diyanet, güzel diyanet, imam hatiplilerin mezun olup çalıştığı müthiş devlet kurumu. ;
diyanet işleri başkanlığı, 30 ağustos zafer bayramı ve malazgirt zaferi konulu cuma hutbesinde mustafa kemal atatürk’e yer vermedi.


“içinde bulunduğumuz ağustos ayı, şanlı tarihimizdeki nice zaferlere şahitlik etmiştir. her yıl bu ayda bizler, tarihimize damga vuran eşsiz zaferleri hatırlarız. 26 ağustos 1071 tarihinde anadolu’yu islama açan ve milletimize yurt kılan malazgirt meydan muharebesi’ni düşünürüz. 30 ağustos zaferi’yle sonuçlanan başkomutanlık meydan muharebesi’ni anarız."

hutbede, “bu vesileyle hazreti âdem’den günümüze kadar allah’ın dinini yüceltme uğruna canını feda eden aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi bir kere daha rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum”

buradan
bu güruhun atatürk nefreti bitmedi, bitmeyecek. kendileri azalarak bitecek!
devamını gör...
büyük taarruz planını hazırlayan, kusursuz şekilde uygulatıp zafere kavuşturan gazi ve müşir mustafa kemal paşa hazretleridir. kocatepe sırtlarında topçu birliklerini kusursuz şekilde dizip, geçilmez gözüyle bakılan yunan hattını ve direnek merkezlerini başarılı topçu atışlarıyla imha ettiren ismet paşa hazretleridir. paşa paşa anacaksınız bir gün bu milli kahramanları paşa paşa!
devamını gör...
iktidar değişir bunlar hemen atatürk'ün diyaneti kurduğunu hatırlar. iki yüzlü adamdan din adamı olmaz. arkasında da namaz kılınmaz.
başkomutanlık meydan muharebesi yazmış. peki kim bu başkomutan?
devamını gör...
büyük taarruz zaferi sadece atatürk'ün zaferi mi derler niyesini sorsan.

istanbul'un fethi'nin yıl dönümünde fatih'i, malazgirt zaferi'nin yıl dönümünde alparslan'ı anmayın o zaman. kafalara gel ya tam delirmelik.
devamını gör...
olayı tarafsız olarak ele alıyorum şimdi;
öncelikle atatürk'ün başkumandanlığında zaferle sonuçlanan bir savaşın bayramından bahsederken atatürk ten bahsetmemek hiç bir akla sığmaz.saçmalık resmen.
lakin
atatürk din adı altında yapılan bu konuşmada adının geçmesini ister miydi?
bence istemezdi, çünkü atatürk müslüman değildi. müslüman olmaması bizi ve beni kesinlikle ilgilendirmez,onun kendi inancı. burada hayır müslümandı kuranı türkçeye çevirdi v.s diyeceklere buyurun;

karabekir'in anlattığı üzere, atatürk balıkesir'de hutbe okumasına karşın daha sonra kur'an ve muhammed ile ilgili olumsuz sözler etmiştir.bir konuşmaları sırasında atatürk'ün şöyle dediğini anlatır:

"... mustafa kemal paşa beyanâtıma karşı hiddetle bütün içini ortaya döktü:

— evet karabekir; arapoğlu'nun yavelerini türk oğullarına öğretmek için kur'an'ı türkçeye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım! tâ ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler!..."

farklı bir görüşe göre, 1926-27 yıllarında atatürk ile röportaj yapan grace ellison, 1928 yılında yayımlanan turkey today adlı kitabının 24. sayfasında atatürk'ün kendisine şunları söylediğini yazmıştır:

"benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir. âdetâ halkı bir kapana kıstırırlar. benim halkım demokrasi ilkelerini, gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. batıl inançlardan vazgeçilmelidir. isteyen istediği gibi ibadet edebilir. herkes kendi vicdanının sesini dinler. ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır."

atatürk: modern türkiye'nin kurucusu kitabının yazarı andrew mango, bu sözleri kitabına alarak atatürk'ün deist olduğu değerlendirmesini yapmıştır.

öte yandan 1 kasım 1937'de yaptığı meclis konuşmasında şu sözleri söylemiştir:

"...bizim devlet idaresindeki ana programımız, cumhuriyet halk partisi programıdır. bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. bizim yolumuzu çizen; içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız türk milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir.
atatürk ortaokul ve liselerde ders kitabı olarak okutulması için kendi el yazısıyla kaleme aldığı medeni bilgiler adlı kitabın ilk ve en uzun bölümü olan millet bölümünde şu eleştirileri kaleme almıştır:

"din birliğinin de bir millet teşkilinde müessir olduğunu söyleyenler vardır. fakat biz, bizim gözümüz önündeki türk milleti tablosunda bunun aksini görmekteyiz. türkler arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. arap dinini kabul ettikten sonra bu din, ne arapların, ne aynı dinde bulunan acemlerin ve ne de mısırlıların ve sâirenin türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. bilakis, türk milletinin millî rabıtalarını gevşetti; millî hislerini, millî heyecanlarını uyuşturdu. bu pek tabii idi. çünkü, muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde şamil bir arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. bu arap fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu. muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını allah kelimesinin her yerde yükseltilmesine hasretmeğe mecburdular. bununla beraber, allah'a kendi millî lisanında değil, allah'ın arap kavmine gönderdiği arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. arapça öğrenmedikçe allah'a ne dediğini bilmeyecekti. bu vaziyet karşısında türk milleti birçok asırlar ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin adeta bir kelimesinin manasını bilmediği halde kur'ân'ı ezberlemekten beyni sulanmış hafızlara döndüler..."
"...türk milletini allah için, peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, allah'la mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular..."
"...din hissi, dünyanın acısı duyulan tokadıyla derhal türk milletinin vicdanındaki çadırını yıktı, davetlileri, türk düşmanları olan arap çöllerine gitti. artık türk, cenneti değil, son türk ellerinin müdafaa ve muhafazasını düşünüyordu. işte dinin, din hissinin türk milletinde bıraktığı hatıra..."
"...kralların ve padişahların istibdadına dinler mesnet olmuştur..."
1932-1933 yıllarında ankara'da görev yapan abd büyükelçisi charles h. sherrill'in hazırladığı ve ilk kez toplumsal tarih dergisinde rıfat bali'nin hazırladığı yazıda yayımlanan rapor, atatürk'ün kendi ağzından dinle ilgili görüşlerini içermektedir. büyükelçi, ankara'da görev süresi boyunca atatürk ile yaptığı görüşmelere ve gözlemlere dayanarak a year's embassy to mustafa kemal adlı bir kitap hazırlamıştı. eser ilkin, 1934 yılında atatürk yaşarken, üç kez türkçeye çevrildi. kitabın atatürk'ün dine bakışını içeren bir kısmı mevcuttu. bu bölümde yazar, onunla yaptığı uzun bir mülakata yer vermiş ancak atatürk'ün sözlerinin bir kısmını kitaba almamış, bunu da "din konusundaki şahsi görüşleri hususunda söylediklerinin tamamını burada vermek hiç doğru olmaz" satırlarıyla dile getirmişti. ancak sherrill, kitaba sadece bir bölümünü aldığı görüşmeyi özetleyerek bir rapora döktü ve abd dışişleri bakanlığı'na gönderdi. raporda aktarılanlardan bazıları şunlardır:

"...agnostik olduğuna dair genellikle kabul görmüş inancı, kesinlikle reddediyor, ancak dininin sadece kâinat'ın mucidi ve hâkimi tek tanrı'ya inanmak olduğunu söylüyor. ayrıca beşeriyetin böyle bir tanrı'ya inanmaya ihtiyacı olduğuna inanıyor. buna ilaveten dualarla bu tanrı'ya seslenmenin beşeriyet için iyi olduğunu belirtti..."
"...yakın tarihte olan bursa hadisesi üzerinde serbestçe konuştu. bu hadise türklerce değil üç yabancı tarafından çıkarılmıştı: bir arnavut, bir bulgar ve bir rus. hatta üçüncü enternasyonal tarafından kışkırtıldığını da ima etti. muhtemelen sıkıntı verecek bu siyasi hareketi basit bir dil meselesine, ezanın arapça yerine türkçe okunması haline dönüştürerek gösterdiği siyasi maharetten ötürü kendisine iltifatta bulundum. bu sözlerim kuran'ın arapçadan türkçeye tercüme edilmesi için nasıl ve neden telkinde bulunduğu konusunda konuşmasına sebep oldu ve bu mevzuda yepyeni bir ufuk açtı. türk halkının uzun zamandan beri ezberden okuduğu bazı arapça duaların gerçek manasını anladığı zaman tiksineceğini söylüyor. kuran'dan alınan bir arapça bölüm okudu. bu duada muhammed amcası ile amca kızının yaptıkları bir şeyden ötürü cehenneme gitmeleri için beddua eder. 'düşünen bir türk'ün böylesi bir duayı okumaktan elde edeceği dini ilhamı veya dine ilgi göstermesini tahayyül edebilir misin?' dedi. bu fikrini geliştirdikçe ben de gitgide kuran'ın türkçe okunmasını teşvik etmesinin sebebinin kuran'ın türkler arasında gözden düşmesi olduğu neticesine varıyorum. daha sonra umumi ve şaşırtıcı bir beyanda bulunarak türk halkının gerçekte hiçbir şekilde dindar olmadığını, aralarından camilere giden az sayıda kişinin alışkanlıktan veya yüksek sesle söylenen duaların cezbine kapılarak camiye gittiğini ileri sürdü..."
"...sovyetler'in her türlü dini lağvetme fikriyle kesinlikle mutabık değil. bellibaşlı camilerin hükümetçe muhafaza edilmeleri ve amaçları doğrultusunda kullanılmaları gerektiğinde ısrarlı. üç büyük dinin ahlak öğretilerine dinden ziyade ahlak olarak inanıyor..."

atatürk, 20 mart 1937'de, ankara palas'ta; dönemin romanya dışişleri bakanı victor antonescu'ya şu sözleri söylemiştir:

"...zamanında kitaplar karıştırdım. hayat hakkında filozofların ne dediklerini anlamak istedim. bir kısmı her şeyi kara görüyordu. “mademki hiçiz ve sıfıra varacağız, dünyadaki geçici ömür sırasında sevinç ve mutluluğa yer bulunmaz” diyorlardı. başka kitaplar okudum, bunları daha akıllı adamlar yazmışlardı. diyorlardı ki: “mademki sonu nasıl olsa sıfırdır, hiç olmazsa yaşadığımız sürece şen ve neşeli olalım.” ben kendi karakterim bakımından ikinci hayat görüşünü beğeniyorum, fakat şu sınırlar içinde: bütün insanlığın varlığını kendi şahıslarında gören adamlar zavallıdır. besbelli ki, o adam birey sıfatı ile yok olacaktır. herhangi bir kişinin, yaşadıkça memnun ve mutlu olması için gereken şey, kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmaktır. anlayışlı bir adam, ancak bu şekilde hareket edebilir. hayatta tam zevk ve mutluluk, ancak gelecek nesillerin şerefi, varlığı, mutluluğu için çalışmakta bulunabilir..."

evening standard gazetesinin atatürk'ün ölümünden sonra hazırladığı yazı dizisinin sonuncusu "atatürk islam geleneğini reddetti" başlığını taşıyordu.[


şahsi yorumum:atatürkün kimi düşüncelerine katılmayan bir müslüman olarak yine de saygı duyuyorum ve yaptığı bazi işlerin doğru işler olduğu gerçeğini göz ardı etmiyorum. son olarak bence milli mücadele kutlamalarında dini karıştırmadan ve ilgili kişileri anarak yapılmalı.ayrıca atatürk e tapan bir nesil değil ,herkes gibi onunda yanlışlarının olduğunu (dini olarak bahsetmiyorum ) (bkz: harf inkılabı)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bilen sorgulamaya ve araştırmaya önem veren bir nesil olmalıdır. sağ yobaz kesim ile sol yobaz kesimin ortak noktası inandıkları /savundukları kişi, olay,durum karşısında gerçekleri göz ardı etmeleri ve karşı tarafın her söylemini hatalı kabul etmeleri,karşı tarafta yapılan doğruları görememeleridir.
devamını gör...
ne zaman atatürk'ten bahsettiler ki!
adamlar hala korkuyorlar. belki mezarından çıkar gelir diye.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"zafer bayramı konulu hutbede atatürk'ten bahsetmemek" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim