1.
sanatta izlenimcilik* akımına mensup olan, 19. yüzyılın ortalarında dünyaya gelmiş fransız ressamdır. primitivist* ögelerden yararlanmasıyla ve "kendine has" bir tarzın hakkını veren tabloları ile meşhurdur. gerçekten de insanı içine baktıkça yağmur ormanlarına götüren, cangıl* seslerinini hayal etmemizi sağlayan bir izlenim vermeyi başarmış. en azından, tropikal yerlerin hastası olan ben için o vibe'yi bana yakalattı diyebilirim. benim bu ressamın tablolarının varlığından henüz bugün haberim oldu, ama epey de hoşuma gitti doğrusu. buyurun siz de bakın diye aşağıya incelediğim tablolar arasından en beğendiklerimi koyuyorum:
surpris ! ou tigre dans une tempête tropicale
traumgarten
moi-même
cheval attaque par un jaguar
surpris ! ou tigre dans une tempête tropicale
traumgarten
moi-même
cheval attaque par un jaguar
devamını gör...
2.
varlığını az önce öğrendiğim 1844 doğumlu primitivist fransız ressam. kendisi gümrük memuru olarak çalışıyormuş. yaşadığı dönemde eserleri alaya alınsa da, ölümünden sonra bir dahi olarak anılmaya başlanmış. resimleri sürrealist ressamlara ilham kaynağı olmuş.
şunların güzelliğine bakın, renkler ve üslup nefes kesici.
şunların güzelliğine bakın, renkler ve üslup nefes kesici.
devamını gör...
3.
picasso’nun bir tesadüf eseri tablolarını görüp hayran kaldığı, kendi zamanında değeri bilinmemiş bir ressamdır. henri rousseau çeşitli ustaların yanında aldığı eğitim haricinde bir resim okulunda eğitim almaz. ancak buna rağmen kendine has bir tarz geliştirmeyi başarır. ilginçtir henri rousseau’nun resimleri tropik ormanları ve burada yaşayan hayvanları konu edinse de kendisi hiç bu memleketleri ve ormanları görmemiştir. okuduğu çeşitli kitaplar, dergiler ve tropik ülkeleri görenlerden dinlediklerini tuvaline yansıtır.
hayatı boyunca sanat çevreleri onu ve resimlerini pek ciddiye almazlar. kimi çevreler kendisinin resimlerini karikatür olarak değerlendirirken, kimi çevreler yetersizlikle suçlar. bu yüzden sanat çevrelerinde benimsenmez. bir de üstüne kibirli yapısı eklenince bu benimsenmeme daha da artar. hayatı maddi zorluklarla geçen henri rousseau her şeye rağmen resim yapmaya ve üretmeye devam eder. ve en sonunda bir tesadüf eseri resimleri picasso tarafından görülür ve picasso ona hayran kalıp kendisiyle tanışmak ister. rousseau için bu bir dönüm noktası olur ancak ömrü güzel günlerin tadını çıkarmaya vefa etmeyecektir.
henri rousseau’nun resimlerinde primitivizm egemendir. ancak bu ilkellik temelli portrelerde ilginç ve derin bir anlatı da bulunur. resimleri absürttür ve bir rüya, bir düş sahnesini andırır. hatta duraklatılmış çizgi film sahnesine de benzer. tropikal orman ve hayvanların resimlerde ana obje olması onun düş gücünü ve yabancı unsurlara olan tutkusunu yansıttığı kadar bu esrarengiz dünyada olan biteni yansıtması ve kültürler arası etkileşimi göstermesi bakımından da ilgi çekicidir.
bana kalırsa onun resimlerindeki ana unsur arayış dürtüsü ve müphemliktir. resimleri hep yarım kalmış bir eylemi veya birazdan sonuca ulaşacak eylemleri ihtiva eder. bu da onun düş gücündeki arayışlar ve merakı kadar aslında bu bilinmezliğin onda uyandırdığı korku ve şüpheleri yansıtır.
hayatı boyunca sanat çevreleri onu ve resimlerini pek ciddiye almazlar. kimi çevreler kendisinin resimlerini karikatür olarak değerlendirirken, kimi çevreler yetersizlikle suçlar. bu yüzden sanat çevrelerinde benimsenmez. bir de üstüne kibirli yapısı eklenince bu benimsenmeme daha da artar. hayatı maddi zorluklarla geçen henri rousseau her şeye rağmen resim yapmaya ve üretmeye devam eder. ve en sonunda bir tesadüf eseri resimleri picasso tarafından görülür ve picasso ona hayran kalıp kendisiyle tanışmak ister. rousseau için bu bir dönüm noktası olur ancak ömrü güzel günlerin tadını çıkarmaya vefa etmeyecektir.
henri rousseau’nun resimlerinde primitivizm egemendir. ancak bu ilkellik temelli portrelerde ilginç ve derin bir anlatı da bulunur. resimleri absürttür ve bir rüya, bir düş sahnesini andırır. hatta duraklatılmış çizgi film sahnesine de benzer. tropikal orman ve hayvanların resimlerde ana obje olması onun düş gücünü ve yabancı unsurlara olan tutkusunu yansıttığı kadar bu esrarengiz dünyada olan biteni yansıtması ve kültürler arası etkileşimi göstermesi bakımından da ilgi çekicidir.
bana kalırsa onun resimlerindeki ana unsur arayış dürtüsü ve müphemliktir. resimleri hep yarım kalmış bir eylemi veya birazdan sonuca ulaşacak eylemleri ihtiva eder. bu da onun düş gücündeki arayışlar ve merakı kadar aslında bu bilinmezliğin onda uyandırdığı korku ve şüpheleri yansıtır.
devamını gör...
4.
devamını gör...