yazar: oruç aruoba
yayım yılı: 1997
''ateş yakana kılavuz'' ve ''kut arayana kılavuz'' adlı iki bölümden oluşan, şiir-felsefe arasında yazılan ve anlamı derin cümlelere sahip eserdir.
yayım yılı: 1997
''ateş yakana kılavuz'' ve ''kut arayana kılavuz'' adlı iki bölümden oluşan, şiir-felsefe arasında yazılan ve anlamı derin cümlelere sahip eserdir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "zamansız kelebek" tarafından 03.11.2023 17:19 tarihinde açılmıştır.
1.
1948/2020 yılları arasında yaşamış değerli şair/ felsefeci/ akademisyen oruç aruoba imzalı 167 sayfalık kitaptır.
kitabın adı kendisiyle müsemmâdır, sanki yakındır satırlar, bu kez diğer kitaplarındaki gibi aşktan ve ilişkiden, ayrılıktan ve gizden sık bahsetmez.
mutlaka okunmalıdır.
oruç aruoba klasiklerine başlayanlar için bulunmaz nimet.

ateş yakanın ne çok yakacak şeyi vardır oysa ne az şey yakabilir.
kitabın adı kendisiyle müsemmâdır, sanki yakındır satırlar, bu kez diğer kitaplarındaki gibi aşktan ve ilişkiden, ayrılıktan ve gizden sık bahsetmez.
mutlaka okunmalıdır.
oruç aruoba klasiklerine başlayanlar için bulunmaz nimet.

ateş yakanın ne çok yakacak şeyi vardır oysa ne az şey yakabilir.
devamını gör...
2.
bir oruç aruoba kitabı (daha)dır.
ne enteresan, #3166152 buralarda bahsetmiştim hayatımın sıkışık anlarında çok isabetli yerlere temas ettiğinden. art arda okuduğum uzak (kitap) ve yakın (kitap) bir kez daha seneler sonra aynı şeyi yapıyor. belki de aruoba'nın sihri ne olursa olsun ve ne zaman olursa olsun çok isabetli kitaplar yazmış olması. durumdan bağımsız olarak, olduğun şey nedeniyle, sana dokunmasından kaçamayacaksın.
belki geçmişte kendimden kaçıp karşımdakine bakmamı sağladı bu kitaplar, şimdi öyleymiş gibi geliyor. ancak bu gün, içime bakıyorum.
ateş'in benim için de sembolik bir anlamı var. böyle şeyler vardır hayatımda, semboller. bu gece kitabı bitirirken fark ediyorum ki, bir insan da bir sembole dönüşmüş artık. ateş, o, ev, ağaç, su, dağ ve taş. bunlar anlamında öte anlamlar sırtlanıp, anlamından öte yerlerde duruyorlar hayatımda.
ateş yakana kılavuz yani ilk bölüm, kendi "ateşim"den ayrı düşünemediğim ama ateşim hakkında bir şeyler öğreten, kavratan bir metin. bu yüzden evvelce çok kıymetli. ateş yakmak, ateşi tanımak, ateş karşısında ısınmak, ve söneceğini bile bile. ateşlerin sönmesi beni hep üzer, daha o sembolize ediş gerçekleşmeden, ben çocukken bile üzerdi. ateşi izlemek, uzaktan da olsa beni hep incitti, hep duygulandırdı ve hep sevindirdi. yazarın da dediği gibi herkes kendi ateşini kendisi yakar, yakmalı. onu beslemenin yolunu da, söndürmenin yolunu da kendi bulmalı. çünkü (bu da benden olsun) ateşini bir başkasına emanet edemezsin.
ateşi ne olarak alacağız burada? tutku mu? aşk mı? yaşam istenci mi? bunu bilemiyorum ve hepsi birden belki de bir kıvılcımda toplanıyor diye düşünmeden edemiyorum.
sönmesi mutlak olandan, olmayışı imkansız olana geçişi de çok güzel, incelikli ve zekice: kut arayana kılavuz
kut, tdk'ya bakarsak bir anlamda "mutluluk" demek. mutluluk arayana kılavuz... ama mutluluk da arayıp bulunan değil, yaratılan bir şey aslında. aruoba'ya göre kut ise oluveren. sen olduğun için olan, senden gayrı da olacak olan ve olmaması mümkün olmayan. aynı zamanda olmaması ihtimali korkutan, belki de yok eden.
bu kısmı ilk okuduğumda anlamadığımı hatırlıyorum. şimdi de yeterince iyi anlayabildiğimden emin değilim. ama ateş konusunda hissettiklerimi burada da hissediyorum. kelime metin içerisinde akarken, zihnimde biçim değiştiriyor ve günün sonunda tek bir yüze dönüşüyor. demek ki diyorum, benim kut'um işte bu yüz. ve bu yüzde görebildiğim her şey. ve bu yüz, işte belki benim yüzüm değil ama, benim aynam olduğunu düşündüğüm tek yüz. kut ben isem, işte bu yüz de benim, bana ait ve benden ayrı. tamam, her şey uyuyor, taşlar yerine oturuyor. işte böylece bu gece, senelerce terk etmeye çalıştığım biriyle böyle uzlaşıyorum. benim olması mümkün olmayan ama benim olan olduğunu kavrayarak.
benim için zor günler, daha zorları da olmuştu ama. "o kadar da" zor değil.
işte bu günler ağırlıklarına denk bu iki güzel kitapla ancak atlatılabilirdi.
ee ya şimdi?
günler hala zor, kitaplar bitti.
ne enteresan, #3166152 buralarda bahsetmiştim hayatımın sıkışık anlarında çok isabetli yerlere temas ettiğinden. art arda okuduğum uzak (kitap) ve yakın (kitap) bir kez daha seneler sonra aynı şeyi yapıyor. belki de aruoba'nın sihri ne olursa olsun ve ne zaman olursa olsun çok isabetli kitaplar yazmış olması. durumdan bağımsız olarak, olduğun şey nedeniyle, sana dokunmasından kaçamayacaksın.
belki geçmişte kendimden kaçıp karşımdakine bakmamı sağladı bu kitaplar, şimdi öyleymiş gibi geliyor. ancak bu gün, içime bakıyorum.
ateş'in benim için de sembolik bir anlamı var. böyle şeyler vardır hayatımda, semboller. bu gece kitabı bitirirken fark ediyorum ki, bir insan da bir sembole dönüşmüş artık. ateş, o, ev, ağaç, su, dağ ve taş. bunlar anlamında öte anlamlar sırtlanıp, anlamından öte yerlerde duruyorlar hayatımda.
ateş yakana kılavuz yani ilk bölüm, kendi "ateşim"den ayrı düşünemediğim ama ateşim hakkında bir şeyler öğreten, kavratan bir metin. bu yüzden evvelce çok kıymetli. ateş yakmak, ateşi tanımak, ateş karşısında ısınmak, ve söneceğini bile bile. ateşlerin sönmesi beni hep üzer, daha o sembolize ediş gerçekleşmeden, ben çocukken bile üzerdi. ateşi izlemek, uzaktan da olsa beni hep incitti, hep duygulandırdı ve hep sevindirdi. yazarın da dediği gibi herkes kendi ateşini kendisi yakar, yakmalı. onu beslemenin yolunu da, söndürmenin yolunu da kendi bulmalı. çünkü (bu da benden olsun) ateşini bir başkasına emanet edemezsin.
ateşi ne olarak alacağız burada? tutku mu? aşk mı? yaşam istenci mi? bunu bilemiyorum ve hepsi birden belki de bir kıvılcımda toplanıyor diye düşünmeden edemiyorum.
sönmesi mutlak olandan, olmayışı imkansız olana geçişi de çok güzel, incelikli ve zekice: kut arayana kılavuz
kut, tdk'ya bakarsak bir anlamda "mutluluk" demek. mutluluk arayana kılavuz... ama mutluluk da arayıp bulunan değil, yaratılan bir şey aslında. aruoba'ya göre kut ise oluveren. sen olduğun için olan, senden gayrı da olacak olan ve olmaması mümkün olmayan. aynı zamanda olmaması ihtimali korkutan, belki de yok eden.
bu kısmı ilk okuduğumda anlamadığımı hatırlıyorum. şimdi de yeterince iyi anlayabildiğimden emin değilim. ama ateş konusunda hissettiklerimi burada da hissediyorum. kelime metin içerisinde akarken, zihnimde biçim değiştiriyor ve günün sonunda tek bir yüze dönüşüyor. demek ki diyorum, benim kut'um işte bu yüz. ve bu yüzde görebildiğim her şey. ve bu yüz, işte belki benim yüzüm değil ama, benim aynam olduğunu düşündüğüm tek yüz. kut ben isem, işte bu yüz de benim, bana ait ve benden ayrı. tamam, her şey uyuyor, taşlar yerine oturuyor. işte böylece bu gece, senelerce terk etmeye çalıştığım biriyle böyle uzlaşıyorum. benim olması mümkün olmayan ama benim olan olduğunu kavrayarak.
benim için zor günler, daha zorları da olmuştu ama. "o kadar da" zor değil.
işte bu günler ağırlıklarına denk bu iki güzel kitapla ancak atlatılabilirdi.
ee ya şimdi?
günler hala zor, kitaplar bitti.
devamını gör...
"yakın (oruç aruoba)" ile benzer başlıklar
oruç aruoba
48