istiklal marşı'nın kabulünün 100. yılı
başlık "robnaja" tarafından 12.03.2021 00:39 tarihinde açılmıştır.
1.
yıl 1914, dünyanın üzerinde vahşetle kaplı bir canavar. yedi düvel savaşta. her yerde kan, her yerde can...
kafkas cephesi'nde donan, hicaz-yemen cephesi'nde peygamberin kabrini bırakamayıp çekirgelerle beslenen, suriye cephesi'nde sırtından vurulan, çanakkale cephesi'nde destanlar yazan yiğidim. bu destanın kahramanı sensin.
"vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
bir hilâl uğruna, yâ rab, ne güneşler batıyor!
ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer."
10 ağustos 1920; yazın en sıcak, en güzel günleri.
ama yüreklerimiz buruk; bir ayaz vurmuş kalbimizi; donmuşuz, nefessiz kalmışız.
sevr antlaşması ile vatanın bağımsızlığı elden gitmiş. peygamberin fethini müjdelediği istanbul; fransızların, ingilizlerin arka bahçesi olmuş.
durur mu türk milleti atatürk'ün yaktığı meşale ile başlar ülkeyi tekrar aydınlatmaya. kimi anadolu'da savaşır, kimi halka seslenir meydanlarda. izmir'in işgali üzerine halide edip birleşmeyi ve milli mücadele ruhunu yansıtır şu sözleriyle.
(halide edip):
“müslümanlar, türkler; türk ve müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. gece,
karanlık bir gece... fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. yarın bu
korkunç geceyi yırtıp parlayan bir sabah yaratacağız.
hanımlar, bugün elimizde top, tüfenk denilen alet yok, fakat ondan büyük, ondan
kuvvetli bir silahımız var: hak ve allah var. tüfek ve top düşer, hak ve allah
bakidir. topun yüzüne tükürecek kadar evlatlar, analar, kalbimizde aşk ve iman, milliyet
duygusu var. biz dünyada millet sınıfına layık bir millet olduğumuzu, erkek, kadın ve
çocuklarımıza kadar ispat ettik.
sevr'in imzalanmasını ve anadolu'nun işgalini kabul edemeyip isyan eden şairlerden biri de hak aşığı, halk aşığı mehmet akif'tir.
akif, halkı aydınlatmak ve milli mücadele konusunda bilinçlendirmek için camilerde vaaz vermiştir. vaazını sebilürreşad dergisinde de yayımlamış, bundan dolayı dergisi işgal kuvvetleri tarafından devamlı sansüre uğramış ve kendisi de takip altına alınmıştır. istanbul'da hizmet imkânı bulamayan mehmet akif, itibarlı ve yüksek maaşlı işini ve ailesini bırakarak milli mücadeleye katılmak üzere gizlice ankara'ya doğru yola çıkmış, büyük millet meclisinin açılışının ertesi günü 24 nisan 1920'de ankara'ya ulaşmıştır.
akif çankırı vaazında şu sözlerle yüreklere dokunmuştur.
m. akif:
“muhterem müslümanlar, aziz çankırılılar, allah’a hamd ve senalar olsun. aylardan beri cuma namazını kılmak fırsatını çankırı’da buldum. istanbul ve civarında kılamadım. çünkü o yörelerde kâfirlerin bayrağı dalgalanıyordu. o bayrağın altında kâfirin kölesi idik. kölenin cuma namazı kabul değildir. hürriyetinizi kazanacak, sonra cumaya koşacaksınız. müslüman için evvela hürriyet sonra ibadet.
ülkemizi yakıp yıkan hamile kadınların karınlarını deşen hiçbir günahı olmayan çocuklarımızı süngüleyip havada dolaştıran kız ve kadınlarımızın namuslarına tecavüz eden yunan ordusu’nu ve onları destekleyen kafirleri kovmadıkça ve eli kolu bağlı yörelerimizde islam’ın bayrağını dalgalandırmadıkça sizlerin de ameli noksan (kalır), ibadeti makbul olamaz. "
meclis hükümeti yeni bir ordu kurarken bu orduyu ayakta tutacak, ona moral verecek güçleri de harekete geçirme çabasındadır. yayınlanan gazeteler halkı işgal güçlerine karşı direnmeye, birlik olmaya, cesaret vermeye uğraşmaktadırlar. bunun için mitingler düzenlemekte ve camilerde vaazlar verilmektedir.istiklal marşı da halkın ve ordunun moral gücünü yükselteceği düşünülerek gündeme getirilmiştir.
katip: efendim cephedeki askerlerimiz yıllardır o cepheden bu cepheye koşmaktadır. neferimizin zihni dolmuş, gönlü yorulmuş. bu neferatı tekrar aşka getirmek için bir şeyler yapmalıyız.
rıza nur: neler yapabiliriz? öyle bir şey yapalım ki insanımızın hissiyatını göklere çıkarsın. yanmaktan yorulmuş yüreklere bir can olsun.
katip: bunun için bir yarışma tertip edelim. milletimizin tarihini, ilmini, dinini, geçmişini yansıtan bir şiir, bir destan olmalı.
bir memur maaşının 7,5 lira olduğu; 10 lira geliri olanın zengin sayıldığı bir dönemde yarışma ödülü 500 lira olarak belirlendi. yalnız akif bu para ödülü olduğu için yarışmaya katılmadı. ona göre ödül için yarışmak, millet için yazılacak şiirden menfaat beklemek yanlıştı.
hasan basri: bakanla konuştuk biz. sen katılacaksın şiirin hemen alınacak ve ödül de yetim çocuklar vakfına devredilecek.
akif: tamam o zaman işin içinde para ödülü yoksa ve benim ödülüm milletimin takdiri olacaksa o zaman bu şiiri yazabilir ve milletime hediye edebilirim.
diyen akif yazar şiirini, mecliste okunduğunda ayakta alkışlanarak kabul görür şiir herkes tarafından. ve tam yüz yıl önce bugün de "istiklal marşı" olarak kabul edilir.
kafkas cephesi'nde donan, hicaz-yemen cephesi'nde peygamberin kabrini bırakamayıp çekirgelerle beslenen, suriye cephesi'nde sırtından vurulan, çanakkale cephesi'nde destanlar yazan yiğidim. bu destanın kahramanı sensin.
"vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
bir hilâl uğruna, yâ rab, ne güneşler batıyor!
ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer."
10 ağustos 1920; yazın en sıcak, en güzel günleri.
ama yüreklerimiz buruk; bir ayaz vurmuş kalbimizi; donmuşuz, nefessiz kalmışız.
sevr antlaşması ile vatanın bağımsızlığı elden gitmiş. peygamberin fethini müjdelediği istanbul; fransızların, ingilizlerin arka bahçesi olmuş.
durur mu türk milleti atatürk'ün yaktığı meşale ile başlar ülkeyi tekrar aydınlatmaya. kimi anadolu'da savaşır, kimi halka seslenir meydanlarda. izmir'in işgali üzerine halide edip birleşmeyi ve milli mücadele ruhunu yansıtır şu sözleriyle.
(halide edip):
“müslümanlar, türkler; türk ve müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. gece,
karanlık bir gece... fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. yarın bu
korkunç geceyi yırtıp parlayan bir sabah yaratacağız.
hanımlar, bugün elimizde top, tüfenk denilen alet yok, fakat ondan büyük, ondan
kuvvetli bir silahımız var: hak ve allah var. tüfek ve top düşer, hak ve allah
bakidir. topun yüzüne tükürecek kadar evlatlar, analar, kalbimizde aşk ve iman, milliyet
duygusu var. biz dünyada millet sınıfına layık bir millet olduğumuzu, erkek, kadın ve
çocuklarımıza kadar ispat ettik.
sevr'in imzalanmasını ve anadolu'nun işgalini kabul edemeyip isyan eden şairlerden biri de hak aşığı, halk aşığı mehmet akif'tir.
akif, halkı aydınlatmak ve milli mücadele konusunda bilinçlendirmek için camilerde vaaz vermiştir. vaazını sebilürreşad dergisinde de yayımlamış, bundan dolayı dergisi işgal kuvvetleri tarafından devamlı sansüre uğramış ve kendisi de takip altına alınmıştır. istanbul'da hizmet imkânı bulamayan mehmet akif, itibarlı ve yüksek maaşlı işini ve ailesini bırakarak milli mücadeleye katılmak üzere gizlice ankara'ya doğru yola çıkmış, büyük millet meclisinin açılışının ertesi günü 24 nisan 1920'de ankara'ya ulaşmıştır.
akif çankırı vaazında şu sözlerle yüreklere dokunmuştur.
m. akif:
“muhterem müslümanlar, aziz çankırılılar, allah’a hamd ve senalar olsun. aylardan beri cuma namazını kılmak fırsatını çankırı’da buldum. istanbul ve civarında kılamadım. çünkü o yörelerde kâfirlerin bayrağı dalgalanıyordu. o bayrağın altında kâfirin kölesi idik. kölenin cuma namazı kabul değildir. hürriyetinizi kazanacak, sonra cumaya koşacaksınız. müslüman için evvela hürriyet sonra ibadet.
ülkemizi yakıp yıkan hamile kadınların karınlarını deşen hiçbir günahı olmayan çocuklarımızı süngüleyip havada dolaştıran kız ve kadınlarımızın namuslarına tecavüz eden yunan ordusu’nu ve onları destekleyen kafirleri kovmadıkça ve eli kolu bağlı yörelerimizde islam’ın bayrağını dalgalandırmadıkça sizlerin de ameli noksan (kalır), ibadeti makbul olamaz. "
meclis hükümeti yeni bir ordu kurarken bu orduyu ayakta tutacak, ona moral verecek güçleri de harekete geçirme çabasındadır. yayınlanan gazeteler halkı işgal güçlerine karşı direnmeye, birlik olmaya, cesaret vermeye uğraşmaktadırlar. bunun için mitingler düzenlemekte ve camilerde vaazlar verilmektedir.istiklal marşı da halkın ve ordunun moral gücünü yükselteceği düşünülerek gündeme getirilmiştir.
katip: efendim cephedeki askerlerimiz yıllardır o cepheden bu cepheye koşmaktadır. neferimizin zihni dolmuş, gönlü yorulmuş. bu neferatı tekrar aşka getirmek için bir şeyler yapmalıyız.
rıza nur: neler yapabiliriz? öyle bir şey yapalım ki insanımızın hissiyatını göklere çıkarsın. yanmaktan yorulmuş yüreklere bir can olsun.
katip: bunun için bir yarışma tertip edelim. milletimizin tarihini, ilmini, dinini, geçmişini yansıtan bir şiir, bir destan olmalı.
bir memur maaşının 7,5 lira olduğu; 10 lira geliri olanın zengin sayıldığı bir dönemde yarışma ödülü 500 lira olarak belirlendi. yalnız akif bu para ödülü olduğu için yarışmaya katılmadı. ona göre ödül için yarışmak, millet için yazılacak şiirden menfaat beklemek yanlıştı.
hasan basri: bakanla konuştuk biz. sen katılacaksın şiirin hemen alınacak ve ödül de yetim çocuklar vakfına devredilecek.
akif: tamam o zaman işin içinde para ödülü yoksa ve benim ödülüm milletimin takdiri olacaksa o zaman bu şiiri yazabilir ve milletime hediye edebilirim.
diyen akif yazar şiirini, mecliste okunduğunda ayakta alkışlanarak kabul görür şiir herkes tarafından. ve tam yüz yıl önce bugün de "istiklal marşı" olarak kabul edilir.
devamını gör...
2.
kutlu olsun.
şairin de dediği gibi "allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın."
şairin de dediği gibi "allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın."
devamını gör...
3.
nice yüzyıllar dileğiyle kutlu olsun.
devamını gör...
4.
mehmet akif ersoy demiş ya '' allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın'' diye, allah bu millete istiklal marşını anlamayı da nasip etsin. "korkma"diye başlayan marşımızı anlamayı tüm vatandaşlarımıza nasip etsin.
devamını gör...
5.
kutlu olsun'dur.
devamını gör...