orijinal ad:king, warrior, magician, lover: rediscovering the archetypes of the mature masculine
yazar: robert moore
basım yılı: 1990
robert moore bu eserinde modern erkeğin yaşadığı problemler üzerinde duruyor ve bu problemlere çözüm yolu öneriyor. ciddi bir analize tabii tuttuğu sorunlar, tartışılmaya devam ediliyor.
yazar: robert moore
basım yılı: 1990
robert moore bu eserinde modern erkeğin yaşadığı problemler üzerinde duruyor ve bu problemlere çözüm yolu öneriyor. ciddi bir analize tabii tuttuğu sorunlar, tartışılmaya devam ediliyor.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "yarizen" tarafından 08.02.2022 14:35 tarihinde açılmıştır.
1.
orijinal adı king, warrior, magician, lover: rediscovering the archetypes of the mature masculine olan ve robert moore jung’cu arketip kavramlarını kullanıp erkeklerdeki maskülen bütünlüğü savunan bir çerçeve yaratmaya çalıştığı kitap.
başlığa sığmadığı için isim bu şekilde oldu.
kitapta erkeklik ile ilgili olduğu düşünülen şiddet, kayıtsızlık, agresyon gibi olguların erkeklikten kaynaklanmadığını aksine modern erkeğin ilksel maskülen kaynaklarına, arketiplerine erişememesinden kaynaklandığını söylüyor. bu arketiplerin erkeklere özel olmadığını yine jung’cu bir şekilde kadınlarda kendini anima olarak gösterdiğini söylüyor.
moore maskülenliğin 4 ana arketipi olduğunu ileri sürüyor. kral, savaşçı, büyücü ve son olarak aşık. eğer bir erkek olgun bir maskülenliğe ulaşmak istiyorsa bu 4 arketip ile de iletişim kurmalı ve onları tatmin etmeli diyor.
dünya üzerindeki erkek şiddeti ve erkeklerin genel olarak sebebi olduğu tahakkümü de erkeklerin olgunlaşamamasına ve kaba tabirle çocuk kalmalarına bağlıyor.
moore bütün bu arketiplerin ana versiyonunun erkek çocuklarda gözlemlendiğini ileri sürüyor ve jung’cu bir analizle eğer bu arketipler kendini gerçekleştiremezse yer altına çekiliyorlar. yer altında da ne olduğunu hepimiz biliyoruz. bu arketipler tatmin edilmezlerse iki ayrı uç arasında bir gölgeye dönüşüyorlar ve kendilerini böyle gösteriyorlar. bunu da aşağıdaki görseldeki üçgenlerde görebiliriz.

kişisel yorumum: psikanaliz özellikle jung’cu analiz; bilimden ziyade bir anlatı, bir düşünme şekli. o yüzden bu kitapta ve bence genel anlamda “psikoloji” –psikiyatriden bahsetmiyorum- bilimsel bir kaynak gibi okunmamalı. bir anlatı, bir yaşam tarzı ve belki de bir yöntem olarak görülmeli. dünyadaki eril tahakkümün sebebinin erkeklerin yeteri kadar “erkek” olamadığı fikrini politik olarak benimsemiyorum ancak öfke problemleriyle ya da özgüvensizlikle hayatı kendine ve etrafındakilere eziyet eden erkek çoğunluk için bir perspektif yaratabilir. okuduğu, dinlediği her şeyi doğru kabul eden çapraz okuma yapamayan insanlar içinse kendi kusurlarını meşrulaştıracak bir alan yaratabilir. “yanlış okuma” sizi bir incel, redpill’ci, maninist gibi ataerkil ve mizojin gruplara veya düşünce şekillerine yaklaştırabilir.
spekülasyonlarım: erkeklerin bu dış etkenlerden, yanlış okumalardan daha kolay etkilendiğini düşünüyorum. çünkü biz içine doğduğumuz bu dünyaya sonradan alışıyoruz. “erkek” olmak için çok fazla ritüelden geçmemiz gerekiyor ve kendiliğinde çok da bir varlığımız yok. bunu telafi edebilmek
için de şiddeti, baskıyı, kurumları, devleti, otoriteyi vs… çok çok iyi kullanmayı öğrendik ve bütün kurumları kendi çıkarlarımız (çoğunlukla karşımızdaki kimse onu bastırmak ve kendimizi dayatmak) için kullanıyoruz. bu uzun bir tartışmanın konusu ama akılda tutmakta fayda var.
başlığa sığmadığı için isim bu şekilde oldu.
kitapta erkeklik ile ilgili olduğu düşünülen şiddet, kayıtsızlık, agresyon gibi olguların erkeklikten kaynaklanmadığını aksine modern erkeğin ilksel maskülen kaynaklarına, arketiplerine erişememesinden kaynaklandığını söylüyor. bu arketiplerin erkeklere özel olmadığını yine jung’cu bir şekilde kadınlarda kendini anima olarak gösterdiğini söylüyor.
moore maskülenliğin 4 ana arketipi olduğunu ileri sürüyor. kral, savaşçı, büyücü ve son olarak aşık. eğer bir erkek olgun bir maskülenliğe ulaşmak istiyorsa bu 4 arketip ile de iletişim kurmalı ve onları tatmin etmeli diyor.
dünya üzerindeki erkek şiddeti ve erkeklerin genel olarak sebebi olduğu tahakkümü de erkeklerin olgunlaşamamasına ve kaba tabirle çocuk kalmalarına bağlıyor.
moore bütün bu arketiplerin ana versiyonunun erkek çocuklarda gözlemlendiğini ileri sürüyor ve jung’cu bir analizle eğer bu arketipler kendini gerçekleştiremezse yer altına çekiliyorlar. yer altında da ne olduğunu hepimiz biliyoruz. bu arketipler tatmin edilmezlerse iki ayrı uç arasında bir gölgeye dönüşüyorlar ve kendilerini böyle gösteriyorlar. bunu da aşağıdaki görseldeki üçgenlerde görebiliriz.

kişisel yorumum: psikanaliz özellikle jung’cu analiz; bilimden ziyade bir anlatı, bir düşünme şekli. o yüzden bu kitapta ve bence genel anlamda “psikoloji” –psikiyatriden bahsetmiyorum- bilimsel bir kaynak gibi okunmamalı. bir anlatı, bir yaşam tarzı ve belki de bir yöntem olarak görülmeli. dünyadaki eril tahakkümün sebebinin erkeklerin yeteri kadar “erkek” olamadığı fikrini politik olarak benimsemiyorum ancak öfke problemleriyle ya da özgüvensizlikle hayatı kendine ve etrafındakilere eziyet eden erkek çoğunluk için bir perspektif yaratabilir. okuduğu, dinlediği her şeyi doğru kabul eden çapraz okuma yapamayan insanlar içinse kendi kusurlarını meşrulaştıracak bir alan yaratabilir. “yanlış okuma” sizi bir incel, redpill’ci, maninist gibi ataerkil ve mizojin gruplara veya düşünce şekillerine yaklaştırabilir.
spekülasyonlarım: erkeklerin bu dış etkenlerden, yanlış okumalardan daha kolay etkilendiğini düşünüyorum. çünkü biz içine doğduğumuz bu dünyaya sonradan alışıyoruz. “erkek” olmak için çok fazla ritüelden geçmemiz gerekiyor ve kendiliğinde çok da bir varlığımız yok. bunu telafi edebilmek
için de şiddeti, baskıyı, kurumları, devleti, otoriteyi vs… çok çok iyi kullanmayı öğrendik ve bütün kurumları kendi çıkarlarımız (çoğunlukla karşımızdaki kimse onu bastırmak ve kendimizi dayatmak) için kullanıyoruz. bu uzun bir tartışmanın konusu ama akılda tutmakta fayda var.
devamını gör...