yazar: ismail kadare
yıl: 2013
tarihi bir eser olma özelliğini taşıyan roman osmanlı devleti ile arnavutluk azınlıklarının ilişkilerini konu edinir. yazar bir yandan da dönemin şartları hakkında bilgilendirmede bulunur.
yıl: 2013
tarihi bir eser olma özelliğini taşıyan roman osmanlı devleti ile arnavutluk azınlıklarının ilişkilerini konu edinir. yazar bir yandan da dönemin şartları hakkında bilgilendirmede bulunur.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "insan olun biraz" tarafından 11.11.2021 12:59 tarihinde açılmıştır.
1.
bir ismail kadare romanıdır.
roman yazara man booker international ödülü kazandırmış ve bence bu ödül sonuna kadar hak edilmiş.
romanda yedi düvele hükmeden osmanlı devletinin başını belası olan ama yanında ayırmak da istemediği arnavutluk’un valisi tepedelenli ali paşa’nın isyanı anlatılmakta ama bildiğimiz, alıştığımız tarihi romanlar gibi bir anlatımla değil. george orwell eleştirelliği ve franz kafka karamsarlığı ile.
ibret taşı kalabalık meydanın ortasında bir nevi magazin sayfası, bir damla siyasi haberler bölümü, biraz tarih anlatımı gibi duran bir taş. etrafında toplanan herkes ibret taşında bu sefer nasıl bir haber, ne tür bir trajedi, neye yormaları gerekeceğini bilemeyecekleri nasıl bir siyasi yönelim olduğunu anlamak için derin bir merak içindedir her daim.
ibret taşı asla boş kalmaz, eğer kaldıysa yeni konuğunun hazırlığı henüz tamamlanmamış demektir. çünkü ibret taşında insanlara ibret oldun diye ele güne karşı yapayalnız bir kelle durur. bu kelle ya isyan eden bir paşanın, ya bu isyanı bastırmayı beceremeyen bir başka paşanın başıdır.
imparatorluğun bir ucunda merkezine taşınan kelleler, isyankar paşaların ne zaman kesileceğini bilmedikleri kafalarından sarkan sakallarını kaşıyarak kurdukları planlar, her şeye bir anlam yüklemek için parçalanan sıradan halkın zeka gerektirmeyen yorumları, yol üzerinde bekleyip kesik bir başı izlemek için varını yoğunu döken köylüler. isyanlar, tereddütler, iç çatışmalar, böbürlenme, kibrin her hali. roman yukarıda bahsettiğim her şey ile dopdolu.
ben romanı, sanki ibret taşının bekçisi benmişim gibi okudum. gerginliğim bundandır.
roman yazara man booker international ödülü kazandırmış ve bence bu ödül sonuna kadar hak edilmiş.
romanda yedi düvele hükmeden osmanlı devletinin başını belası olan ama yanında ayırmak da istemediği arnavutluk’un valisi tepedelenli ali paşa’nın isyanı anlatılmakta ama bildiğimiz, alıştığımız tarihi romanlar gibi bir anlatımla değil. george orwell eleştirelliği ve franz kafka karamsarlığı ile.
ibret taşı kalabalık meydanın ortasında bir nevi magazin sayfası, bir damla siyasi haberler bölümü, biraz tarih anlatımı gibi duran bir taş. etrafında toplanan herkes ibret taşında bu sefer nasıl bir haber, ne tür bir trajedi, neye yormaları gerekeceğini bilemeyecekleri nasıl bir siyasi yönelim olduğunu anlamak için derin bir merak içindedir her daim.
ibret taşı asla boş kalmaz, eğer kaldıysa yeni konuğunun hazırlığı henüz tamamlanmamış demektir. çünkü ibret taşında insanlara ibret oldun diye ele güne karşı yapayalnız bir kelle durur. bu kelle ya isyan eden bir paşanın, ya bu isyanı bastırmayı beceremeyen bir başka paşanın başıdır.
imparatorluğun bir ucunda merkezine taşınan kelleler, isyankar paşaların ne zaman kesileceğini bilmedikleri kafalarından sarkan sakallarını kaşıyarak kurdukları planlar, her şeye bir anlam yüklemek için parçalanan sıradan halkın zeka gerektirmeyen yorumları, yol üzerinde bekleyip kesik bir başı izlemek için varını yoğunu döken köylüler. isyanlar, tereddütler, iç çatışmalar, böbürlenme, kibrin her hali. roman yukarıda bahsettiğim her şey ile dopdolu.
ben romanı, sanki ibret taşının bekçisi benmişim gibi okudum. gerginliğim bundandır.
devamını gör...