1.
yaş ilerledikçe fark ettiğim ve önüne geçemediğim durumlardan birisidir. son dört beş aydır o kadar bunu hissediyorum ki günün belirli saatlerinde geçmişteki bir anıma gerçekten bir saniyeliğine gidip mutlu hatıralarımı anımsayıp tekrardan dünyaya geri dönüyorum gibi geliyor. bunun sebebi artık insanlardan uzaklaşmış olmam mı gerçeklik algısını yitirmiş olmam mı yoksa mutluluğa ulaşamamak mı bilemiyorum.
devamını gör...
2.
bir psikolojik rahatsızlıktır.
arada gelen her şey yalan hissi değil anlattığımız.
bir yere kitlenip her şeyi yabancılamak.
nesnelerin boyutunu seçememek. gibi.
nöbet gibi geliyor genellikle.
eğer böyle bir şey yaşıyorsanız, doktora gitmekte fayda var.
arada gelen her şey yalan hissi değil anlattığımız.
bir yere kitlenip her şeyi yabancılamak.
nesnelerin boyutunu seçememek. gibi.
nöbet gibi geliyor genellikle.
eğer böyle bir şey yaşıyorsanız, doktora gitmekte fayda var.
devamını gör...
3.
duruma göre "doktorluk" ya da "kutlamalık" olabilecek bir durum. söz konusu gerçeklik algısı maddi dünya ve onun nesnelerinden tamamen kopuş, ayırt edemeyis, kontrolsuzluk, denetimin kaybolması ve bunun farkında olmayış ve panikler, korku ile sürüyorsa ciddi ciddi doktor yardımı gerekiyor olabilir. bildigimiz timarhane deliligi ile ayni kefede olan.bu case 1.
fakat bu durum aynı semptomlarla olmasa da başka şekillerde, meditatif pratiklerde, gunluk hayatta zaman algısının genislemesi, zamanin durdugu hissi, derinlik hissi, yukselisler, zamanda sicrama hisleri ve an'lik yasamin hizla gecisi, siradan dunyanin nesnelerini degil de insanlarını ve yasayis bicimlerini yabancilama, kendi icine cekilme, derin dusunme, kendi yolunu cizme istegi, görüşün berraklasip keskinlesmesi gibi işaretler varsa ve tamamen bilinçli yaşanıyorsa kundalini uyanışı tarzı bir açılışa da işaret ediyor olabilir. ve aşina değilseniz, kendinizi deli sanıp doktor doktor gezerek heba etme, süreci de kendinizi de tehlikeye atıp baltalama, yanlış yorumlama ve bu sefer sahiden delirme olasiliginiz hayli yüksek. dogal giden bir seyi kurcalayarak icine edebilirsiniz.hele de her şeyi doktor ve ilaç ile cozebilecegine inanmış, modern tıbbın yeni tanrı olduğu bir toplumda. böyle bir durumda güvenilen bir yakın ile durumu paylaşıp gereken desteği başka şekillerde arama yoluna gitmek elzem, önüne gelene anlatilmamasi gerekir bence her iki durumda da. bu millet biseyler satıp teşhis koymaya, anında yönlendirmeye, karar vermeye bayılir zira.
durum 1'de gerçeklik algısı sadece yiterken, durum 2'de yanlış gerçeklik algısını yitirir ve asıl gerçeklik algısını kazanırsınız.
dolayısıyla böyle bir süreçten geçiyorsaniz, case 1 ya da 2 olup olmadığına hemen karar vermeden sakın kalıp kalamadiginiza, bilincin ve kontrolün olup olmadığına, aklınızın başınızda olup olmadığına dair içsel kontrolleri yapıp öyle yonelmekte fayda var. kas yapayım derken göz çıkarmak istemeyiz , iki case'de de.*
fakat bu durum aynı semptomlarla olmasa da başka şekillerde, meditatif pratiklerde, gunluk hayatta zaman algısının genislemesi, zamanin durdugu hissi, derinlik hissi, yukselisler, zamanda sicrama hisleri ve an'lik yasamin hizla gecisi, siradan dunyanin nesnelerini degil de insanlarını ve yasayis bicimlerini yabancilama, kendi icine cekilme, derin dusunme, kendi yolunu cizme istegi, görüşün berraklasip keskinlesmesi gibi işaretler varsa ve tamamen bilinçli yaşanıyorsa kundalini uyanışı tarzı bir açılışa da işaret ediyor olabilir. ve aşina değilseniz, kendinizi deli sanıp doktor doktor gezerek heba etme, süreci de kendinizi de tehlikeye atıp baltalama, yanlış yorumlama ve bu sefer sahiden delirme olasiliginiz hayli yüksek. dogal giden bir seyi kurcalayarak icine edebilirsiniz.hele de her şeyi doktor ve ilaç ile cozebilecegine inanmış, modern tıbbın yeni tanrı olduğu bir toplumda. böyle bir durumda güvenilen bir yakın ile durumu paylaşıp gereken desteği başka şekillerde arama yoluna gitmek elzem, önüne gelene anlatilmamasi gerekir bence her iki durumda da. bu millet biseyler satıp teşhis koymaya, anında yönlendirmeye, karar vermeye bayılir zira.
durum 1'de gerçeklik algısı sadece yiterken, durum 2'de yanlış gerçeklik algısını yitirir ve asıl gerçeklik algısını kazanırsınız.
dolayısıyla böyle bir süreçten geçiyorsaniz, case 1 ya da 2 olup olmadığına hemen karar vermeden sakın kalıp kalamadiginiza, bilincin ve kontrolün olup olmadığına, aklınızın başınızda olup olmadığına dair içsel kontrolleri yapıp öyle yonelmekte fayda var. kas yapayım derken göz çıkarmak istemeyiz , iki case'de de.*
devamını gör...
4.
rakıyı biraz fazla kaçırınca oluyor. ne gerçeklik ne algı kalıyor. yatay bir boşlukta ileri ileri yüzüyorum. astral seyahatçileri ağlatırcasına hem de. alkolik piç diyorlar gözü yaşlı astral seyahatçiler. bense içinden geçiyorum tüm mekanik zamanların. sıçramalar yapıyorum zamanın kapkara deliklerinde. tabi üstüme başıma da sıçrıyor biraz. o kadar her zaman yüzücüsünde de olur.
devamını gör...
5.
gerçeklik zaten algıladığımız şekilde var olduğunu için yitirmek pek mümkün değil. önceki gerçeklik algınızı değiştirmiş olursunuz. yeni bir gerçekliğe çıkarsınız. ama farkedemezsiniz zaten değiştiğini o yüzden o algı gerçek olur. ha sıradan hayatta öncekine kıyaslayıp değiştiğini hissedip keyif alıyorsanız şansınız büyük, zaten bu kıyası yapıp tartıp düşünebilmek bile zihninizin parlaklığını gösterir, yeni gerçeklikten rahatsız oluyorsanız biraz yardım alabilirsiniz, pek keyifli olmuyor. çoğu insan gerçekliğinin değiştiğini asla fark etmez. gerçeklik sürekli değişir.
devamını gör...
6.
gerçeklik dediğin şey bir fay hattına bakar bazen.
devamını gör...
7.
gerçek olan tek şey, gerçekliğin olmaması.
devamını gör...
8.
romantikler doluşmadan, deprem sonrası bende sıkça görülen durum. mesela ben sallanıyorum. sallandıgıma da emınım. oturdugum yerlerde bazen gerçekten sallanıyorum ama insanları sakin görünce anlıyorum gerçek algımın bozuldugunu. yada kapıların hareket ettıgıne ileri geri, yemin edebilirim.etmıyor tabiki de. beynım sürekli benımle oyun oynuyor.
devamını gör...
9.
sevdiğin birini kaybetmek, trafik kazası geçirmek, ölümden dönmek gibi durumlarda yaşanabilen kavram olarak düşünebiliriz. bunu en iyi salvador dali çizmiştir bence.
zaman erimiş gibi gelir, her şey şaka gibi gelir. gerçeklik gitmiş...
belleğin azmi
t/ gerçeklik algısının yitmesi konulu başlık.
zaman erimiş gibi gelir, her şey şaka gibi gelir. gerçeklik gitmiş...
belleğin azmi
t/ gerçeklik algısının yitmesi konulu başlık.
devamını gör...
10.
olası şizofreni.
devamını gör...
11.
"riyanın tanrı olduğu bir yerde hakikate ihtiyaç yoktur."
devamını gör...
12.
çok fazla şey yaşayınca veya hiçbir şey yaşamayınca oluyor. rutin bir hayattaysan da oluyor. oluyor.
devamını gör...
13.
şizofreni ile alakası yok. çünkü şizofren gerçeklik algısını yitirdiğini fark etmez. bunun psikolojideki adı: disosyasyon, sonra ki adım: depersonilization, ondan sonra: disosyetif konvülziyon, sonrasında ise: disosyetif kimlik bozukluğu.
bütün psikolojik rahatsızlıklar herkeste parça parça vardır. ama bazılarında bu parçalar fazlasıyla yüselmiştir. bunu tabii ki klinik olarak "hastalık" olarak tanımlamak mümkün. ama bu tanımlama ile tedavi imkansız. çünkü doğada anomali diye bir şey yoktur. bu "hastalık" olarak addedilen şeylerin hepsi, sadece bireysel savunma mekanizmalarıdır. psikiyatri bu insanların kendisini korumak üzere yıllar boyunca geliştirdiği silahları elinden almaya çalışıyor. bu bir insanın bedeninin immün sistemine karşı mücadele etmekle eşdeğer. çünkü birisi bedensel, diğeri ruhsal savunma mekanizması. ama psikiyatri ve psikoloji maalesef materyalist düzlemden çıkamadığı için olayın nedeni ve boyutları ile ilgili tamamen kör ve cahildir. bu sebeple de hiçbir şekilde tedavi etme iddiasını gerçekleştirememektedir. hatta psikiyatri tedavisi olan insanların intiharla sonuçlanan bir yola çıktığından bile habersizdirler. depresyon için verilen ilaçların yan etkilerini okumak bile bunun için yeterli kanıttır: yan etki: intihar etme arzusu? böyle bir tedavi işte. öte yandan travmalara dayalı çözüm çabalarında ki terapiler de tamamen işlevsizdir. çünkü travmatik olaylar özneden özneye değişebilir. sadece bir an ve zamanda sadece bir tırnağının kırılması bile bir insan için büyük bir travma nedeni olabilir. kaldı ki: şizofreni hastalığı ile ilgili bile en ufak bir bilgiye sahip değiller. şizofreninin bireye keyif verebilecek bir şey olduğunu bile ihtimal dahilinde saymamaktadırlar. öte yandan zaten ruhunu korumak üzere geliştirdiği bu silahları elinden almaya çalışmak, ruhsal bir saldırıya bir kez daha girişmekten öte nedir ki?
öte yandan disosyetif kişi bütün psikolojik rahatsızlık olarak adlandırılan savunma mekanizmalarının en üst seviyeye çıktığı durumdadır. disosyetif, hem bipolar, hem şizofren, hem de diğer rahatsızlardan aynı anda muzdarip olabilir. çünkü halihazırda geliştirmiş olduğu bütün diğer benlikler de başka bir ruhsal hastalığa sahip olabilmektedir.
bütün aşamaları yaşamış birisi olarak: anlatılanlara bakarak söylemem gerekirse: disosyasyon aşamasında anlatan kişiler. ama bunun sıklığına bağlı olarak, belirttiğim gibi; herkeste normalde olan seviyede olabilir. öte yandan disosyasyon'dan sonra depersonilization aşamasına girildiğinde artık tren gardan kalkmıştır. normal olanın eşiği aşılmış ve süreç daha da hızlanarak disosyetif kimlik bozukluğuna doğru gidiyordur.
disosyasyon: gerçeklik algısının ve benlik algısının yitirilmesi.
depersonilization: kendine ve her şeye tamamen yabancılaşma; bu süreçte kendinizin dışına çıkıp, yani gerçek anlamda bedeninizi terk edip, kendiniz dahil her şeyi, kendi dışınızdan görmeye başlarsınız: kendinizi herhangi bir ayna olmaksızın, karşıdan, sağdan, soldan, arkadan izlemeye başlarsınız: birden bedeninizi terk edip, kendinizi uzaydan dünyaya bakarken bulursunuz: bunların hepsi de yeni bir gerçekliktir, şu anda sizin herhangi birinizin algılayabildiği kadar ve hatta daha fazla gerçektir.
disosyetif konvülziyon; bu aşamada artık tek bir hayat yaşamıyorsunuzdur: aynı anda birden fazla, sayamayacağınız kadar çok hayat yaşıyorsunuzdur: hepsi birbirinden gerçek: bir yerde yarım bıraktığınız bir ilişki mesela alternatif bir şekilde devam ediyordur: çocukluğunuzda kendinizi öğretmenin karşısında dayak yerken buluyorsunuz: ve vurduğu her tokatı: şu an bir tokat yiyormuşçasına hissediyorsunuz: ya da askerde oluyorsunuz ve o an oradaki her şeyi: soğuğu, yağmuru, ıslaklık hissini, dişiniz ağrıyorsa o ağrıyı, yemek yiyorsanız onun lezzetini: şu anda nasıl hissediyorsanız aynı şekilde hissediyorsunuz: ve bütün bunların hepsi aynı anda olup bitiyor: aynı anda sayısız yerde olduğunuzu düşünün.
disosyetif kimlik bozukluğu: artık burası son nokta: beyin o kadar yoruluyor ki: aşırı çalışan işlemci gibi şalteri kapatıyor: çünkü sınırlarına geliyor: ondan sonrası yok: bir gözünüzü açıyorsunuz: yatakta yatarken, birden bire ormandasınız, ya da iş yerindeyken, kadıköy'de elinizde bir şişe bira olduğu halde gözünüzü açıyorsunuz: evde eşyalar yer değiştiriyor: hangisinin nereye nasıl gittiğini algılayamıyorsunuz: eve acaba biri mi girdi diye şüphe edebiliyorsunuz.
beni bu konularda kaygı hissim, korku duygum ve paranoyak bir karakterim olmaması kurtarıyor. eğer bunlar varsa bir de bu durumla başa çıkılması kesinlikle imkansız.
kendimi gözlemleyerek: bu süreçlerin başlangıçlarını: disosyetif atağın başlangıcını ve ne zaman geleceğini çözdüm. birçok noktada çözüme kavuşturdum. ufak tefek kısımlar kaldı sadece.
eğer bütün bunlardan korkuyor ve disosyasyon yaşadığınızı düşünüyorsanız: fazla kapılmamaya bakın. ve gerekirse psikolojik destek alın. zaten disosyasyon aşamasını aştıktan sonra, geriye dönmek zor. çünkü çok acayip, içinden çıkılamaz deneyimler yaşıyorsunuz ve devamını da merak edebiliyorsunuz. çok değişik bir şey gerçekten. anlatması zor. anlaması daha da zordur eminim.
bütün psikolojik rahatsızlıklar herkeste parça parça vardır. ama bazılarında bu parçalar fazlasıyla yüselmiştir. bunu tabii ki klinik olarak "hastalık" olarak tanımlamak mümkün. ama bu tanımlama ile tedavi imkansız. çünkü doğada anomali diye bir şey yoktur. bu "hastalık" olarak addedilen şeylerin hepsi, sadece bireysel savunma mekanizmalarıdır. psikiyatri bu insanların kendisini korumak üzere yıllar boyunca geliştirdiği silahları elinden almaya çalışıyor. bu bir insanın bedeninin immün sistemine karşı mücadele etmekle eşdeğer. çünkü birisi bedensel, diğeri ruhsal savunma mekanizması. ama psikiyatri ve psikoloji maalesef materyalist düzlemden çıkamadığı için olayın nedeni ve boyutları ile ilgili tamamen kör ve cahildir. bu sebeple de hiçbir şekilde tedavi etme iddiasını gerçekleştirememektedir. hatta psikiyatri tedavisi olan insanların intiharla sonuçlanan bir yola çıktığından bile habersizdirler. depresyon için verilen ilaçların yan etkilerini okumak bile bunun için yeterli kanıttır: yan etki: intihar etme arzusu? böyle bir tedavi işte. öte yandan travmalara dayalı çözüm çabalarında ki terapiler de tamamen işlevsizdir. çünkü travmatik olaylar özneden özneye değişebilir. sadece bir an ve zamanda sadece bir tırnağının kırılması bile bir insan için büyük bir travma nedeni olabilir. kaldı ki: şizofreni hastalığı ile ilgili bile en ufak bir bilgiye sahip değiller. şizofreninin bireye keyif verebilecek bir şey olduğunu bile ihtimal dahilinde saymamaktadırlar. öte yandan zaten ruhunu korumak üzere geliştirdiği bu silahları elinden almaya çalışmak, ruhsal bir saldırıya bir kez daha girişmekten öte nedir ki?
öte yandan disosyetif kişi bütün psikolojik rahatsızlık olarak adlandırılan savunma mekanizmalarının en üst seviyeye çıktığı durumdadır. disosyetif, hem bipolar, hem şizofren, hem de diğer rahatsızlardan aynı anda muzdarip olabilir. çünkü halihazırda geliştirmiş olduğu bütün diğer benlikler de başka bir ruhsal hastalığa sahip olabilmektedir.
bütün aşamaları yaşamış birisi olarak: anlatılanlara bakarak söylemem gerekirse: disosyasyon aşamasında anlatan kişiler. ama bunun sıklığına bağlı olarak, belirttiğim gibi; herkeste normalde olan seviyede olabilir. öte yandan disosyasyon'dan sonra depersonilization aşamasına girildiğinde artık tren gardan kalkmıştır. normal olanın eşiği aşılmış ve süreç daha da hızlanarak disosyetif kimlik bozukluğuna doğru gidiyordur.
disosyasyon: gerçeklik algısının ve benlik algısının yitirilmesi.
depersonilization: kendine ve her şeye tamamen yabancılaşma; bu süreçte kendinizin dışına çıkıp, yani gerçek anlamda bedeninizi terk edip, kendiniz dahil her şeyi, kendi dışınızdan görmeye başlarsınız: kendinizi herhangi bir ayna olmaksızın, karşıdan, sağdan, soldan, arkadan izlemeye başlarsınız: birden bedeninizi terk edip, kendinizi uzaydan dünyaya bakarken bulursunuz: bunların hepsi de yeni bir gerçekliktir, şu anda sizin herhangi birinizin algılayabildiği kadar ve hatta daha fazla gerçektir.
disosyetif konvülziyon; bu aşamada artık tek bir hayat yaşamıyorsunuzdur: aynı anda birden fazla, sayamayacağınız kadar çok hayat yaşıyorsunuzdur: hepsi birbirinden gerçek: bir yerde yarım bıraktığınız bir ilişki mesela alternatif bir şekilde devam ediyordur: çocukluğunuzda kendinizi öğretmenin karşısında dayak yerken buluyorsunuz: ve vurduğu her tokatı: şu an bir tokat yiyormuşçasına hissediyorsunuz: ya da askerde oluyorsunuz ve o an oradaki her şeyi: soğuğu, yağmuru, ıslaklık hissini, dişiniz ağrıyorsa o ağrıyı, yemek yiyorsanız onun lezzetini: şu anda nasıl hissediyorsanız aynı şekilde hissediyorsunuz: ve bütün bunların hepsi aynı anda olup bitiyor: aynı anda sayısız yerde olduğunuzu düşünün.
disosyetif kimlik bozukluğu: artık burası son nokta: beyin o kadar yoruluyor ki: aşırı çalışan işlemci gibi şalteri kapatıyor: çünkü sınırlarına geliyor: ondan sonrası yok: bir gözünüzü açıyorsunuz: yatakta yatarken, birden bire ormandasınız, ya da iş yerindeyken, kadıköy'de elinizde bir şişe bira olduğu halde gözünüzü açıyorsunuz: evde eşyalar yer değiştiriyor: hangisinin nereye nasıl gittiğini algılayamıyorsunuz: eve acaba biri mi girdi diye şüphe edebiliyorsunuz.
beni bu konularda kaygı hissim, korku duygum ve paranoyak bir karakterim olmaması kurtarıyor. eğer bunlar varsa bir de bu durumla başa çıkılması kesinlikle imkansız.
kendimi gözlemleyerek: bu süreçlerin başlangıçlarını: disosyetif atağın başlangıcını ve ne zaman geleceğini çözdüm. birçok noktada çözüme kavuşturdum. ufak tefek kısımlar kaldı sadece.
eğer bütün bunlardan korkuyor ve disosyasyon yaşadığınızı düşünüyorsanız: fazla kapılmamaya bakın. ve gerekirse psikolojik destek alın. zaten disosyasyon aşamasını aştıktan sonra, geriye dönmek zor. çünkü çok acayip, içinden çıkılamaz deneyimler yaşıyorsunuz ve devamını da merak edebiliyorsunuz. çok değişik bir şey gerçekten. anlatması zor. anlaması daha da zordur eminim.
devamını gör...
14.
devamını gör...