orijinal adı : l'assommoir
yazar : emile zola
yayım yılı : 1877
sevgilisinin terk etmesinin ardından, gervaise'nin iki çocuğuyla tek başına kalışı, çamaşırhanede çalışarak hayatını devam ettirme çabası, alkolün bir aileden neler götürdüğü ve aile bağlarının kopuşunun işlendiği romandır.
yazar : emile zola
yayım yılı : 1877
sevgilisinin terk etmesinin ardından, gervaise'nin iki çocuğuyla tek başına kalışı, çamaşırhanede çalışarak hayatını devam ettirme çabası, alkolün bir aileden neler götürdüğü ve aile bağlarının kopuşunun işlendiği romandır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "elminster the wise" tarafından 10.01.2021 20:51 tarihinde açılmıştır.
1.
émile zola'nın yine kalemini bir ustura gibi kullanmaktan çekinmediği eseri. dilimize meyhane olarak çevrilmiştir. les rougon-macquart'ın( rougon-macquart dizisi) 7.sırada okunması gereken kitabı diyebiliriz meyhane için. ana hikaye bir ailenin çöküşü ekseninde ilerlese bile; gerek ana karakterin ahlaki çarpıklığı gerek sanayileşme devrine karşı sunduğu bakış açısı insanın suratına gerçekliği sert bir tokat gibi çarpıyor. zola'nın bu yönüne bayılıyorum, bizlere takdir edeceğimiz veya onaylayacağımız ana karakterler sunmuyor; tüm gerçekliği ile yalın bir insan profili göz önüne seriyor. toplumun yozlaşması, sanayileşmenin işçi sınıfı üzerine etkisi ve insanın gerekli koşullar sağlandığında neye dönüşebileceği üzerine çarpıcı bir eser. edebi değerden yoksun olduğu düşünülse bile kendi adıma buna biraz bile olsa karşı çıkıyorum; zola sarsıcı betimlemeleri ve gözlemciliğini konuşturduğu tespitleri ile ortaya gerçek bir şeyler çıkarmış. zaten daha azı beklenemezdi. elbette muazzam bir edebi eser beklememek gerekir ki zola'nın niyeti de bu yönde değildi sanıyorum. dönemin fransasına ve işçi sınıfına tuttuğu ayna ile tam olarak edebi bir eser sayılmasa bile zola'nın ortaya koyduğu en iyi eserlerden biri demek yanlış olmayacaktır.
--- alıntı ---
"mon idéal, ce serait de travailler tranquille, de manger toujours du pain, d'avoir un trou un peu propre pour dormir, vous savez un lit, une table et deux chaises, pas davantage..."
"le vin décrassait et reposait du travail, mettait le feu au ventre des fainéants ; puis, lorsque le farceur vous jouait des tours, eh bien ! le roi n'était pas votre oncle, paris vous appartenait avec ça que l'ouvrier, échiné, sans le sou, méprisé par les bourgeois, avait tant de sujets de gaieté, et qu'on était bien venu de lui reprocher une cocarde de temps à autre prise à la seule fin de voir la vie en rose ! hein !à cette heure, justement, est-ce qu'on ne se fichait pas de l'empereur? peut-être bien que l'empereur lui aussi était rond, mais ça n'empêchait pas, on se fichait de lui, on le défait bien d'être plus rond et de rigoler davantage. zut pour les aristos!"
"kararını vermişti; ya hırsızlık yapacak ya da vücudunu satacaktı.
jervez, kararlıydı. vücudunu satarsa, bunun zararı yalnız kendisine aitti. fakat eğer hırsızlık yapacaksa, bu başkasına da dokunacaktı. buna zorunluydu; kendine özgü bir malı kullanacak ve böylelikle, davranışından yalnız kendisi sorumlu olacaktı. evet, yapacağı doğru bir iş değildi. kafasının içi öyle karma karışık bir haldeydi ki, iyiyi kötüyü, hiçbir şeyi ayırt edemiyordu. insanlar açlıktan ölecek bir dereceye geldiği zaman, bunları düşünebilir miydi?"
"herkes, mutlaka bu yoldan geçip gidecek. hiç kimse ne önde ,ne de arkada kalır. toprağın altında herkese yetecek kadar yer vardı. geç kaldım deyip budalalık etmek...bunların hepsi boş şeyler...bana gelince: ben ,her zaman işimi yapmaya hazırım! ey fani dünya, kimisi biran önce gitmek ister; bazıları da senden ayrılmak istemez."
"soluğu öyle tıkanıyordu ki, artık konuşamaz olmuştu; ama sağlam kalan canlı tek gözüyle, insanlara dik dik bakıyordu. bu bakışta da pek çok anlam vardı; gençliğe özlem, yakınlarının kendisinden kurtulma konusundaki sabırsızlığının verdiği acılar."
--- alıntı ---
--- alıntı ---
"mon idéal, ce serait de travailler tranquille, de manger toujours du pain, d'avoir un trou un peu propre pour dormir, vous savez un lit, une table et deux chaises, pas davantage..."
"le vin décrassait et reposait du travail, mettait le feu au ventre des fainéants ; puis, lorsque le farceur vous jouait des tours, eh bien ! le roi n'était pas votre oncle, paris vous appartenait avec ça que l'ouvrier, échiné, sans le sou, méprisé par les bourgeois, avait tant de sujets de gaieté, et qu'on était bien venu de lui reprocher une cocarde de temps à autre prise à la seule fin de voir la vie en rose ! hein !à cette heure, justement, est-ce qu'on ne se fichait pas de l'empereur? peut-être bien que l'empereur lui aussi était rond, mais ça n'empêchait pas, on se fichait de lui, on le défait bien d'être plus rond et de rigoler davantage. zut pour les aristos!"
"kararını vermişti; ya hırsızlık yapacak ya da vücudunu satacaktı.
jervez, kararlıydı. vücudunu satarsa, bunun zararı yalnız kendisine aitti. fakat eğer hırsızlık yapacaksa, bu başkasına da dokunacaktı. buna zorunluydu; kendine özgü bir malı kullanacak ve böylelikle, davranışından yalnız kendisi sorumlu olacaktı. evet, yapacağı doğru bir iş değildi. kafasının içi öyle karma karışık bir haldeydi ki, iyiyi kötüyü, hiçbir şeyi ayırt edemiyordu. insanlar açlıktan ölecek bir dereceye geldiği zaman, bunları düşünebilir miydi?"
"herkes, mutlaka bu yoldan geçip gidecek. hiç kimse ne önde ,ne de arkada kalır. toprağın altında herkese yetecek kadar yer vardı. geç kaldım deyip budalalık etmek...bunların hepsi boş şeyler...bana gelince: ben ,her zaman işimi yapmaya hazırım! ey fani dünya, kimisi biran önce gitmek ister; bazıları da senden ayrılmak istemez."
"soluğu öyle tıkanıyordu ki, artık konuşamaz olmuştu; ama sağlam kalan canlı tek gözüyle, insanlara dik dik bakıyordu. bu bakışta da pek çok anlam vardı; gençliğe özlem, yakınlarının kendisinden kurtulma konusundaki sabırsızlığının verdiği acılar."
--- alıntı ---
devamını gör...
2.
ben bu kitabı okuduğumda henüz hiç çalışmamıştım. kitabın bir yerinde yorgun bir iş gününden sonra içilen içkiden bahsediyordu. allah allah normal zamanda içmekten ne fark var acaba diye düşünmüştüm. sonra ağır beden yükü gerektiren bir işte çalıştım ve ilk çalıştığım günün gecesinde iki bira içtim. hayatımda istemeye en güzel iki biraydı.
kitap alt sınıfların çukura sürüklenmesi ile ilgili falan filan ama benim aklıma sadece kalan yorgun bir günün sonunda içilen içkinin çok güzel olduğu.
kitap alt sınıfların çukura sürüklenmesi ile ilgili falan filan ama benim aklıma sadece kalan yorgun bir günün sonunda içilen içkinin çok güzel olduğu.
devamını gör...
"meyhane (kitap)" ile benzer başlıklar
meyhane
20