tiyatro-oyun-piyes
10 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

ful yaprakları, ne yazık ki 2022'de kaybettiğimiz oyuncu, şair ve yazar civan canova'nın 2005'te kaleme alıp, sonrasında da sahnelenen post modern tiyatro oyunu ve kitabıdır.

"dünyada beni özleyen, sesimi duymak isteyen tek bir canlı bile yok"

bu kitap(oyun) aslında "iletişim çağı"nın bireylerinin neden bu kadar yalnız ve iletişimsiz olduğunun sorgulanması temelinde durarak, internet dünyasında, sanal ortamda gerçekleşen, "slm"- "asl"-"yaş kaç?"- "boy kaç?"- "kilo kaç?"- "meslek ne?" vb gibi cümleciklere sıkışan suni iletişim ile var olmaya çabalayan bir avuç insanın dramını anlatır.

sanal bir dünya içerisinde, olduklarından çok olmayı hayal ettikleri insan gibi davranarak sanal olarak gerçekleştirir karakterlerimiz hayallerini.

tek yol kendilerine benzeyen birini bulmaktır. ama kendilerine benzeyen birileri de yoktur aslında. çünkü o ortamda kendileri bile kendilerine benzememektedir.

üç karakter vardır oyunda. yürüme engelli, kilolu ve balerin olmayı hayal eden* ve kendisini "madonna" adıyla sanalda var eden genç bir kız ile topluma uyum sağlamakta zorlanan, çelişkilere düşen, yarı meczup diyebileceğimiz ve kendisini richard adıyla sanalda var eden bir adamın; kendi gerçekliklerinden oldukça kopuk olarak yaptıkları internet sohbeti ve bütün bunların oldukça uzağında, tamamen gerçek, gerçek hayatın içinden fahişe bir "kadın" etrafında şekilleniyor. kadın, madonna ve richard'ın gerçek hayatla ilişkilendiği tek düğüm. *

kadın, madonna'nın ablasıdır. madonna doğduğunda annelerini kaybetmişlerdir ve madonna'ya ablası bakıyor. bunu sağlamak için de fahişelik yapıyor ama madonna'ya barmenlik yaptığını söylüyor. kadın ve richard'ın yolları kesiştikten sonra dramatik akış tamamen yerli yerine oturuyor.


kitap(oyun) adını, yine metinde geçen çiçek satıcısının, solmaya yüz tutmuş zayıf ful yapraklarını koparıp atmasıyla ilişkilidir. karakterlerimiz aslında o ful yaprakları gibi zayıf ve solmaya yüz tutmuştur. koparılıp atılan hayatlardır.

civan canova, karakterlerini seçerken -bana kalırsa- dramatik örgüyü pekiştirmek adına "itilmiş", "dışlanmış" karakterler seçmiş gibi. ful yaprakları iletişimsizlik ve yalnızlığı ele alırken,iletişimsizlik bu seçimlerle "kendine benzeyeni arayan" toplum dışı bireylerin "benzerini bulamama" sorununa indirgenmiş gibi. buradan da iletişimsizliği belirleyen "aykırı olma hâli" olmuş gibi duruyor.

oysa internetteki sahtelik sırf aykırı olana cezbedici gelmiyor. yani toplum dışı kalmamıza gerek yok yalnız olmak ya da hissetmek için. aykırı olmamıza da gerek yok. bazen o kalabalığa cismen dahilsindir ancak ruhen yalnızsındır. bu açıdan bakıldığında karakter seçimleri konuyu daraltmış görünse de, -yukarıda da bahsettiğim gibi uzun uzun bir metin değil ve kısa bir metinde dramatik aksiyonu sağlamak için doğru seçimler- oldukça iyi bir kitap.


richard: ben romeo’nun jüliet’i tanıdığından daha fazla tanıyorum seni. sen de beni. juliet’in romeo’yu, ophelia’nın hamlet’i, eva braun’un hitler’i, diana’nın charles’ı tanıdığından daha fazla tanıyorsun. en azından onlardan daha çok sohbet ettik. daha çok vakit geçirdik birlikte. ve yakında sıra ölüme gelecek. bütün aşıklar gibi. aşkımızla ilgili yazılı bir belge olmayacak belki ama ilgilenenler ilerde internet kayıtlarından bulabilirler bizim hikayemizi. ve ben, iki sevgiliye yaraşan en güzel ölümü buldum. anlatayım mı? siyanür dolu bir küvete girmeliyiz önce… ya da baldıran otu… evet, bu daha iyi. siyanür derimizden içeri girebilir. ve de vaktinden önce öldürebilir bizi. en iyisi baldıran otuyla kaynatılmış köpüklü su. üzerinde ful yaprakları. binlerce yaprak. önce o suya girip yıkanmalıyız… saatlerce… sadece dokunmalıyız birbirimize. ellerimizle… saçlarımızı okşamalıyız. omuzlarımızı, göğüslerimizi, bacaklarımızı… sonra çıkmalıyız köpüklerin ve ful yapraklarının arasından… gözlerimiz kapalı, kokularımız ciğerlerimizde, tenimiz, terimiz ve baldıran otlu vücutlarımız birbirine karışmış, dakikalarca sevişmeliyiz. wagner çalmalı odada. faust bizi izlemeli perdenin kenarından, sessizce… gerçek aşkları göze alamadık. ölüme bile atlayamadık gerçek aşklarımız için. oysa nedir ki ölüm? hiç değilse düşlerimizdeki aşklar için yapmalıyız bunu. yok olsak bile adresimiz belli olmalı bu saçma sapan boşlukta. madonna ve richard. güneş sistemi… mars… kainat… özel ulak. gün ağırınca, önce kapıyı çalacaklar. meraklılar… sonra da kıracaklar kapıyı. sonra da, ne yazık ki iki ayrı beden bulacaklar içerde. iki baş, dört kol, dört bacak ve birbirine sırtını dönmüş iki yürek.

ben şimdiye kadar hiçbir ölüme üzülmedim aslında. ne bir savaş esirine, ne babama, ne de ful yapraklarına… gülüp geçmedim belki ama hiç üzülmedim. umursamadım. ve de… hep korktum ölümden. çok düşündüm ölmeyi ama cesaret edemedim. mars’a yollanacak olan kapsüle isimlerimizi yazdırdım bu sabah. düşünsene, aşkımız tarihe geçecek. adem’den beri hiçbir aşk bu kadar uzaklarda duyulmamış, hiçbir aşık böylesine bir gurur yaşamamıştır. mars’a isimleri yazılan ilk bir milyon insan arasında biz de varız madonna. önce uzun bir süre boşlukta dolaşacak adlarımız, sonra da bambaşka bir gezegene düşecek. ve insanlık kendini yok edinceye, kainat bir atom çekirdeği haline gelinceye kadar orada kalacağız. sonsuzluğa kazınan kutsal bir aşk. sen ve ben. madonna ve richard…


edit eve ulaştığımda, sahne egzersizi yaparken oynamaktan keyif aldığım ve heyecandan ölecekmiş gibi hissettiğim "kadın" tiradını da ekleyeceğim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"ful yaprakları (kitap)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim