1.
ömer fahreddin türkkan, türk asker ve diplomat. özellikle ı. dünya savaşı sırasında çıkan şerif hüseyin isyanı'nda zor şartlar altında medine'de yönettiği iki yıl yedi ay süren medine müdafaası ile tanınmaktadır.
(bkz: çöl kaplanı)
72 yıl önce bu gün ingiliz destekli arap isyancılara karşı icra ettiği medine müdafaası'yla dünya çapında ün kazanıp, istanbul hükûmeti'nin teslim olma emrini reddederek birinci dünya savaşı'nın en son silah bırakan ittifak devletleri komutanı olan fahreddin paşa hayata veda etti.
(bkz: çöl kaplanı)
72 yıl önce bu gün ingiliz destekli arap isyancılara karşı icra ettiği medine müdafaası'yla dünya çapında ün kazanıp, istanbul hükûmeti'nin teslim olma emrini reddederek birinci dünya savaşı'nın en son silah bırakan ittifak devletleri komutanı olan fahreddin paşa hayata veda etti.
devamını gör...
2.
osmanlı hükümetinin ve ingiliz hükümetinin teslim ol çağrısına hayır diyen adamdır.
osmanlı hükümeti 30 ekim 1918’de mondros ateşkes antlaşması’nı imzalamış ve ı. dünya savaşı’nda yenilgiyi kabul etmişti. bu antlaşma uyarınca fahrettin paşa’nın en yakın itilaf kuvvetleri komutanlarından birine teslim olarak medine’den çekilmesi gerekiyordu. ancak paşa, teslim teklifleri karşısında “hükümet, medine’nin anahtarlarını bir ingiliz yüzbaşısına teslim et, diyor. böyle bir şey yapmaktansa silahlarımızla dövüşerek ölmek evladır. buranın teslimi için yalnız harbiye nazırının ve hükümetin emri yetmez, mutlaka hilafet ve padişahın bir iradesi olmalıdır.” diyerek direnişe devam ediyordu.
hicaz demiryolu’nun medine’ye yakın istasyonlarının düşman eline geçmesi nedeniyle şehre erzak girişinin kesilmesi ve isyancıların medine kalesi’ni muhasara etmesi üzerine direnişin en zor günleri başlamıştı. medine açlıkla boğuşurken çok ilginç bir olay yaşanır. şehir çekirgeler tarafından istila edilmiştir. herkes durumu endişe ile karşılarken fahrettin paşa, askerlerini toplayarak peygamber döneminde de hicaz’da çekirge istilasının yaşandığını ve sahabenin çekirge yediğini söyleyerek durumu bir fırsata dönüştürmek istemiştir.
fahrettin paşa’nın bu açıklamalarıyla askerimiz kavurma niyetine çekirge yemiş, çekirge unundan ekmek yapmış, çekirge kurusunu da çerez gibi yiyerek bir süre bu şekilde beslenmiştir.
gelinen noktada mesele içinden çıkılamaz bir hal almıştır. zira medine’nin osmanlı devleti ile kara ve demiryolu ulaşımı kesilmiş, askerin cephanesi ve erzağı tükenmişti. bununla beraber osmanlı toprakları da itilaf devletleri’nce işgal edilmişti. bu nazik durum karşısında fahrettin paşa’ya, “eğer medine boşaltılmazsa istanbul’un da itilaf devletleri tarafından işgal edileceği” söylenerek paşa güçlükle ikna edilmiş, medine’nin teslimini öngören antlaşma gönülsüzce imza edilmişti. yani devletin elde kalan menfaatleri göz önünde bulundurularak medine’deki direnişe son verilmişti. ancak fahrettin paşa’nın medine’den ayrılış sahnesi de üzerinde durulması gereken bir konudur: islam toplumu için son derece büyük bir öneme haiz olan medine’yi ingilizlere bırakmamak için her türlü sıkıntıya katlanan, hastalıktan pek çok askerini kaybeden fahrettin paşa, gözyaşları içinde son kez peygamber’in kabrini ziyaret ederek dua etmiştir. kılıcını ingilizlere teslim etmeyip peygamber’in kabrinin başına bırakmış ve oradan ayrılmamıştır. bayrağımı burçlardan indirtmem, efendimiz’i bırakmam, diye haykıran ve ingilizlere teslim olmayan çöl kaplanı fahrettin paşa, sonunda, kendi subaylarının ani bir baskınıyla peygamber’in kabrinden cebren çıkarılabilmiştir.
direniş, fahrettin paşa’nın subaylarından idris bey tarafından şöyle dile getirilmiştir.
yapamaz ertuğrul evladı sensiz,
can verir, canan’ı (s.a.v.) veremez türkler.
ebedi hâdimu’l haremeyniniz,
ölsek de ravzanı ruhumuz bekler.
osmanlı hükümeti 30 ekim 1918’de mondros ateşkes antlaşması’nı imzalamış ve ı. dünya savaşı’nda yenilgiyi kabul etmişti. bu antlaşma uyarınca fahrettin paşa’nın en yakın itilaf kuvvetleri komutanlarından birine teslim olarak medine’den çekilmesi gerekiyordu. ancak paşa, teslim teklifleri karşısında “hükümet, medine’nin anahtarlarını bir ingiliz yüzbaşısına teslim et, diyor. böyle bir şey yapmaktansa silahlarımızla dövüşerek ölmek evladır. buranın teslimi için yalnız harbiye nazırının ve hükümetin emri yetmez, mutlaka hilafet ve padişahın bir iradesi olmalıdır.” diyerek direnişe devam ediyordu.
hicaz demiryolu’nun medine’ye yakın istasyonlarının düşman eline geçmesi nedeniyle şehre erzak girişinin kesilmesi ve isyancıların medine kalesi’ni muhasara etmesi üzerine direnişin en zor günleri başlamıştı. medine açlıkla boğuşurken çok ilginç bir olay yaşanır. şehir çekirgeler tarafından istila edilmiştir. herkes durumu endişe ile karşılarken fahrettin paşa, askerlerini toplayarak peygamber döneminde de hicaz’da çekirge istilasının yaşandığını ve sahabenin çekirge yediğini söyleyerek durumu bir fırsata dönüştürmek istemiştir.
fahrettin paşa’nın bu açıklamalarıyla askerimiz kavurma niyetine çekirge yemiş, çekirge unundan ekmek yapmış, çekirge kurusunu da çerez gibi yiyerek bir süre bu şekilde beslenmiştir.
gelinen noktada mesele içinden çıkılamaz bir hal almıştır. zira medine’nin osmanlı devleti ile kara ve demiryolu ulaşımı kesilmiş, askerin cephanesi ve erzağı tükenmişti. bununla beraber osmanlı toprakları da itilaf devletleri’nce işgal edilmişti. bu nazik durum karşısında fahrettin paşa’ya, “eğer medine boşaltılmazsa istanbul’un da itilaf devletleri tarafından işgal edileceği” söylenerek paşa güçlükle ikna edilmiş, medine’nin teslimini öngören antlaşma gönülsüzce imza edilmişti. yani devletin elde kalan menfaatleri göz önünde bulundurularak medine’deki direnişe son verilmişti. ancak fahrettin paşa’nın medine’den ayrılış sahnesi de üzerinde durulması gereken bir konudur: islam toplumu için son derece büyük bir öneme haiz olan medine’yi ingilizlere bırakmamak için her türlü sıkıntıya katlanan, hastalıktan pek çok askerini kaybeden fahrettin paşa, gözyaşları içinde son kez peygamber’in kabrini ziyaret ederek dua etmiştir. kılıcını ingilizlere teslim etmeyip peygamber’in kabrinin başına bırakmış ve oradan ayrılmamıştır. bayrağımı burçlardan indirtmem, efendimiz’i bırakmam, diye haykıran ve ingilizlere teslim olmayan çöl kaplanı fahrettin paşa, sonunda, kendi subaylarının ani bir baskınıyla peygamber’in kabrinden cebren çıkarılabilmiştir.
direniş, fahrettin paşa’nın subaylarından idris bey tarafından şöyle dile getirilmiştir.
yapamaz ertuğrul evladı sensiz,
can verir, canan’ı (s.a.v.) veremez türkler.
ebedi hâdimu’l haremeyniniz,
ölsek de ravzanı ruhumuz bekler.
devamını gör...
3.
"çöl ortasında plevne kahramanı" olarak da anılmıştır. 1. dünya savaşında medine'yi ingilizlere bırakmak istemeyip etrafı tamamen kuşatılmış bir şekilde aylarca beklemesi ve çekirge istilasını orduya gıda fırsatına dönüştürmesi; 93 harbi'nde gazi osman paşa'nın, ayakkabılarındaki kauçukları yiyerek hayatta kalmalarına ve çok sayıda kayba rağmen plevne'yi ruslara teslim etmemek için aylarca savunma yapmasına benzetilmiştir.
plevne kahramanı bu defa çöl ortasındadır.
fahreddin paşa medine'yi teslim etmek zorunda kalsa da ayrılırken alabildiği kadar kutsal emaneti osmanlı'ya yanında getirmiştir. hatta 2017'de birleşik arap emirlikleri dışişleri bakanı'nın fahreddin paşa'yı hırsız olarak lanse etmesi ve devamındaki gelişmelerle epey kriz olmuştu.
plevne kahramanı bu defa çöl ortasındadır.
fahreddin paşa medine'yi teslim etmek zorunda kalsa da ayrılırken alabildiği kadar kutsal emaneti osmanlı'ya yanında getirmiştir. hatta 2017'de birleşik arap emirlikleri dışişleri bakanı'nın fahreddin paşa'yı hırsız olarak lanse etmesi ve devamındaki gelişmelerle epey kriz olmuştu.
devamını gör...
4.
kutsal emanetler yerine 2 varil petrol getirseydi daha hayırlı olurdu, selametle.
devamını gör...
5.
mer fahrettin türkkan. bilinen adıyla fahrettin paşa. 1868'de rusçuk doğmuş, 22 kasım 1948'de eskişehir'de vefat etmiştir.
henüz 10 yaşında iken (bkz: 93 harbi)'ne tanıklık etmiş ve ailesi ile istanbul'a göç etmiştir. çocuk yaşta savaşlara tanıklık etmesinden ötürü asker olmak istemiş, kara harp okulunu birincilikle bitirmiştir. daha sonra harp akademisi'ni de bitirerek, 1891 yılında kurmay yüzbaşı olarak göreve başlamıştır.
balkan savaşları'nda çatalca savunması ve edirne'nin geri alınışı'nda görev almıştır. trablusgarp savaşı'nda da görev almıştır.
1. dünya savaşı sırasında musul'da bulunan 4. orduya bağlı, 12. kolordu komutanı idi. daha sonra 4. ordu vekilliğine getirildi. urfa, zeytun, musadağı gibi bölgeler de çıkan ermeni isyanları'nı bastırdı.
1916 yılında 4. ordu komutanı cemal paşa tarafından medine'deki hicaz birlikleri komutanlığına atandı.
burada şerif hüseyin'in 50.000 kişilik ordusuna karşılık 11.000 kişilik ordusu ve kısıtlı imkanlarla gerçekleştirdiği (bkz: medine müdafaası) sayesinde "çöl kaplanı", "türk kaplanı" gibi lakaplar almıştır. osmanlı'nın mondros ateşkes antlaşması'nı imzalaması'nın ardından kendisinden orduların terhisi istenmiş fakat kendisi bunu gerçekleştirmeyip, bir süre daha savunmaya devam etmiştir. bu süre zarfında zerre kadar yiyecek, giyecek ekipmanları kalmamış ve açlıktan çekirge dahi yemişlerdir.
nihayet 27 ocak 1919'da ingiltere'nin anadolu'yu tamamen işgal etmesi gibi uçuk bir tehdite karşın teslim olmuş ve mısır'a sürgüne gönderilmiştir. 5 ağustos 1919'da buradan malta'ya sürülmüş, daha sonra da idam edilmek üzere istanbul'a getirilmiştir.
istanbul'dan tbmm sayesinde kaçmış ve türk kurtuluş savaşı'nda güney cephesi'nde fransızlara karşı kısıtlı imkanlarla savaşmış, onları toroslardan geçirmemiştir.
fransızlarla ankara antlaşması'nın imzalanmasının ardından 9 kasım 1921'de kabil'e elçi olarak atanmıştır. türk-afgan ilişkilerinin ilerlemesinde önemli roller oynamıştır.
kurtuluş savaşı'nın ardından başarılarından ve yaptığı fedakarlıklardan ötürü soyadı kanunu ile "türkkan" soyadını almıştır. rütbesi orgeneralliğe kadar yükselmiş, 1936'da ordudan ayrılmıştır.
5 çocuk babası olan çöl kaplanı'mız 22 kasım 1948 yılında eskişehir yakınlarında vefat etmiştir. mezarı aşiyan mezarlığı (istanbul)'ndadır
henüz 10 yaşında iken (bkz: 93 harbi)'ne tanıklık etmiş ve ailesi ile istanbul'a göç etmiştir. çocuk yaşta savaşlara tanıklık etmesinden ötürü asker olmak istemiş, kara harp okulunu birincilikle bitirmiştir. daha sonra harp akademisi'ni de bitirerek, 1891 yılında kurmay yüzbaşı olarak göreve başlamıştır.
balkan savaşları'nda çatalca savunması ve edirne'nin geri alınışı'nda görev almıştır. trablusgarp savaşı'nda da görev almıştır.
1. dünya savaşı sırasında musul'da bulunan 4. orduya bağlı, 12. kolordu komutanı idi. daha sonra 4. ordu vekilliğine getirildi. urfa, zeytun, musadağı gibi bölgeler de çıkan ermeni isyanları'nı bastırdı.
1916 yılında 4. ordu komutanı cemal paşa tarafından medine'deki hicaz birlikleri komutanlığına atandı.
burada şerif hüseyin'in 50.000 kişilik ordusuna karşılık 11.000 kişilik ordusu ve kısıtlı imkanlarla gerçekleştirdiği (bkz: medine müdafaası) sayesinde "çöl kaplanı", "türk kaplanı" gibi lakaplar almıştır. osmanlı'nın mondros ateşkes antlaşması'nı imzalaması'nın ardından kendisinden orduların terhisi istenmiş fakat kendisi bunu gerçekleştirmeyip, bir süre daha savunmaya devam etmiştir. bu süre zarfında zerre kadar yiyecek, giyecek ekipmanları kalmamış ve açlıktan çekirge dahi yemişlerdir.
nihayet 27 ocak 1919'da ingiltere'nin anadolu'yu tamamen işgal etmesi gibi uçuk bir tehdite karşın teslim olmuş ve mısır'a sürgüne gönderilmiştir. 5 ağustos 1919'da buradan malta'ya sürülmüş, daha sonra da idam edilmek üzere istanbul'a getirilmiştir.
istanbul'dan tbmm sayesinde kaçmış ve türk kurtuluş savaşı'nda güney cephesi'nde fransızlara karşı kısıtlı imkanlarla savaşmış, onları toroslardan geçirmemiştir.
fransızlarla ankara antlaşması'nın imzalanmasının ardından 9 kasım 1921'de kabil'e elçi olarak atanmıştır. türk-afgan ilişkilerinin ilerlemesinde önemli roller oynamıştır.
kurtuluş savaşı'nın ardından başarılarından ve yaptığı fedakarlıklardan ötürü soyadı kanunu ile "türkkan" soyadını almıştır. rütbesi orgeneralliğe kadar yükselmiş, 1936'da ordudan ayrılmıştır.
5 çocuk babası olan çöl kaplanı'mız 22 kasım 1948 yılında eskişehir yakınlarında vefat etmiştir. mezarı aşiyan mezarlığı (istanbul)'ndadır
devamını gör...
6.
devamını gör...