1.
bütün yıl boyunca uzayıp titreyen seslerle etrafa ezgiler yayan bülbülün ilkbahar sonlarına doğru sesi işitilmez olur. bunun sebebi ; mayıs sonu haziran başı olgunlaşan dut meyvelerini bolca yemesiyle ötüş yeteneğini bir süre kaybetmesidir. bu deyim, neşe ve konuşkanlığını kaybetmek, susmak manasında kullanılmaktadır.
devamını gör...
2.
"süt dökmüş kediye dönmek" ile aşağı yukarı aynı anlama gelmektedir. ikisinde de sonuç sessiz sakin kalmaktır ancak aradaki nüans ise, dut yemiş bülbül istem dahilinde yaptığı bir eylemden ötürü susarken süt döken kedi ise istemsizce yaptığı bir eylemden ötürü sessiz kalmaktadır.
devamını gör...
3.
hakkında çok ilginç teoriler üretilebilecek bir hikayeye gebe deyim.
güzel güzel konuşup, eğleşirken aniden susan, sesi soluğu çıkmayan insanlar için söyleniyor.
hikayeye gelince; örneğin benim aklıma hemen, çok dut yiyen bülbülün bağırsaklarını bozduğu, bunun da onu güçten, takatten düşürdüğü geldi hemen. ama öyle değilmiş.
hikayesini biraz araştırdım. olay çiftleşmekle ilgili. evet.
şimdi bu bülbül dediğimiz, sevenlerinin sesine bayıldığı kuşumuzun erkeği, her mayıs ayında bir azgınlık nöbetine girerek ötmeye başlarmış. öte öte dişisini bulur, iştahı kesildikten sonra da ötmelere bir son verirmiş. tam onun suskunlaştığı zaman diliminde de dutlar olgunlaşmış olurmuş.
yani bülbül suskunluğunun dut meyvesiyle böyle bir alakası varmış.
araştırırken bir şey daha öğrendim. dutsuz bülbülümüz, bir de dişisi yumurtladığı zaman üç gün ardı ardına ötermiş. bu ötüşünün nedeninin başka bir dişi bülbül bulmaya mı, yoksa umutlarını tamamen kaybettiğine mi dair olduğuna ornitologlar henüz bir cevap bulamamışlar. yüksek bilgilerinize arz olunur.
güzel güzel konuşup, eğleşirken aniden susan, sesi soluğu çıkmayan insanlar için söyleniyor.
hikayeye gelince; örneğin benim aklıma hemen, çok dut yiyen bülbülün bağırsaklarını bozduğu, bunun da onu güçten, takatten düşürdüğü geldi hemen. ama öyle değilmiş.
hikayesini biraz araştırdım. olay çiftleşmekle ilgili. evet.
şimdi bu bülbül dediğimiz, sevenlerinin sesine bayıldığı kuşumuzun erkeği, her mayıs ayında bir azgınlık nöbetine girerek ötmeye başlarmış. öte öte dişisini bulur, iştahı kesildikten sonra da ötmelere bir son verirmiş. tam onun suskunlaştığı zaman diliminde de dutlar olgunlaşmış olurmuş.
yani bülbül suskunluğunun dut meyvesiyle böyle bir alakası varmış.
araştırırken bir şey daha öğrendim. dutsuz bülbülümüz, bir de dişisi yumurtladığı zaman üç gün ardı ardına ötermiş. bu ötüşünün nedeninin başka bir dişi bülbül bulmaya mı, yoksa umutlarını tamamen kaybettiğine mi dair olduğuna ornitologlar henüz bir cevap bulamamışlar. yüksek bilgilerinize arz olunur.
devamını gör...
4.
dün bende şöyle bir teori dinledim bu mevzu ile ilgili.
bülbüller içmeyi çok severmiş... evet evet içmek, alkol... vişne zamanı, bir vişne ağacına sabahtan gelip 30-40 kadar vişneyi gagalarıyla deler giderlermiş, tam akşam olmaya yakın artık o delinen vişnelerdeki sular, sıcaktan mayalanıp şarap haline gelirlermiş, işte bülbülümüzün çilingir sofrası... her bir vişne bir yudum şarap ve başlarmış şakımaya...
alıntı:
salah birsel'in "bülbül şakaşukaları"nda alkol ve bülbül hakkında şöyle bir bölüm var;
bülbüller bir de içkiye düşkündür. buldular mı bir dolu içerler. ama bu gerçeği bilginler değil, tarihçi reşat ekrem koçu’nun annesi hacı fatma hanım saptamıştır.
bunun için de bülbülleri günlerce, göztepe’deki evinin bahçesinde, dürbünüyle gözetlemiştir. fatma hanım gözlemlerini şöyle dile getirir:
— bir bülbül ala sabah, sözgelişi bir vişne ağacına gelip konar. yirmi otuz kadar vişneyi gagasıyle deştikten sonra çekip gider.
akşam, yine gelir. vişnenin kuş gagasıyle deşilen yerinde meyve suyu mayalanmış, bir likör ya da şarap oluşmuştur. kuş, akşamın “garipler sersemliği” denilen bu son saatinde bir iki vişneden kendi elceğiziyle hazırlanmış içkinin ilk yudumlarını içince şöyle bir silkinir,
birkaç külhanî ıslık öttürür. kadehler beşi, altıyı buldu mu nağmeler uzar. ortalık iyice karardığı için küçük esmer kuş göze görünmez ama sesi ağaçtadır. belki de içkiyi sürdürmektedir. artık tan sökünceye kadar gelsin gazeller, şarkılar, feryatlar..
vişne sezonu bitince dut başlarmış, ama dutta böyle bir imkan yok....
bülbüller içmeyi çok severmiş... evet evet içmek, alkol... vişne zamanı, bir vişne ağacına sabahtan gelip 30-40 kadar vişneyi gagalarıyla deler giderlermiş, tam akşam olmaya yakın artık o delinen vişnelerdeki sular, sıcaktan mayalanıp şarap haline gelirlermiş, işte bülbülümüzün çilingir sofrası... her bir vişne bir yudum şarap ve başlarmış şakımaya...
alıntı:
salah birsel'in "bülbül şakaşukaları"nda alkol ve bülbül hakkında şöyle bir bölüm var;
bülbüller bir de içkiye düşkündür. buldular mı bir dolu içerler. ama bu gerçeği bilginler değil, tarihçi reşat ekrem koçu’nun annesi hacı fatma hanım saptamıştır.
bunun için de bülbülleri günlerce, göztepe’deki evinin bahçesinde, dürbünüyle gözetlemiştir. fatma hanım gözlemlerini şöyle dile getirir:
— bir bülbül ala sabah, sözgelişi bir vişne ağacına gelip konar. yirmi otuz kadar vişneyi gagasıyle deştikten sonra çekip gider.
akşam, yine gelir. vişnenin kuş gagasıyle deşilen yerinde meyve suyu mayalanmış, bir likör ya da şarap oluşmuştur. kuş, akşamın “garipler sersemliği” denilen bu son saatinde bir iki vişneden kendi elceğiziyle hazırlanmış içkinin ilk yudumlarını içince şöyle bir silkinir,
birkaç külhanî ıslık öttürür. kadehler beşi, altıyı buldu mu nağmeler uzar. ortalık iyice karardığı için küçük esmer kuş göze görünmez ama sesi ağaçtadır. belki de içkiyi sürdürmektedir. artık tan sökünceye kadar gelsin gazeller, şarkılar, feryatlar..
vişne sezonu bitince dut başlarmış, ama dutta böyle bir imkan yok....
devamını gör...
"dut yemiş bülbüle dönmek" ile benzer başlıklar
bülbüle
1