osmanlı'da halkın yüzde 90'ı cahildi
başlık "godard" tarafından 10.11.2021 13:39 tarihinde açılmıştır.
1.
ilber ortaylı'nın haber global yayınında dile getirdiği beyan. o döneme yönelik gerçekten çok ilginç noktalara değinmiş.
buradan
buradan
devamını gör...
2.
mirası aynen devralmışız ve sürdürüyoruz belli ki
devamını gör...
3.
işin acı kısmı o eğitimsiz halkın uzantısı olan günümüz insanı maalesef oy verme hakkına sahip.
#rejectdemocracy
#rejectdemocracy
devamını gör...
4.
ama torunları hala “atalarımızın mezar taşını okuyamıyoruz” diye ağlıyor. gördün mü bak büyük büyük deden de okuyamıyormuş zaten
devamını gör...
5.
e ilber hocam biz bir gecede cahil kaldık sanıyorduk. o da mı yalan yani.
devamını gör...
6.
sokrates'in de kabul ettiği üzere, cehaletin olduğu yerde demokrasi, otokrasiye dönüşmeye mecburdur.
devamını gör...
7.
aksini iddia eden yok sıkıntımız bu devirdeki cahillerle.
devamını gör...
8.
şimdi %60 oldu 200 yıl sonra tamamen çözeceğiz inşallah.
devamını gör...
9.
okuma yazma oranı ile paralel açıklama
devamını gör...
10.
bir alman vatandaşı ve yılların matbaa makinesi üreticisi olarak, doğru bulduğum tespit. fakat bunda osmanlı hanedanını pek suçlayamayız.
büyük büyük dedelerimden bugüne kalan günlükleden (şu an hepsi berlin eski yazıtlar müzesi'nde sergileniyor) okuduğum kadarıyla olay şu şekilde gerçekleşmiş:
kitapların sadece el yazması olduğu süreçte, bilginin yayılması çok zordu. matbaanın icadı sonrası, kitapların ve doğal olarak bilginin yayılma hızı çok arttı. bundan sonrasını, günlükten bire bir çevireyim:
"osmanlı hanedanı yaptığımız makine ile oldukça fazla ilgilendi. bu baskı makinelerinden 50 adet sipariş verdi. bu, üretimhaneye şimdiye kadar verilmiş en yüksek adetli siparişti.
siparişi verilen matbaa makinelerini çok hızlı şekilde hazırlamaya başladık. olabilecek en kısa sürede siparişi tamamlamak oldukça önemliydi. yaklaşık bir yıl süren çalışmalardan sonra, 50 adet matbaa makinesi hazırdı.
siparişleri gemiler aracılığı ile ulaştıracaktık. çünkü bu kadar ağır ve yüklü makineleri taşıyabilecek başka bir seçenek yoktu. tüm malı gemiye yükledik. verdikleri yüklü siparişin hatrına, geminin boş kalan kısmına hediye olarak bira ve şaraplarımızdan koyduk.
gemilerimiz, rodos açıklarında kendine poseidon adını veren bir korsan tarafından saldırıya uğradı. tüm mallarımıza el konuldu. bizim canımızı bağışladılar.
durumu fatih'e bildirdik. çok sinirlendi; fakat yine de paramızı ödedi. istanbul'da geçirdiğim sürede bir türk kadınına aşık oldum. ve onu da yanımda ülkeme götürdüm.
denizciliğe önem verip, akdeniz'de ve ege'de karış karış bize saldıran o korsanları aradı. birçok adayı fethetti, ama onları bulamadı. osmanlı için, matbaa meselesi o an kapandı."
günlüklerde bahsi geçen makinelerin bir kısmı, kanuni dönemi'nde rodos'un fethi ile bulunmuş, bugün ada müzesinde sergilenmektedir.
bir deniz saldırısının etkisi ne yazık ki osmanlı'yı yıllarca geriye götürmüştür.
matbaanın geç gelmesi kavramı bu olaydan gelmektedir. evet doğru bildiniz. ben gutenberg soyadını taşıyan ve hala dedelerinin mesleğini taşıyan kişiyim. büyük büyük babaannem sayesinde, bir tarafım da türk. bu sebeple hala ailemin o makineleri kaptırması sebebiyle üzülürüm.
büyük büyük dedelerimden bugüne kalan günlükleden (şu an hepsi berlin eski yazıtlar müzesi'nde sergileniyor) okuduğum kadarıyla olay şu şekilde gerçekleşmiş:
kitapların sadece el yazması olduğu süreçte, bilginin yayılması çok zordu. matbaanın icadı sonrası, kitapların ve doğal olarak bilginin yayılma hızı çok arttı. bundan sonrasını, günlükten bire bir çevireyim:
"osmanlı hanedanı yaptığımız makine ile oldukça fazla ilgilendi. bu baskı makinelerinden 50 adet sipariş verdi. bu, üretimhaneye şimdiye kadar verilmiş en yüksek adetli siparişti.
siparişi verilen matbaa makinelerini çok hızlı şekilde hazırlamaya başladık. olabilecek en kısa sürede siparişi tamamlamak oldukça önemliydi. yaklaşık bir yıl süren çalışmalardan sonra, 50 adet matbaa makinesi hazırdı.
siparişleri gemiler aracılığı ile ulaştıracaktık. çünkü bu kadar ağır ve yüklü makineleri taşıyabilecek başka bir seçenek yoktu. tüm malı gemiye yükledik. verdikleri yüklü siparişin hatrına, geminin boş kalan kısmına hediye olarak bira ve şaraplarımızdan koyduk.
gemilerimiz, rodos açıklarında kendine poseidon adını veren bir korsan tarafından saldırıya uğradı. tüm mallarımıza el konuldu. bizim canımızı bağışladılar.
durumu fatih'e bildirdik. çok sinirlendi; fakat yine de paramızı ödedi. istanbul'da geçirdiğim sürede bir türk kadınına aşık oldum. ve onu da yanımda ülkeme götürdüm.
denizciliğe önem verip, akdeniz'de ve ege'de karış karış bize saldıran o korsanları aradı. birçok adayı fethetti, ama onları bulamadı. osmanlı için, matbaa meselesi o an kapandı."
günlüklerde bahsi geçen makinelerin bir kısmı, kanuni dönemi'nde rodos'un fethi ile bulunmuş, bugün ada müzesinde sergilenmektedir.
bir deniz saldırısının etkisi ne yazık ki osmanlı'yı yıllarca geriye götürmüştür.
matbaanın geç gelmesi kavramı bu olaydan gelmektedir. evet doğru bildiniz. ben gutenberg soyadını taşıyan ve hala dedelerinin mesleğini taşıyan kişiyim. büyük büyük babaannem sayesinde, bir tarafım da türk. bu sebeple hala ailemin o makineleri kaptırması sebebiyle üzülürüm.
devamını gör...
11.
okumanın, eğitimin kendine bir tehdit olarak gören , ve yüz yıllarca kendi halkını eğitip faydalanmak yerine , önemli ,mali, ticari, sadrazamlık, kurumları avrupalı ve veya gayrimüslim halka teslim etmiş bir sistem halkını en az bir asır geriden gelmesine sebep olmuş , yönetimdeki kafa aynı hiç değişmedi şimdi de cahil halk daha iyi halk söylemi devam ediyor.
devamını gör...
12.
yine iyi, türk halkı onu 98’lere kadar çıkarttı.
devamını gör...
13.
doğruları söylemiş. osmanlı türkleri bilerek böyle yaptı.
devamını gör...
14.
o günler cahildi, sadece cahil.
bugün hem kör hem kör cahil.
bugün hem kör hem kör cahil.
devamını gör...
15.
şenlik var.
devamını gör...
16.
osmanlı torunuyuz diye gezinenleri görünce hak vermemek elde değil.
devamını gör...
17.
yazılanları hayretle okuduğum, oldukça hicap duyduğum başlık. evet doğru ı. dünya savaşı öncesinde osmanlı'da doğru dürüst okuma yazma bilen nisan yoktu. hoş kaldı ki koskoca ilber hocaya karşı çıkacak değiliz. lakin burada ilber hoca harf inkılabının eleştirilmesine karşı çıkmış. ama yazılanların konuyla uzaktan yakından hiçbir alakası yok. hatta öyle ki daha önceden enver paşa da latin harfi inkılabı yapmak istemiş hatta rivayete göre bunu mustafa kemal paşaya söylemiş lakin atatürk'ün şimdi harf zamanı değil harp zamanı dediği söylenir de şimdi konumuz bu değil. isteyen bakar araştırır.
bir defa bahsi geçen dönem 20. yüzyıl ve evet o dönemde baya avrupa'nın gerisinde kalınmıştı. vakti zamanında avrupa'nın her yerinde üniversiteler açılırken bizimkiler buna istinaten bu tür faaliyetler için çok geç kaldılar ve ipin ucu kaçırılınca bir daha da ama sanki 600 yıllık osmanlı tarihinde her zaman avrupa'nın gerisinde kalınmış ve hiçbir şekilde bilimsel faaliyetler desteklenmemiş gibi konuşulmaı çok üzücü.
hayır kardeşim bilmiyorsan açar interneti, osmanlı coğrafyasında yetişmiş bir dünya yetişmiş bilim adamları ve sanatçıları öğrenirsin. günümüzde artık bilgiye çok kolay ulaşabilir hale geldik. en basitinden lisede edebiyat dersi görmüşsündür oradaki şair ve yazarlar başta divan edebiyatı olma üzere, halk edebiyatı, serveti fünun, fecri ati ve milli edebiyat şairleri ve yazarları nerede yetişmiş acaba bunu da mı idrak edilem,yor mu?
ani birde kurulan onca medrese ve külliye varken ki bu tür şeyler yazılması ayrı bir ironi. fatih sultan mehmet ki şu anda bütün dünya tarihçilerinin hayran olduğu bir kişilik, istanbul'u fethettikten sonra bizans boyunduruğu altındaki bilim insanlarının kalmasını sağlayıp istanbul'u bilim ve kültür şehri haline getirmeye çalıştı. yine fatih, akkoyunlu devleti hükümdarı uzun hasan'ın büyük hürmet gösterdiği devrin almlerinden ali kuşçu'yu ilgili devleti yıktıktan sonra istanbul'a davet etti. kendisini istanbul'da büyük bir törenle karşıladı.. ardından da onun için sahn-ı seman medresesini kurdu. fatih bilime çok önem verirdi ki hep tanınmış alimleri ve şairleri kendi etrafında toplardı. ve bunlar sadece müslüman olanlar değil gayri müslim bilim insanlarıyla da çok yakından ilgilendi. rönesans sanatçılarından italyan ressam gentile bellini'ye çizdirdiği resim bu gayretlerinden biridir.
osmalı'da türk olmayan azınlıklara önemli devlet makamları verilmesi denmiş ama bu da çok söylenen ayrı bir yanlış düşünce. ilk olarak ilmiye sınıfının tamamı türk'lerden oluşurdu. seyfiye sınıfı ise yabancı müslüman devşirmelerden oluşurdu. devşirmenin sisteminin kuruluşu ise sanırım selçuklulardaki gulam sisteminden etkilenilmiş olabilir ı. murat devrinde idi. farsçada 5 olan penç ve 1 olan yek kelimelerinin birleşiminden olan pençyek daha sonradan pençik adını alan 5 te 1 anlamında olan sisteminin kurulmasıyla devşirmeler başladı. daha sonradan da asker anlamına gelen çeri kelimesine yeni kelimesi de eklenerek kapıkulu ocağına bağlı en kalabalık grup olan yeniçeri ocağı kuruldu. buradaki askerler bektaşilik tarikatına mensup edildi. bundan sonra da bütün yeniçeriler 1826 da ıı. mahmut tarafından vakayı hayriye ile birlikte yok edilmelerine kadar bektaşilik tarikatına mensup idiler. her aileden 1 çocuk birden fazla çocuğu olan ailelerin en sağlıklı çocuğu ve tek çocuğu olan ailelerin çocuğu alınmazdı. seçilen çocuklar ileride köse ve kel, çok kısa ve çok uzun olmayacaklar arasından seçilirdi. daha fazla anlatmaya gerek yok merak edenler açar internetten araştırırlar.
her neyse yukarıda uzun uzun anlatmamın nedeni devşirme sisteminin oldukça özenli olarak kurulan v daha önceden örnek baz alınabileceği başka devletlerin de olduğudur bu sistemin kurulmasındaki amaç hem batıdaki zeki ve yetenekli çocuklardan faydalanmak hem de asıl ana nedeni devşirilen çocuğun anadolu'da hiçbir tanıdığı, bağlantısı olmadığı için ileride önemli bir makama gelmiş olsa dahi herhangi bir aileye torpil, ayrıcalık, iltimas geçmeyecekti. haremde padişahların eşleri için de aynı husus uygulandı. saray kadınlarının sultanların da osmanlı'da çok büyük gücü vardı.
her neyse bizdeki kadar kendi ecdadına söven başka bir millet yoktur. herhalde. yemin ederim milli sarayları gezmeye gittiğim zaman özellikle de topkapı sarayında türk turist doğru dürüst bulamazken etraf yabancı turist kaynıyor her zaman. kendi tarihimize bu ilgisizlik, sevgisizlik nereden geliyor acaba diye meraklar içindeyim. ayrıca yani ilber hoca ne anlatmış buna karşın neler yazılmış. meraklıları için aşağıya aynı ınsanın osmanlı'yı kötüleyenler hakkındaki düşüncelerini içeren video linkleri koydum. isteyen bakar kardeşim.
www.internethaber.com/ilber...
bir defa bahsi geçen dönem 20. yüzyıl ve evet o dönemde baya avrupa'nın gerisinde kalınmıştı. vakti zamanında avrupa'nın her yerinde üniversiteler açılırken bizimkiler buna istinaten bu tür faaliyetler için çok geç kaldılar ve ipin ucu kaçırılınca bir daha da ama sanki 600 yıllık osmanlı tarihinde her zaman avrupa'nın gerisinde kalınmış ve hiçbir şekilde bilimsel faaliyetler desteklenmemiş gibi konuşulmaı çok üzücü.
hayır kardeşim bilmiyorsan açar interneti, osmanlı coğrafyasında yetişmiş bir dünya yetişmiş bilim adamları ve sanatçıları öğrenirsin. günümüzde artık bilgiye çok kolay ulaşabilir hale geldik. en basitinden lisede edebiyat dersi görmüşsündür oradaki şair ve yazarlar başta divan edebiyatı olma üzere, halk edebiyatı, serveti fünun, fecri ati ve milli edebiyat şairleri ve yazarları nerede yetişmiş acaba bunu da mı idrak edilem,yor mu?
ani birde kurulan onca medrese ve külliye varken ki bu tür şeyler yazılması ayrı bir ironi. fatih sultan mehmet ki şu anda bütün dünya tarihçilerinin hayran olduğu bir kişilik, istanbul'u fethettikten sonra bizans boyunduruğu altındaki bilim insanlarının kalmasını sağlayıp istanbul'u bilim ve kültür şehri haline getirmeye çalıştı. yine fatih, akkoyunlu devleti hükümdarı uzun hasan'ın büyük hürmet gösterdiği devrin almlerinden ali kuşçu'yu ilgili devleti yıktıktan sonra istanbul'a davet etti. kendisini istanbul'da büyük bir törenle karşıladı.. ardından da onun için sahn-ı seman medresesini kurdu. fatih bilime çok önem verirdi ki hep tanınmış alimleri ve şairleri kendi etrafında toplardı. ve bunlar sadece müslüman olanlar değil gayri müslim bilim insanlarıyla da çok yakından ilgilendi. rönesans sanatçılarından italyan ressam gentile bellini'ye çizdirdiği resim bu gayretlerinden biridir.
osmalı'da türk olmayan azınlıklara önemli devlet makamları verilmesi denmiş ama bu da çok söylenen ayrı bir yanlış düşünce. ilk olarak ilmiye sınıfının tamamı türk'lerden oluşurdu. seyfiye sınıfı ise yabancı müslüman devşirmelerden oluşurdu. devşirmenin sisteminin kuruluşu ise sanırım selçuklulardaki gulam sisteminden etkilenilmiş olabilir ı. murat devrinde idi. farsçada 5 olan penç ve 1 olan yek kelimelerinin birleşiminden olan pençyek daha sonradan pençik adını alan 5 te 1 anlamında olan sisteminin kurulmasıyla devşirmeler başladı. daha sonradan da asker anlamına gelen çeri kelimesine yeni kelimesi de eklenerek kapıkulu ocağına bağlı en kalabalık grup olan yeniçeri ocağı kuruldu. buradaki askerler bektaşilik tarikatına mensup edildi. bundan sonra da bütün yeniçeriler 1826 da ıı. mahmut tarafından vakayı hayriye ile birlikte yok edilmelerine kadar bektaşilik tarikatına mensup idiler. her aileden 1 çocuk birden fazla çocuğu olan ailelerin en sağlıklı çocuğu ve tek çocuğu olan ailelerin çocuğu alınmazdı. seçilen çocuklar ileride köse ve kel, çok kısa ve çok uzun olmayacaklar arasından seçilirdi. daha fazla anlatmaya gerek yok merak edenler açar internetten araştırırlar.
her neyse yukarıda uzun uzun anlatmamın nedeni devşirme sisteminin oldukça özenli olarak kurulan v daha önceden örnek baz alınabileceği başka devletlerin de olduğudur bu sistemin kurulmasındaki amaç hem batıdaki zeki ve yetenekli çocuklardan faydalanmak hem de asıl ana nedeni devşirilen çocuğun anadolu'da hiçbir tanıdığı, bağlantısı olmadığı için ileride önemli bir makama gelmiş olsa dahi herhangi bir aileye torpil, ayrıcalık, iltimas geçmeyecekti. haremde padişahların eşleri için de aynı husus uygulandı. saray kadınlarının sultanların da osmanlı'da çok büyük gücü vardı.
her neyse bizdeki kadar kendi ecdadına söven başka bir millet yoktur. herhalde. yemin ederim milli sarayları gezmeye gittiğim zaman özellikle de topkapı sarayında türk turist doğru dürüst bulamazken etraf yabancı turist kaynıyor her zaman. kendi tarihimize bu ilgisizlik, sevgisizlik nereden geliyor acaba diye meraklar içindeyim. ayrıca yani ilber hoca ne anlatmış buna karşın neler yazılmış. meraklıları için aşağıya aynı ınsanın osmanlı'yı kötüleyenler hakkındaki düşüncelerini içeren video linkleri koydum. isteyen bakar kardeşim.
www.internethaber.com/ilber...
devamını gör...
18.
1800'lü yıllar, özellikle de 1850'den sonrası için bu söylem müslüman halk için doğrudur. okur yazarlık oranı %2 -3 arasında olup kadınlarda daha da düşüktür. (bu sırada avrupa'da bu oran %50'nin üstündedir) ancak gayri müslim halkın okuryazarlığı oldukça yüksektir. bunda halkın konuştuğu dilin içinde sadece üç sesli harf barındıran arap alfabesiyle ifadesinin çok zor hatta imkansız oluşunun etkisi vardır. bunun farkına varan osmanlı aydınları latin alfabesine geçmek için defalarca girişimde bulunmuşlar, latin alfabeleriyle basılmış dergiler, gazeteler yazılmış, ancak her girişim bir şekilde sonuçsuz kalmıştır. en sonunda da atatürk arap harflerini atarak bugünkü alfabeyi getirmiştir.
not: bizim cübbeli takkelilerin bildikleri halde üstünde durmadığı şey işte budur. %2, haydi cömert olalım %5 okuma oranıyla eskiden de kimse mezar taşını okuyamuyordu.
şahsi not: bir insan mezar taşını neden okumak ister. doğdu yaşadı öldü. hepsi bu. farklı bir şey, bir mani, bir öykü mü var taşa yazılı?
not: bizim cübbeli takkelilerin bildikleri halde üstünde durmadığı şey işte budur. %2, haydi cömert olalım %5 okuma oranıyla eskiden de kimse mezar taşını okuyamuyordu.
şahsi not: bir insan mezar taşını neden okumak ister. doğdu yaşadı öldü. hepsi bu. farklı bir şey, bir mani, bir öykü mü var taşa yazılı?
devamını gör...
19.
bunu ilber ortaylı'nın soylemesi cok normal, adam 7 dil falan biliyor, arastirmis etmis ama bizim sozlukte yazar olmuş esekte gelip bunu demesin ya! ayni havayi soluyor ayni seyleri paylasiyoruz basta siyasi secimler yuzunden bir insana nasil olur cahil diyebilirim diye bir dusunsun.
devamını gör...
20.
cahildi yerine cahil bırakıldı demek doğru bence. padişahlar halka reaya derdi reaya sürü demek.cahil sürüyü çoban istediği gibi yönetir.neyse ki 2.mahmut sonrası tanzimat meşrutiyet kanun-i esasi batıya gitmeler vb. etmenler ile sürü cahilliğinden uyanıyor bir kısmı uyanmamakta ayak diretsede.
devamını gör...