roman / edebiyat
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

hakan günday, her kitabı okunacak bir yazar değil bence. bir dönem, bazı kitapları okunur ve bir noktada kendisinden sıyrılınır kafasında bir intiba var bende. kinyas ve kayra eksiklerine rağmen epey iyi bir romandı. daha, iyiydi. filmi de iyiydi. şahsiyet'in senaryosunu hakan günday'ın yazmış olmasına da çok şaşırmıştım. yine de bu kitabını okuyacağımı sanmıyorum ama kitabın ilk sayfası bence gayet dikkat çekici.



demek ki bu evrende her şey bir şarapnel. ve genişlemekte olan, aslında bir şarapnel bulutu. bu yüzden gökadalar ve her şey birbirinden uzaklaşıyor. bu yüzden evren
aynı anda her yöne şiddetle ilerliyor. er ya da geç bir şeylere, bir yerlere çarpmak için. er ya da geç yok etmek ve
yok olmak için. demek ki samanyolu ve içindeki güneş ve
etrafındaki dünya ve üzerindeki insan ve aklındaki her
şey bir şarapnel. düşüncesi, inancı, duygusu, icadı, hepsi. demek ki insan insana saplanmak için var. çünkü öyle
olmasaydı... eğer insana dair her şey gerçekten de bir şarapnel olmasaydı, bundan 40 yıl önce türkiye-suriye sınırında kurulu el-aman mülteci kampındaki o patlama asla yaşanmazdı. böylece altı günlük bir bebek bir çelik bilye sağanağı altında kalmaz ve o küçük yüzü asla parçalanmazdı. ama parçalandı. üç kor misket gömüldü yumruk kadar başına. biri sol yanağından, diğeri sağ gözünün altından, öbürü de çenesinden girdi etine. karşılarına çıkan her hücreyi tek tek erittiler ve üç derin alev kuyusu açtılar yüzünde. demek ki bu evrende her şey bir şarapnel. zaten öyle olmasa bu kitap olmazdı.



bir podcast programına konuk olduğunda aşağı yukarı şöyle bir cümle kurmuştu; "yeterince uzun yazılırsa hikayenin sonunda herkes ölüyor zaten. bu sebepten kitaplarımın sonlarını pek düşünmem ve genelde özensiz olur. ben daha çok romanların başlangıçlarıyla ilgileniyorum" demişti.
bu kitabın ilk sayfası tam olarak bu motivasyonun ürünü gibi gerçekten ki arka kapağa da buradan bir alıntı konulmuş.
devamını gör...
yolunda giden herhangi bir şeyin olmadığı bir hikaye zamir.

tuhaf dergisinin kasım 2019 sayısında hakan günday " yolunda giden herhangi bir şeyin üzerine yazmak aklıma bile gelmedi" diyor. zamir kitabı bu cümleyi çok iyi ifade eden bir kitap olmuş.
hakan günday kötü olan her şeyi sert ve gerçekçi şekilde yazmış. okuyucuya sert ve öfkeli satırlarla tokat atmış.
hakan günday sekiz yıl aradan sonra formunu kaybetmediğini ve sertliğini koruduğunu okurlara göstermiş.
öfkeli, sert, gerçekçi, şiddet içeren bir roman ortaya çıkarmış.

roman mülteci kampında yanında bomba patlayan ve suratı parçalanan zamir'i anlatıyor. hakan günday daha romanında kendine sorular sorduğu mülteci hikayesine zamir romanıyla devam ediyor.

zamir karakteri tam olarak bir hakan günday karakteri. her kitabında olduğu gibi anlatmak istediğini en dibe düşmüş biri üzerinden anlatıyor yüzü parçalanmış bir çocuk üzerinden. hayatı istemeyen, umursamaz, karamsar, mutsuz, öfkeli bir karakter. okuyucuyu rahatsız eden bir tarafı var. kendisiyle ve başkalarıyla problemi olan bir karakter. hakan günday bu özellikleri anlaşılır kılmak için karakteri en dipten başlatıyor. gayet iyi yapıyor.

kitabın beni mutlu eden tarafı hakan günday'ın hala çok cesur olması. hakan günday sivil toplum kuruluşları, yardım kuruluşları, vakıflar, insanlar, ülkeler hepsini yerin dibine sokuyor. yaşamayı bilmeyen yaşamında kötülük yapan herkesi sert hatta çok sert bir dille eleştiriyor.
özellikle kukla ve türkiye kısmı son zamanlarda gördüğüm en cesur satırlardan birisiydi.

kitabın kurgusu iki şekilde ilerliyor. birincisi zamir'in geçmişi ve yaşadıkları. ikincisi şimdiki zaman olan zamir'in günümüzdeki hayatı.
bir taraftan zamiri ve anlattıklarını okuyoruz, diğer taraftan zamiri geçmişiyle beraber tanıyoruz.
hakan günday zamir karakterinin motivasyonunu okuyucuya anlatmak için böyle bir yol seçmiş olabilir.

insanların iki yüzlülüğünü, savaşmalarını, şiddetle beslenmesini okudum ve beğendim. daha olgun bir hakan günday romanı olmuş. sertliğini ve eleştiri yapan tarafını kaybetmemiş. klasik romanlarında geçen aforizmalarını bu romanda çok fazla göremiyoruz. keşke daha fazla görseydik dedim ama kendisi böyle bir yol izlemiş. kitabı okurken bol bol not aldım onları paylaşıp yazımı bitiriyorum. yine hakan günday yine sıkı bir roman!



türkiye’de aile yapısı çocuk kalmış yetişkinler üretiyordu. hatta çocuk kalmış yetişkinler, nüfusun çoğunluğunu oluşturuyordu. öyle olmasa türkiye’de devlete baba, denir miydi? ancak bir eksik vardı. bu çocuk kalmış yetişkinlere bir de ana lazımdı. o boşluğu da hükümet ana’yla doldurdu ve sırf siyaset sahnesi için hermafrodit bir karakter yarattı. böylece kendisi hem hükümet hem devlet olabilir, duruma göre şefkatli bir anne ya da otoriter bir baba gibi davranabilirdi.


o günlerde boşalttığım şişelerin bugün üzerinde şuna benzer cümleler yazıyordu: alkol dostunuz değildir. doğruydu çünkü o dönem alkol benim sevgilimdi. tam da bir sevgili gibi bana hayaller gördürmüş ve ayaklarımı yerden kesmişti. ve yine tam bir sevgili gibi başımı ağrıtıp midemi bulandırmıştı. defalarca terk etmeye çalışsam da ona hep geri dönmüştüm. nefretle de içmiştim, sevgiyle de. şiddetle de içmiştim şefkatle de. bazen gülerek, bazen ağlayarak. alkol benim ilk aşkımdı.


çünkü empati denilen bağ milyonlarca insanla aynı anda kurulamıyordu. tek kişi milyonlarca aç insan olduğu gerçeğini bir türlü algılayamıyor ama milyonlarca insan tek kişinin açlığını gayet iyi kavrıyordu.


tuttukları dilek için bile para verir insanlar. havuzlara, kuyulara para atarlar. dileğini bile satın almaya alışmış birine de barış hediye edilmez, satılır.
ama benim durumum biraz farklı. ben hiçbir yere para atmıyorum. içimde bir kuyu var. onun için de, ne zaman içime içime bir şey atsam, bir dilek tutuyorum!


doğduğu dünyada bütün ödül ve cezaların sadece erkekler tarafından dağıtıldığını gayet iyi anlayan zerre’ye göre bir erkeğin esiri olmaktan kurtulmanın tek yolu kendi seçeceği başka bir erkeğin esiri olmaktı.




ve son olarak


bu dünya öyle bir yer ki... sizi barıştıran her kimse, savaştıran da odur!
ve sizi her kim doyuruyorsa, bilin ki aç bırakan da odur!

devamını gör...
hakan günday ve kitapları konusunda çok bilgiç sözler sarf edecek kadar okumadım onu. üç tane kitabını okudum şu zamana kadar.
ve her okuduğum kitabında sonuna kadar gelip, bu hikayenin sonu bu mu olmalıydı diyorum.
zaten adam son değil, hikaye yazıyormuş işte.
son nedir ki...
aslında hiç bahsetmek istemiyorum romandan. karakterden de.
ben bu kitaba arka kapağı okuyarak başladım. siz de öyle başlayın isterim.
sevgi denen duygunun asla bulunmadığı, sert, alaycı bir tarz ve bu durumun da hikayeyi daha vurucu kıldığı bir kitap.
bir de şey var. ben kitap yorumu yapamıyorum. ne desem eksik kalacak. yazar denk gelir okur, "bu ne demiş be" der diye korkuyorum.
çok saçmayım.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"zamir (kitap)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim