türk insanındaki tahammül eşiğinin azalması
başlık "coracesium" tarafından 28.09.2024 11:40 tarihinde açılmıştır.
1.
kendimde de gördüğüm, insanlardaki son dönem kimsenin kimseyi çekecek halinin kalmamasının göstergesi. insanlar artık birbirine mesafeli, kimse birbiriyle muhatap olmuyor vs. vs. bunları ben de yapıyorum.
en basitinden üçüncü sayfa haberlerinden bile anlayabilirsiniz. kendi yaşının gereği olan hareketleri yapan çoluk çocuğa bile tavrı değişti insanımızın.
en basitinden üçüncü sayfa haberlerinden bile anlayabilirsiniz. kendi yaşının gereği olan hareketleri yapan çoluk çocuğa bile tavrı değişti insanımızın.
devamını gör...
2.
başlıklara baktıkça benim bile tahammülüm kalmıyor ülke komple kaos yakında iç savaş olmazsa 3.dünya savaşı zaten ama bir şeyler yakın ve çok berbat sonuçlar doğuracak.
devamını gör...
3.
otoritenin tam istediği kıvamdaki "muasır medeniyetler seviyesi"dir bu. büyük bir özenle, nakış işler gibi işlediler kumaşlarımızı gerip gerip.
ilk olarak ilköğretimden başlayarak lime lime kopardılar algı kapasitemizi.
bizim toplum olarak bir arada durduğumuz ortak olan ne varsa terör bahanesi ile tek tek elimizden alındı. kalabalık olmak, kalabalık ortamda takılmak, kutlamalar yapmak vb gibi gayet insanî ve sosyal yönler teker teker "tehlikeli" imajı yaratılarak hayatımızdan çıkarıldı.
eskiden 19 mayıs ve 23 nisan gibi millî bayramlarda spora dönen, spora ve dansa yönelmeyi sağlayan gösterilerle gurur gözyaşı döktürenbgencler yerini şimdi hımı hımı hım sayko içerik yapan kişileri müzik diye dinleyen sosyopatlara bıraktı.
mafya dizileri, töre dizileri ile silahlanma ve "racon kesme" sempatik bir zemine oturtuldu içeriği boşaltılmış eğitime ek olarak. bugün sokaktaki 13 yaşındaki çocuktan meclisteki bakana kadar sorunları yalnız "kaba kuvvet" ile cozebilecegini düşünen bir inanç peydah oldu zira yargıya güven ortadan kaldırıldı. polis bile kendi adaletini kendince kendisi sağlama peşinde, ne yazık!
gündüz kuşağı programlarında ve entrika kuşağı dizilerde hadsizlik, avamlik, görgüsüzlük ve saygısızlık "hazır cevaplılık" ve "dobralık" olarak pazarlandi; eğitimle birlikte düşen algı kapasitemiz fark edemedi. edenler de edemeyenlere tahammül edemiyor zaten, paradoks.
sosyal medyada, online pazarlarda sahtekarlık ve kabalık aldı başını gitti, bunun önüne gecilmedigi gibi aynı sahtekarlık sokağa da entegre edildi, hoop geldik mi algı konusuna ve eğitime. bu mecralarda dönen her muhabbeti, görseli, pazarlanani gerçek zanneden yurdum insanı demez mi; e o zaman sahtekarlık da saygısızlık da yapılabilir bir şey,ben neden eksik kalayım. der tabii, algı.
sadece görsel amaçla yapılan estetik ve silahlanma yaşı ergenliğe kadar indi. boşalan özgüvenini bunlarla doldurmaya çalışan bir nesil yetiştirildi.
toksik olmak moda oldu. en "ben marjinalim, modaya uymam" diyen yurdum enteli bile katkı sağlıyor yurt geneli toksiklige. niye altta mi kalsın yani?
dizilerle, haberlerle, sosyal medya ile gördüklerimiz, şahit olduklarimiz o kadar kanıksattı ki her şeyi, en ufak bir eleştiride "eheheh silivri soğuktur" diyip kenara çekiliyoruz. algı yine devrede.
suçunu tam olarak bilmediğimiz herkes içeride, ansiklopedi gibi suç dosyayı olanlar dışarıda.
korkuyoruz. başımıza ne gelecek bilmiyoruz, bir şeyleri görüyoruz ve oradan uzaklasıyoruz başımız belaya girmesin diye, eziliyoruz, siniyoruz, üstümüzden geçiyorlar...
elimize fırsat geçtiğinde elbette ilk olarak gücümüz kime yetiyorsa tepesine cokecegiz çünkü değerli ve güçlü de hissetmeliyiz.
otorite bundan çok memnun bence. av, iki av birlikte yol alırsa zorlaşır. kolay avlamak için ilk önce iki avı birbiri ile dovüştürüp zayıflatmak gerekir.
edit: işin kötü yanı, yeni neslin bu örgüyle işlenmesi değil, bizim kuşağın hatta bizden bir önceki kuşağın da buna ayak uydurmasinda veyahut ayak uydurma çabasında olmasında. rezillik.
ilk olarak ilköğretimden başlayarak lime lime kopardılar algı kapasitemizi.
bizim toplum olarak bir arada durduğumuz ortak olan ne varsa terör bahanesi ile tek tek elimizden alındı. kalabalık olmak, kalabalık ortamda takılmak, kutlamalar yapmak vb gibi gayet insanî ve sosyal yönler teker teker "tehlikeli" imajı yaratılarak hayatımızdan çıkarıldı.
eskiden 19 mayıs ve 23 nisan gibi millî bayramlarda spora dönen, spora ve dansa yönelmeyi sağlayan gösterilerle gurur gözyaşı döktürenbgencler yerini şimdi hımı hımı hım sayko içerik yapan kişileri müzik diye dinleyen sosyopatlara bıraktı.
mafya dizileri, töre dizileri ile silahlanma ve "racon kesme" sempatik bir zemine oturtuldu içeriği boşaltılmış eğitime ek olarak. bugün sokaktaki 13 yaşındaki çocuktan meclisteki bakana kadar sorunları yalnız "kaba kuvvet" ile cozebilecegini düşünen bir inanç peydah oldu zira yargıya güven ortadan kaldırıldı. polis bile kendi adaletini kendince kendisi sağlama peşinde, ne yazık!
gündüz kuşağı programlarında ve entrika kuşağı dizilerde hadsizlik, avamlik, görgüsüzlük ve saygısızlık "hazır cevaplılık" ve "dobralık" olarak pazarlandi; eğitimle birlikte düşen algı kapasitemiz fark edemedi. edenler de edemeyenlere tahammül edemiyor zaten, paradoks.
sosyal medyada, online pazarlarda sahtekarlık ve kabalık aldı başını gitti, bunun önüne gecilmedigi gibi aynı sahtekarlık sokağa da entegre edildi, hoop geldik mi algı konusuna ve eğitime. bu mecralarda dönen her muhabbeti, görseli, pazarlanani gerçek zanneden yurdum insanı demez mi; e o zaman sahtekarlık da saygısızlık da yapılabilir bir şey,ben neden eksik kalayım. der tabii, algı.
sadece görsel amaçla yapılan estetik ve silahlanma yaşı ergenliğe kadar indi. boşalan özgüvenini bunlarla doldurmaya çalışan bir nesil yetiştirildi.
toksik olmak moda oldu. en "ben marjinalim, modaya uymam" diyen yurdum enteli bile katkı sağlıyor yurt geneli toksiklige. niye altta mi kalsın yani?
dizilerle, haberlerle, sosyal medya ile gördüklerimiz, şahit olduklarimiz o kadar kanıksattı ki her şeyi, en ufak bir eleştiride "eheheh silivri soğuktur" diyip kenara çekiliyoruz. algı yine devrede.
suçunu tam olarak bilmediğimiz herkes içeride, ansiklopedi gibi suç dosyayı olanlar dışarıda.
korkuyoruz. başımıza ne gelecek bilmiyoruz, bir şeyleri görüyoruz ve oradan uzaklasıyoruz başımız belaya girmesin diye, eziliyoruz, siniyoruz, üstümüzden geçiyorlar...
elimize fırsat geçtiğinde elbette ilk olarak gücümüz kime yetiyorsa tepesine cokecegiz çünkü değerli ve güçlü de hissetmeliyiz.
otorite bundan çok memnun bence. av, iki av birlikte yol alırsa zorlaşır. kolay avlamak için ilk önce iki avı birbiri ile dovüştürüp zayıflatmak gerekir.
edit: işin kötü yanı, yeni neslin bu örgüyle işlenmesi değil, bizim kuşağın hatta bizden bir önceki kuşağın da buna ayak uydurmasinda veyahut ayak uydurma çabasında olmasında. rezillik.
devamını gör...
4.
coğrafyasal mental kriz
devamını gör...