21 mart dünya down sendromu farkındalık günü
başlık "beklenengodot" tarafından 02.03.2021 21:02 tarihinde açılmıştır.
1.
2011 yılında tüm dünyada down sendromu hakkında toplumsal farkındalık oluşturmak, down sendromlu bireylerin ayrımcılığa ve olumsuz tutumlara maruz kalmasını önlemek, erken ve sürekli eğitimin önemine dikkat çekmek ve mevcut çalışma imkanları ile iş sahalarını artırmak amacıyla, birleşmiş milletler 21 mart'ı dünya down sendromlular farkındalık günü olarak ilan edilen gün. peki neden 21 mart? çünkü down sendromu, 21. kromozom çiftinin 2 değil 3 kromozomdan oluşmasıyla meydana gelir.
sözden çok eyleme inanan biri olarak farkındalık yaratmanın edilgen bir yanı, bir timsah gözyaşı, fark yaratmanın ise aktif ve sorumlu bir tavır olduğunu düşünürüm. her yıl sorumlular bizleri sözcüklere boğarken birileri de çaba harcamaya devam edecektir.
fark yaratanlar için şuraya bir video bırakıyorum. iyi seyirler. link
sözden çok eyleme inanan biri olarak farkındalık yaratmanın edilgen bir yanı, bir timsah gözyaşı, fark yaratmanın ise aktif ve sorumlu bir tavır olduğunu düşünürüm. her yıl sorumlular bizleri sözcüklere boğarken birileri de çaba harcamaya devam edecektir.
fark yaratanlar için şuraya bir video bırakıyorum. iyi seyirler. link
devamını gör...
2.
yarın kutlanılacak olan gündür. kendinizden biraz zaman ayırın ve bu güzel kardeşlerimizi tanımaya çalışın. yarın 17.00'de trt2'de yayınlanacak olan (bkz: kromozom kardeşler) belgesel filmi, birbirinden farklı 3 down sendromlu gencin farklı hayat hikayeleri üzerinden (bkz: down sendromu)nu anlatmaktadır. gençlerden biri aynı zamanda oyuncu olan (bkz: deniz özkan).
devamını gör...
3.
farkındalık yaratarak yol almaktansa fark yaratarak yol alanların günü aynı zamanda. işte onlardan bir kaç kesit. buradan
(bkz: kromozom kardeşler) belgesel filmi buradan
(bkz: kromozom kardeşler) belgesel filmi buradan
devamını gör...
4.
hayatımıza kattığınız +1 değer için hepinize minnettarız...
devamını gör...
5.
madem farkında oluyoruz öyleyse öncelikle hayatlarını zorlaştıran problemlerin farkında olalım. bu sebeple bu başlığın altına; ''oyyyş ağzını yidiğimin çikik güzlü minnakları'' yazmadan size bu insanların hayata tutunmak için geçtiği çetin yollardan bahsedeyim zira bu insanların en büyük ihtiyaçları; ''uyyy hele hele minnoş'' diyerek sevilmek değil, hayata katılmaları yönünde önlerinde engel teşkil eden sorunların çözülmesi. sevmek zorunda değilsiniz zaten ancak hayatı mümkün mertebe eşit şartlarda yaşamak için gerekli düzenlemeleri yapmak mecburiyetindeyiz.
dikkat
-yazının buradan sonrası biraz soğuk duş etkili olabilir-
şartları eşitlemekten bahsettik ancak ben bugün bize düşen kısımlarından bahsetmek istiyorum zira kalan kısmı milli eğitim bakanlığının yükümlülüğüdür.
down sendromlu bir çocuk dünyaya getireceğini öğrendiğiniz yakınlarınız muhtemelen dehşete düşmüş vaziyette; '' eyvah, ne olacak şimdi?'' sorusu ile ''hayır, haşaa bizim çocuğumuzda olmaz öyle şeyler'' şeklinde reddetme ile kendilerini paralıyor olacaktır. tüm bunlar kabullenme süreçlerinde olağan ve son derece doğal tepkilerdir. bu süreçte ailelerin çevresel mutlak kabule ihtiyaçları vardır. çevreden gelen; ''püüü senin gibi karıyın, sağlıklı çocuk doğuramadı benim oğluma'' gibi cazgır ve çirkin tepkiler ailelerin yalnızca yıpranmasına ve hatta çocuklarından nefret etmesine sebep olabiliyor dolayısıyla yıkıcı, yıpratıcı, aşağılayıcı ve iğneleyici her türlü söylemden son derece kaçınmak gereklidir fakat toplumumuzda gelen tepkiler daha çok şu şekilde olmaktadır; ''her şerde bir hayır vardır'' , ''allah'ın işine karışılmaz.'', ''kaderinizde varmış'' gibi sadece kişinin ilahi bir temelli kabullenişe sürükleyici şekilde olmaktadır. bu tepkilerin ardından aileler genellikle çocuklarını allah'ın onları cezalandırmak için gönderdiği sanrısına kapılmaktadırlar. burada bizlere düşen ise mümkün mertebe çenelerimizi kapalı tutup fikrimiz sorulmadıkça söylememektir. fikrimiz sorulduğunda ise tüm bunların hayatın olağan akışında yer alan durumlar olduğu nu ifade edip durumu mümkün mertebe normalleştirmektir. *
gebelik süreci tamamlandığında ve doğum gerçekleştikten sonra olan süreçte ise mümkün mertebe herkesin soğuk kanlılığını koruyarak çocuğun gelişimini destekleyecek konular eğitimler ve süreçler hakkında bilgi sahibi olmaktır ve akabinde aileye sürekli çocuğun görünüşü ile ilgili espriler, tatlışlıklar ve bilumum kıyaslamalar yapmamaktır. normal kabul ettiğiniz çocuklara nasıl yaklaşıyor nasıl konuşuyor nasıl seviyorsanız aynı şekilde sevebilirsiniz sonuçta hepsi çocuktur.
okul döneminden önce ise zaman uzman kişilerce çocuk rehabilitasyon hizmetlerinden mümkün mertebe faydalanıyor olacaktır. sizin unutmamanız gereken ise 5378 sayılı engeliler kanunudur. ''püü çoçikime otizm bulaştıracak down sendromu bulaştıracak' gibi safsatalarla idari kadro ile öğretmenlere baskı uygulamak suretiyle çocukları örgün eğitimden uzaklaştırmaya çalışırsanız -ki o çocuklar özellikle benim öğrencilerimse sizi itin götüne sokar çıkarmam-* yukarıda bahsettiğim kanun ağzınızın payını almanıza yetecektir. siz en iyisi efendi efendi karışmayın.
bir diğer konu ise iş yerlerinde beceremediğiniz, kaybettiğiniz evrakları özellikle kendini ifade etme noktasında daha negatif şartlarda mücadele eden down sendromlu insanlara yıkıyor ve işin için sıyrılıyorsunuz -yaşadık bunları, tecrübe konuşuyor- yapmayın bunu. çocuklara zarar vereceğinizden değil karakterinizi kaybedeceğinizden yapmayın, kendinize biraz saygınız olsun.
(bkz: kendime saygım yok davranışları)
hah birde tüm yukarıda yazdıklarımı yapıyor ve buna rağmen çevrenizden sempati kasmak için her 21 martta storylerinizde downlu çocuk fotoğrafı paylaşıyorsanız onu da yapmayın çünkü yine (bkz: kendime saygım yok davranışları)
dikkat
-yazının buradan sonrası biraz soğuk duş etkili olabilir-
şartları eşitlemekten bahsettik ancak ben bugün bize düşen kısımlarından bahsetmek istiyorum zira kalan kısmı milli eğitim bakanlığının yükümlülüğüdür.
down sendromlu bir çocuk dünyaya getireceğini öğrendiğiniz yakınlarınız muhtemelen dehşete düşmüş vaziyette; '' eyvah, ne olacak şimdi?'' sorusu ile ''hayır, haşaa bizim çocuğumuzda olmaz öyle şeyler'' şeklinde reddetme ile kendilerini paralıyor olacaktır. tüm bunlar kabullenme süreçlerinde olağan ve son derece doğal tepkilerdir. bu süreçte ailelerin çevresel mutlak kabule ihtiyaçları vardır. çevreden gelen; ''püüü senin gibi karıyın, sağlıklı çocuk doğuramadı benim oğluma'' gibi cazgır ve çirkin tepkiler ailelerin yalnızca yıpranmasına ve hatta çocuklarından nefret etmesine sebep olabiliyor dolayısıyla yıkıcı, yıpratıcı, aşağılayıcı ve iğneleyici her türlü söylemden son derece kaçınmak gereklidir fakat toplumumuzda gelen tepkiler daha çok şu şekilde olmaktadır; ''her şerde bir hayır vardır'' , ''allah'ın işine karışılmaz.'', ''kaderinizde varmış'' gibi sadece kişinin ilahi bir temelli kabullenişe sürükleyici şekilde olmaktadır. bu tepkilerin ardından aileler genellikle çocuklarını allah'ın onları cezalandırmak için gönderdiği sanrısına kapılmaktadırlar. burada bizlere düşen ise mümkün mertebe çenelerimizi kapalı tutup fikrimiz sorulmadıkça söylememektir. fikrimiz sorulduğunda ise tüm bunların hayatın olağan akışında yer alan durumlar olduğu nu ifade edip durumu mümkün mertebe normalleştirmektir. *
gebelik süreci tamamlandığında ve doğum gerçekleştikten sonra olan süreçte ise mümkün mertebe herkesin soğuk kanlılığını koruyarak çocuğun gelişimini destekleyecek konular eğitimler ve süreçler hakkında bilgi sahibi olmaktır ve akabinde aileye sürekli çocuğun görünüşü ile ilgili espriler, tatlışlıklar ve bilumum kıyaslamalar yapmamaktır. normal kabul ettiğiniz çocuklara nasıl yaklaşıyor nasıl konuşuyor nasıl seviyorsanız aynı şekilde sevebilirsiniz sonuçta hepsi çocuktur.
okul döneminden önce ise zaman uzman kişilerce çocuk rehabilitasyon hizmetlerinden mümkün mertebe faydalanıyor olacaktır. sizin unutmamanız gereken ise 5378 sayılı engeliler kanunudur. ''püü çoçikime otizm bulaştıracak down sendromu bulaştıracak' gibi safsatalarla idari kadro ile öğretmenlere baskı uygulamak suretiyle çocukları örgün eğitimden uzaklaştırmaya çalışırsanız -ki o çocuklar özellikle benim öğrencilerimse sizi itin götüne sokar çıkarmam-* yukarıda bahsettiğim kanun ağzınızın payını almanıza yetecektir. siz en iyisi efendi efendi karışmayın.
bir diğer konu ise iş yerlerinde beceremediğiniz, kaybettiğiniz evrakları özellikle kendini ifade etme noktasında daha negatif şartlarda mücadele eden down sendromlu insanlara yıkıyor ve işin için sıyrılıyorsunuz -yaşadık bunları, tecrübe konuşuyor- yapmayın bunu. çocuklara zarar vereceğinizden değil karakterinizi kaybedeceğinizden yapmayın, kendinize biraz saygınız olsun.
(bkz: kendime saygım yok davranışları)
hah birde tüm yukarıda yazdıklarımı yapıyor ve buna rağmen çevrenizden sempati kasmak için her 21 martta storylerinizde downlu çocuk fotoğrafı paylaşıyorsanız onu da yapmayın çünkü yine (bkz: kendime saygım yok davranışları)
devamını gör...
6.
down sendromu, temel üreme hücresinin 21. kromozomunun yumurta veya sperm oluşması esnasında ayrılamayıp çift kalmasıyla oluşur. bunun sonucunda yumurta veya sperm 23 yerine 24 kromozom içerir. insanlar genellikle 46. kromozoma sahipken down sendromlu çocuklarda toplamda 47 kromozom bulunur.
devamını gör...
7.
8.
9.
mahsun gözlerin, tatlı gülüşlerin, sınır tanımayan ruhların günü. can pareleri.
devamını gör...
10.
11.
bir gün değil, her gün bilinçli bir şekilde farkında olmamız gerektiğine inanıyorum. yapılan aktiviteleri görmek ve siz de destek olmak istiyorsanız buradan türkiye down sendromu derneğine ulaşabilirsiniz.
devamını gör...
12.
13.
dişe dokunur hamle, kürtajı ve taramaları düzgün anlatıp bu tip gebeliklerin sonlandırılmasını teşvik etmek.
böylece down sendromlu birey sayısı azalır ve gözden kaçan vakalara daha fazla kaynak düşer.
bakın şurada paylaşılan fotolar hep çocuk. bu bile gerçekleri anlatıyor aslında.
bu bireyler çocukken şirin geliyor ama sonunda ananın babanın hayatından gidiyor. ayrıca yetişkinliklerinde o şirinlik de gidince bin kere zor. "ay ne cici" kafası bir günlüğüne oyalar, derdi gene anaya kalır.
böylece down sendromlu birey sayısı azalır ve gözden kaçan vakalara daha fazla kaynak düşer.
bakın şurada paylaşılan fotolar hep çocuk. bu bile gerçekleri anlatıyor aslında.
bu bireyler çocukken şirin geliyor ama sonunda ananın babanın hayatından gidiyor. ayrıca yetişkinliklerinde o şirinlik de gidince bin kere zor. "ay ne cici" kafası bir günlüğüne oyalar, derdi gene anaya kalır.
devamını gör...