1.
marquis de sade'ın "aşkın suçları" kitabındaki hikayelerinden sadece biridir. yazar, bize iyiliğin nasıl hezimete uğrayabileceğinin tablosunu çizmiştir bu hikayede. alttan alttan verdiği mesaj ise 18. yüzyıldaki bekaret, namus ve bu gibi tabusal kavramların aslında ne kadar saçma olduğudur.
üç yüz yıl öncesinden tam da bugünü anlatan bir cümlesi çok çarpıcıdır: "yeteneksiz, değersiz olup da servete kavuşmuş kimselere bakın, bunların çoğunun suçluluktan geçmiş olduklarını görürsünüz." de sade'ın hikayesinin sonunda ise okuyuculara bir öğüt vardır:
"ey bu hikâyeyi okuyacak olanlar! bu hikâye sizlerde hiçbir zaman sapmadığımız kutsal ödevlere karşı bir bağlılık yaratsın. eğer insan ilk yanlışını işledikten sonra pişmanlık getirip bir yerde durmayı becerebilse erdemin haklarını bütün bütüne yitirmeyebiliyor; ne var ki zaaflarımıza yeniliyoruz, kötü öğütlerle bozuluyoruz, tehlikeli örnekler gözümüzü alıyor. sanki hiçbir tehlike yok önümüzde, sanıyoruz. gözümüze gerilen perde ancak adaletin kılıcı parladığı anda kalkıyor ve o zaman pişmanlığın dayanılmaz acıları başlıyor; ama iş işten geçmiştir artık; bu kez öç almak için yanıp tutuşuyor kişi; insanlara yalnız zarar vererek yaşayan bir kimsenin, eninde sonunda onlara verdiği korkuyla bu dünyadan çekip gideceğini biliniz."
üç yüz yıl öncesinden tam da bugünü anlatan bir cümlesi çok çarpıcıdır: "yeteneksiz, değersiz olup da servete kavuşmuş kimselere bakın, bunların çoğunun suçluluktan geçmiş olduklarını görürsünüz." de sade'ın hikayesinin sonunda ise okuyuculara bir öğüt vardır:
"ey bu hikâyeyi okuyacak olanlar! bu hikâye sizlerde hiçbir zaman sapmadığımız kutsal ödevlere karşı bir bağlılık yaratsın. eğer insan ilk yanlışını işledikten sonra pişmanlık getirip bir yerde durmayı becerebilse erdemin haklarını bütün bütüne yitirmeyebiliyor; ne var ki zaaflarımıza yeniliyoruz, kötü öğütlerle bozuluyoruz, tehlikeli örnekler gözümüzü alıyor. sanki hiçbir tehlike yok önümüzde, sanıyoruz. gözümüze gerilen perde ancak adaletin kılıcı parladığı anda kalkıyor ve o zaman pişmanlığın dayanılmaz acıları başlıyor; ama iş işten geçmiştir artık; bu kez öç almak için yanıp tutuşuyor kişi; insanlara yalnız zarar vererek yaşayan bir kimsenin, eninde sonunda onlara verdiği korkuyla bu dünyadan çekip gideceğini biliniz."
devamını gör...
2.
başlığı görünce (bkz: lars von trier)'in (bkz: dogville) filmine istemsiz bir serbest çağrışım yaptım, kaldı ki ilk entry'deki alıntı da aslında filmin senaryosuna oldukça paralel. kitabı okuyan filmi izlesin, filmi izleyen kitabı okusun, ikisini de bilmeyen önce kitabı okusun sonra filmi izlesin zira bu toplum anca böyle gelişecek sanki.
devamını gör...