orijinal adı : le mythe de sisyphe
yazar : albert camus
yayım yılı : 1952
ikinci dünya savaşı yılları sırasında deneme olarak yayımlanan kitapta yazar, insanın yaşam çabasını değerlendirmiştir. sisifos tanrılar tarafından cezalandırılmıştır. aşağı yuvarlanacağını bildiği bir taşı, devamlı yukarı taşıyacaktır. 1957 nobel edebiyat ödüllü yazar, yaşam çabası ve intihar olgusunu, sisifos'tan yola çıkarak pek çok düşünürün fikirleriyle bağdaştırıp okura sunmuştur.
yazar : albert camus
yayım yılı : 1952
ikinci dünya savaşı yılları sırasında deneme olarak yayımlanan kitapta yazar, insanın yaşam çabasını değerlendirmiştir. sisifos tanrılar tarafından cezalandırılmıştır. aşağı yuvarlanacağını bildiği bir taşı, devamlı yukarı taşıyacaktır. 1957 nobel edebiyat ödüllü yazar, yaşam çabası ve intihar olgusunu, sisifos'tan yola çıkarak pek çok düşünürün fikirleriyle bağdaştırıp okura sunmuştur.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "pencere" tarafından 29.12.2020 00:46 tarihinde açılmıştır.
1.
(bkz: sisifos söyleni)
camus felsefi deneme türündeki bu kitabında yaşamın yaşamaya değip değmediğini ve intiharı kendi absurde felsefesi ile sorgular. kitaba ismini veren sisifos, yunan mitolojisinde zeus tarafından dimdik bir dağın eteğine bırakılan kaya parçasını dağın en tepesine çıkarmakla cezalandırılmıştır. kayayı her çıkardığında kaya geri düşer ve sisifos her defasında bu döngüyü devam ettirir. insanlığın hikayesi ile sisifosun hikayesi arasındaki benzerlik buradadır. insanların var olmaya mahkum edildiği bir dünyada sisifos gibi ev araba aile iş gibi anlamsız döngülerle kayayı her defasında yukarı çıkarıyoruz. mutlak bir amaç yada kazanım olmadan. zaten dünyanın kendisi ve var oluş başlı başına saçmanın kendisidir. camusa göre bunun farkında olarak yaşamak başkaldırının ta kendisidir. intihar ise kaçış demektir. tıpkı sisifosun tanrılara meydan okurcasına kaçmadan ve vazgeçmeden kayayı her seferinde yeniden dağın tepesine çıkarması gibi. kitabın genel konusu intihardır lakin camus bu kitabında intiharı savunmaz. aşağıya kitaptan ilgimi çeken bir kaç kısmı bırakıyorum.
- çelişkin bir biçimde, kendileri için bir yaşama nedeni olan ( yaşama nedeni denilen şey, aynı zamanda çok güzel bir ölme nedenidir de) düşünceler yada düşler uğrunda ölüme giden başka insanlarda görüyorum. sy 22
-gene bir gün gelir , insan otuz yaşında olduğunu görür ya da söyler. gençliğini belirtir böylece. ama, aynı anda , zamana göre yerini de belirtir. zamanın içinde yerini alır. geçmesi gerektiğini söylediği bir eğrinin belirli bir anındadır. zamanın malıdır, içinin ürpertiyle dolması üzerine , en kötü düşmanı olarak görür onu. yarını istiyordu hep, tüm benliğinin bundan kaçınması gerekirken, yarının gelmesini diliyordu. etin bu başkaldırışı, uyumsuz budur işte. sy 32
- böylece chestova dönüyorum. bir yorumcu onun ilgiye değer bir sözünü anlatır. " tek çıkar yol insan yargısı için bir çıkış yolu bulunmayan yerdedir." der. " böyle olmasa tanrıyı ne yapacaktık? kişi ancak olanaksızı elde etmek için tanrıya yönelir. olabilene gelince, insanlar yeter onu bulmaya." sy 50
-her şey tek bir şeyle değil, her şey her şeyle açıklanır. ben bir ayrım görmüyorum arada. hiç kuşkusuz, bilinci her betimleme sonunda "gerçekleştirdiği" bu düşünlerin ya da bu özlerin kusursuz örnekler olmaları istenmiyor daha. ama algılamanın her verisinde doğrudan doğruya var oldukları söyleniyor. her şeyi açıklayan tek bir düşünce yok artık, sonsuz sayıda nesneye anlam veren, sonsuz sayıda öz var. dünya kımıltısızlaşıyor, ama aydınlanıyor da. sy 59-60
-uyumsuz insan yolunun belli bir noktasında kışkırtılmıştır. tarih ne dinden yoksundur ne peygamberden, tanrısızları bile vardır. ondan sıçraması isteniyor. verebileceği tek yanıt iyi anlamadığı, bunun açık olmadığı. kişi de yalnızca iyi anlamadığını yapmak ister. ona bunun gurur günahı olduğu, belki de işin sonunda cehennemin bulunduğu söylenir, ama bu ona önemsiz görünür. suçluluğu benimsettirilmek istenir ona. o kendini suçsuz bulur. doğrusunu söylemek gerekirse, yalnız bunu duyar, çaresiz suçsuzluğunu. her şeyi bu sağlar ona. böylece kendi kendinden istediği yalnızca bildiğiyle yaşamak, elindekiyle yetinmek, araya kesin olmayan hiçbir şey sokmamaktır. hiçbir şeyin böyle olmadığı söylenir ona. ama hiç değilse bu bir kesinliktir. işi onunladır: hiçbir şeye sarılmadan yaşanıp yaşanamayacağını bilmek ister. sy 67
- kişi mutlu yaşamak için para kazanmak ister, sonra bir yaşamın tüm çabası ve en iyi yanı bu paranın kazanılmasında toplanır. mutluluk unutulmuş, araç da amaç sayılmıştır. sy 119
- bu söylen "trajik"se, kahraman bilinçli olduğu içindir. gerçekten de, her adımda başarma umuduyla desteklenseydi, neden kederli olacaktı? bu günün işçisi yaşamının tüm günlerinde aynı işlerde çalışır, bu yazgıda uyumsuzlukta bundan aşağı kalmaz. ama ancak bilinçli olduğu ender anlarda "trajik"tir. sy 139
camus felsefi deneme türündeki bu kitabında yaşamın yaşamaya değip değmediğini ve intiharı kendi absurde felsefesi ile sorgular. kitaba ismini veren sisifos, yunan mitolojisinde zeus tarafından dimdik bir dağın eteğine bırakılan kaya parçasını dağın en tepesine çıkarmakla cezalandırılmıştır. kayayı her çıkardığında kaya geri düşer ve sisifos her defasında bu döngüyü devam ettirir. insanlığın hikayesi ile sisifosun hikayesi arasındaki benzerlik buradadır. insanların var olmaya mahkum edildiği bir dünyada sisifos gibi ev araba aile iş gibi anlamsız döngülerle kayayı her defasında yukarı çıkarıyoruz. mutlak bir amaç yada kazanım olmadan. zaten dünyanın kendisi ve var oluş başlı başına saçmanın kendisidir. camusa göre bunun farkında olarak yaşamak başkaldırının ta kendisidir. intihar ise kaçış demektir. tıpkı sisifosun tanrılara meydan okurcasına kaçmadan ve vazgeçmeden kayayı her seferinde yeniden dağın tepesine çıkarması gibi. kitabın genel konusu intihardır lakin camus bu kitabında intiharı savunmaz. aşağıya kitaptan ilgimi çeken bir kaç kısmı bırakıyorum.
- çelişkin bir biçimde, kendileri için bir yaşama nedeni olan ( yaşama nedeni denilen şey, aynı zamanda çok güzel bir ölme nedenidir de) düşünceler yada düşler uğrunda ölüme giden başka insanlarda görüyorum. sy 22
-gene bir gün gelir , insan otuz yaşında olduğunu görür ya da söyler. gençliğini belirtir böylece. ama, aynı anda , zamana göre yerini de belirtir. zamanın içinde yerini alır. geçmesi gerektiğini söylediği bir eğrinin belirli bir anındadır. zamanın malıdır, içinin ürpertiyle dolması üzerine , en kötü düşmanı olarak görür onu. yarını istiyordu hep, tüm benliğinin bundan kaçınması gerekirken, yarının gelmesini diliyordu. etin bu başkaldırışı, uyumsuz budur işte. sy 32
- böylece chestova dönüyorum. bir yorumcu onun ilgiye değer bir sözünü anlatır. " tek çıkar yol insan yargısı için bir çıkış yolu bulunmayan yerdedir." der. " böyle olmasa tanrıyı ne yapacaktık? kişi ancak olanaksızı elde etmek için tanrıya yönelir. olabilene gelince, insanlar yeter onu bulmaya." sy 50
-her şey tek bir şeyle değil, her şey her şeyle açıklanır. ben bir ayrım görmüyorum arada. hiç kuşkusuz, bilinci her betimleme sonunda "gerçekleştirdiği" bu düşünlerin ya da bu özlerin kusursuz örnekler olmaları istenmiyor daha. ama algılamanın her verisinde doğrudan doğruya var oldukları söyleniyor. her şeyi açıklayan tek bir düşünce yok artık, sonsuz sayıda nesneye anlam veren, sonsuz sayıda öz var. dünya kımıltısızlaşıyor, ama aydınlanıyor da. sy 59-60
-uyumsuz insan yolunun belli bir noktasında kışkırtılmıştır. tarih ne dinden yoksundur ne peygamberden, tanrısızları bile vardır. ondan sıçraması isteniyor. verebileceği tek yanıt iyi anlamadığı, bunun açık olmadığı. kişi de yalnızca iyi anlamadığını yapmak ister. ona bunun gurur günahı olduğu, belki de işin sonunda cehennemin bulunduğu söylenir, ama bu ona önemsiz görünür. suçluluğu benimsettirilmek istenir ona. o kendini suçsuz bulur. doğrusunu söylemek gerekirse, yalnız bunu duyar, çaresiz suçsuzluğunu. her şeyi bu sağlar ona. böylece kendi kendinden istediği yalnızca bildiğiyle yaşamak, elindekiyle yetinmek, araya kesin olmayan hiçbir şey sokmamaktır. hiçbir şeyin böyle olmadığı söylenir ona. ama hiç değilse bu bir kesinliktir. işi onunladır: hiçbir şeye sarılmadan yaşanıp yaşanamayacağını bilmek ister. sy 67
- kişi mutlu yaşamak için para kazanmak ister, sonra bir yaşamın tüm çabası ve en iyi yanı bu paranın kazanılmasında toplanır. mutluluk unutulmuş, araç da amaç sayılmıştır. sy 119
- bu söylen "trajik"se, kahraman bilinçli olduğu içindir. gerçekten de, her adımda başarma umuduyla desteklenseydi, neden kederli olacaktı? bu günün işçisi yaşamının tüm günlerinde aynı işlerde çalışır, bu yazgıda uyumsuzlukta bundan aşağı kalmaz. ama ancak bilinçli olduğu ender anlarda "trajik"tir. sy 139
devamını gör...
2.
albert camus’un yazdığı, 2. dünya savaşı ortasında yayımlanan, ismini bir antik yunan mitolojisinden alan, absürdizmi iliklerinize kadar hissettiren, yaşamın anlamını ve intihar eylemini sorgulayan bir deneme. mutlaka okunması gerekilenlerden.
sisifos mitine göre ölümlülerin en bilgesi sisifos, tanrıları kızdırır ve tanrılar sisifosa ceza olarak büyükçe bir kayayı bir dağın tepesine çıkarmayı verirler. ancak bu dağ öyle bir dağdır ki kaya tepede durmaz ve sisifos kayayı her çıkardığında geldiği gibi geri yuvarlanır. camus bu denemesinde sisifosu insanlara benzetir. sonuçta insanlar da öleceğini bildiği halde dünya için çabalamaz mı? absürdizmin fikri de buradan çıkar. öleceğimizi bile bile yaşamak, dünyaya kalıcı hiçbir etki bırakamayacağımızın farkında olmak ancak buna rağmen çabalamak insan hayatındaki en absürt durumdur. ancak camus’a göre insan sisifos’tan daha büyük bir cezaya çarptırılmıştır çünkü sisifos yaşama amacı olan hatta yaşama amacını elleriyle tutabilen gözleriyle görebilen bir ölümlüyken insanlar anlamsız bir yaşam sürmektedir. kısacası hayata bir bakış atmak için okunmasını tavsiye ettiğim denemedir efenim.
sisifos mitine göre ölümlülerin en bilgesi sisifos, tanrıları kızdırır ve tanrılar sisifosa ceza olarak büyükçe bir kayayı bir dağın tepesine çıkarmayı verirler. ancak bu dağ öyle bir dağdır ki kaya tepede durmaz ve sisifos kayayı her çıkardığında geldiği gibi geri yuvarlanır. camus bu denemesinde sisifosu insanlara benzetir. sonuçta insanlar da öleceğini bildiği halde dünya için çabalamaz mı? absürdizmin fikri de buradan çıkar. öleceğimizi bile bile yaşamak, dünyaya kalıcı hiçbir etki bırakamayacağımızın farkında olmak ancak buna rağmen çabalamak insan hayatındaki en absürt durumdur. ancak camus’a göre insan sisifos’tan daha büyük bir cezaya çarptırılmıştır çünkü sisifos yaşama amacı olan hatta yaşama amacını elleriyle tutabilen gözleriyle görebilen bir ölümlüyken insanlar anlamsız bir yaşam sürmektedir. kısacası hayata bir bakış atmak için okunmasını tavsiye ettiğim denemedir efenim.
devamını gör...
3.
4.
kesinlikle hayatın yaşamaya değip değmeyeceğini üzerine yazılmış en anlamlı kitaptır. camus bu yazılarda uyumsuz ve absürd kavramlarını çok iyi analiz etmiştir bence.
"dünya, alışkanlıkların maskelediği bir dekordur."
"dünya, alışkanlıkların maskelediği bir dekordur."
devamını gör...
5.
albert camus’nün deneme türündeki eseri. kitapla ilgili birkaç yerde, “okuduğum dönemde hayatın anlamsızlığının farkına vardım. yer yer bunalıma girdim” diyenler çok olmuş. ben ise okuyabildiğim için mutluyum. zira ilk okuyuşumda idrak edemedim yazılanları. anlayabildiklerim için ise, “ne basit cümleler.” dedim içimden. evet cahilceydi ama, bu durum felsefi bilgimin ne kadar yetersiz olduğuyla da ilgiliydi sanırım. neyse, bol bol okuma yapılarak bunlar da çözülür elbet. yeter ki bana bir şey olmasın.
devamını gör...
6.
insan aynı güne gülerek uyanmayı sisyphos'tan öğrenmeli. hayatla ilgili çok önemli, çok bilgece bir tespittir bu mes'el. groundhog day adlı film bu anlatının inanılmaz bir ustalıkla işlendiği filmdir. belki bu eseri okuduktan sonra filmi de izlemek harika kafalar açabilir sizde.
devamını gör...
7.
"başucu kitabım" diyebileceğim, albert camus'un denemelerden oluşan kitabıdır.
hayata ne kadar anlam yüklersek yükleyelim, istediğimiz anlamı asla bulamayız diyor camus. varoluş sancımızı bir nebze de olsa dindiriyor ve bizi kabullenişe davet ediyor. tıpkı sisifos'un sırtındaki yükünü kabul ettiği gibi.
sisifos camus'un kahramanıdır. camus kitabını şöyle bitiriyir: “tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insan yüreğini doldurmaya yeter. sisifos’u mutlu olarak tasarlamak gerek.”
hayata ne kadar anlam yüklersek yükleyelim, istediğimiz anlamı asla bulamayız diyor camus. varoluş sancımızı bir nebze de olsa dindiriyor ve bizi kabullenişe davet ediyor. tıpkı sisifos'un sırtındaki yükünü kabul ettiği gibi.
sisifos camus'un kahramanıdır. camus kitabını şöyle bitiriyir: “tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insan yüreğini doldurmaya yeter. sisifos’u mutlu olarak tasarlamak gerek.”
devamını gör...
8.
albert camus'nün yazmış olduğu eserlerinden birisi; özgün adı le mythe de sisyphe olup 1952 yılında yayınlandığı söylenmektedir.
kitaba adını veren sisifos ise yunan mitolojisinde
"yeraltı dünyasında sonsuza
kadar büyük bir kayayı bir
tepenin en yüksek noktasına dek yuvarlamaya mahkûm edilmiş bir kral olarak bilinir.
homeros'a göre ise "en bilge ölümlü" olarak anılır.
kitabın adı boş yere sisifos söyleni değildir çünkü sisifos bir kayayı tepeye çıkarmaya çalışır ama her seferinde kaya veya kendisi düşüyor.
saçma olduğunu bile bile gayret edişi, yani saçma olduğunu bile bile yaşamaya devam etmek ile bağdaştırılmış.
kitaba veya yazara göre üzerine düşünülmesi gereken tek şey ve tek soru budur;
yaşamın yaşamaya değip değmediği
bir kayayı taşıyoruz ama her seferinde düşürüyoruz, pekiiii, bu kayayı bir ömür düşüreceğinizi bile bile ömür boyu taşımaya devam mı ederdiniz? yoksa kayayı bırakıp gider miydiniz?
metaforumuzu doğrudan açıklamak gerekirse kaya ise bizim hayatımız oluyor, hayat kavramı bizim için saçma bir zaman dilimi ise yine de yaşar mıyız?
intihar eden kişinin bir uyumsuz olma ihtimâlinin irdelendiğini söyleyebiliriz.
dünyaya uyum sağlamayı reddeden kişi yaşamaktan vazgeçer.
kitabımı tahsin yücel çevirisinden okuyorum, yarısına kadar geldim, birazdan da bitireceğim.
kitap hakkında fikrimi belirtmem gerekirse; yazar saçma ve intihar kavramını aynı düzlemde ele alıyor, belki de dünyada gerçek ve doğru diye bir şey yok, her şey birer tesadüfün ya da kurgunun ürünü, ya da muhayyilemizin, algıladıklarımızın ve doğru kabul ettiklerimizin, kitaba göre aslında doğru diye bir şey de yok, her şey alabildiğine saçma olabilir.
her şeyden anlamı çektiğimiz an her şey bize duygusuz ve saçma gelecektir.
intihar ve saçma olgusunu bu denli ele alan birinin araba kazasında ölmesi acaba tesadüf müdür yoksa camus intihar mı etmiştir?
galiba hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar. yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusun da bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir. gerisi, dünyanın üç boyutlu olup olmadığı, düşüncenin dokuz mu, yoksa on iki ulamı mı bulunduğu, sonra gelir.
oyundur bunlar; önce yanıt vermek gerekir. nietzsche'nin istediği gibi, bir filozofun, saygımızı hak etmek için, başkalarına öğütlediğini önce kendisi yapması gerektiği düşünülürse, bu yanıtın önemi iyice anlaşılır, çünkü yanıt kesin davranıştan önce gelecektir.
gönlümüzle sezdiğimiz şeyler bunlar, ama aklımıza da aydınlık gelmeleri için derinleştirilmeleri gerekir.
bunalımı başlatan şeyi denetleyebilmek hemen her zaman olanaksızdır.
kendini öldürmek, bir anlamda, melodramlarda olduğu gibi içindekini söylemektir.
yaşamın bizi aştığını ya da yaşamı anlamadığımızı söylemektir.
benim olan bu yürek bile hep tanımlanmaz kalacak benim için.
kitaba adını veren sisifos ise yunan mitolojisinde
"yeraltı dünyasında sonsuza
kadar büyük bir kayayı bir
tepenin en yüksek noktasına dek yuvarlamaya mahkûm edilmiş bir kral olarak bilinir.
homeros'a göre ise "en bilge ölümlü" olarak anılır.
kitabın adı boş yere sisifos söyleni değildir çünkü sisifos bir kayayı tepeye çıkarmaya çalışır ama her seferinde kaya veya kendisi düşüyor.
saçma olduğunu bile bile gayret edişi, yani saçma olduğunu bile bile yaşamaya devam etmek ile bağdaştırılmış.
kitaba veya yazara göre üzerine düşünülmesi gereken tek şey ve tek soru budur;
yaşamın yaşamaya değip değmediği
bir kayayı taşıyoruz ama her seferinde düşürüyoruz, pekiiii, bu kayayı bir ömür düşüreceğinizi bile bile ömür boyu taşımaya devam mı ederdiniz? yoksa kayayı bırakıp gider miydiniz?
metaforumuzu doğrudan açıklamak gerekirse kaya ise bizim hayatımız oluyor, hayat kavramı bizim için saçma bir zaman dilimi ise yine de yaşar mıyız?
intihar eden kişinin bir uyumsuz olma ihtimâlinin irdelendiğini söyleyebiliriz.
dünyaya uyum sağlamayı reddeden kişi yaşamaktan vazgeçer.
kitabımı tahsin yücel çevirisinden okuyorum, yarısına kadar geldim, birazdan da bitireceğim.
kitap hakkında fikrimi belirtmem gerekirse; yazar saçma ve intihar kavramını aynı düzlemde ele alıyor, belki de dünyada gerçek ve doğru diye bir şey yok, her şey birer tesadüfün ya da kurgunun ürünü, ya da muhayyilemizin, algıladıklarımızın ve doğru kabul ettiklerimizin, kitaba göre aslında doğru diye bir şey de yok, her şey alabildiğine saçma olabilir.
her şeyden anlamı çektiğimiz an her şey bize duygusuz ve saçma gelecektir.
intihar ve saçma olgusunu bu denli ele alan birinin araba kazasında ölmesi acaba tesadüf müdür yoksa camus intihar mı etmiştir?
galiba hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
gerçekten önemli olan bir tek felsefe sorunu vardır, intihar. yaşamın yaşanmaya değip değmediği konusun da bir yargıya varmak, felsefenin temel sorusuna yanıt vermektir. gerisi, dünyanın üç boyutlu olup olmadığı, düşüncenin dokuz mu, yoksa on iki ulamı mı bulunduğu, sonra gelir.
oyundur bunlar; önce yanıt vermek gerekir. nietzsche'nin istediği gibi, bir filozofun, saygımızı hak etmek için, başkalarına öğütlediğini önce kendisi yapması gerektiği düşünülürse, bu yanıtın önemi iyice anlaşılır, çünkü yanıt kesin davranıştan önce gelecektir.
gönlümüzle sezdiğimiz şeyler bunlar, ama aklımıza da aydınlık gelmeleri için derinleştirilmeleri gerekir.
bunalımı başlatan şeyi denetleyebilmek hemen her zaman olanaksızdır.
kendini öldürmek, bir anlamda, melodramlarda olduğu gibi içindekini söylemektir.
yaşamın bizi aştığını ya da yaşamı anlamadığımızı söylemektir.
benim olan bu yürek bile hep tanımlanmaz kalacak benim için.
devamını gör...
"sisifos söyleni" ile benzer başlıklar
sisifos
17