başlattığım yeni bir seridir.

bu sabah uyanır uyanmaz yaşadığım kasabadaki kahvelerden birini seçtim. burası bundan sonra her sabah ve akşam kahve içeceğim kahvehane olacak.

kahvede bir masada toplaşmış oturan üç adam ben kahvenin açık olan tarafında oturunca hemen hoş geldin hocam dedi. ben hocaydım ve hoş gelmiştim, bu kadar basitti. sonra da kendi sohbetlerine kaldıkları yerden devam ettiler.

ben hayatı boyunca şehirlerde yaşamış bir adamın kasaba romantizmine dalmışken kahvenin karşısındaki a101'de çalışan kızla mal getiren kamyonun şoförü kavgaya tutuştu. çok hızlı ve yöre ağzıyla konuştukları için kavgayı anlamadım ama bir an önce bitsin de gidelim der gibi kavga ediyorlardı zaten.

sonra kahvem geldi. klasik çay bardağı altlığına konmuş orta kahve. bir yandan sağa sola bakıp bir yandan kahvemi içerken neden sonra kitabımı okumaya karar verdim ama eğreti durmaktan da korktum bir an. ama kimse yadırgamadı hatta benden önce gelip kahvede oturmuş olan adamlar beni rahatsız etmemek için seslerini biraz alçalttılar bile.

ama bu esnada kahvenin önünden her geçene bağırıp çay ısmarlamaktan da geri durmadılar. her çayını içen hali ahvalini anlatıp kalktı gitti.

ben jorge luis borges okuyarak kasaba kahvesinde oturmaya devam ettim. sanki borges benimle ilgili bir kehanette bulunur gibi şöyle bir şiir çevirisi paylaştı konferansını dinleyenlerle:

kasvetli bir gecede
şiddetli bir hasret ateşinde aşkla yanarak -ey haz anı!-
geçip gittim görünmeden
dinlenmek için bulduğum ev sessiz
yenice.

tesadüf işte.
hayır, tevafuk.
devamını gör...
bugün devam etmeye karar verdiğim seridir.

bir öğretmen arkadaşım ile bir başka kasaba kahvesinde birer çay içmeye karar verdik. içeri girer girmez kasaba halkından yaşları kemale ermiş iki kişiye selam verip hallerini hatırlarını sordu arkadaşım. cevaben şöyle bir cümle duydum:

- allah'a şükür sürtüyoruz.

tam olarak ne demek istediğini anlamasam da bu ilahi sürtük abinin eğlenceli bir insan olabileceğini düşündüm. ama elbette ki yanılmışım. çalıştığım okulda okuyan torununu yaklaşık yirmi dakika anlattı bize. şımarık büyüttüklerini söylerken bir yandan da sevecen bir gülümseme ile çocuk için "şerefsiz, yavşak, it eniği, bok kafalı" gibi tanımlar yaptı.

ilahi sürtük bizi azat ettikten sonra tam sohbet etmeye başlayacak kasabanın delilerinden biri geldi, ellerimizi sıktı. sonra diğer masadakilere dönerek iki elini birleştirip çatı şekli vererek eve gideceğini anlattı, sonra da el salladı bize. selametle yolladık kendisini.

bulunduğumuz kasaba hakkında sohbet etmeye başladığımızda arkadaşım da ben de fark ettik ki dışarıdan gelen herkese bu kasaba aynı görünüyor. tam bu konuyu kapatıp siyasete girecektik ki köyün daha kıdemli ve daha tecrübeli olan bir diğer delisi geldi masaya.

bu abimiz elindeki elbise fırçası ile masanın üzerini yaklaşık yedi dakika sildi. sildikçe silesi geldi. silmelere doyamadı. sanki insanlığın kurtuluşu bundaymış gibi sildi. sonra bir adım geri çekildi. masaya aferin der gibi bir hareket yaptı. bize bakmadan çekti gitti.

bu kasaba sessizliği ile bana iyi geliyor. ama sanırım delilerden ben anlarım, konuşmalıyım onlarla.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kasaba kahvesinden izlenimler" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim