insanoğlunun çaresizlikte ve yalnızlıkta gelip gelebileceği son noktadır, ötesi yoktur. eğer bu derece sevilmemişlik yaşarsanız, bu denli tepki görürseniz etrafınızdan, muhtemelen karakter olarak çok uç seviyelerdesinizdir ve bu çağın niteliklerini taşımaktan uzaksınızdır. diziyi yıllardır izleyenler defalarca görmüştür ki haluk diğer karakterlerden çok farklıdır, kendine özgüdür ve özellikle gönül-meltem ikilisi önderliğinde tüm karakterler ile haluk her daim çift taraflı bir zıtlaşma içindedir. bu zıtlaşma kültür-sanat, dünya görüşü, evlilikteki olaylar, kadınlık-erkeklik gibi birçok konuda kendini gösterebilir. dizinin ana konularından biri de bu sürekli çatışma hâlidir zaten.

dizide genelde haluk kaba saba, geçimsiz, her konuda ilkel fikirleri olan bir dağ adamı olarak gösterilir fakat ne vakit karakterler(genellikle meltem, gönül ve tuna/selami) bir konuda tartışsa hep dar açıdan konuya yaklaşmışlardır, daha sonra haluk kimsenin göremediği noktaları görüp gayet de mantıklı tespitler yapmıştır. mesela herkes yoldan geçen hafriyat kamyonlarının ne kadar gürültü kirliliği yarattığından şikâyetçiyken haluk o hafriyat kamyonlarının çok önemli yükleri taşıdığından ve o hafriyat kamyonları geçmese insanların böyle sağlam ve güzel evlerde oturamayacağından bahseder. veya tuna'nın(gönül'ün kocası) küçük çocuğu orçun bir kıza aşık olmuştur ve bu aşkını iletmek istemektedir. haluk mektup yazma fikrini bulur ve kıza mektup yazması için orçun'a yardım eder.

aradan biraz zaman geçip bu olay gün yüzüne çıkınca dominant teyze lakaplı gönül, haluk'un karşısına çıkar ve çok sert bir yüz ifadesiyle şunları haykırır:

''sen ne yapıyorsun! sen ne yapıyorsun!! sen 13 yaşındaki bir çocuğa mektup yazma konusunda nasıl aracı olursun? bu çocuk bu yıl teog'a girecek! interneti yasakladım, telefonu yasakladım, televizyonu yasakladım, özel hocalar tuttum. bu yıl orçun için çok önemli. sen ne yaptığının farkında mısın ha! farkında mısın!''

tuna: farkında mısın abi?

haluk: evet ben yazdım. çünkü bana çok saçma geliyor bu çocukların hayatını böyle kısıtlamanız. bu çocukların aynı anda birçok şeyi öğrenmesi ve yapması gerekiyor. aşık olacaklar, sınava hazırlanacaklar, aileyi geçindirecekler, gülüp eğlenecekler... bunların hepsini aynı anda öğretmeniz gerekiyor bu çocuklara. çünkü ileride kimse onlara böyle yapay bir ortam hazırlamayacak. işte asıl sınav bu!!!

bu çarpıcı tirattan sonra gönül ağlayarak ortamdan uzaklaşır, meltem ve tuna haluk'un haklı olduğunu içten içe bilerek boşluğa bakarlar. haluk'un günahının alındığı ve üstüne gidildiği, aslında haklı olduğu binlerce konudan sadece biridir bu oysa. daha neler var da anlat anlat bitmez şimdi.*

haluk hakkında bir diğer ön yargı da çok sert ve baskın bir karakter olduğudur. ama gerçek şu ki dizideki bütün karakterler haluk'un zevklerine, ilgi alanlarına ve tercihlerine saygısızlık yapmakta ve kendi zevklerini, duygu ve düşüncelerini, davranışlarını haluk'a dayatmaktadır. örneğin haluk sıkı bir beşiktaş taraftarıdır ve beşiktaş'ın maçlarını izlemekten çok hoşlanmaktadır. diğer karakterler de opera, tiyatro, sinema gibi kültürel etkinlikleri tercih etmektedir ve bu aslında son derece normaldir. normal olmayan şudur ki haluk sevdiği etkinliği bir türlü yapamayıp hep evin diğer bireylerinin dayattığı etkinliklere katılmak zorunda kalmaktadır.

ben hiç gönül'ün, meltem'in, tuna'nın(eski versiyonunda selami'nin) haluk'la birlikte beşiktaş maçını izlediğini görmedim fakat haluk hep opera, sinema, tiyatro, bale gibi etkinliklere aile zoruyla gitmek zorunda kalmıştır. yani baskın olan karakterler özellikle gönül ve meltem'dir. dizinin ilk yayınlandığı hâliyle selami, sonraki hâliyle tuna da meltem ve gönül'ün yancılarıdır. haluk da çekiniktir. haluk olduğu gibi ve düşünülmediği gibidir aslında hep. baskın görünümlü çekinik, sert görünümlü duygusal, ciddi görünümlü komik, ilkel görünümlü zeki...

anlaşılamamıştır bir türlü, kimse onu anlamak istememiştir. ''ya haluk başından beri gerçekten haklıysa?'' sorgulamasını hiç duyamazsınız diğer karakterlerden. o zordur çünkü, yargılayıp kendini aklamaktır her daim daha kolay olan. benimsenmemiştir de doğal olarak. anlaşılmayan nasıl benimsenir ki? hele türkiye gibi yerdeyseniz, farklı olmayın. kendiniz gibi de olmayın. yoksa benimsenmemişlikte çocuklar duymasın haluk raddesine ulaşırsınız da inemezsiniz bir daha o raddeden. geri dönüşü olmaz.
devamını gör...
haluk yüceltilen ayının tekidir. her türlü hayvanlığı yapar ama karısı mıy mıy mıy suçu sonunda yine kendinde bulur. en iyi ihtimalle "bende de hata var" der. ayrıca taş gibiydi doğru hatırlıyorsam.

işyerinde dediği olur, yanındaki kibar efendi arkadaşı adam yerine konmaz.

yani neymiş: haluk gibi süzme sığır olursanız kıymetli olursunuz, benimsenirsinizmiş.
devamını gör...
bence meltem ve çevresi adamı benimsemiş..

dominant teyze bile haluk'u aslında benimsemiştir... yoksa adamın evinde ne işi var?
meltem gibi hanımım olsun koymuşum dünyanın...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"benimsenmemişlikte çocuklar duymasın haluk raddesine ulaşmak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim