dünya klasikleri / hikaye-öykü / edebiyat
9.5 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

anton çehov'un 1892 tarihinde yazdığı ve en bilinen eserlerinden olan kısa öyküsüdür.

altıncı koğuş aynı isimle pek çok kez sinemaya da uyarlanmıştır.

bir akıl hastanesindeki hasta* ile doktor* arasındaki iletişimi anlatan bir öyküdür.
devamını gör...
durum öykücüsü olan anton çehov altıncı koğuşta küçük bir kasabanın hastanesinde bir doktorun ve deli diye kapatılan genç hastanın felsefik konuşmalarındaki müthiş tespitler ve toplumun bizden olmayanı dışlamasını çok iyi işlemektedir.
hasta gramov ile doktor andrey arasında geçen rus klasiklerinden olan çehov'un yazdığı bu eseri, bir duvar ustası gibi tek tek örmüş resmen.
andrey’in “benim hastalığım, yirmi yıl içinde bütün kasabada tek bir akıllı adam bulabilmemdir. ama o da bir deli!” sözü bu hikayenin tek başına özeti aslında. hacmi küçük ama ağırlığı büyük olan kitaplardandır altıncı koğuş. diyalogların bir çoğunun altı çizilmesi gereken bu kitap iyi okuyucuların kitaplığında yer almalıdır mutlaka.
bir kaç altı çizilmiş satır: "namussuz insanların karnı tok ve sırtı pektir; namuslu insanlarsa bir lokma ekmeğe muhtaçtır."
"... eğer ölüm herkesin normal ve meşru sonu ise ne diye insanların ölmesini engelliyoruz?"
no: okumayanlar için; bu kitabı okurken yanınızda bir not defteri bulundurun. yukarıdaki alıntı satırlardan çok satırla karşılaşacaksınız. kitabı benim gibi çizmek istemeyenler not defterine yazsın.
devamını gör...
insana sağlı solla tokat atan çarpıcı çehov eseridir.

karamsar rusya da akıl hastanesinde yatan bir abi ve kasabaya yeni gelen doktoru anlatır.
insanın canını acıtan bir hikaye. özellikle dönemin rusyasını ve insan analizlerini çok güzel tasvir ediyor.

insan denen canlının derinine inen bir metin. felsefi diyaloglar nefis yazılmış. kitabı okurken diyaloglarda iki tarafa da hak verdiğim anlar oldu. herkesin okuması gereken bir eser.
devamını gör...
bu kadar az ve öz konuşmak her hikayeciye nasip olmuyor. cidden yeteneğin göstergesi diye düşünüyorum. hikayeye ister olduğu gibi ister alegorik-politik olarak yaklaşın iki türlü de çok iyi bir eser. her kütüphanede bulunmalı diye düşünüyorum.
devamını gör...
efsane bir kitap. akıl hastanesinde çalışan bir doktor ve hastalarla iletişimi anlatılıyor.başta bu sıkıcı kasabada çalışmaktan nefret ettiği için o çok nadir hastaneye gidip hastalarla görüşür ki ama sonra bir hasta onun dikkatini çeker ve sürekli onunla konuşmak için hastaneye gidip gelir. sonu gerçekten tahmin etmediğim bir mükemmellikle biter. tavsiye ederim
devamını gör...
aklını kullanmak akılsız bir toplumda deliliktir.

anton çehov'un müellifi olduğu kitap klasik bir konu olan aydın bunalımı ve aydının toplumdan kendini soyutlaması temalarını işliyor. bir doktorun ve 6.koğuş denilen klinikte yatan bilgin bir hastanın gözünden bu temalar işleniyor. aslında hepimizin kendisinde bir parça bulacağı bir eserdir. zorunlu toplum ilişkileri, toplumla aramızdaki mesafe, anlaşılamamak, entelektüel aktiviteye giden yolda yalnızlaşmak gibi bir çok konuyu içinde barındırıyor.
devamını gör...

"benim hastalığım, yirmi yıl içinde bütün kasabada tek bir akıllı adam bulabilmemdir. ama oda bir deli!"


anton çehov okuduğum ilk kitabı. kitap bu kadar kısa olup okuru bu kadar etkilemesi yazarın alnını öpesim geldi. toplum sorunlarını bir delinin dilinden anlatması ilginç.

altıncı koğuşta ise kendisini kasaba da oldukça yalnız hisseden doktor ve üniversite eğitimi almış, donanımlı fakat deliler hastanesine kapatılan bir delinin felsefik tartışmaları üzerine güzel söylemlerde bulunulmuştur. peki ya gerçekten sadece korkuları olan birinin deli diye yaftalanması ne kadar adaletli?
deli diye nitelendirilen arkadaşımız(ivan dmitriç) doktora çektiği acılardan bahsederken, doktor ona öğüt vermeye çalışmış, acı üzerine okuduğu kitaplardan, duyduğu fikirlerden bahsetmiştir. zweig'ın da dediği gibi ''söz konusu başkalarının derdi olunca nasıl da hep daha zeki ve daha nesnel oluruz''. ivan dmitriç ise olayı çok güzel özetlemiştir. doktoru acıyla, gerçeklikle tanışıklığının sadece teoriden ibaret olduğunu belirtmiştir. '' acıyı küçümsersiniz, ama parmağınızı kapıya sıkıştırdığınız vakit en yüksek perdeden inlersiniz.
devamını gör...
kitapta üç metafor var.
birincisi; sevgili doktorcuğumuz andrey yefimıç'a deli yaftası vurulması.
ikincisi; en akıllı delimiz olan gramov'un realist düşünceleri.
üçüncüsü ise; bu iki varlığın birbirlerini çok iyi anlayıp diğer insanlarla geliştirdikleri sohbetlerden daha ileri bir konuşma gerçekleştirebilmeleri.
andrey yefimıç, bilgili, kültürlü, sürekli okuyan bir o kadar da çevresinde dönen pisliklere göz yumacak kadar nazik (korkak) bir insan. çevresinde artık konuşabileceği zeki bir insan olmamasından yakınıp duruyor. derken karşısına akli dengesini kaybetmiş olan hastamız gramov çıkıyor. aslında karşısına çıkmıyor. o hep altıncı koğuştaydı, onun dışarı çıkması dahi yasaktı. doktorumuz hadi bir koğuşun önünden geçeyim ya, diye düşündüğü bir gün kendisinin bağırışlarını duyunca bir konuşmaya girişiyorlar ve doktor bu gençten pek etkileniyor. zeka parıltıları görüyor adamımızda. peki doktorun dışardaki çevresi bunları görünce ne düşünüyor? delirdi diyorlar, aklını kaçırdı. ne yapsa da bu insanları aksine ikna edemeyen doktorumuz , “ uyuma numarası yapan bir insanı uyandıramazsın ” cümlesinin kanıtı. sonra ne mi oluyor, kitabı yazayım şuraya daha makbule geçer, çok spoi verdim çok. yorum mu yani, kitap özeti gibi oldu. seslerinizi duyuyorum.
akıllılar mı delidir, deliler mi akıllı? arada ne gibi incelikler var, çok açıkça anlatıyor kitap. kendini ispat etmeye çalışmanın dayanılmaz acısına karşılık pes eden bir andrey yefimıç. oysa o, acı çekmek insanın zihninde olan bir şeydir, düşünmezsen acın kaybolur, düşüncesine sahipti. o dyojen'den örnekler veren bir insandı. acıya dayanamadı..
bir de gramov var ki, acılar içinde büyüdü ve doktorun düşüncesine şiddetle karşı çıktı. o hâlâ o koğuşta, mücadele ediyor. kendini insanlara ispat etmeye çalışmanın acısı içinde, her bağırışında nikita'dan dayak yiyor.
devamını gör...
kısacık bir hikaye için bu kadar çok şey söylenmiş olması zaten bu hikayenin ne kadar iyi olduğunun kanıtı bence.
beni etkileyen kısmı da kısa olması oldu gerçekten, 70 sayfada başkalarının 700 sayfada anlayamayacağı şeyleri anlatmış harika bir yazar çehov.
ayrıca zamansız ve evrensel bir hikaye. bilmem kaç yılında rusya'da geçiyor ama gunumuz türkiyesinde, ne bileyim avrupasinda, amerikasinda da geçebilecek bir olay. karakterler ve düşünceler çok gerçek.
-burdan sonrası spoiler içerir.-
gramov aslında paranoyası harici hiçbir sorunu olmayan, gerçekçi, karakterli biri benim gözümde.
yafimıç ise çok kibar, zeki görünüşünün altında güçsüz ve karaktersiz biri. hayatın acı gerçekliklerinden uzak olup "acılar bizim beynimizdedir yea çok da büyütmeyelim" tavrı takınıyor. bana ebeveynlerinin parası sayesinde iş kurup zengin olduktan sonra "siz de başarabilirsiniz, hayatta çok isterseniz elde edemeyeceğiniz şey yok" diyen şımarık tipleri hatırlatıyor. neyse ki sonunda gerçekleri görerek ölüyor. bir nebze içimi rahatlattı.
kitapta çok sevdiğim ayrıntılardan biri de aslında gramov ve yafimıç'in yaşamlarınin bu olaylardan önce de çok benzemesi. ikisinin de çok katı bir düzeni var, her şey saatli. ikisi de konuşacak kimseyi bulamıyor. ikisi de durumdan memnun değil ama değiştirmiyor/değiştiremiyor.
altıncı koğuşun diğer sakinleri de çok güzel yazılmış. hikayeyi iyice ilginç kılıyor.
çok sevdiğim birkaç alıntı eklemek istiyorum.

diyojen'in bir odaya da, sıcak bir eve de ihtiyacı yoktu. bütün bunlar olmadan da orada hava sıcak zaten. gidip bir fıçının içinde uzanıp portakal ve zeytin yiyordu. eğer rusya'da yaşamak zorunda kalsaydı bırakın aralık ayını, mayısta bile bir oda isterdi kendine. muhtemelen soğuktan iki büklüm kalırdı.

"insan neden ölümsüz değil?" diye düşünüyordu. "beynin merkezi ve kıvrımları, görme ve konuşma kabiliyeti, bu sağlık ve deha, bütün bunlar toprağa karışarak eninde sonunda yerkabuğuyla birlikte soğumaya ve sonrasında dünyayla birlikte güneşin etrafında milyonlarca yıl anlamsızca ve amaçsızca dönmeye mahkûmsa neye yarar? toprağın altında soğuyacak ve dünyayla birlikte dönecekse insanı bu yüksek, neredeyse tanrısal aklıyla yoktan var etmeye ve sanki alay edercesine tekrar çamura dönüştürmeye hiç gerek yok."
devamını gör...
az önce bitirip önceden hakkında yazılmış tanımlarını okuduğum, karavandaki adam kanalından videosunu izlediğim uzun öyküdür.

birinci sınıftayım, ders psikolojiye giriş. normal nedir? diye sordu hoca. tuhaf olmayan, normal olan işte şeklinde cevaplar geldi. sordu: neden deli diye tanımlanmış insanlar? cevaplandı: normal olmadıkları için.

sahi, normal ne? deli ne? normali deliden ayıran belli sınırlar mı mevcut?

çehov etkiledi beni. kafamdaki sorulara yanıtlar verip yeni sorular ekledi. bazen doktor oldum, bazen ivan. koğuşun köşesine ilişip onları dinledim. entelektüel yalnızlığı hissettim. toplumun bilinçsizliğini cümle aralarında yakaladım. kitaba ister alegorik olarak rusya, aydınlar, halk, liderler çemberinde yaklaşın. ister bir hekimin hastasıyla kurduğu felsefi bağın dinleyicisi olarak. belki de her ikisi, nasıl isterseniz. -üç kez de okunabilir. bir öyle, bir böyle, bir de şöyle.-
devamını gör...
палата № 6

1892 yılında yayımlanan ve 68 sayfadan oluşan bir anton çehov eseri.
kitabımı iş bankası yayınlarından okudum, oldukça temiz bir çeviri ile, dipnotlar da verilmiş.

andrey yefimıç ve ıvan dmitriç etrafında gelişen, altıncı koğuş adı verilen akıl hastanesinde yaşananları konu ediniyor. allahsız bekçi nikita
moyseyka olmak üzere koğuşta toplumdan izole hastalar yatıyor.

çok okuyan, çok içen andrey yefimıç'ın iç dünyasını, ıvan dmitriç ile kurduğu ilişkiyi, deliliği, hayatı, ölümü, suçu, cezayı, hastaların neden orada olduğunu, bizim neden dışarda olduğumuzu, anlamı, hayatı sorgulayan bir eser olarak karşımıza çıkıyor, müthiş bir betimlemeyle. okurken sanki koğuşta gibi hissediyorsunuz. rus yazarların betimleme ve edebiyat gücü mâlum. bu kitapta da çok göze çarpan bir gerçeklik var, gerçeklerin her an değişebildiği

neredeyse her satırın altını çizdim, düşündürücü bir şeydi, mutlaka okunması gerekiyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


hayat can sıkıcı bir tuzaktır.
hayatınız muazzam bir şafak tarafından aydınlatılacak olsa da eninde sonunda sizi bir tabutun içine çivileyip çukura atacaklar...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"altıncı koğuş" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim