1.
mehmet berk yaltırık'ın yedikuleli mansur'dan sonraki ikinci romanı. 2003 edirnesiyle 17. yüzyıl sonu 18. yüzyıl başının bir karışımı olan osmanlı vampir romanı. galiba film teklifleri de almış ama "abdülharis'i değiştireceksin, ecdadımızdan dragula yaptırmayıh, iyi vampir olsun" falan gibi şartlar sebebiyle yaltırık abi kabul etmemiş.
2003 yılındaki öykü trakya üniversitesi tarih bölümünde yard.doç. olan asil cevherci'yle açılır. edirne'nin köklü bir ailesine mensup, öğrencisi güldem'le nişanlı, anneyle hanım arasında şimdiden sıkışmış yakışıklı akademisyenin okuduğu bir arşiv evrakında "abdülharis" ismi dikkatini çeker. asil hiçbir kaynakta rastlanmayan bu isim üzerine araştırmalara başlar. belgeler önce kırklareli yakınlarında bir köye yerleştirilen bir türkmen obasını, sonra osmanlı'dan madalya almış abdülharis isminde bir sipahiyi, daha sonra balkanlarda terör estirmiş bir eşkıyayı, derken bir kır serdarını göstermektedir, hepsi muhtemelen aynı kişi olan bu zatın ölüm tarihi belli olmamakla beraber günümüze kadar adına birçok belge uzanmaktadır...
1665 yılında göçebe karçarlı aşireti kırklareli yakınlarında bir köye iskan edilir. aşiretin reisi ishak bey'e köy tımar olarak verilir. bir gün ishak bey perili ormanda bir geyik avlar ve o gün karısı hamile kalıverir. ishak bey karısının yanına hiç uğramasa da herkes onu orada görmüştür... derken çocuk doğar, ishak bey besbelli cinlerin o geyiği vurmanın cezası olarak karısına hediye ettiği bu çocuğa "şeytanın kulu" anlamına gelen abdülharis ismini verir. aynı günlerde şeytanın kızı ismihan da kapısına bırakılır. zaman geçer, abdülharis 17 yaşındayken viyana seferi için seferberlik ilan edilir. babasının hasta olması sebebiyle köy birliğinin başına abdülharis geçer. viyana kuşatmasında kahramanca savaşır ve yaralanır, kuşatma başarısız olunca çekildikleri budapeşte'yi de müdafaa eden çerilere katılır. ancak tam şehir düşerken bir yeniçeriyi öldürüp kaçar. yolda ibro adındaki bir eşkıyaya rastlar ve onun çetesine katılır. savaşta ve gangsterlik yaptığı yıllarda vicdanını unutup yiğit, gözükara, aynı zamanda da acımasız ve zalim bir asker olarak nam salan abdülharis, 1690'da bu çeteden de kaçar ve kırım hanını bulur, elini öpüp ondan aman diler ve tekrar osmanlı ordusuna katılır. kırklareli'ne döner, eski tımarını geri alarak sadece kendi köyünü değil etraftaki köyleri de eşkıyalardan temizler ve devlet tarafından paşa rütbesiyle ıstranca voyvodası yapılır. uzun yıllar doğu trakya kırsalında kuş uçurtmaz. cinli kız kardeşi ismihan'la yaşamaya başlar, ta ki kapısına ustası ibro gelene kadar...
peki abdülharis'in sonraki yaşamı nasıl olmuştur, sırrı nedir ve asil'le yolları nerede kesişecektir? cevabı kitapta...
2003 yılındaki öykü trakya üniversitesi tarih bölümünde yard.doç. olan asil cevherci'yle açılır. edirne'nin köklü bir ailesine mensup, öğrencisi güldem'le nişanlı, anneyle hanım arasında şimdiden sıkışmış yakışıklı akademisyenin okuduğu bir arşiv evrakında "abdülharis" ismi dikkatini çeker. asil hiçbir kaynakta rastlanmayan bu isim üzerine araştırmalara başlar. belgeler önce kırklareli yakınlarında bir köye yerleştirilen bir türkmen obasını, sonra osmanlı'dan madalya almış abdülharis isminde bir sipahiyi, daha sonra balkanlarda terör estirmiş bir eşkıyayı, derken bir kır serdarını göstermektedir, hepsi muhtemelen aynı kişi olan bu zatın ölüm tarihi belli olmamakla beraber günümüze kadar adına birçok belge uzanmaktadır...
1665 yılında göçebe karçarlı aşireti kırklareli yakınlarında bir köye iskan edilir. aşiretin reisi ishak bey'e köy tımar olarak verilir. bir gün ishak bey perili ormanda bir geyik avlar ve o gün karısı hamile kalıverir. ishak bey karısının yanına hiç uğramasa da herkes onu orada görmüştür... derken çocuk doğar, ishak bey besbelli cinlerin o geyiği vurmanın cezası olarak karısına hediye ettiği bu çocuğa "şeytanın kulu" anlamına gelen abdülharis ismini verir. aynı günlerde şeytanın kızı ismihan da kapısına bırakılır. zaman geçer, abdülharis 17 yaşındayken viyana seferi için seferberlik ilan edilir. babasının hasta olması sebebiyle köy birliğinin başına abdülharis geçer. viyana kuşatmasında kahramanca savaşır ve yaralanır, kuşatma başarısız olunca çekildikleri budapeşte'yi de müdafaa eden çerilere katılır. ancak tam şehir düşerken bir yeniçeriyi öldürüp kaçar. yolda ibro adındaki bir eşkıyaya rastlar ve onun çetesine katılır. savaşta ve gangsterlik yaptığı yıllarda vicdanını unutup yiğit, gözükara, aynı zamanda da acımasız ve zalim bir asker olarak nam salan abdülharis, 1690'da bu çeteden de kaçar ve kırım hanını bulur, elini öpüp ondan aman diler ve tekrar osmanlı ordusuna katılır. kırklareli'ne döner, eski tımarını geri alarak sadece kendi köyünü değil etraftaki köyleri de eşkıyalardan temizler ve devlet tarafından paşa rütbesiyle ıstranca voyvodası yapılır. uzun yıllar doğu trakya kırsalında kuş uçurtmaz. cinli kız kardeşi ismihan'la yaşamaya başlar, ta ki kapısına ustası ibro gelene kadar...
peki abdülharis'in sonraki yaşamı nasıl olmuştur, sırrı nedir ve asil'le yolları nerede kesişecektir? cevabı kitapta...
devamını gör...