bütün kainatın aslında bir rüya olması
başlık "iki kişinin bildiği sırrı" tarafından 28.11.2023 19:51 tarihinde açılmıştır.
1.
kant'a kadar felsefenin de iddiası. platon'un idealar dünyasından beri süregelen ikilem . belki biraz descartes'teki özne -nesne ayırımıyla bu ikilik çözülür gibi oldu ama huserl'in fenemenolojisi ve ya son zamanların popüler bilimi neuroscience da bu ikileme çözüm olamadı.
yani olay şu; dış dünyadaki hiç bir nesneden bağımsız olduğunu ispatlayamıyorsun. misal "bu ağaç benden bağımsız " dediğin anda o ağaca küt diye kafanı vurursan senden bağımsız mı değil mi senle o ağacın bir alakası var mı yok mu anlarsın.
ben ve nesne arasındaki ilişkiyi hiçbir biçimde üçüncü bir dünya olmadan açıklayamıyorsun. nesne de kendini sana açıklamıyor. geriye ne kalıyor? o nesneyi zihinle açıklamak . bu sefer de o şeyi şey yapan şeyi , yani nesnenin hakikatini anlamış oluyor musun? tabiki hayır. çünkü nesnenin de kendi bir gerçekliği var ama o senin zihnindeki gibi mi? hadi senin zihnindeki gibi diyelim , bu sefer o zihnindekini açıklamaya başladığın anda ego devreye giriyor. o anki psişe ve kendi ruh haline göre duyguların karıştığı bir izlenimle aktarabiliyorsun? ama yine de o şeyin kendisi olmuyor en fazla renk tarifi , kütlesi , hacmi falan anlatabiliyorsun. ee o zaman hakikat nerede?
işte bu paradoks hala devam ediyor. platon amca bunu idealar dünyası ile açıklamaya çalıştı , yüzyıllar sonra özne nesne dediler vesaire ama hala çözüm bulunabilmiş değil. bu da dış dünyanın bir hakikati yoksa acaba her şey bir rüya mı sonucuna varıyor.
tabi bu felsefi bir yaklaşımdır madem her şey rüya diye gidip de arabanın önüne atlamıyor kimse. mesele onun duyu , algı, duygu, izlenim, üst algı ve idrak ve bu idrakin düşünceye dönüşümü ekseninde ki gerçekliği.
yani olay şu; dış dünyadaki hiç bir nesneden bağımsız olduğunu ispatlayamıyorsun. misal "bu ağaç benden bağımsız " dediğin anda o ağaca küt diye kafanı vurursan senden bağımsız mı değil mi senle o ağacın bir alakası var mı yok mu anlarsın.
ben ve nesne arasındaki ilişkiyi hiçbir biçimde üçüncü bir dünya olmadan açıklayamıyorsun. nesne de kendini sana açıklamıyor. geriye ne kalıyor? o nesneyi zihinle açıklamak . bu sefer de o şeyi şey yapan şeyi , yani nesnenin hakikatini anlamış oluyor musun? tabiki hayır. çünkü nesnenin de kendi bir gerçekliği var ama o senin zihnindeki gibi mi? hadi senin zihnindeki gibi diyelim , bu sefer o zihnindekini açıklamaya başladığın anda ego devreye giriyor. o anki psişe ve kendi ruh haline göre duyguların karıştığı bir izlenimle aktarabiliyorsun? ama yine de o şeyin kendisi olmuyor en fazla renk tarifi , kütlesi , hacmi falan anlatabiliyorsun. ee o zaman hakikat nerede?
işte bu paradoks hala devam ediyor. platon amca bunu idealar dünyası ile açıklamaya çalıştı , yüzyıllar sonra özne nesne dediler vesaire ama hala çözüm bulunabilmiş değil. bu da dış dünyanın bir hakikati yoksa acaba her şey bir rüya mı sonucuna varıyor.
tabi bu felsefi bir yaklaşımdır madem her şey rüya diye gidip de arabanın önüne atlamıyor kimse. mesele onun duyu , algı, duygu, izlenim, üst algı ve idrak ve bu idrakin düşünceye dönüşümü ekseninde ki gerçekliği.
devamını gör...