#araştırma-inceleme
yazar : kim var imiş biz burada yoğ iken
yayım yılı : 2009
yazar, kitabında, osmanlı döneminden dört karakteri (bir yeniçeri, bir derviş, bir tüccar ve hatun) dört ayrı denemede yazmıştır. arşivdeki belgelerden de faydalanan yazar, tarihimizin bir bütün olduğuna dikkat çekmektedir.
yayım yılı : 2009
yazar, kitabında, osmanlı döneminden dört karakteri (bir yeniçeri, bir derviş, bir tüccar ve hatun) dört ayrı denemede yazmıştır. arşivdeki belgelerden de faydalanan yazar, tarihimizin bir bütün olduğuna dikkat çekmektedir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "una nocte" tarafından 30.01.2021 11:01 tarihinde açılmıştır.
1.
cemal kafadar'ın metis yayınları'ndan çıkan harikulade mikro tarih çalışması. alt başlığı konusunu da nispeten anlatıyor zaten: "dört osmanlı: yeniçeri, tüccar, derviş ve hatun". adını karacaoğlan'ın şu dörtlüğünden alır:
"karac'oğlan der ki bakın olana
ömrümün yarısı gitti talana
sual eylen bizden evvel gelene
kim var imiş biz burada yoğ iken"
kitap esasında kafadar'ın daha önce yazdığı dört makalenin bir derlemesidir. her bir makale zamanında yaşamış ve arşivin tozlu sayfalarında saklanmış olan kanlı canlı insanların hayatlarının tahayyülü, analizi ve yorumlanmasıdır.
özellikle "hatun" başlığına denk düşen, üsküplü asiye hatun'un anlatıldığı son bölüm, osmanlı öteki tarihi üzerine çok güzel bir denemedir. bu bölümde, "mütereddit bir mutasavvıf" anlatılır. asiye hatun'un şeyhine gönderdiği rüya mektuplarından yararlanılarak* yazılmıştır. kendisi bu mektuplarda şeyhinden rüyalarını yorumlamasını ister. buna göre asiye hatun; rüyalarında kendini peygamberin zevcesi olarak gören, allah aşkından sapıp küfre düşeceğinden korkan, ve daha da ilgi çekicisi, gerçekte şeyhinden romantik anlamda düpedüz etkilenen ve tereddüt içinde de olsa bunu açıkça belli eden bir kadındır. ilgili bölüm de böylece kitap için harika bir nokta niteliğindedir.
neticede, herhalde tarihe ilgi duyan herkes tarafından okunması gereken bir kitaptır. hele ki tarihçilik hevesinde olan her öğrencinin kütüphanesinde bulunması elzemdir. zira sadece kafadar'ın yazmış olduğu muhteşem mukaddimesi bile; tarihin amacı, metodu ve ne olduğuyla ilgili şahane tespitler barındırır. o girişten zamanında okurken altını çizmiş olduğum satırları da şöyle bırakayım:
"tarih, yok olanla değil bir zamanlar var olanla ilgilidir."
"... yoksa, tarihli toplumlar ütopyadan çok distopyaya meyleder."
"... sonuç olarak tarih, toplum ve insan bilimleri arasında kendine salıncak kurmayı yeğledi, hatta bilimsellikle hikâye etme arasında tercih yapmanın da şart olmadığına kanaat getirdi."
"insanların ve toplumların geçmişini anlama derdi taşıyan tarihçinin en önemli melekeleri arasında empati vardır, yani kendini başkalarının yerine koyma, başka hayatları, başka tecrübeleri adeta kendi bedeninde duyma yetisi. bu açıdan tarihçi, bir romancı veya bir tiyatro-sinema oyuncusu gibidir."
"... tarihsel olanın doğallaştırılmasına ("büyük balık küçük balığı yutar, dünyanın kanunu bu") izin vermemek, bunların başında gelir. bazı söylemlerde doğallaştırmanın yerini kutsallaştırma alır, ya da bu iki tavır birbiriyle harmanlanır: "kadınla erkek eşit olur mu? tanrı böyle yaratmış." oysa tarih, bir şey gösterirse eğer, her düzenin, her sömürü biçiminin, her kurumun, her kavramın, her hiyerarşinin, her karşı çıkış imkânının ve söyleminin, insanlar eliyle başka başka biçimlerde inşa edildiğini, usul usul da olsa tekrar tekrar dönüştürüldüğünü, yapılıp bozulduğunu gösterir."
"karac'oğlan der ki bakın olana
ömrümün yarısı gitti talana
sual eylen bizden evvel gelene
kim var imiş biz burada yoğ iken"
kitap esasında kafadar'ın daha önce yazdığı dört makalenin bir derlemesidir. her bir makale zamanında yaşamış ve arşivin tozlu sayfalarında saklanmış olan kanlı canlı insanların hayatlarının tahayyülü, analizi ve yorumlanmasıdır.
özellikle "hatun" başlığına denk düşen, üsküplü asiye hatun'un anlatıldığı son bölüm, osmanlı öteki tarihi üzerine çok güzel bir denemedir. bu bölümde, "mütereddit bir mutasavvıf" anlatılır. asiye hatun'un şeyhine gönderdiği rüya mektuplarından yararlanılarak* yazılmıştır. kendisi bu mektuplarda şeyhinden rüyalarını yorumlamasını ister. buna göre asiye hatun; rüyalarında kendini peygamberin zevcesi olarak gören, allah aşkından sapıp küfre düşeceğinden korkan, ve daha da ilgi çekicisi, gerçekte şeyhinden romantik anlamda düpedüz etkilenen ve tereddüt içinde de olsa bunu açıkça belli eden bir kadındır. ilgili bölüm de böylece kitap için harika bir nokta niteliğindedir.
neticede, herhalde tarihe ilgi duyan herkes tarafından okunması gereken bir kitaptır. hele ki tarihçilik hevesinde olan her öğrencinin kütüphanesinde bulunması elzemdir. zira sadece kafadar'ın yazmış olduğu muhteşem mukaddimesi bile; tarihin amacı, metodu ve ne olduğuyla ilgili şahane tespitler barındırır. o girişten zamanında okurken altını çizmiş olduğum satırları da şöyle bırakayım:
"tarih, yok olanla değil bir zamanlar var olanla ilgilidir."
"... yoksa, tarihli toplumlar ütopyadan çok distopyaya meyleder."
"... sonuç olarak tarih, toplum ve insan bilimleri arasında kendine salıncak kurmayı yeğledi, hatta bilimsellikle hikâye etme arasında tercih yapmanın da şart olmadığına kanaat getirdi."
"insanların ve toplumların geçmişini anlama derdi taşıyan tarihçinin en önemli melekeleri arasında empati vardır, yani kendini başkalarının yerine koyma, başka hayatları, başka tecrübeleri adeta kendi bedeninde duyma yetisi. bu açıdan tarihçi, bir romancı veya bir tiyatro-sinema oyuncusu gibidir."
"... tarihsel olanın doğallaştırılmasına ("büyük balık küçük balığı yutar, dünyanın kanunu bu") izin vermemek, bunların başında gelir. bazı söylemlerde doğallaştırmanın yerini kutsallaştırma alır, ya da bu iki tavır birbiriyle harmanlanır: "kadınla erkek eşit olur mu? tanrı böyle yaratmış." oysa tarih, bir şey gösterirse eğer, her düzenin, her sömürü biçiminin, her kurumun, her kavramın, her hiyerarşinin, her karşı çıkış imkânının ve söyleminin, insanlar eliyle başka başka biçimlerde inşa edildiğini, usul usul da olsa tekrar tekrar dönüştürüldüğünü, yapılıp bozulduğunu gösterir."
devamını gör...
2.
"karacoğlan der ki bakın olana,
ömrümün yarısı gitti talana.
sual eylen bizden evvel gelene,
kim var imiş biz burada yoğ iken"
cemal hoca'nın dediği gibi "sokakta yürürken rastlayabileceğimiz insanlardan yola çıksam, daha güzel bir tarih araştırması yaparım.” düşüncesiyle klasik tarih yazıcılığının ötesine geçmiş bir eserdir bu kitap. toplum ve otorite tarafından kabul görmüş biçimiyle değil de mektup ve hatıratları kullanarak anlatmıştır üstat.
kitaba dair defterime yazdığım notlardan birkaçını paylaşmak isterim;
" 'insan kalbi' der (bkz: ahmet hamdi tanpınar), 'başkalarının duygularına ancak kendi tecrübeleri nisbetinde açıktır.' "
"tarih; yok olanla değil, bir zamanlar var olanla ilgilidir. nitekim (bkz: karacaoğlan) da 'kim var imiş biz burada yoğ iken' diye sorar, onların kanlı canlı insanlar olduklarını hatırlatacak şekilde, şimdi yok olduklarını değil, bir zamanlar var olduklarını ifade eder."
"tecrübe deyince muhakkak acı, yanlış ve pişmanlık girer işin içine. bizi geliştirdiği için güzel şeydir tecrübe ama çoğu insanın ve toplumun, çoğu tecrübesi acılarla örülmüştür. (bkz: salazar)'ın 'mutlu ulusların tarihi yoktur.' derken kastettiği budur."
"vahiy, peygamberlere; keşif de ermişlere nasip olur ama (bkz: rüya) nispeten eşitlikçidir, herkes tarafından görülebilir. yine de tam anlamıyla "demokratik" olduğu söylenemez."
"tarihçi, ele aldığı kişilerin zamanlarının büyük bir kısmını uyuyarak geçirdiklerini, uyurken de rüya gördüklerini gözden kaçırma tehlikesi altındadır".
"günümüz türkiye'sinde birinci çoğul şahıs enflasyonuna çare bulmak için dilden kaç tane "biz" atmak gerekir bilmiyorum."
ömrümün yarısı gitti talana.
sual eylen bizden evvel gelene,
kim var imiş biz burada yoğ iken"
cemal hoca'nın dediği gibi "sokakta yürürken rastlayabileceğimiz insanlardan yola çıksam, daha güzel bir tarih araştırması yaparım.” düşüncesiyle klasik tarih yazıcılığının ötesine geçmiş bir eserdir bu kitap. toplum ve otorite tarafından kabul görmüş biçimiyle değil de mektup ve hatıratları kullanarak anlatmıştır üstat.
kitaba dair defterime yazdığım notlardan birkaçını paylaşmak isterim;
" 'insan kalbi' der (bkz: ahmet hamdi tanpınar), 'başkalarının duygularına ancak kendi tecrübeleri nisbetinde açıktır.' "
"tarih; yok olanla değil, bir zamanlar var olanla ilgilidir. nitekim (bkz: karacaoğlan) da 'kim var imiş biz burada yoğ iken' diye sorar, onların kanlı canlı insanlar olduklarını hatırlatacak şekilde, şimdi yok olduklarını değil, bir zamanlar var olduklarını ifade eder."
"tecrübe deyince muhakkak acı, yanlış ve pişmanlık girer işin içine. bizi geliştirdiği için güzel şeydir tecrübe ama çoğu insanın ve toplumun, çoğu tecrübesi acılarla örülmüştür. (bkz: salazar)'ın 'mutlu ulusların tarihi yoktur.' derken kastettiği budur."
"vahiy, peygamberlere; keşif de ermişlere nasip olur ama (bkz: rüya) nispeten eşitlikçidir, herkes tarafından görülebilir. yine de tam anlamıyla "demokratik" olduğu söylenemez."
"tarihçi, ele aldığı kişilerin zamanlarının büyük bir kısmını uyuyarak geçirdiklerini, uyurken de rüya gördüklerini gözden kaçırma tehlikesi altındadır".
"günümüz türkiye'sinde birinci çoğul şahıs enflasyonuna çare bulmak için dilden kaç tane "biz" atmak gerekir bilmiyorum."
devamını gör...
"kim var imiş biz burada yoğ iken" ile benzer başlıklar
yog
1