyi olan kişiliği ile o yozlaşmış insanlar arasındaki yaşam mücadelesini okurken, ona buna kızıp babasından da nefret ettim. dorothy geri dönmeye karar verdiğinde artık inancını kaybetmişti. bunu da şöyle ifade eder:
‘mantığımla vazgeçtim değil de, bir anda başıma geldi. çocukken bir gün durup dururken perilere inanmayı bırakmak gibi. inanmaya daha fazla devam edemedim’.
sanırım her şeyden fazla, bay warburton ile eve dönüş yolculuğundaki diyalogları etkileyiciydi. zaten inançsız olan bay warburton ile inancını kaybetmiş dorothy’nin konuşmaları…
yazım dili sade. orwell yanımdaymış da bana bu hikayeyi anlatıyormuş gibi.yazarın en sevdiğim romanlarından biridir. haksızlıklara karşı içiniz sıkılarak okuyacaksınız. asla mutlu son yoktur kitaplarında. yani kahraman genelde ölmez, olağan yaşamına devam eder ve bu bile kötü sondur çoğu zaman.
devamını gör...