1.
ağırlıklı olarak rücû tarzı eserler vermiş, oldukça ilginç bir şiiriyle (aşağıda vereceğim şiiri) tanınan 18. yüzyıl divan edebiyatı şairi.
devletin resmi yazışmalarını düzenleme görevi, anlatım ve yazı konusundaki yeteneği nedeniyle kendisine verilen vehbi, mali işlerle ilgili görevler de yapmıştır. ı. abdülhamid tarafından iran'a elçi olarak gönderildiğinde, bağdat valisi ile bir anlaşmazlık yaşar ve idamına karar verilir. ancak daha sonra affedilir.
divan, münşeât, tuhfe-i vehbî, şevk-engiz, nuhfe-i vehbî ve lutfiye-i vehbî, bilinen eserleridir.
***
tüm bu eserlerin yanında onu tanımamızı sağlayan en önemli şiiri odur ki, rivayete göre padişahın ona "öyle bir şey yaz ki, ilk satırını okuduğumda seni öldürmek, ikinciyi okuduğumda ödüllendirmek isteyeyim." demesiyle yazılmıştır. ortaya çıkan şey budur:
azm-ü hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
kese ile sabunu, rahat etsin cism-ü can.
lal-ı şarab içirem ve ıslatıp geçirem,
parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahşan.
eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
lale ile sümbülü kâkülüne nevcivan.
diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.
salınarak giderken arkandan ben sokayım,
ard eteğin beline, olmasın çamur aman!
kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
sahtiyandan çizmeyi, olasın yola revan.
öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç,
düşmanının bağrına hançerimi nâgehan.
eğer arzu edersen ben ağzına vereyim,
yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.
herkese vermektesin, bir de bana versene
avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.
sen her dâim gelesin, ben vehbi'ye veresin,
esselamun aleyküm ve aleykümesselam..
devletin resmi yazışmalarını düzenleme görevi, anlatım ve yazı konusundaki yeteneği nedeniyle kendisine verilen vehbi, mali işlerle ilgili görevler de yapmıştır. ı. abdülhamid tarafından iran'a elçi olarak gönderildiğinde, bağdat valisi ile bir anlaşmazlık yaşar ve idamına karar verilir. ancak daha sonra affedilir.
divan, münşeât, tuhfe-i vehbî, şevk-engiz, nuhfe-i vehbî ve lutfiye-i vehbî, bilinen eserleridir.
***
tüm bu eserlerin yanında onu tanımamızı sağlayan en önemli şiiri odur ki, rivayete göre padişahın ona "öyle bir şey yaz ki, ilk satırını okuduğumda seni öldürmek, ikinciyi okuduğumda ödüllendirmek isteyeyim." demesiyle yazılmıştır. ortaya çıkan şey budur:
azm-ü hamam edelim, sürtüştürem ben sana,
kese ile sabunu, rahat etsin cism-ü can.
lal-ı şarab içirem ve ıslatıp geçirem,
parmağına yüzüğü, hatem-i zer drahşan.
eğil eğil sokayım, iki tutam az mıdır?
lale ile sümbülü kâkülüne nevcivan.
diz çökerek önüne ılık ılık akıtam,
bir gümüş ibrik ile destine ab-ı revan.
salınarak giderken arkandan ben sokayım,
ard eteğin beline, olmasın çamur aman!
kulaklarından tutam, dibine kadar sokam,
sahtiyandan çizmeyi, olasın yola revan.
öyle bir sokayım ki, kalmasın dışarda hiç,
düşmanının bağrına hançerimi nâgehan.
eğer arzu edersen ben ağzına vereyim,
yeter ki sen kulundan lokum iste her zaman.
herkese vermektesin, bir de bana versene
avuç avuç altını, olsun kulun şaduman.
sen her dâim gelesin, ben vehbi'ye veresin,
esselamun aleyküm ve aleykümesselam..
devamını gör...
2.
(tematik)
maraş doğumludur, ilk eğitimini de maraş'ta almıştır.
eğitimini aldıktan sonra istanbul'a gitmiş; yazdığı kasideler ve tarihi metinler ile ünlenmiş, dönemin önde gelenlerinin meclislerine girmiştir.
manzum sözlükleri (arapça-türkçe ve farsça-türkçe) ile de bilinir.
şiirleri lirizmden oldukça yoksun olmasına rağmen mahalli kelime ve deyişler açısından oldukça zengindirler.
ayrıca çağdaşı keçecizade izzet molla tarafından asrının ''reisü'ş şuara''sı ilan edilmiştir.
yazdığı tüm şiirleri (bkz: sünbülistan) adını verdiği divanda toplamıştır.
tanım: 18. yüzyıl divan şairidir.
eğitimini aldıktan sonra istanbul'a gitmiş; yazdığı kasideler ve tarihi metinler ile ünlenmiş, dönemin önde gelenlerinin meclislerine girmiştir.
manzum sözlükleri (arapça-türkçe ve farsça-türkçe) ile de bilinir.
şiirleri lirizmden oldukça yoksun olmasına rağmen mahalli kelime ve deyişler açısından oldukça zengindirler.
ayrıca çağdaşı keçecizade izzet molla tarafından asrının ''reisü'ş şuara''sı ilan edilmiştir.
yazdığı tüm şiirleri (bkz: sünbülistan) adını verdiği divanda toplamıştır.
tanım: 18. yüzyıl divan şairidir.
devamını gör...
3.
muhtemelen son şiiri olabilirmiş.
devamını gör...
4.
sünbülzâde vehbî’nin halife-i ruy-i zeminin ısmarlaması neticesinde kaleme aldığı senli benli ve ahlâka mugayir gibi duran; aslında nadide bir rücû* misali olan edebî eseri.
zat-ı şahaneleri buyurmuş: “vehbî kulum, methini pek işittim ki yaranmakta ve daim kelleni koltukta tutmakta üstüne yok. kalemin yay, kelimelerin adeta zehirli ok. söver görünüp övebilirsen ilgime mazhar olursun. ilk mısra celladı ünletsin. akabinde gelen mısra gönül çelsin öyle ki keselerce altınla şereflenesin.”
vehbî, efendi efendi buyruğa uyar; ilk dizeyle neticeye doğru acımadan döşer. ikinciyle döşeklik eder; döşüne zat-ı muhteremin cila çeker.
zat-ı şahaneleri buyurmuş: “vehbî kulum, methini pek işittim ki yaranmakta ve daim kelleni koltukta tutmakta üstüne yok. kalemin yay, kelimelerin adeta zehirli ok. söver görünüp övebilirsen ilgime mazhar olursun. ilk mısra celladı ünletsin. akabinde gelen mısra gönül çelsin öyle ki keselerce altınla şereflenesin.”
vehbî, efendi efendi buyruğa uyar; ilk dizeyle neticeye doğru acımadan döşer. ikinciyle döşeklik eder; döşüne zat-ı muhteremin cila çeker.
devamını gör...
5.
asıl adı mehmet olan sünbülzade vehbi efendi, belirtilen kaynaklara göre maraşta doğdu. fakat ailesi döneminin tanınmış ailelerinden olduğu için sünbülzade olarak biliniyordu. vehbi adını ise hocalığını yapan ve yine onun gibi bir rücu ustası olan seyyid vehbinin verdiği rivayet edilmekte
eğitim öğrenimini bitirdikten sonra şiirlerini ve adını devlet büyüklerine övgüler yazarak duyurmak için istanbula gitti. ama sadece şiirlerindeki başarısı dikkat çekmemiş olacak ki şairliğin yanında iyi bir öğrenim görmüş olduğu da göz önüne alınarak eflak ve boğdana kadı olarak atandı. kadılığından bir kaç sene sonra, başarıları devlet büyükleri tarafından takdir edilince daha iyi bir görev verildi ve elçi olarak irana gönderildi. fakat bağdata döndüğünde oradaki bir paşayla arası bozuldu ve paşanın devlet yetkisini kötüye kullanıyor diyerek attığı iftira sonucu idam fermanı duyuruldu. istanbuldan gönderilen askerler onu tutuklamaya gelene kadar o çoktan bulunduğu bölgeden kaçarak yedi sene boyunca gizlendi ve yoksul bir hayat yaşadı. affedilmesi ise sultan ı. abdulhamite yazdığı bir kaside sayesinde olmuş, bundan sonra da çok geçmeden iftiraya uğradığı ortaya çıkmıştı.
tüm bunlardan sonra, tahta geçen ve şiirleriyle edebiyata çok şey katan ııı. selim ise sünbülzade vehbinin rücu sanatını kullanarak yazdığı şiirlerine gösterdiği ilgi sebebiyle onu yanına çağırtıp kendine bir şiir yazmasını istedi. bu şiir öyle bir şiir olmalıydı ki, sünbülzade vehbi efendi ilk dizesini okuduğunda selim onu öldürtmek, ikinci dizesini okuduğundaysa onu ödüllendirmek istemeliydi. sünbülzade, padişahın bu isteğini geri çevirmeyerek ona verilen süre zarfında da işte bu şiiri yazdı:
bezm-i hamam edelim
sürtüştürem sana ben
kese ile sabunu
rahat etsin cism-i can
lal-ı şarap içirem
ıslatarak geçirem
parmağına yüzüğü
hatem-i zer dirahşân
eğil de bir sokayım
iki tutam az mıdır
lale ile sümbülü
kâkülüne nevcivan
diz çökerek önüne
ılık ılık akıtam
bir gümüş ibrik ile
destine ab-ı revan
sen salınıp giderken
ben ardından sokayım
ard eteğin beline
olmasın çamur aman
kulaklarından tutam
dibine kadar sokam
sahtiyandan çizmeyi
olasın yola revan
öyle bir sokayım ki
dışarda hiç kalmasın
düşmanının bağrına
hançerimi na-gehan
herkese vermektesin
bir de bana versene
avuç avuç altını
olsun kulun şadüman
sen elinle tutmadan
ben ağzına vereyim
yeter ki sen kulundan
lokum iste her zaman
sen her sabah gelesin
ben vehbiye veresin
esselamünaleyküm
ve aleykümselam
şiiri bittikten sonra padişah söylediği şeyi başarması üzerine vehbi efendiyi ödüllendirmiş. ayrıca bazı kaynaklarda ııı. selim ve vehbi efendinin yakın arkadaş olduğu da söylenmekte.
rücu: sözünü geri alma, sözünden dönme, cayma.
bu arada merak edenler için şiirde geçen bazı sözcüklerin anlamı şöyle imiş:
1- bezm: topluluk, toplantı.
2- cism-i can: cisim olan can.
3- lal-ı şarap: kırmızı şarap
4- hatem-i zer: cömertçe sunulan altın
5- dirahşân: parlak, parıldayan
6- nevcivan: yeni civan, genç.
7- dest: el
8- ab-ı revan: akar su.
9- sahtiyan: cilalanmış deri.
10- revan: giden, akıcı.
11- na-gehan: birden bire, aniden
12- şadüman: bahtiyar, sevinçli.
eğitim öğrenimini bitirdikten sonra şiirlerini ve adını devlet büyüklerine övgüler yazarak duyurmak için istanbula gitti. ama sadece şiirlerindeki başarısı dikkat çekmemiş olacak ki şairliğin yanında iyi bir öğrenim görmüş olduğu da göz önüne alınarak eflak ve boğdana kadı olarak atandı. kadılığından bir kaç sene sonra, başarıları devlet büyükleri tarafından takdir edilince daha iyi bir görev verildi ve elçi olarak irana gönderildi. fakat bağdata döndüğünde oradaki bir paşayla arası bozuldu ve paşanın devlet yetkisini kötüye kullanıyor diyerek attığı iftira sonucu idam fermanı duyuruldu. istanbuldan gönderilen askerler onu tutuklamaya gelene kadar o çoktan bulunduğu bölgeden kaçarak yedi sene boyunca gizlendi ve yoksul bir hayat yaşadı. affedilmesi ise sultan ı. abdulhamite yazdığı bir kaside sayesinde olmuş, bundan sonra da çok geçmeden iftiraya uğradığı ortaya çıkmıştı.
tüm bunlardan sonra, tahta geçen ve şiirleriyle edebiyata çok şey katan ııı. selim ise sünbülzade vehbinin rücu sanatını kullanarak yazdığı şiirlerine gösterdiği ilgi sebebiyle onu yanına çağırtıp kendine bir şiir yazmasını istedi. bu şiir öyle bir şiir olmalıydı ki, sünbülzade vehbi efendi ilk dizesini okuduğunda selim onu öldürtmek, ikinci dizesini okuduğundaysa onu ödüllendirmek istemeliydi. sünbülzade, padişahın bu isteğini geri çevirmeyerek ona verilen süre zarfında da işte bu şiiri yazdı:
bezm-i hamam edelim
sürtüştürem sana ben
kese ile sabunu
rahat etsin cism-i can
lal-ı şarap içirem
ıslatarak geçirem
parmağına yüzüğü
hatem-i zer dirahşân
eğil de bir sokayım
iki tutam az mıdır
lale ile sümbülü
kâkülüne nevcivan
diz çökerek önüne
ılık ılık akıtam
bir gümüş ibrik ile
destine ab-ı revan
sen salınıp giderken
ben ardından sokayım
ard eteğin beline
olmasın çamur aman
kulaklarından tutam
dibine kadar sokam
sahtiyandan çizmeyi
olasın yola revan
öyle bir sokayım ki
dışarda hiç kalmasın
düşmanının bağrına
hançerimi na-gehan
herkese vermektesin
bir de bana versene
avuç avuç altını
olsun kulun şadüman
sen elinle tutmadan
ben ağzına vereyim
yeter ki sen kulundan
lokum iste her zaman
sen her sabah gelesin
ben vehbiye veresin
esselamünaleyküm
ve aleykümselam
şiiri bittikten sonra padişah söylediği şeyi başarması üzerine vehbi efendiyi ödüllendirmiş. ayrıca bazı kaynaklarda ııı. selim ve vehbi efendinin yakın arkadaş olduğu da söylenmekte.
rücu: sözünü geri alma, sözünden dönme, cayma.
bu arada merak edenler için şiirde geçen bazı sözcüklerin anlamı şöyle imiş:
1- bezm: topluluk, toplantı.
2- cism-i can: cisim olan can.
3- lal-ı şarap: kırmızı şarap
4- hatem-i zer: cömertçe sunulan altın
5- dirahşân: parlak, parıldayan
6- nevcivan: yeni civan, genç.
7- dest: el
8- ab-ı revan: akar su.
9- sahtiyan: cilalanmış deri.
10- revan: giden, akıcı.
11- na-gehan: birden bire, aniden
12- şadüman: bahtiyar, sevinçli.
devamını gör...