birtakım kelâm bilginlerinin ortaya attığı teori. sıfatullah, kelâm ilminin temel konularından olup allah'ın sıfatları demektir. ki teori de, bu konuyu, meseleyi çözme maksadıyla ortaya atılmıştır. teoriyi ortaya atan ve kullanan ilk kişi mu'tezile kelâmcısı olan ebu haşim el-cübbâî(v.933)'dir. kısaca özetlersek bu teori, allah'ın sıfatlarının o'nun zâtıyla olan ilişkisini, küllî(bu felsefî ve mantıkî bir terimdir)'lerin varlıklarla olan ilişkisini açıklamaya dair tartışmaların sonunda ortaya çıkmıştır.

o dönem iki teori bulunuyordu.

birinci teori şu şekildedir: sıfatlar hem zihin haricinde ve hem de zihinde hem kişisel(zât) olarak hem de nitelik(mahiyet) olarak gerçek bir varlığa sahiptir. bu görüşü savunan sünnilere, sıfâtiyye denmektedir.

ikinci teori şu şekildedir: sıfatlara da gerçek bir varlıktır dersek, o zaman allah'ın sıfatlarının da ezelî olması gerekir, o zaman demek ki birçok ezelî varlık vardır, ama bu hatalıdır. demek ki ilâhî sıfatlar, varlık kavramına dahil değildirler. (mu'tezile'nin çoğunluğu bu görüşü benimser). böyle düşünenlere muattıla denmektedir.

işte bu teori de bu tip sorunları ortadan kaldırmak için vardır, ki, fakat teorinin hakikî yapısı ve sorunu, islam kelâmı öğrencileri için bir problem olarak kalmıştır.

peki ahval teorisi ne der? ahval teorisi der ki, hayır, birinci teori aslında temelde kur'an'a uygundur. ama, akla aykırıdır. ve ahval teorisi der ki, ikinci teoriye gelince, evet der, bu teori tevhid ilkesine uygundur, dolayısıyla aklî bakımdan da doğrudur. fakat bu teori, sıfatları tamamıyla inkâr etmeye götürdüğünden kur'an'ın anlatımlarına aykırıdır.

ahval teorisine göre, cevher(bir terim) ile araz(cevher ve zâtın zıttı), varlık(vücud) ile yokluk(adem) arasında üçüncü bir kavram da yer alır. bu kavram, cevhere çok yakındır, ondan ayrı kalamaz, kendi başına yoktur ve cevherin var oluş şeklidir. işte bu kavram, ahvaldir. evet, haller, arazları cevhere bağlar. haller, cevherle araz arasındaki araçlardır.

haller, var denemez, ama yok da denemez. ezelî denemez, ama sonradan olmuştur da denemez. yani hallerin bağımsız bir varlıkları bulunmaz, bu yüzden gerçek anlamda bunlar varlıktır denemez. eğer bağımsız bir varlığa sahip olsalardı hallere şey* derdik, ama değiller, bundan dolayı haller, şey değildir.

fakat haller göz ardı edilemez. yani vardırlar diyemediğimiz gibi yoktur da diyemeyiz. bu da olmaz. çünkü haller, varlığın zatıyla ilişkilidir, bir varlığı sadece hallerle tanırız. dolayısıyla bunlara şey diyemediğimiz gibi, lâ şey' de diyemeyiz.

hasılı teori der ki, haller, varlığı tanıtır, onu başka varlıklardan ayırt eder. bu sebepten haller, farazî ve zihnî durumlar ve özelliklerdir.

işte ahval teorisinin buraya kadar olan kısmı, allah'ın sıfatlarına da uygulanır. yani tek başına var olamayan haller, allah'ın zâtına eklenen sıfatlar sayılamaz, dolayısıyla tevhid ilkesine bir zarar da vermez, dolayısıyla zâta bağlı bir şekilde düşünülebilen ilâhî sıfatlar da reddedilmemiş olacak.

şehristânî, o zaman ahval, zihnî mevcuddur der. yani teori ahval mevcud değil, zihindedir diyor ya, şehristânî de o zaman zihinde vardır, yani mevcuddur ama zihinde mevcuddur der.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ahval teorisi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim