1.
"televizyon olmadığı için pencereden bulut seyretmeye başladım. oradaki yayın çok iyi, haberleri daha güvenilir, gelip geçen bir iki uçak dışında pek reklam almıyorlar ve asıl önemlisi akşamları gök gürültülü sürpriz programlar var. filmler genellikle kırlangıçların hayatı üzerine ve belki biraz monoton, ancak oldukça realist."
devamını gör...
2.
"hayat, kaçınılmaz bir mücadele, bir kavga, zorunlu ve cebri bir akıştır. bu akış üzerinde tanrılar bile birbirlerini yemektedirler... ve biz, sapına kadar doğanın içindeki varlıklar olarak, bu cehennemi akışa mahkum görünüyoruz... din savaşlarından yırtabilirsek, belki de iktidarlarını yeniden kurulacak bir despotun egemenliği altına düşeceğiz."
devamını gör...
3.
mikroskop mucidi leeuwenkoek dostu ressam vermeer’e “su böyle işte ve başka türlü değil” demiş… bir öpüş damlasında milyarlarca gözle görülmez yaratık… ressamın tarafını tutuyorum… çünkü, güzelsin…
birkaç tel beyaz… bizi gazlamaz… sakınmazsın görüntünü, biliyorum… çünkü güzelsin…
mikroskopun mucidi leeuvvenhoek, aynı günde doğdukları, hep komşuluk yaşadıkları dostu ressam vermeer’e bir su damlası gösterip, “su işte böyle ve değil başka türlü” demiş… bir öpüş damlasında kanyuvarları… mucidin tarafım tutsam da… sen güzelsin…
birkaç tel beyaz… bizi gazlamaz… sakınmazsın görüntünü, biliyorum… çünkü güzelsin…
mikroskopun mucidi leeuvvenhoek, aynı günde doğdukları, hep komşuluk yaşadıkları dostu ressam vermeer’e bir su damlası gösterip, “su işte böyle ve değil başka türlü” demiş… bir öpüş damlasında kanyuvarları… mucidin tarafım tutsam da… sen güzelsin…
devamını gör...
4.
ruhumu saran sacayağı, gözümün bağı, son ruhsal kaatil, ölümüm, mahvoluşumsun…
devamını gör...
5.
7 dil bilen, votka ve samsun216 müptelası türk filozof
10 yıldır aralıksız okuduğum, okumaktan öte aşık olduğum bir dahiden bahsedeceğim.
ulus baker...
düşüncelerime yön veren yüce bir türk filozof... bir dahi, yazar, eleştirmen, sosyolog, çevirmen, odtü öğretim üyesi…
7 dili anadili gibi bilirdi. muhteşem bir türkçesi vardı.
ödtü sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra aynı üniversitede öğretim üyesi olarak dersler vermeye başladı. fransız, alman, italyan ve rus öğrencilerinden sorularını kendi dillerinde sormalarını ister ve o dillerde cevap verirdi.
sosyoloji, felsefe, sinema, tarih, müzik ve matematik alanlarında olağanüstü bir bilgi birikimi ve anlatım gücüne sahipti.
sinema üzerine yaptığı eleştiriler halen avrupa üniversitelerinde ders olarak okutulmakta.
deleuze, hegel, spinoza’dan çeviriler yaptı.
spinoza’yı o kadar çok okudum ki ondan sonunda beni de spinozacı etti.
saçı başı dağınıktı. yakın dostları uyarmasa günlerce duş almazdı. kıyafet alırken beden numarasına bakmazdı. aynı kazağı yıllarca giydi. pantolonu kendine daima bol gelirdi. sokaklarda yatan şarapçılardan hiç farkı yoktu. bu dünyaya ait hiçbir şeye önem vermedi.
gözlüğünün bir camı düştüğünde ‘’yahu ulus gözlüğünün camı düşmüş değiştirsene’’ diyenlere ‘’o benim sağlam gözüm zaten niye değiştireyim ki’’ dedi ve yıllarca tek camlı gözlükle yaşadı.
derslerini ciddiyetle dinleyen öğrencilerin dikkati, ulus hoca gözünü kırık yerden ovuşturunca bozulurdu. sonra gözlüğü düştü ve ortadan kırıldı. yenisini almadı selobantla tutturdu. yamuk gözlükle yaşadı bir süre.
sinüziti vardı. yağmurlu havaları sevmezdi. iki kedisi vardı. ikisinin ismini de ‘’spinoza’’koymuştu.
sakin ve mütevazıydi. yemeği biri hatırlatırsa yer, kahveyi elinden düşürmezdi.sürekli votka ve samsun216 içerdi.1 ders boyunca bir paket sigara bitirdiği olurdu. kahvaltısı biraydı.
fakat bu adam konuşmaya başladıktan sonra profesörlerde dahil herkes susardı. psikanalizin teorik, mantıksal, epistemolojik açmazlarını onun kadar başarılı hiç kimse betimleyemedi.
10 yıldır youtube’da ki seminerlerini izlerim. felsefeye azıcık merakınız varsa her şeyi bırakıp izleyin. sizi alıp uzun bir süre geri gelemeyeceğiniz bir yere götürecek.
pantolon kemeri yerine ip bağlardı ama odtü kütüphanesinin kokusu üzerine sinmişti resmen. okunması gereken her şeyi okumuştu. ulus baker’i bu ülkeden çıkarırsan sosyoloji ve felsefe çöker.
bandista isimli müzik grubu adına şarkı yaptı; ‘’her şeyin şarkısı’’…
annesi kıbrıslı şair pembe marmara’yı kanserden kaybetti. ruh bilimci babası sedat baker evli sevgilisinin kocası tarafından bir otel lokantasında öldürüldü.
ulus çocukken kıbrıs’ta savaş vardı. evleri tarandı.
bütün bu bunalımlardan mıdır bilinmez, elinden kadehi asla düşürmedi. 2007 temmuzunun bulutlu bir sabahında 47 yaşında toprağa kavuştu. dahi bedeni alkole daha fazla dayanamamıştı.
kıbrıs lefkoşa’da mezarı var gidin bir bakın mezarına. kendisi gibi sade bir mezarın üstünde votka şişeleri, şiirler, samsun216 paketleri, albüm kapakları, kitaplar, penalar daha neler neler…
giderken bir isteği vardı ; ‘’ hüzün geriye kalandır biraz blues dinleyin benim için’’ dedi… dinliyorum…
hangi dinin cennetindeysen selam olsun ulus hocam. seni unutturmayacağım…
siyaset denen illetle kirlenmiş ülkemde bu adamlar unutulurken beyni bok çuvalından farksız dalkavuklar saatlerce ekranları, meydanları ve zihnimizi kirletiyor.
eğer dostlar isterse ulus baker hakkında çok daha değerli bilgileri paylaşmaya devam edeceğim. saygılarımla...
- alıntıdır
10 yıldır aralıksız okuduğum, okumaktan öte aşık olduğum bir dahiden bahsedeceğim.
ulus baker...
düşüncelerime yön veren yüce bir türk filozof... bir dahi, yazar, eleştirmen, sosyolog, çevirmen, odtü öğretim üyesi…
7 dili anadili gibi bilirdi. muhteşem bir türkçesi vardı.
ödtü sosyoloji bölümünden mezun olduktan sonra aynı üniversitede öğretim üyesi olarak dersler vermeye başladı. fransız, alman, italyan ve rus öğrencilerinden sorularını kendi dillerinde sormalarını ister ve o dillerde cevap verirdi.
sosyoloji, felsefe, sinema, tarih, müzik ve matematik alanlarında olağanüstü bir bilgi birikimi ve anlatım gücüne sahipti.
sinema üzerine yaptığı eleştiriler halen avrupa üniversitelerinde ders olarak okutulmakta.
deleuze, hegel, spinoza’dan çeviriler yaptı.
spinoza’yı o kadar çok okudum ki ondan sonunda beni de spinozacı etti.
saçı başı dağınıktı. yakın dostları uyarmasa günlerce duş almazdı. kıyafet alırken beden numarasına bakmazdı. aynı kazağı yıllarca giydi. pantolonu kendine daima bol gelirdi. sokaklarda yatan şarapçılardan hiç farkı yoktu. bu dünyaya ait hiçbir şeye önem vermedi.
gözlüğünün bir camı düştüğünde ‘’yahu ulus gözlüğünün camı düşmüş değiştirsene’’ diyenlere ‘’o benim sağlam gözüm zaten niye değiştireyim ki’’ dedi ve yıllarca tek camlı gözlükle yaşadı.
derslerini ciddiyetle dinleyen öğrencilerin dikkati, ulus hoca gözünü kırık yerden ovuşturunca bozulurdu. sonra gözlüğü düştü ve ortadan kırıldı. yenisini almadı selobantla tutturdu. yamuk gözlükle yaşadı bir süre.
sinüziti vardı. yağmurlu havaları sevmezdi. iki kedisi vardı. ikisinin ismini de ‘’spinoza’’koymuştu.
sakin ve mütevazıydi. yemeği biri hatırlatırsa yer, kahveyi elinden düşürmezdi.sürekli votka ve samsun216 içerdi.1 ders boyunca bir paket sigara bitirdiği olurdu. kahvaltısı biraydı.
fakat bu adam konuşmaya başladıktan sonra profesörlerde dahil herkes susardı. psikanalizin teorik, mantıksal, epistemolojik açmazlarını onun kadar başarılı hiç kimse betimleyemedi.
10 yıldır youtube’da ki seminerlerini izlerim. felsefeye azıcık merakınız varsa her şeyi bırakıp izleyin. sizi alıp uzun bir süre geri gelemeyeceğiniz bir yere götürecek.
pantolon kemeri yerine ip bağlardı ama odtü kütüphanesinin kokusu üzerine sinmişti resmen. okunması gereken her şeyi okumuştu. ulus baker’i bu ülkeden çıkarırsan sosyoloji ve felsefe çöker.
bandista isimli müzik grubu adına şarkı yaptı; ‘’her şeyin şarkısı’’…
annesi kıbrıslı şair pembe marmara’yı kanserden kaybetti. ruh bilimci babası sedat baker evli sevgilisinin kocası tarafından bir otel lokantasında öldürüldü.
ulus çocukken kıbrıs’ta savaş vardı. evleri tarandı.
bütün bu bunalımlardan mıdır bilinmez, elinden kadehi asla düşürmedi. 2007 temmuzunun bulutlu bir sabahında 47 yaşında toprağa kavuştu. dahi bedeni alkole daha fazla dayanamamıştı.
kıbrıs lefkoşa’da mezarı var gidin bir bakın mezarına. kendisi gibi sade bir mezarın üstünde votka şişeleri, şiirler, samsun216 paketleri, albüm kapakları, kitaplar, penalar daha neler neler…
giderken bir isteği vardı ; ‘’ hüzün geriye kalandır biraz blues dinleyin benim için’’ dedi… dinliyorum…
hangi dinin cennetindeysen selam olsun ulus hocam. seni unutturmayacağım…
siyaset denen illetle kirlenmiş ülkemde bu adamlar unutulurken beyni bok çuvalından farksız dalkavuklar saatlerce ekranları, meydanları ve zihnimizi kirletiyor.
eğer dostlar isterse ulus baker hakkında çok daha değerli bilgileri paylaşmaya devam edeceğim. saygılarımla...
- alıntıdır
devamını gör...
6.
"her şeyi anlamak zorunda değilsiniz, anlamak yalnızca dünyayla ilişkimizin bir düzeyinden ibaret, tümü değil."
buradan
buradan
devamını gör...
7.
bunu hissedebiliyor musunuz.. ?
devamını gör...
8.
herkes her şeyleşiyor...
devamını gör...
9.
banyo yapıcam diye söz vermiş ama tutmamış anladığım kadarıyla..
devamını gör...
10.
gözlüğümü tutun düşecek şimdi...
devamını gör...
11.
bizler ya başkasıyla varolurken kendimizden vazgeçeriz, ya da birlikte varolacağımız başkasının kendinden vazgeçmesini talep ederiz. bu da mutlak bir mutsuzluk ve pasifliktir. böylece sevgi gibi sevinçli bir duygu bile bir şantaja dönüşür.
devamını gör...
12.
ıııığğğ simmele göre
devamını gör...
13.
''her şeyi anlamak zorunda değiliz''
devamını gör...
14.
rüyalarımızda ölümü canlı tutarız çünkü ölmüş olanlarımıza bağlıyızdır, oysa ölüm gerçekte yoktur... yalnız hayat, yalnız yaratım vardır... geçmiş bir yanılsamadan başka bir şey değildir. elimizde tutup otellere taşıyacağımız hiçbir şey bize ait değil , fiziksel vücudumuz bile... bunu bildiğimizde ölüm meleğine teslim oluyoruz ve hayatın dönüşümünü kabulleniyoruz...”
(bkz: dolaylı eylem/ sf/ 354)
(bkz: dolaylı eylem/ sf/ 354)
devamını gör...
15.
16.
korkuya karşı tanrı üretmekten söz edildiğinde, korkunun tanrılara ve ölümsüzlüğe öncelliği, pek de açıklanmaya ihtiyaç duymayan bir varsayım olmasına rağmen, “korkunun” ve “ölümün” çarelerinin de onlarla paralel olarak varlıklarını ta baştan beri kazandıkları ve sürdürdükleri de söylenmelidir. sorun, ölümün ve ölümsüzlüğün “bireysel olarak algılanmamış olmasıdır.”
dolaylı eylem/ sayfa/ 91
dolaylı eylem/ sayfa/ 91
devamını gör...
17.
her şeyi anlamak zorunda değiliz.
devamını gör...
18.
her şeyi anlamak zorunda değiliz.
devamını gör...
19.
sanat ve arzu kitabından bırakmak istediğim başlıktır.
aynı zamanda bu olağanüstü insanın yaptığı konuşma ve derslerden seçkiler sonucu meydana getirilmiş eserdir.
özellikle beşeri ya da hayvani veya bitkisel bile diyebilirim
arzu gerçekten yaşamın temel unsuru, elemanı gibi, neredeyse özü gibi görünüyor.
zaman bu akışa boyun eğiyor,
bu akışın ilkesine boyun eğiyor, zaman onun bir görünümü, tanrısal bir akışın, bir kader gibi ilerleyen bir akışın dış görünümü.
aynı zamanda bu olağanüstü insanın yaptığı konuşma ve derslerden seçkiler sonucu meydana getirilmiş eserdir.
özellikle beşeri ya da hayvani veya bitkisel bile diyebilirim
arzu gerçekten yaşamın temel unsuru, elemanı gibi, neredeyse özü gibi görünüyor.
zaman bu akışa boyun eğiyor,
bu akışın ilkesine boyun eğiyor, zaman onun bir görünümü, tanrısal bir akışın, bir kader gibi ilerleyen bir akışın dış görünümü.
devamını gör...
20.
keske alinti yapmak yerine , ara ara ne dediğine , ne anlatmak istediğine , dünyayi nasil gördüğüne ya da öğrettiklerini öğrenmeye calissak.büyük adamdi ulus baker.spotify'da halen sinema,felsefe,sosyoloji hakkinda güzel monologlari var.nacizane olarak tavsiye ederim.çok orijinal biri,bna ögrettiklerinden bagimsiz olarak söylüyorum bunu.
alıntı yapmaktan ziyade eserlerini okuyup anlayip zihninizin imbiğinden gecirip buraya onlari yazmaniz daha faydali olur gibi.kavga icin yazmiyorum naif bir elestiri sadece.
alıntı yapmaktan ziyade eserlerini okuyup anlayip zihninizin imbiğinden gecirip buraya onlari yazmaniz daha faydali olur gibi.kavga icin yazmiyorum naif bir elestiri sadece.
devamını gör...