aşk, sevgi ve emek kavramlarını; bir dağ köyünde yaşayan asya ve ilyas'ın ilk görüşte aşka tutulmaları üzerinden inceleyeni cengiz aytmatov'un kırmızı eşarp isimli eserinden sinemaya uyarlanan bir yeşilçam klasiğidir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "nymphe" tarafından 15.11.2020 15:44 tarihinde açılmıştır.
21.
kadınsındır ve asyanın neden cemşiti seçtiğini anladığın yaştasındır. asya da yanındakiyle yaşayıp kalbindekiyle ölmeyi tercih etti. doğru olan buydu belkide. bazen biz naparsak yapalım hayat bizi sürükler. asya çok çabaladı aşkı için. ilyas ne yaptı, ilk fırsatta aldattı, kaçtı. bi açıdan bakıldığında ilyas kapitalist sistemin figürü, cemşit komünist sistemin.
devamını gör...
22.

atıf yılmaz'ın yönetmen koltuğunda oturduğu ve 1977'de izleyiciyle buluşan "selvi boylum al yazmalım", ilk bakışta dokunaklı bir aşk üçgenini anlatan bir melodram gibi görünse de, derinliklerinde 1970'ler türkiye'sinin toplumsal değişimlerine, emek kavramına ve sevginin anlamına dair felsefi bir sorgulama barındırır. cengiz aytmatov'un edebi metninden yola çıkan film, cahit berkay'ın unutulmaz müzikleri eşliğinde, sadece bir aşk hikayesi anlatmanın çok ötesine geçerek, toplumsal bir vicdan ve değerler muhasebesi yapar. bu yönüyle film, siyasi olmaktan çok, toplumsal ve insani göndermelerle örülmüş bir başyapıttır.
filmin en temel toplumsal göndermesi, sanayileşme ve modernleşme ile geleneksel yaşam arasındaki çatışmada görülebilir. kadir inanır'ın canlandırdığı kamyon şoförü ilyas karakteri, bu yeni ve hareketli dünyanın bir simgesidir. onun "al yazmalım" adını verdiği kamyonu, sadece bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda köklerinden kopuşun, sürekli hareketin ve yerleşik hayata meydan okumanın bir metaforudur. ilyas'ın coşkulu, tutkulu ama bir o kadar da sorumsuz ve gelgitli aşkı, bu modernleşme sürecinin getirdiği istikrarsızlığın ve bireysel savruluşun bir yansımasıdır. arka planda görünen baraj inşaatları ve yollar, ülkenin kalkınma hamlesine işaret ederken, bu değişimin bireyler üzerindeki yıkıcı etkisini ilyas'ın hikayesinde somutlaştırır.
bu hareketli ve güvencesiz dünyanın karşısında ise ahmet mekin'in hayat verdiği cemşit karakteri durur. cemşit, sabrı, sükuneti, toprağa ve insana bağlılığı temsil eder. o, sevginin anlık bir tutku değil, bilinçli bir tercih ve sürekli bir çaba olduğunu gösteren canlı bir anıttır. film, bu zıtlık üzerinden tarihe geçen o meşhur soruyu sorar: "sevgi neydi?". asya'nın bu soruya verdiği "sevgi, emekti" cevabı, filmin bütün felsefesini özetler. bu cevap, romantik ve bencil tutkuların karşısına, sorumluluk almayı, fedakarlığı ve bir insanı ve onun hayatını sabırla inşa etmeyi koyan derin bir toplumsal eleştiridir. sevginin sermayesinin "emek" olduğunu vurgulayarak, dönemin sol siyasi söylemine de incelikli bir selam gönderir.
filmin bir diğer güçlü yönü ise türkan şoray'ın canlandırdığı asya karakteri üzerinden kadının toplumdaki yerine dair yaptığı yorumdur. asya, çaresiz ve pasif bir kurban değildir. büyük bir tutkuyla sevdiği ilyas'tan, gördüğü sorumsuzluk ve vefasızlık üzerine, kendi ayakları üzerinde durma iradesini göstererek ayrılır. çocuğuyla tek başına kaldığında cemşit'in sunduğu şefkati ve güveni kabul eder. yıllar sonra ilyas geri döndüğünde yaptığı seçim, tamamen kendi iradesiyle, aklıyla ve vicdanıyla verdiği bir karardır. asya, anlık bir hevesin peşinden gitmek yerine, kendisi ve oğlu için güvenli bir gelecek sunan "emeği" seçer. bu, 1970'ler türkiye'sinde kadının kendi kaderini tayin etme hakkına ve duygusal olgunluğuna yapılmış güçlü bir vurgudur.
selvi boylum al yazmalım, karakterlerinin kişisel dramları üzerinden evrensel ve toplumsal gerçeklere kapı aralayan sinematografik bir şiirdir. modernleşmenin getirdiği sancıları, sınıf bilincini, ve en önemlisi sevginin ne olduğunu sorgulatırken, cevabını yine insanın en temel değerinde, "emek"te bulur. bu sebeple sadece kalplere dokunan bir aşk filmi değil, aynı zamanda izleyicisine insana ve hayata dair derin bir bakış açısı sunan, zamanın ötesinde bir klasiktir.
devamını gör...
23.
toplumsal gerçekliğin, psikolojik derinliğin, bireysel değişim ve dönüşümün, aşkın ne olup ne olmadığının, taşra formatında irdelendiği, zamanının ötesinde bir külttür. yalnızca bir aşk hikâyesi değil, aynı zamanda anadolu taşrasının sosyo-psikolojik yapısına aynadır. film, cengiz aytmatov’un kaleminden çıkan hikâyenin atıf yılmaz rejisiyle sinema diline dönüşmesidir ama mesele yalnızca edebi ya da sinemasal değildir; mesele, "aşk" ile "sevgi" arasındaki o görünmeyen, ama bir ömür hissedilen çizgidir. başrollerde türkan şoray ve kadir inanır yer alan filmde asıl beni benden alan oyuncu ahmet mekin'dir.
ilyas, hayat dolu, tutkulu, yakışıklı, "selvi boylu" bir kamyon şoförüdür. aşkı anlık, duyguları fevri, bağlılığı kırılgan, öfkesi ise yıkıcıdır . ona göre aşk, bir kıvılcımdır. yakar, geçer. cemşit ise tam tersine, güvenilir, sakin, içten ve fedakârdır. onda yoğun ihtirasa rastlamak çok olası değildir ama emek vardır. yani ilyas, duyguların patlamasıysa; cemşit, duyguların sabrıdır. biri "heyecan uyandıran", diğeri "güven uyandıran" adamdır.
asya'nın gözünden bakarsak mesele daha da derinleşir. o, ilyas’la olan ilişkisinde taşranın kadına biçtiği rollerle yüzleşir. tutkulu aşkın bedelini bütün kapıların yüzüne kapatılmasıyla öder. ancak cemşit’le beraber olduğu yıllarda sevginin, huzurun ve saygının ne demek olduğunu; bundan da öte bana kalırsa kendisini sevmeyi de öğrenir. bu yönüyle film, kadın karakterin içsel dönüşümünü ve duygusal olgunlaşmasını da anlatır.
film, taşra toplumunun dar kalıpları içinde sıkışmış bireylerin psikolojik mücadelesini de yansıtır. ilyas, sorumsuzluğunun bedelini ödeyemeyen tipik "erkek çocuk"tur. cemşit ise taşranın içinde "modern baba" arketipidir; sahiplenici ama baskıcı değil, sevecen ama zayıf da değil. asya'nın finale doğru verdiği karar ise bir tür duygusal hesaplaşmadır:
"sevgi neydi? sevgi emekti"
bu cümleyle film, türk sinemasında belki de ilk kez, aşkın romantik ideallerden değil, emekten, sabırdan ve sadakatten doğduğunu savunur. çünkü aşk bir başlangıç olabilir ama sevgi, bir yolculuktur. bu yüzden asya'nın seçimi, yalnızca bir adamı seçmek değil; bir yaşam felsefesini seçmektir.
ve bu yüzden de film, aşkı değil, sevgiyi, sadakati ve saygıyı kutsar.
filmin 1977 tarihli olmasını ele alırsak, hem kendi dönemindeki dramatik aşk hikâyelerine hem de yaklaşık yarım asır sonra, günümüzde bize sunulan içeriklere vurulan realist bir tokat gibidir. bu yüzden kıymetlidir, bu yüzden külttür.
ilyas, hayat dolu, tutkulu, yakışıklı, "selvi boylu" bir kamyon şoförüdür. aşkı anlık, duyguları fevri, bağlılığı kırılgan, öfkesi ise yıkıcıdır . ona göre aşk, bir kıvılcımdır. yakar, geçer. cemşit ise tam tersine, güvenilir, sakin, içten ve fedakârdır. onda yoğun ihtirasa rastlamak çok olası değildir ama emek vardır. yani ilyas, duyguların patlamasıysa; cemşit, duyguların sabrıdır. biri "heyecan uyandıran", diğeri "güven uyandıran" adamdır.
asya'nın gözünden bakarsak mesele daha da derinleşir. o, ilyas’la olan ilişkisinde taşranın kadına biçtiği rollerle yüzleşir. tutkulu aşkın bedelini bütün kapıların yüzüne kapatılmasıyla öder. ancak cemşit’le beraber olduğu yıllarda sevginin, huzurun ve saygının ne demek olduğunu; bundan da öte bana kalırsa kendisini sevmeyi de öğrenir. bu yönüyle film, kadın karakterin içsel dönüşümünü ve duygusal olgunlaşmasını da anlatır.
film, taşra toplumunun dar kalıpları içinde sıkışmış bireylerin psikolojik mücadelesini de yansıtır. ilyas, sorumsuzluğunun bedelini ödeyemeyen tipik "erkek çocuk"tur. cemşit ise taşranın içinde "modern baba" arketipidir; sahiplenici ama baskıcı değil, sevecen ama zayıf da değil. asya'nın finale doğru verdiği karar ise bir tür duygusal hesaplaşmadır:
"sevgi neydi? sevgi emekti"
bu cümleyle film, türk sinemasında belki de ilk kez, aşkın romantik ideallerden değil, emekten, sabırdan ve sadakatten doğduğunu savunur. çünkü aşk bir başlangıç olabilir ama sevgi, bir yolculuktur. bu yüzden asya'nın seçimi, yalnızca bir adamı seçmek değil; bir yaşam felsefesini seçmektir.
ve bu yüzden de film, aşkı değil, sevgiyi, sadakati ve saygıyı kutsar.
filmin 1977 tarihli olmasını ele alırsak, hem kendi dönemindeki dramatik aşk hikâyelerine hem de yaklaşık yarım asır sonra, günümüzde bize sunulan içeriklere vurulan realist bir tokat gibidir. bu yüzden kıymetlidir, bu yüzden külttür.
devamını gör...
"selvi boylum al yazmalım (film)" ile benzer başlıklar
selvi
3