öne çıkanlar | diğer yorumlar

başrollerini anthony hopkins ve john hurt gibi iki efsanevi ismin paylaştığı, gerçek bir hayat öyküsünün anlatıldığı the elephant man, 1880 yılının londra’sına götürüyor bizleri. şehrin sokaklarından süzülen kasvet ve karamsarlık, arka sokaklarda olup bitenlerin bir yansımasıdır adeta. doktor treves, günün birinde arka sokaklarda gezgin bir sirke rastlar. önündeki kalabalıktan anlaşıldığı üzere içeride normal olmayan bir gösteri vardır ve bu normal olmayan gösterinin kahramanı doğuştan engelli olan john merrick’tir. doktor treves hızlı bir hamleyle son derece korkunç şartlar altında yaşamaya çalışan bu fil görünümlü adamı tedavi altına almak ister. her haliyle ürkütücü olan fil adamın bu korkunç görünümünün altında sakladığı ince ve zavallı ruh ise zamanla dökülmeye başlayacaktır.
devamını gör...
bernard pomerance tarafından 1977'de yazılan tiyatro oyunu.

sonrasında 1980 yılında, david lynch tarafından beyaz perdeye aktarılmıştır.

fil adam, toplumun bize en küçük yaşlarımızdan itibaren dayattığı estetik, güzellik, şekilcilik kavramlarına vurgu yapıyor. hatta tabiri caizse bu kavramları, muhammed ali clay gibi sağlı sollu kroşelerle, ringin köşesine sıkıştırıyor. böylece izleyiciye de ayna tutmuş oluyor.

küçük yaşlardan itibaren, genel kabullerimizin ve önyargılarımızın esiri olduğumuz bu mevzu, filmin ilerleyen her karesinde, izleyici de havlu atma isteği doğuruyor.

insanın içinden ''tamam artık yeter! vurma! nakavt!'' diye bağırmak geliyor.

toplum tarafından ötekileştirilen, hor görülen, sırf görüntüsü sebebiyle yalnızlığa itilen ''ucube'' ''çirkin'' ''deli'' vesaire kavramlarla yaftalanan insanlara karşı yapılan haksızlık, filmi bitirip yerinizden kalktığınızda içinize bir yumru gibi oturuyor. istediğiniz kadar vicdan sahibi olun, istediğiniz kadar iyi davranmaya çalışın, bu gerçekliğin önüne geçemiyor olmanız dahi bu hisleri iliklerinize kadar hissetmeniz için kafi.

işin garip tarafı dr. frederick treves karakterinin, john marrick'e yardımcı olmaya çalışırken yaşadığı ruhsal dalgalanmaların, seyirci de oluşan dalgalanmalarla benzerlik göstermesi... bu da filmin hedeflediği şeyin ne olduğunu anlamamıza ziyadesiyle yardımcı oluyor. yani o yumruğu illaki yiyeceğiz.

tabi doktor treves'i anthony hopkins'in canlandırıyor oluşu da, bu duyguyu iyice yukarılara taşıyor.

filmde üzerinde durulması gereken çok fazla şey var. lakin bunları yine filmi izlemeyenler açısından ipucu oluşturacağı düşüncesi yazmamayı tercih ediyorum. toplumsal katmaların etik dışı hareketleri, farklı sınıfsal kesimlerin sınıfta kalan ahlaki anlayışları, vicdanları susturmak için atılan türlü türlü taklalar...

fil adam muhakkak izlenmesi gereken bir film.

izleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler dilerim.

izlemiş olanlar içinse söyleyeceğim şey şu ; belki o aynayı kendimize tutmanın zamanı yeniden gelmiştir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
the elephant man (1980)

eşsiz bir david lync filmi olan bu yapım yeri gelir sizi hayran bırakır yeri gelir hüngür hüngür ağlatır. bu yapım gerçek bir olaydan esinlenilerek oluşturulmuştur. evet filmdeki o “şey” gerçekten yaşamış olan bir insandır. bunu bildikten sonra bu filmi izlemek eminim ki sizlerin bu filme bakışını çok çok değiştirecektir. insanların bilmedikleri, yabancısı oldukları bir “şey”den nasıl korktuklarını ve onu ayrıştırdıklarını hatta hayvandan daha aşşağı gördüklerini hayvandan daha aşşağı bir muamele yaptıklarını görmekten öte kendinizi o “şey”in yerine koymanızı ve insanlara bir de bu gözle bakmanızı sağlayacak ve o bakış biliyorum ki sizlere hayatta yepyeni pencereler açacaktır. ufkunuzu genişletecek ve bazı filmlerin filmden öte bir şey olduğunu sizlere bir kez daha gösterecektir. filmden sonra bağırarak şu repliği söylemeniz çok olasıdır
“ı am not an animal! ı am a human being! ı… am… a… human…”
devamını gör...
freak showda kullanılan, fil hastalığına sahip bir ucubenin* hikayesini anlatan film.

filmin başı aşırı saçma ve filmin başına göre ucubenin annesine filler tecavüz ediyor ve o yüzden böyle doğuyor? dram kısmı gerçekten güzel işlenmiş ama başı maalesef sıçıp sıvamış.

onun dışında anthony hopkins'in hitler vari sinirlendiği sahneler oyunculuğunu ne kadar büyük olduğunu gösteriyor.
bazı bölümler aşırı sıkıcı ve uzun. 3 gün ara vere vere izledim
6/10
devamını gör...
1981 yapımı bir david lynch filmidir.

david lynch filmlerinin tipik çizgisi dışındaki tek filmi olduğu söylenebilir. kurgu ve akış hiç karmaşık değil.

esasında film, bir noktaya kadar kafka'nın gregor samsa'sındakine benzer bir sosyal yalıtılmışlık üzerinden ilerliyorken, sonrasında toplumun tüketici eğilimlerini de sorgulayan, bunu yaparken görünür görünmez zarar verdiği, hasarlı şeyleri de heybesinden çıkaran bir anlatıya dönüşüyor.
evet, toplumsal estetik algılarının, şekilciliğin tartışmalı yanlarını işlerken bence en güçlü eleştirisini de kitlelerdeki sirk kültürü üzerine veriyor. kapitalizmin, doğaya ve insanlığa karşı her şeyi bir ürüne dönüştüren pazarlamacılığı, en çok da yine onların ruhsal açlığından, zevk ve heyecan düşkünlüğünden besleniyor.

fakat film, gölgede sessiz sedasız yaşanan bu ruhsal çöküşlerin çıkışına doğru bir yerlerine hristiyanlık propagandası serpiştirmekten de kendini alamıyor. joseph merrick'i hafifleten, bir anlamda ona anlayış gösteren incil ayetleri, coşumcu müzikler eşliğinde, en doğal ve insani yaklaşımları bile tanrısallaştırıyor.
iyilik, sevecenlik, anlayış ve şefkat, hepsi sadece bir yüzümüzün tanrıya dönük olduğu durumlarda ortaya çıkan şeylermiş gibi.
üstelik joseph merrick'in o güne kadar gördüğü insanlık dışı yaklaşımların aksine onu anlamaya dönük ilk yakınlığı gösteren kişinin bir bilim adamı olmasına rağmen.

herkesin arzusu, biraz herkes gibi olabilmektir.

filmde joseph'in en mutlu olduğu sahne, doktorun eşiyle birlikte çay saati sohbetinde normalleştiği ve belki de yüzüne bakıp da acayipliklerine yoğunlaşmayan doğallığı birilerinde deneyimlediği sahneydi.
bu açıdan hepimizin fiziksel görüntümüzde olmasa da ruhumuzun bir yerlerinde taşıdığımız bir fil adam tarafımız var. bu yüzden empati yetilerimizin olgunluğu da en başta kendimizle doğru yüzleşip, kendimizi doğru anlamaktan geçiyor galiba.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"the elephant man" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim