1.
yılan bile tatlı dile gelirmiş, acı dil olunca sokarmış.
devamını gör...
2.
katılmıyorum. insanlarla iletişimde en önemli şey usluptur. uslubunu bilirsin, gerektiğinde tatlı, gerektiğinde otoriter, gerektiğinde sadece haddini bilir susarsın.
devamını gör...
3.
geçerliliğini yitirmiş bir söz. bu zamanda herkese anladığı dilden konuşacaksın.
devamını gör...
4.
bilinenin aksine yılanı deliğinden çıkartmaz, kesin bilgi yayalım.
devamını gör...
5.
yapmacık bir sevecenlik içeren yola getirmeyi amaçlayan konuşma şeklidir. tatlı dilli olamıyorum bir şekilde sivri dile evriliyor. tatlı dille konuşan, aşırı sevgi dolu insanları sahici bulamıyorum da zaten. tatlı dil de yerinde kullanılırsa iyidir fakat her şey gibi tatlı dilin de ölçüsü var. bir yere kadardır hani.
devamını gör...
6.
içinde yaşadığımız toplumda, özellikle çevremizdeki insanların genel profillerine baktığımız zaman, ciddi bir konuda, bizi kızdıracak bir hataya karşı bizi üzecek, kıracak bir duruştur bu.
öncelikle bir kabulle başlayalım ki mükemmelliyetçi olmadığımız anlaşılsın ve böyle meselelerde bir tavır benimsediğimizde hayattan kopuk, melankolik, kötümser vs. gibi irrite edici ön yargılardan kurtulalım. hiç kimse bizi anlamak, bize merhamet etmek, bizim olaylara karşı duygularımızın değişimine uygun hareket etmek zorunda değil. yani; kimseden bir şey beklemememiz gereken ancak bir şekilde insanlara muhtaç olduğumuz, bu nedenle de ona göre pozisyon almamız gereken bir toplumda, bir dönemde yaşıyoruz. sıklıkla tatlı dille konuşulmasının yanlışlığını, karşımızdaki insandan çıkaramayız. onlara yapmak zorunda olmadıkları bir sorumluluk yüklemiş olacağımız için buna hakkımız yok. bir insanla sırf ilişki içinde olduğu için, ufak tefek fedakarlıklarından temel alarak karşısındaki insandan neler talep edebileceğini çözememiş, sınırlarını anlayamamış insanlar bunu anlayamazlar.
bu kısa analizi kafamızda kurduktan sonra, tatlı dille konuşmaya gelelim. şimdi, birbirlerini gerçekten seven ve zırt pırt ortalığa çıkıp "ama biz seviyoruz, seven sevdiği için her şeyi yapar, fedakarlık, aşk, tutku, aidiyet, sadakat" diyen şu romantikleri bir kenara fırlatalım. yaşamda karşımıza çıkan, belli bir yaşa geldiğimizde daha net görebildiğimiz, etrafımızın küçüklü büyüklü bütün zorbalıkları yapmakta gocunmayan insanlarla dolu olduğunu görürüz. yine tekrarlıyorum, ünvanı, sıfatı ne olursa olsun; eş, dost, aile, akraba. tatlı dili bu insanlara kullanırken çok dikkatli olmamız lazım.
yaşamımızda karşılaştığımız ve yakın ilişki içine girdiğimiz insanların çoğunun yaklaşımı, bizim üslubumuzla, duygularımızın dışarıya yansıdığı şekliyle ilgilidir. çok az insan içinizden geçenlerle ve onları dışarı yansıtırken değiştirmek için yaptığınız maskaralıklarla ilgilenirler. ne gösteriyorsan osundur, üslubun neyse odur. eğer bunu bozarsanız, ortada bir derinlik arayışına girersiniz; bu sizi nihayetinde çokça üzecek bir hayal kırıklığı döngüsüne sokar.
sözgelimi bir olay yaşanmıştır ve siz bu olayla alakalı çok sinirlisinizdir ya da bu olay sizi ciddi manada rahatsız etmiştir ancak olayın sorumlusu insan, üzerinizde türlü zorbalık yapmaya izin verdiğiniz insanlardan biridir. böyle durumlarda tatlı bir dille anlatmanız gayet mümkündür. bazı insanlar, olay ne kadar ciddi olsa da gönül kırmamaya özen gösterirler. bunu yaptığınızda, yani tatlı bir dille meramınızı anlattığınızda, işte şöyle bir sefilliğin ortaya çıktığını görürsünüz: "ya tamam da ben onu şunun için yapmıştım. yine de kusura bakma, valla bak. "
buna sefillik dememin sebebi şudur: olayın ciddiyeti kaybolmuştur ve karşınızdaki insan, sizin onun "şunun içindi ya, işte şunun" demenizle yetinecek kadar sinirli olduğunuzu düşünmektedir. bu yüzden de araya sıkıştırdığı özür veya özür mahiyetindeki cümlenin yeteceğini düşünmektedir; işte bu açıkça sefilliktir. siz de sözüm ona sevginizden, iyi niyetinizden veya buna benzer; sık sık ortamlarda sizde var olduğunu söyleyerek bizi taciz ettiğiniz erdemlerinizden ötürü tatlı bir dili seçmişsinizdir ve ilk intibada sıçmışsınızdır. artık onu bu meselenin ciddi bir mesele olduğuna ikna etmeniz zordur. işte özür dilenmiştir, sebep de söylenmiştir; gerisini iyi niyetinizle ve sevginizle kapatmalısınızdır. işte gözle görülmeyen, elle tutulmayan zorbalığın yaşamdaki yansıması budur. sevgi adı altında insanların birbirine yaptığı zulüm örneklerinden sadece biridir.
bu devir böyle bir devir; derinliğin kaybolduğu, insanlara her şeyi bilale anlatır gibi anlatmanız gereken bir devir. o yüzden, kim olursa olsun, üslubun her türlüsünü kullanmak gerekiyor. tatlı dille anlatılacak bir olayı, basit bir analiz kurup anlatabilirsiniz. çoğu kez ben de öylr yaparım zaten. ancak kişisel olsun olmasın, bir ilişki olsun olmasın gerektiğinde üslubunuzu sertleştirmeniz gerekir. sözgelimi ortamda zerre kadar size saygısı olmadan, sırf o gün iyi giyinip kuşandığı için, taşrada bir kahvehanede görülebilecek kadar abes bir yaklaşımla kendi kendine şov yapan bir enayinin ağzının payını vermek için "evet canım, şuralarda haklısın ama" gibi bir üslubu seçemezsiniz. olmaz, onu aklamaktan başka hiçbir bok yemiş olmazsınız. "bu mevzunun özeti bu, bu konuya böyle yaklaşacaksak, defolup gidelim bir batakhanede konuşalım, ne bokuma okuduk o kadar okulu." dersiniz. karşınızdaki kırmak istemediğiniz biriyse "seni bu yaklaşımından dolayı affediyoruz ama biraz daha az a haber izlemeni öneriyoruz" gibi işi t.şağa vurursunuz, olur biter. tersine olaylarda da bana karşı aynı yaklaşımı görmek isterim.
velhasıl, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır ancak yer, zaman ve olay çok önemlidir. asla kendinize bunu şiar edinmeyin; sonra etrafınız içinden çıkamadığınız abukluklar silsilesiyle dolup taşar. o son restiniz yıkıcı olur. iyi insan ilişkileri kurmak, sosyal hayatta başarılı olmak değildir; stabil ilişkiler kurmak başarıdır. dünden bugüne ne kadar sağlam kalabilmişsek, ayaklarımız ne kadar zeminde kalmışsa, ilişkilerimizde gelgitler olmamışsa o kadar başarılıyızdır. hayat da böyledir çünkü, iyisi ve kötüsü vardır; samimisi ve samimiyetsizi, isteneni, mecbur kalınmışı vardır. o yüzden herkesle iyi olan birini gördüğümüzde bu işin içinde mutlaka bir bokluk olduğunu düşünürüz. bu hayatın görünmeyen kuralıdır.
öncelikle bir kabulle başlayalım ki mükemmelliyetçi olmadığımız anlaşılsın ve böyle meselelerde bir tavır benimsediğimizde hayattan kopuk, melankolik, kötümser vs. gibi irrite edici ön yargılardan kurtulalım. hiç kimse bizi anlamak, bize merhamet etmek, bizim olaylara karşı duygularımızın değişimine uygun hareket etmek zorunda değil. yani; kimseden bir şey beklemememiz gereken ancak bir şekilde insanlara muhtaç olduğumuz, bu nedenle de ona göre pozisyon almamız gereken bir toplumda, bir dönemde yaşıyoruz. sıklıkla tatlı dille konuşulmasının yanlışlığını, karşımızdaki insandan çıkaramayız. onlara yapmak zorunda olmadıkları bir sorumluluk yüklemiş olacağımız için buna hakkımız yok. bir insanla sırf ilişki içinde olduğu için, ufak tefek fedakarlıklarından temel alarak karşısındaki insandan neler talep edebileceğini çözememiş, sınırlarını anlayamamış insanlar bunu anlayamazlar.
bu kısa analizi kafamızda kurduktan sonra, tatlı dille konuşmaya gelelim. şimdi, birbirlerini gerçekten seven ve zırt pırt ortalığa çıkıp "ama biz seviyoruz, seven sevdiği için her şeyi yapar, fedakarlık, aşk, tutku, aidiyet, sadakat" diyen şu romantikleri bir kenara fırlatalım. yaşamda karşımıza çıkan, belli bir yaşa geldiğimizde daha net görebildiğimiz, etrafımızın küçüklü büyüklü bütün zorbalıkları yapmakta gocunmayan insanlarla dolu olduğunu görürüz. yine tekrarlıyorum, ünvanı, sıfatı ne olursa olsun; eş, dost, aile, akraba. tatlı dili bu insanlara kullanırken çok dikkatli olmamız lazım.
yaşamımızda karşılaştığımız ve yakın ilişki içine girdiğimiz insanların çoğunun yaklaşımı, bizim üslubumuzla, duygularımızın dışarıya yansıdığı şekliyle ilgilidir. çok az insan içinizden geçenlerle ve onları dışarı yansıtırken değiştirmek için yaptığınız maskaralıklarla ilgilenirler. ne gösteriyorsan osundur, üslubun neyse odur. eğer bunu bozarsanız, ortada bir derinlik arayışına girersiniz; bu sizi nihayetinde çokça üzecek bir hayal kırıklığı döngüsüne sokar.
sözgelimi bir olay yaşanmıştır ve siz bu olayla alakalı çok sinirlisinizdir ya da bu olay sizi ciddi manada rahatsız etmiştir ancak olayın sorumlusu insan, üzerinizde türlü zorbalık yapmaya izin verdiğiniz insanlardan biridir. böyle durumlarda tatlı bir dille anlatmanız gayet mümkündür. bazı insanlar, olay ne kadar ciddi olsa da gönül kırmamaya özen gösterirler. bunu yaptığınızda, yani tatlı bir dille meramınızı anlattığınızda, işte şöyle bir sefilliğin ortaya çıktığını görürsünüz: "ya tamam da ben onu şunun için yapmıştım. yine de kusura bakma, valla bak. "
buna sefillik dememin sebebi şudur: olayın ciddiyeti kaybolmuştur ve karşınızdaki insan, sizin onun "şunun içindi ya, işte şunun" demenizle yetinecek kadar sinirli olduğunuzu düşünmektedir. bu yüzden de araya sıkıştırdığı özür veya özür mahiyetindeki cümlenin yeteceğini düşünmektedir; işte bu açıkça sefilliktir. siz de sözüm ona sevginizden, iyi niyetinizden veya buna benzer; sık sık ortamlarda sizde var olduğunu söyleyerek bizi taciz ettiğiniz erdemlerinizden ötürü tatlı bir dili seçmişsinizdir ve ilk intibada sıçmışsınızdır. artık onu bu meselenin ciddi bir mesele olduğuna ikna etmeniz zordur. işte özür dilenmiştir, sebep de söylenmiştir; gerisini iyi niyetinizle ve sevginizle kapatmalısınızdır. işte gözle görülmeyen, elle tutulmayan zorbalığın yaşamdaki yansıması budur. sevgi adı altında insanların birbirine yaptığı zulüm örneklerinden sadece biridir.
bu devir böyle bir devir; derinliğin kaybolduğu, insanlara her şeyi bilale anlatır gibi anlatmanız gereken bir devir. o yüzden, kim olursa olsun, üslubun her türlüsünü kullanmak gerekiyor. tatlı dille anlatılacak bir olayı, basit bir analiz kurup anlatabilirsiniz. çoğu kez ben de öylr yaparım zaten. ancak kişisel olsun olmasın, bir ilişki olsun olmasın gerektiğinde üslubunuzu sertleştirmeniz gerekir. sözgelimi ortamda zerre kadar size saygısı olmadan, sırf o gün iyi giyinip kuşandığı için, taşrada bir kahvehanede görülebilecek kadar abes bir yaklaşımla kendi kendine şov yapan bir enayinin ağzının payını vermek için "evet canım, şuralarda haklısın ama" gibi bir üslubu seçemezsiniz. olmaz, onu aklamaktan başka hiçbir bok yemiş olmazsınız. "bu mevzunun özeti bu, bu konuya böyle yaklaşacaksak, defolup gidelim bir batakhanede konuşalım, ne bokuma okuduk o kadar okulu." dersiniz. karşınızdaki kırmak istemediğiniz biriyse "seni bu yaklaşımından dolayı affediyoruz ama biraz daha az a haber izlemeni öneriyoruz" gibi işi t.şağa vurursunuz, olur biter. tersine olaylarda da bana karşı aynı yaklaşımı görmek isterim.
velhasıl, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır ancak yer, zaman ve olay çok önemlidir. asla kendinize bunu şiar edinmeyin; sonra etrafınız içinden çıkamadığınız abukluklar silsilesiyle dolup taşar. o son restiniz yıkıcı olur. iyi insan ilişkileri kurmak, sosyal hayatta başarılı olmak değildir; stabil ilişkiler kurmak başarıdır. dünden bugüne ne kadar sağlam kalabilmişsek, ayaklarımız ne kadar zeminde kalmışsa, ilişkilerimizde gelgitler olmamışsa o kadar başarılıyızdır. hayat da böyledir çünkü, iyisi ve kötüsü vardır; samimisi ve samimiyetsizi, isteneni, mecbur kalınmışı vardır. o yüzden herkesle iyi olan birini gördüğümüzde bu işin içinde mutlaka bir bokluk olduğunu düşünürüz. bu hayatın görünmeyen kuralıdır.
devamını gör...
7.
nabıza göre şerbet vermek derler.
devamını gör...
8.
mümkün oldukça yapmaya çalıştığım harekettir.
devamını gör...
9.
eskiden böyle yapıldığında yılanlar bile deliğinden çıkarmış günümüzde böyle yaparsanız aptal yerine konmanız muhtemel.
devamını gör...
10.
türkiye'de çok fazla işe yaramayandır. genellikle ezik muamelesi görürsünüz.
devamını gör...
11.
(bkz: lisan-ı münasip)
devamını gör...
12.
doyulur mu?
devamını gör...
13.
max 10 dakika yapıp,sonrasında ise çirkefleşilen durum. 15 dakika dayanabilene madalya var.
devamını gör...
14.
sizi en büyük kötülüğü yapacak insanlar genelde böyle konuşur gerek akraba olsun gerek tanımadığın biri olsun bağırıp cağırıp insandan 10x daha tehlikelidir bunu görünce kaçın.
devamını gör...
15.
yılanı deliğinden çıkarırmış.
devamını gör...
16.
güzel bir şeydir fakat bir süre sonra insanlar bunu kullanarak tepenize çıkabilir.
devamını gör...
17.
18.
korkarım en çok onlardan korkarım.
dili tatlıdır ama içi zehirdir.aksini hiç görmedim ilk arkanızı döndüğünüzde göreceksiniz ki,
(tabiki ondan hiç şüphe etmezsiniz çünkü tatlı dillidir) ilk o atmıştır taşı kafanıza.
dili tatlıdır ama içi zehirdir.aksini hiç görmedim ilk arkanızı döndüğünüzde göreceksiniz ki,
(tabiki ondan hiç şüphe etmezsiniz çünkü tatlı dillidir) ilk o atmıştır taşı kafanıza.
devamını gör...
19.
tatlı dille ve güler yüzle konuşabiliyorum ama ceylan göz işin içine girince olmuyor benim gibi at hırsızı kılıklı birine.
devamını gör...
20.
tatlı dilli, kibar olmak istemiyorum ama mecburen öyleyim.
devamını gör...