ali cabbar

çok büyük bir acının şarkıya dökülmüş halidir. bir hikaye, bir kurgu olmasının bir önemi yok; nedense sanki ali cabbar bunu yaşadı ve buna şahit olmuşum gibi büyük bir hüzne gark oldum. bu konularda duyarlıysanız, sizi de çok etkileyecektir bu şarkı.

"sevdiğim kız başkasına varmış, dayanabilirsen dayan ali cabbar" dizesiyle tüyleriniz diken diken oluyor. sonra ali cabbar, sevdiği kızın düğününde gırnata çalacak, sevdiği kızın evlendiği adamla oynayacak. buna bir insan ne diyebilirse, emircan iğrek de onu söylüyor:

"bu ne derttir, bu nasıl sınavdır; anlayabilirsen anla ali cabbar."

ciddi bir durmak lazım burada. korkunç şeyler yaşandı, insanın ömrünü yiyip bitirecek, çok büyük bir acıyı anlattı buraya kadar. ben uzun zamandır bir şarkıdan bu kadar yoğun bir acı hissetmemiştim. avşar yöresinin ağıtlarını çok severim, farklı dillerde de ağıtlar dinledim, çok etkilendiklerim de oldu. lakin buradaki durum çok kötü. bir kadını gerçek anlamda sevmiş olan, duyguları laçka olmamış, derinliğiyle bunu yaşamış herkes burada anlatılan mevzunun ağırlığını gayet iyi anlayacaktır. mesele çok kötü a. koyim, çok kötü. arada giren gırnatanın da etkisi var muhtemelen bunda. sanki arada gırnatasıyla ali cabbar eşlik ediyor şarkıya.

sonra ali cabbar oralara, yaşama küsecek, askere gidecek. 6-7 ay sonra da ölecek. ölecek ama şair bunu öyle iki dizeyle anlatıyor ki; ali cabbar oluyorsunuz, ali cabbar gibi yanıyorsunuz, onunla birlikte ölüyormuş gibi hissediyorsunuz. bu dizeleri okurken, ali cabbar gırnatasıyla son kez eşlik ediyor:

"sesi susmuş, gırnatası susmuş,
bir türkü bırakmış bize ali cabbar."

şarkıyı dinlemek de çok zor, dinleyip iki kadeh içmemek de bir sigara yakmamak da çok zor. ali cabbar gibi olanlar var, bunun gibi acıları yaşayan insanlar var. böyle yana yana, sessiz sedasız kavrularak, çürüyerek, yaşamın anlamını tamamen yitirerek biten ömürler var. hepsi için, hepsinin adını "ali cabbar" koyarak yakılmış bir ağıt bu şarkı.

ali cabbar, artık çok şey ifade ediyor benim için. tıpkı, çıkıp insanlardan 6 lirasıyla, çocuklarını ısıtmak için odun satın almaya çalışan çaresizliğiyle, sobaya yakacak odunları ıslak olduğu için lastik yakmaya çalışmış, tüm bu sefaleti ve çaresizliği, kızının eline saç kurutma makinesi verip "bununla kendini ve kardeşini ısıt" diyerek yan odaya geçip intihar eden emine akçay gibi. biri kurgu, diğeri tamamen gerçek lakin artık bu isimler belli acılarla bütünleşmiş oluyor insanın zihninde.

ah ali cabbar, seninle benzer acıyı yaşayan birileri inşallah senin hikayeni dinlemez. tesadüfen dahi olsa, bu ağıtı dinlemezler. çünkü çok ağır, çünkü insanı intihara sürükler bu şarkı.

teknoloji sağ olsun, billie eilish'e cover'lattığım emir can iğrek şarkısıdır, buradan dinlenilebilir.

kendisini beğenerek dinlediğim emircan iğrek in seslendirdiği "ali cabbar" parçasının hikayesi biraz hüzünlü



ali cabbar, şarkıda anlatıldığı kadarıyla istanbul'da yoksul bir mahallede yaşayan, genç bir adam. eğitim hayatına ekonomik zorluklar nedeniyle devam edemeyen ali cabbar, ailesinin darbuka ve gırnata çaldığı düğünlerde çalışıyor.
mahallesindeki bir kadına karşılıklı hislerle aşık oluyor ancak bu aşkı hiç dile getiremiyorlar. genç kadın, ailesi tarafından zengin bir erkekle zorla evlendiriliyor ve ali cabbar, sevdiği kadının düğününde gırnata çalmak zorunda kalıyor.

bu acı olayın ardından askere giden ali cabbar, orada hayatını kaybediyor ve geride hüzünlü bir hikaye bırakıyor.

ali cabbar'ın böyle biri olduğunu düşünmüyorum. ali cabbar ismiyle eli ayağı düzgün bir insan canlanıyor mu gözünüzün önünde? ali cabbar olsa olsa köyün delisidir. düğünlerde eline davul verip biraz eglendiriyorlardir. düğünün birinde hehe kız ne kadar güzel filn demiştir.askerde hakkın rahmetine kavuşanca da kulaktan kulağa trajedik bi olayı romantik romantik lanse etmişlerdir. kısacası yok böyle bir hikaye. ayrıca mükemmel şarkıyı ali cabbar ismiyle mahvetmişler tüm estetik güzelliği mahvolmuş.
sevdiği kız başkasına varmış.
dayanabilirsen dayan köylü hasan.
mesela cabbar yerine "köylü hasan" çok daha estetik. hikayeyi de kızın babası hasan'a köylü diye kızı vermemiş kızı şehirden birine verecekmiş diyip hasan da şehirde yaşamak için gerekli tüm parayı biriktirsin ama askere cagirsinlar orda vefat etsin. çok daha estetik bir hikaye çok daha estetik bir uyum ali cabbar nedirrr kafayı yedim kaç gündür mükemmel bir şarkı olabilecekken bu estetik bozukluk beni mahvetti gerçekten. ali cabbar altına isiyordur lann

(bkz: en sevilen şarkılar listesi)

dinlemelere doyamadığım şarkı. yalnız ali cabbar’a şöyle üzüldüm böyle üzüldüm diyenler görüyorum ve onların da yargılanacaklarını söylemek istiyorum.

aslında şarkı baştan sona bir erkeğin acizliğini anlatıyor. anadolu’daki tipik sevdalanma öykülerinden biri. işte erkeğin çabalamadığı hiçbir ilişkinin yürümediğini anlamışsınızdır zaten. esas konu bu. kızın da başkasına varmaktan başka seçeneği kalmamış. yani diyor ki çaba vermediğin hiçbir şeyi elde edemezsin. çiçekleri seviyorsan sulamasını bileceksin. azcıkkk anlayın be, aklınızı kullanın biz mi anlatalım. askerlik olayı da fena üzdü bu arada.

'ali cabbar' ismi şarkının söz akışının omurgası birader. adı başka , örneğin 'köylü hasan' olsaydı diyen yazar ^vasıfsız^a demem. kafiye vs için lazım ali cabbar ismi. kapiş?

sözleri gayet güzel olan ve müziğinin hareketli müzik görünümlü hafif hüznü ile, hikâyesi ile son zamanlarda pek görmediğim bir tür. sadece (bkz: emir can iğrek) şarkıyı biraz daha güçlü söyleyebilirdi. duyguyu vermesi gereken bazı yerlerde sesi ve yorumu beklenenden sönük kalmış diye düşünüyorum. hikâye gerçektir ya da kurgudur, belki hiç ali cabbar diye biri yoktur fakat bu kurgu bile bir emektir. bir öyküsü, amacı olan ve düzen içinde giden türküler/şarkılar iyidir. ben sevdim bu eseri. özgün bir havası var son yıllardaki dinlediğim müziklerle kıyaslayınca.

sözlerinin gerçek bir hikayeye dayanmadığı belirtiliyor.
www.hurriyet.com.tr/bilgi/a...

ancak hikaye o kadar tanıdık ki... anadolu ve trakya sevdiğine kavuşamayıp hemen askere giden yiğitlerle doludur.

hikayesi klasiktir. bir çerkes müziğinin de benzer bir efsanesi bulunmaktadır.

kelimesikelimesine.blogspot...

bu ne sıcaktır bu nasıl havadır
anlayabilirsen anla ali cabbar

(bkz: gawat)

bir haftadır beni üzüntü komasına soktu bu şarkı.. of ali cabbar, sen de gidip konuşsaydın ya.. perişan ettin bizi..
(bkz: seviyorsan git konuş bence)

durup dururken neden dinleyip de ciğerlerimizi dağlatıyoruz dedirtti. dinlememekte direniyordum, keşke direnmeye devam etseydim.

emircan iğrek'in overrated şarkılarından biridir, yarısına gelemeden içim boğuldu kapattım şarkıyı hep aynı tonda aynı şekilde söylenen yok hop ali cabbar, zıp ali cabbar. işin kötüsü bu şarkı herhalde çok tutacak her yerde duymak zorunda kalacağız oooffffff....

popüler kültürün yeni oyuncağı. herkesin aynı hisleri varmış meğer de bu şarkıyı bekliyormuş.

sevgi neydi emekti ali cabbar.

tarih genel tekrar kampını, ali cabbar şarkısıyla bitirdik. daha ne olsun!

sevip açılamama, bir süre sonra kızın başkasıyla evlenmesi ve hemen akabinde kısa süre içinde oğlanın ölmesi hikayesiyle orhan gencebay'ın gurbet adlı parçasını andırdı bana. yalnız orhan baba'nın orda sözlerle arkadaki müzik uyumu enfesken bu parça bana biraz sönük kalmış geldi. hani bazen bir şarkı söylersiniz de o şarkı güçlü bir ses ister ama sizin nefesiniz yetmez sesiniz gür çıkmaz ya biraz öyle. semtlerde yazılan, tribünde söylenen besteler gibi bir tarzı var. yükselme alçalma olmuyor. sözler türkü tadında ama tını türkü değil slow desen o da değil, hareketli hiç değil.emircan'ı severim de bu bana pek hitap etmedi maalesef.
neyse bugün de ali cabbar için yakalım.

durduk yere meme olmasıyla üzen şarkı. ben bunu dinleyip dinleyip hüzünleniyordum, şakaya vurdunuz da iyi mi oldu yani?

(bkz: doomer roblox adam)