#ödüllü filmler
orijinal adı: letter from an unknown woman
stefan zweig'in aynı isimli novella'sından (kısa roman) uyarlanan ve 1948 senesinde gösterime girmiş olan bir amerikan romantik drama filmidir. 1992 senesinde kültürel, tarihi ve estetik bakımlarından önemli görüldüğünden bir ödüle layık görülmüş ve korunmaya alınmıştır ayrıca 2021'de cannes film festivali'nde "cannes klasikleri" programında yeniden gösterilmiştir. konusu kısaca şöyledir: 20. yüzyılın başlarında stefan brand isimli piyanist bir düelloya davet edilir ve bundan kaçınmak adına kasabadan ayrılacaktır ancak hatırlayamadığı bir kadından gelen bir mektup bu esnada eline ulaşır. bu kadın, piyaniste eskiden beridir ne kadar aşık olduğunu anlattıkça stefan da geçmişini yeniden yorumlamak durumunda kalır.
imdb: 7.9
stefan zweig'in aynı isimli novella'sından (kısa roman) uyarlanan ve 1948 senesinde gösterime girmiş olan bir amerikan romantik drama filmidir. 1992 senesinde kültürel, tarihi ve estetik bakımlarından önemli görüldüğünden bir ödüle layık görülmüş ve korunmaya alınmıştır ayrıca 2021'de cannes film festivali'nde "cannes klasikleri" programında yeniden gösterilmiştir. konusu kısaca şöyledir: 20. yüzyılın başlarında stefan brand isimli piyanist bir düelloya davet edilir ve bundan kaçınmak adına kasabadan ayrılacaktır ancak hatırlayamadığı bir kadından gelen bir mektup bu esnada eline ulaşır. bu kadın, piyaniste eskiden beridir ne kadar aşık olduğunu anlattıkça stefan da geçmişini yeniden yorumlamak durumunda kalır.
imdb: 7.9
*ulusal film koruma platformu (1992) - ulusal film tescili ödülü
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "kendimeaitbiryer" tarafından 29.05.2022 06:01 tarihinde açılmıştır.
1.
yönetmenliğini max ophüls'ün yaptığı 1948 yapımı filmdir. stefan zweig'in bilinmeyen bir kadının mektubu romanından beyazperdeye uyarlanmıştır. *
hikayeyi bilenler için neredeyse birebir okuduklarını izleyecekleri bir film olacaktır.
şu an filmi izliyorum sırf bu tanımı girmek için. ama en azından tanımın girişini yapayım da hevesimi alayım dedim.
bitince devam edeceğim.
baş rollerini joan fontaine ve louis jourdan paylamıştır. * *
kitapta erkek karakterin isminin dile getirilip getirilmediğini anımsamıyorum fakat filmde karaktere stefan ismi verilmiş ve eğer kitapta böyle değilse, çok şık olmuş.
not:sonradan düşündüm yüksek iq'mla buldum, yazar kendi ismini kahramana vermez zaten.
arada bir şeyleri sevince ya da aklıma bir şey gelirse durdurup geliyorum. bu arada siyah beyaz filmlerin hepsi neden on beş saat gibi etki yapıyor acaba?
izlemeye devam...
sanki günlerdir aynı filmi izliyorum. bir buçuk saatlik filmsin sen nasıl bu kadar uzun sürebildin acaba. yani kötü de değil, kitaptaki duyguyu izleyiciye geçirebilen nadir filmlerden olmuş. bu filmi bulduğum için çok mutluyum.
biraz bana anna karenina'yı anımsatan sahneler oldu. özellikle son yarım saatte, lisa'nın yani kadın karakterin kocasının tavırları. erkek her yerde erkek işte diyerek tepki çekmek istemediğim için yorum yapmıyorum.
lisa bu arada bizim esas kızımız. yani bilinmeyen kadın. yine hatırlamıyorum ama sanırım kitapta isim yoktu.
isim haricinde -ki onu da film için mutlaka söylemeleri gerekir elbette- kitabı sesli ve görsel olarak yeniden okur kadar oldum.
yönetmenciğim canım birtanem, erkek karaktere asla kadının adını telaffuz ettirmemiş bu da sanki kitaba sadık kalmak için verdiği bir çaba gibi.
az kaldı. son yirmi dakika. tanıma bak ne hale geldi. *
filmi izlediğimde, erkek karaktere ne kadar kızdığımı hatırladım, ve ondan daha da fazla kadına.
diyeceklerim bu kadar. daha da beş dakika var filmin bitmesine.
hikayeyi bilenler için neredeyse birebir okuduklarını izleyecekleri bir film olacaktır.
şu an filmi izliyorum sırf bu tanımı girmek için. ama en azından tanımın girişini yapayım da hevesimi alayım dedim.
bitince devam edeceğim.
baş rollerini joan fontaine ve louis jourdan paylamıştır. * *
kitapta erkek karakterin isminin dile getirilip getirilmediğini anımsamıyorum fakat filmde karaktere stefan ismi verilmiş ve eğer kitapta böyle değilse, çok şık olmuş.
not:sonradan düşündüm yüksek iq'mla buldum, yazar kendi ismini kahramana vermez zaten.
arada bir şeyleri sevince ya da aklıma bir şey gelirse durdurup geliyorum. bu arada siyah beyaz filmlerin hepsi neden on beş saat gibi etki yapıyor acaba?
izlemeye devam...
sanki günlerdir aynı filmi izliyorum. bir buçuk saatlik filmsin sen nasıl bu kadar uzun sürebildin acaba. yani kötü de değil, kitaptaki duyguyu izleyiciye geçirebilen nadir filmlerden olmuş. bu filmi bulduğum için çok mutluyum.
biraz bana anna karenina'yı anımsatan sahneler oldu. özellikle son yarım saatte, lisa'nın yani kadın karakterin kocasının tavırları. erkek her yerde erkek işte diyerek tepki çekmek istemediğim için yorum yapmıyorum.
lisa bu arada bizim esas kızımız. yani bilinmeyen kadın. yine hatırlamıyorum ama sanırım kitapta isim yoktu.
isim haricinde -ki onu da film için mutlaka söylemeleri gerekir elbette- kitabı sesli ve görsel olarak yeniden okur kadar oldum.
yönetmenciğim canım birtanem, erkek karaktere asla kadının adını telaffuz ettirmemiş bu da sanki kitaba sadık kalmak için verdiği bir çaba gibi.
az kaldı. son yirmi dakika. tanıma bak ne hale geldi. *
filmi izlediğimde, erkek karaktere ne kadar kızdığımı hatırladım, ve ondan daha da fazla kadına.
diyeceklerim bu kadar. daha da beş dakika var filmin bitmesine.
devamını gör...