1.
felsefi düşünür ve yazar. romanlarındaki yarattığı düalist karakterler ile kurucusu olduğu objektivizm felsefi akımını anlatan hanım ablamız. benim de çok sevdiğim bir yazardır.
hayatın kaynağı kitabından objektivizm'i anlatan belki de en güzel satırlar.
''bu tür noktalarda tersine dönüşler/düşünüşler en korkuncudur. iyilik ve kötülük kutupları içinden birinin seçilmesi söylenmiştir insana. birincisi hayırseverlik, ikincisi de bencillik. bencilliğin anlamı; başkalarını kendisi için feda eden olarak tanımlanırken hayırsever, başkaları için kendini feda eden olarak tanımlanmıştır. bu durumda insan; her iki koşulda da diğer insanlara bağlanmış, kendisine iki acıdan birini çekmesi söylenmiştir. ya başkaları uğruna kendisi acı çekecektir ya da kendisi uğruna başkalarına acı çektirecektir. sonunda insanın kendi acılarından zevk alması gerektiği/imtihan dünyası olduğu da söylenince tuzak iyice kapanmıştır. insan artık mazoşizmi kendi ideali olarak kabul etmek zorunda kalmıştır, çünkü bunun karşısında ancak sadizm vardır. insana oynanan en sahtekarca oyun bu olmuştur. bağımlılık ve acı çekme bu yolla hayatın temelleri haline gelmiştir.
seçenekler, tahakküm etmekle kendini feda etmek arasında değildir. seçenekler, bağımsızlıkla bağımlılık arasındadır.''
hayatın kaynağı kitabından objektivizm'i anlatan belki de en güzel satırlar.
''bu tür noktalarda tersine dönüşler/düşünüşler en korkuncudur. iyilik ve kötülük kutupları içinden birinin seçilmesi söylenmiştir insana. birincisi hayırseverlik, ikincisi de bencillik. bencilliğin anlamı; başkalarını kendisi için feda eden olarak tanımlanırken hayırsever, başkaları için kendini feda eden olarak tanımlanmıştır. bu durumda insan; her iki koşulda da diğer insanlara bağlanmış, kendisine iki acıdan birini çekmesi söylenmiştir. ya başkaları uğruna kendisi acı çekecektir ya da kendisi uğruna başkalarına acı çektirecektir. sonunda insanın kendi acılarından zevk alması gerektiği/imtihan dünyası olduğu da söylenince tuzak iyice kapanmıştır. insan artık mazoşizmi kendi ideali olarak kabul etmek zorunda kalmıştır, çünkü bunun karşısında ancak sadizm vardır. insana oynanan en sahtekarca oyun bu olmuştur. bağımlılık ve acı çekme bu yolla hayatın temelleri haline gelmiştir.
seçenekler, tahakküm etmekle kendini feda etmek arasında değildir. seçenekler, bağımsızlıkla bağımlılık arasındadır.''
devamını gör...
2.
"algılamak ve düşünmek için karar vermeli ve istekli olmalı, çoğu insan algıladığı an duygularıyla harekete geçtiği için, düşünmeyi istemez, düşünmeyi tehlikeli, etkisiz ve çaba gerektiren birşey olarak görür, düşünmeyen insanın anlaşma yolu kaba kuvvettir"
der, sevgili ayn rand.. katıldığı bir televizyon programında
mimarlıklada ilgisi yaşamı ne kadar çok boyutlu sorguladığının kanıtıdır bana göre..
çok fazla özlü sözleri paylaşılan, bilinen bir yazar değildir, sözlükte adının geçmesi beni ayrıca mutlu etmiştir..
yeni öğrenen, merak eden, okuyan, araştıracak olan için altın madenidir, çıtayı yükseltir..
düşünmeyi istedikmi? bir düşünelim..
der, sevgili ayn rand.. katıldığı bir televizyon programında
mimarlıklada ilgisi yaşamı ne kadar çok boyutlu sorguladığının kanıtıdır bana göre..
çok fazla özlü sözleri paylaşılan, bilinen bir yazar değildir, sözlükte adının geçmesi beni ayrıca mutlu etmiştir..
yeni öğrenen, merak eden, okuyan, araştıracak olan için altın madenidir, çıtayı yükseltir..
düşünmeyi istedikmi? bir düşünelim..
devamını gör...
3.
hayatın kaynağı kitabının baskısını bir türlü bulamadığım yazar, nadirkitap'ta 600 lira (yuh)
devamını gör...
4.
ne zaman ismini görsem aklıma şu metin gelen filozof.
''there’s an age when boys read one of two books. either they read ayn rand or they read tolkien’s lord of the rings. one of these books leaves you with no grasp on reality and a deeply warped sense of fantasy in place of real life. the other one is about hobbits and orcs''
erkeklerin iki kitaptan birini okuduğu bir yaş vardır. ya ayn rand ya da tolkien'in yüzüklerin efendisi serisini okurlar. bu kitaplardan biri sizi gerçekliği kavramadan ve gerçek hayatın yerine derin çarpık bir fantezi duygusundan mahrum bırakırken diğeri hobbitler ve orklar hakkındadır.*
''there’s an age when boys read one of two books. either they read ayn rand or they read tolkien’s lord of the rings. one of these books leaves you with no grasp on reality and a deeply warped sense of fantasy in place of real life. the other one is about hobbits and orcs''
erkeklerin iki kitaptan birini okuduğu bir yaş vardır. ya ayn rand ya da tolkien'in yüzüklerin efendisi serisini okurlar. bu kitaplardan biri sizi gerçekliği kavramadan ve gerçek hayatın yerine derin çarpık bir fantezi duygusundan mahrum bırakırken diğeri hobbitler ve orklar hakkındadır.*
devamını gör...
5.
yaratıcı bir insan, başarmak arzusu ile motive olur, başkalarını geçme arzusu ile değil.sözlerinin sahibi objektivizm'in kurucusu rus yazar'dır.
devamını gör...
6.
hayatın kaynağı adlı şaheseri yazmış insan. iyi ki yazmış.
devamını gör...
7.
on sekiz yaşındaki anarko kapitalist üniversite birinci sınıf öğrencilerinin ve minarşist liberallerin peygamber ilan ettiği, stirner ile birlikte nietzsche'yi yanlış yorumlayan felsefeciler kategorisinde zirveye oynayan boş filozof.
devamını gör...
8.
vedat milor'ün kendisine duyduğum tüm saygıyı kaybetmesinin sebebi olan filozof.
devamını gör...
9.
ayn rand bir tuhaf insandır. ben şahsen atlas silkindi'den ziyade yaşamın kaynağı (fountainhead)'nı öneririm. zira fikir aynı, anlatım aynı ama daha az şişkin ve daha az yoruluyorsunuz okurken.
okuyalı uzun zaman oldu ve tekrardan kendimi rand'a maruz bırakma konusunda da isteksizim o yüzden hatam varsa affola diyerek başlayayım.
rand'ın temel hedefi kapitalist sistemin ne kadar güzel olduğuna bizi ikna etmektir aslında. yani der ki "herkes (ama herkes) kendi çıkarının peşinden giderse bu bireysel görünen ama ortak çabanın sonunda toplum kalkınır. zira herkes değer üretecektir ve bu değerler de toplumu ileri atacaktır". o yüzden toohey gibi altruist karakterler gelişimin karşısındadırlar, kendi çıkarlarını başkalarının ilerlememesi üstüne inşa ederler. hatta burada toohey'in, nietzsche'yi andırır bir biçimde, güçlülere karşı kendini koruyan zayıfları simgelediğini söylemek mümkündür. zayıflar toplanarak bir şeyler başarmaya çalışan güçlülerden destek alırlar, alamadıklarını da sindirir ve yokederler.
ancak bu o kadar naif bir dille yazılmıştır ki insan gidip "ya bu manyaklığı okumak yerine gider nietzsche okuyayım bari orjinal bir şey okurum" diyor. mesela rand'ın gelip de diyemediği übermensch'inin hedefi dev bir kapitalist olmak - istediğini inşa eden, yapan bir mimar olmak diyelim hadi. yani değerleri tekrardan inşa edeyim, ahlakın soykütüğünü yazayım falan... geçiniz bunları.
ha neden parladı rand peki? bir kere sovyetlerden kaçan ve alegorik biçimde sovyetleri yererek amerikan düşüncesini göklere çıkartan birisiydi. ikincisi de o dönem amerikan rüyasına uygun bir hayal sunuyordu rand, niye parlatılmasındı ki? lakin günün sonunda iyi bir filozof değildi, iyi bir roman yazarı da değildi, iyi bir hatip de değildi... atlas silkindi de o atlas keşke silkinmeseydi be ayn abla?
okuyalı uzun zaman oldu ve tekrardan kendimi rand'a maruz bırakma konusunda da isteksizim o yüzden hatam varsa affola diyerek başlayayım.
rand'ın temel hedefi kapitalist sistemin ne kadar güzel olduğuna bizi ikna etmektir aslında. yani der ki "herkes (ama herkes) kendi çıkarının peşinden giderse bu bireysel görünen ama ortak çabanın sonunda toplum kalkınır. zira herkes değer üretecektir ve bu değerler de toplumu ileri atacaktır". o yüzden toohey gibi altruist karakterler gelişimin karşısındadırlar, kendi çıkarlarını başkalarının ilerlememesi üstüne inşa ederler. hatta burada toohey'in, nietzsche'yi andırır bir biçimde, güçlülere karşı kendini koruyan zayıfları simgelediğini söylemek mümkündür. zayıflar toplanarak bir şeyler başarmaya çalışan güçlülerden destek alırlar, alamadıklarını da sindirir ve yokederler.
ancak bu o kadar naif bir dille yazılmıştır ki insan gidip "ya bu manyaklığı okumak yerine gider nietzsche okuyayım bari orjinal bir şey okurum" diyor. mesela rand'ın gelip de diyemediği übermensch'inin hedefi dev bir kapitalist olmak - istediğini inşa eden, yapan bir mimar olmak diyelim hadi. yani değerleri tekrardan inşa edeyim, ahlakın soykütüğünü yazayım falan... geçiniz bunları.
ha neden parladı rand peki? bir kere sovyetlerden kaçan ve alegorik biçimde sovyetleri yererek amerikan düşüncesini göklere çıkartan birisiydi. ikincisi de o dönem amerikan rüyasına uygun bir hayal sunuyordu rand, niye parlatılmasındı ki? lakin günün sonunda iyi bir filozof değildi, iyi bir roman yazarı da değildi, iyi bir hatip de değildi... atlas silkindi de o atlas keşke silkinmeseydi be ayn abla?
devamını gör...
10.
romanlarını, edebi kaygılar güderek değil de felsefesini aktarmak için yazan yazar / filozof. üniversite birinci sınıfta iken hocam "birey için mi yoksa toplum için mi yaşamanız gerektiğine karar veremiyorsunuz" diyerek önermişti (bkz: hayatın kaynağı)nı. sonrasında o zamanki erkek arkadaşımla tüm kitaplarını okuyup tartışmıştık. felsefesini çok insan merkezli olması sebebiyle kusurlu buluyorum. doğayı çok göz ardı ediyor gibi geliyor bana. bir sıkıntı da ortalama insana yer vermemesi. karakterler ya dahi, ya aptal. ya iyi, ya kötü. yaşamın bu kadar köşeli olduğuna inanmıyorum. onun haricinde fikirleri düşünülmeye değer.
devamını gör...
11.
devamını gör...
12.
''binlerce yıl önce, birisi ateş yakmasını keşfetti.
herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye, o ateşte yakmışlardır onu.''
(bkz: hayatın kaynağı/ s/ 599)
devamını gör...
13.
"biz" kavramını reddeder. kitaplarında, totaliter sistemlerdeki liderlerin"biz" kavramını istismar ettiğine değinir. hitler biz diyerek almanları, stalin biz diyerek işçileri sömürmüştür. halbuki yazara göre, "ben" kavramı, kimseyi istismar etmez ve sömürmez. kolektivizm karşıtıdır.
devamını gör...
14.
alçak bir antikomünist ve ırkçıdır.
abd'de 1950'lerdeki mccarthycilik döneminde görüşlerini beğenmediği arkadaşlarını, yazarları, sinema oyuncularını komünist diye ihbar ederek hayatlarının kararmasına sebep olmuştur. kapitalizm savunuculuğunun yanı sıra ırkçı ve öjenisttir de.
bu özelliklerinin bilinmiyor oluşu bende hep hayret uyandırmıştır. düşünün ki eleman (ayn rand kadındır) zekası belli bir düzeyin altında 0lanların kısırlaştırılmalarını, ikna için gerekirse para verilmesini savunuyor. ve gençlerimiz de bu alçağa peygamber muamelesi yapıyor.
abd'de 1950'lerdeki mccarthycilik döneminde görüşlerini beğenmediği arkadaşlarını, yazarları, sinema oyuncularını komünist diye ihbar ederek hayatlarının kararmasına sebep olmuştur. kapitalizm savunuculuğunun yanı sıra ırkçı ve öjenisttir de.
bu özelliklerinin bilinmiyor oluşu bende hep hayret uyandırmıştır. düşünün ki eleman (ayn rand kadındır) zekası belli bir düzeyin altında 0lanların kısırlaştırılmalarını, ikna için gerekirse para verilmesini savunuyor. ve gençlerimiz de bu alçağa peygamber muamelesi yapıyor.
devamını gör...
15.
bu uzun bir entry olacak. zamanla güncelleyeceğim kitaplarını okudukça.
1. bölüm.
atlas vazgeçti'nin ilk 40 sayfasını okudum. bu bölümde buraya kadar dikkatimi çeken ve asabımı bozan kısımları ekleyeceğim.
öncelikle benim elimdeki kitap plato film tarafından basılmış. sinan çetin'in yani. önsözü de serdar erener tarafından yazılmış. kitabın arkadasında da 15 ytl etiketi duruyor.
türkiye'de liberalizm ne yazık ki akp denilen canavarı yaratmış. bu realiteyle yüzleşmemiz gerekiyor. yüzlerce yıllık alman felsefi birikimi, bilimi, üniversite kültürü nasıl nazi almanyası'nı yaratıp tüm dünyanın fikri, felsefi ve estetik algılarını sonsuza kadar karanlığa sürüklediyse; türkiye'de liberalizmi savunan insanlar da akp'yi yaratıp destekledi. korkunç bir katliama sebep oldular. kitabın önsözünü okurken özellikle de serdar erener'in uslübuna bugün baktığınızda; her şeyi bildiğinden emin olan, gerçekle hiçbir zaman yüz yüze gelmemiş(belki de gelmek zorunda kalmamış), ''lan acaba bilmediğimiz bir şey mi var'' dememiş biri.
daha önce, ucunda ölüm olan bir operasyonu yönetmemiş birinin yönetimini ciddiye alamıyorum. ucunda ölüm derken, operasyon esnasında; yapılan bir hatadan dolayı birilerinin ölmesi.
örnek veriyorum inşaatta, sanayide ölümle burun burnasın. biri düşüp ölebilir, biri makineye sıkışıp kıyma olabilir. böyle olduğu için mecburen riskleri göz önünde bulunduruyorsun. ve daha önemlisi senin göremediğin hataları, başkalarının görebildiğini kabul ediyorsun. bu senin yönetim biçimini etkiliyor.
bu arkadaşlar reklam filmleri falan çekmişler. yaptıkları iş ciddi bir iş ama işin ucunda ağır ceza mahkemesinde yargılanmak diye bir ihtimal yok. genel bir gevşeklik ve içi boş bir kibir var.
aradan geçen yıllardan sonra eserdar erener'in gözlerine bakıp ''ee ne diyorsun mevcut bu duruma? dalga geçtiğin kemalistlerle aynı hizaya sokulmak hatta zorla kafasına vurula vurula kemalistleştirilmek nasıl bir his?'' diye sormak istemem. kendisi sünepe biri. bununla zaten yüzleşemez.
kitaba gelince... açıkçası bir inşaat mühendisi olarak her gün şantiyelerde her gün tekrar tekrar yaşanan sahnelerden birini gördüm. iş yapmamak için işi yokuşa sürenler, arkadaşını kayıranlar, her haltı bildiğini iddia edip saç baş yoldurtan yeni mezun mühendisler, ''ya biz bilmiyor muyuz böyle davranmayı'' diye söylenen formenler...
hergün her dakka yaşanan, hatta belki son 40 senedir tüm şantiyelerde yaşanan şeyi kitaplaştırmışlar. belki de hergün onlarca atlas, taşıdığı yükten sıkılıp bırakıyordur. ve toplum bu sıkılganlığı büyümek olarak algılıyordur.
öbür taraftan anakronik bir eleştiri olacak belki ama; makiniste yan yola girmesini emrediyor mesela. . yani 1950 yılında kaç tane tren vardı da yan yolda çarpışma ihtimalleri vardı bilemeyiz. biraz riskli bir karar. ruh hastası bir otistik değilse( ki insanların gözlerine doğrudan bakabildiğim göre değil) tüm tren saatlerini aklında nasıl tutabilmiş? ya da belki de anlatmak istediği zaten budur. ekonomik resesyon var, mallar teslim edilmiyor. zaten kimse gelmiyor ki? neden beklesin. 2020'lerden 1950 amerikasına bakınca aşırı başı boşluk gördüm.
işte yaşanılan cinsel gerilimi yansıtmış. hoş ve mantıklı değil.
1. bölüm.
atlas vazgeçti'nin ilk 40 sayfasını okudum. bu bölümde buraya kadar dikkatimi çeken ve asabımı bozan kısımları ekleyeceğim.
öncelikle benim elimdeki kitap plato film tarafından basılmış. sinan çetin'in yani. önsözü de serdar erener tarafından yazılmış. kitabın arkadasında da 15 ytl etiketi duruyor.
türkiye'de liberalizm ne yazık ki akp denilen canavarı yaratmış. bu realiteyle yüzleşmemiz gerekiyor. yüzlerce yıllık alman felsefi birikimi, bilimi, üniversite kültürü nasıl nazi almanyası'nı yaratıp tüm dünyanın fikri, felsefi ve estetik algılarını sonsuza kadar karanlığa sürüklediyse; türkiye'de liberalizmi savunan insanlar da akp'yi yaratıp destekledi. korkunç bir katliama sebep oldular. kitabın önsözünü okurken özellikle de serdar erener'in uslübuna bugün baktığınızda; her şeyi bildiğinden emin olan, gerçekle hiçbir zaman yüz yüze gelmemiş(belki de gelmek zorunda kalmamış), ''lan acaba bilmediğimiz bir şey mi var'' dememiş biri.
daha önce, ucunda ölüm olan bir operasyonu yönetmemiş birinin yönetimini ciddiye alamıyorum. ucunda ölüm derken, operasyon esnasında; yapılan bir hatadan dolayı birilerinin ölmesi.
örnek veriyorum inşaatta, sanayide ölümle burun burnasın. biri düşüp ölebilir, biri makineye sıkışıp kıyma olabilir. böyle olduğu için mecburen riskleri göz önünde bulunduruyorsun. ve daha önemlisi senin göremediğin hataları, başkalarının görebildiğini kabul ediyorsun. bu senin yönetim biçimini etkiliyor.
bu arkadaşlar reklam filmleri falan çekmişler. yaptıkları iş ciddi bir iş ama işin ucunda ağır ceza mahkemesinde yargılanmak diye bir ihtimal yok. genel bir gevşeklik ve içi boş bir kibir var.
aradan geçen yıllardan sonra eserdar erener'in gözlerine bakıp ''ee ne diyorsun mevcut bu duruma? dalga geçtiğin kemalistlerle aynı hizaya sokulmak hatta zorla kafasına vurula vurula kemalistleştirilmek nasıl bir his?'' diye sormak istemem. kendisi sünepe biri. bununla zaten yüzleşemez.
kitaba gelince... açıkçası bir inşaat mühendisi olarak her gün şantiyelerde her gün tekrar tekrar yaşanan sahnelerden birini gördüm. iş yapmamak için işi yokuşa sürenler, arkadaşını kayıranlar, her haltı bildiğini iddia edip saç baş yoldurtan yeni mezun mühendisler, ''ya biz bilmiyor muyuz böyle davranmayı'' diye söylenen formenler...
hergün her dakka yaşanan, hatta belki son 40 senedir tüm şantiyelerde yaşanan şeyi kitaplaştırmışlar. belki de hergün onlarca atlas, taşıdığı yükten sıkılıp bırakıyordur. ve toplum bu sıkılganlığı büyümek olarak algılıyordur.
öbür taraftan anakronik bir eleştiri olacak belki ama; makiniste yan yola girmesini emrediyor mesela. . yani 1950 yılında kaç tane tren vardı da yan yolda çarpışma ihtimalleri vardı bilemeyiz. biraz riskli bir karar. ruh hastası bir otistik değilse( ki insanların gözlerine doğrudan bakabildiğim göre değil) tüm tren saatlerini aklında nasıl tutabilmiş? ya da belki de anlatmak istediği zaten budur. ekonomik resesyon var, mallar teslim edilmiyor. zaten kimse gelmiyor ki? neden beklesin. 2020'lerden 1950 amerikasına bakınca aşırı başı boşluk gördüm.
işte yaşanılan cinsel gerilimi yansıtmış. hoş ve mantıklı değil.
devamını gör...
16.
1905/1982 yılları arasında yaşamış rusya doğumlu amerikalı filozof/ yazar.
objektivizmin önemli isimlerindendir.
hayatın kaynağı
atlas silkindi bilinen kitapları arasındadır.
binlerce yıl önce, birisi ateş yakmasını keşfetti.
herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye
o ateşte yakmışlardır onu.
objektivizmin önemli isimlerindendir.
hayatın kaynağı
atlas silkindi bilinen kitapları arasındadır.
binlerce yıl önce, birisi ateş yakmasını keşfetti.
herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye
o ateşte yakmışlardır onu.
devamını gör...
17.
sovyetlerde dünyaya gelip sosyalizmden illallah ettikten sonra haşin bir kapitalizm savunucusu olmuştur. gerek rasyonel bencilliğin kurucusu olması gerekse de kapitalizmi felsefi bir zemine yayması bakımından önemli bir kadın filozoftur. en önemli eseri atlas silkindi'dir. yığını değil bireyi önceler.
devamını gör...
18.
binlerce yıl önce birisi ateş yakmasını keşfetti.
herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye
o ateşte yakmışlardır onu.
devamını gör...
19.
1905/1982 yılları arasında yaşamış amerikalı yazar ve filozoftur.
objektivizm hakkındaki kitapları ile tanınır.
binlerce yıl önce birisi ateş yakmasını keşfetti.
herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye
o ateşte yakmışlardır onu.
objektivizm hakkındaki kitapları ile tanınır.
binlerce yıl önce birisi ateş yakmasını keşfetti.
herhalde insan kardeşlerine ateş yakmayı öğretti diye
o ateşte yakmışlardır onu.
devamını gör...
20.
objektivizmin kurucusu olarak kabul edilen rus asıllı amerikalı yazar. kurgusal romanlarının yanı sıra yazmış olduğu birçok makalesiyle de kolektivizm ve komünizmin tüm formlarına karşı durmaktadır. bencilliğe farklı bir açıklama getirmiş olan yazarın kişiyi sarsan üslubu ve romanlarında yaratmış olduğu uç karakterler, okuyucunun kendisini sorgulamasını ve deyim yerindeyse titreyip kendisine gelmesini sağlar.
the fountainhead ve we the living adlı romanları film haline getirilen yazarın night of january 16th adında bir de oyunu vardır.
romanları: we the living (1936) anthem (1938) the fountainhead (1943) atlas shrugged (1957) diğer kitapları: for the new intellectual (1961) the virtue of selfishness (1964) capitalism: the unknown ideal (1966) introduction to objectivist epistemology (1967) the romantic manifesto (1969) the new left: the anti-industrial revolution (1971) philosophy: who needs it (1982)
the fountainhead ve we the living adlı romanları film haline getirilen yazarın night of january 16th adında bir de oyunu vardır.
romanları: we the living (1936) anthem (1938) the fountainhead (1943) atlas shrugged (1957) diğer kitapları: for the new intellectual (1961) the virtue of selfishness (1964) capitalism: the unknown ideal (1966) introduction to objectivist epistemology (1967) the romantic manifesto (1969) the new left: the anti-industrial revolution (1971) philosophy: who needs it (1982)
devamını gör...