1.
yer olarak düşünülürse film izlemek bahanesiyle sevgilime daha çok nasıl yanaşabilirim gibi bahanelerin başında gelen mekan.
devamını gör...
2.
eski sömürge zamanlarında bir yerin kültürünü, yaşam tarzını yok etmek isteyenler, ordular kuruyor, kara, deniz o kadar yol gidiyor ve vahşi katliamlar yapıp, kayıplarda veriyorlardı.
ama bu yüzyılda "sinema" emperyalist ülkelere öyle bir güç verdiki, insanlar gönüllü filmleri izliyor, onlar gibi olmaya çalışıyor. bugün dünyanın en ücra köşesine dahi gitseniz büyük çoğunluk bir amerikalı gibi yaşıyor, giyiniyor...
gerçi bu durumun ters teptiğide oluyor. dünyanın birçok yerinde emperyalist ülkelere karşı savaşmış birçok halk var ama dünyanın çoğunun onları değilde genelde kızılderilileri tanıması "amerikan sineması" yoluyla olmuştur. tabii amerikan filmleri bu insanları kötülemek için yapılmışlardı ama onların dünya çapında meşhur olmalarına vesile oldular.
ama bu yüzyılda "sinema" emperyalist ülkelere öyle bir güç verdiki, insanlar gönüllü filmleri izliyor, onlar gibi olmaya çalışıyor. bugün dünyanın en ücra köşesine dahi gitseniz büyük çoğunluk bir amerikalı gibi yaşıyor, giyiniyor...
gerçi bu durumun ters teptiğide oluyor. dünyanın birçok yerinde emperyalist ülkelere karşı savaşmış birçok halk var ama dünyanın çoğunun onları değilde genelde kızılderilileri tanıması "amerikan sineması" yoluyla olmuştur. tabii amerikan filmleri bu insanları kötülemek için yapılmışlardı ama onların dünya çapında meşhur olmalarına vesile oldular.
devamını gör...
3.
malum durumlar yüzünden bir seneden fazladır uğrayamadığım, özleminden içimin kavrulduğu mekan. gerçekten böyle bir hasret yok abi ya.
devamını gör...
4.
sinema asrın başta gelen eğlencesidir, herkesin malıdır, kadın olsun erkek olsun güzeller, modalar, seksapeller sergisidir.
devamını gör...
5.
salonunda izlemenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu anladığım sanat. o karanlık, patlamış mısır kokan salonlar. hele o sıkıcı, uzun reklamları izlemeyi bile özledim ya. of.
devamını gör...
6.
bence film seyretmenin, en keyifli olduğu yer.
yanımda, dünyanın en yakışıklı iki erkeğinden biri ile (bkz: dayı) filmini izleyeceğiz.
benden bu filme madalyalı bir yanım gelir.
beni izlemeye devam edin.
yanımda, dünyanın en yakışıklı iki erkeğinden biri ile (bkz: dayı) filmini izleyeceğiz.
benden bu filme madalyalı bir yanım gelir.
beni izlemeye devam edin.
devamını gör...
7.
abi yok bu devirde sinemaya gidilmez. iki kişi gidelim dedik, bir bilet 30 lira, mısır biletten pahalı, yol git gel 16 bir de yemek yesen 80. 230 luk oldun tek günde. mutlu olmak için dışarı çıkınca daha mutsuz geri dönüyorsun. valla erdo yürüyen uçakta yapsan, karşına 12 li dardanel ton aday olsa ton balığına kafamla basıcam. en azından o omega 3 falan veriyor.
devamını gör...
8.
9.
sinema: uzun zamandır sinema namına net bir film gelmedi, bir birinin kopyası, yüksek ses ve neredeyse tamamı efeklerle dolu filmler çıkmakta. izlenmiyor mu, tabiki de izleniyor, hemde tıka basa. tüketim çılgınlığı gibi, çerez gibi tüketiyoruz. bizim sinema sektörünü bu yola soktuk yada onları bizi maruz bırakıp alışkanlık haline getirdi.
devamını gör...
10.
karanlıkta seyredilir. kesin bilgi.
devamını gör...
11.
görüntü ve videonun film şeklinde beyaz perdeye yansıtılmasına dayanan görsel şölen.
1895 yılında fransa'da ortaya çıktığı bilinmektedir. geçenlerde sinemasever yazar sevim gözay'ın bir programında duyduğum kadarıyla sinema bulunduğunda gazeteye ölümsüzlük bulundu diye manşet vermişler.
sinema sahiden de ölümsüzlüğü buldu.
o filmler çekilmese şimdi kemal sunal'ın büyüklüğünü nereden bilecektik, nasıl anlayacaktık?
sinema o kadar güçlüdür, ölümsüzdür.
1895 yılında fransa'da ortaya çıktığı bilinmektedir. geçenlerde sinemasever yazar sevim gözay'ın bir programında duyduğum kadarıyla sinema bulunduğunda gazeteye ölümsüzlük bulundu diye manşet vermişler.
sinema sahiden de ölümsüzlüğü buldu.
o filmler çekilmese şimdi kemal sunal'ın büyüklüğünü nereden bilecektik, nasıl anlayacaktık?
sinema o kadar güçlüdür, ölümsüzdür.
devamını gör...
12.
fransız icadı. fakat en iyisini fransızlar yapmaz/yapamaz.
porno/sanat karışık yaptıkları filmler midemi bulandırır oldu nice zamandır.
jojo rabbit, 1917, green book, once upon a time in hollywood gibi harika filmler varken... ne gerek var?
porno/sanat karışık yaptıkları filmler midemi bulandırır oldu nice zamandır.
jojo rabbit, 1917, green book, once upon a time in hollywood gibi harika filmler varken... ne gerek var?
devamını gör...
13.
uzun zamandır film izlemeye sinemaya gitmiyorum. napolyon için gitmeyi düşünüyordum ama biletin 180 lira olduğunu öğrendim.
daha da önemlisi çok uzun süreli filmler sinemada uygun olmadığı için kesilmiş versiyonu yani sinema versiyonu yerine 4 saatlik tam versiyonu çıkınca onu izlemeyi planlıyorum.
daha da önemlisi çok uzun süreli filmler sinemada uygun olmadığı için kesilmiş versiyonu yani sinema versiyonu yerine 4 saatlik tam versiyonu çıkınca onu izlemeyi planlıyorum.
devamını gör...
14.
dijital kanallar çıktıdan sonra popülerliğini yitirirmiştir
devamını gör...
15.
internet sayesinde de popülerliğini yitirmiştir.
devamını gör...
16.
sinema özelinde sovyet sinemasindan bahsetmek istersek eğer ,
sovyetlerde diğer sanat dallarinda olduğu gibi , sinemada da konstrüktivizm baskindir.yeni bir toplum inşa ederken sinemaya sovyetlere özgü bir sosyoloji ile yaklasilir ve toplumun yeniden yapilandirilmasinda elbette sadece sinema değil ama özellikle o zamanlar sovyetlerin en popüler propaganda araclarindan olan toplumcu sinema baskin olarak kullanim alani bulur.
auteur kuramdan da yararlanmistir.
(bkz: sovyet sineması)
sovyetlerde diğer sanat dallarinda olduğu gibi , sinemada da konstrüktivizm baskindir.yeni bir toplum inşa ederken sinemaya sovyetlere özgü bir sosyoloji ile yaklasilir ve toplumun yeniden yapilandirilmasinda elbette sadece sinema değil ama özellikle o zamanlar sovyetlerin en popüler propaganda araclarindan olan toplumcu sinema baskin olarak kullanim alani bulur.
auteur kuramdan da yararlanmistir.
griffith'in dramaturjik gerilimi arttırmak için kullandığı kurgu teknikleri rus avantgardelarını çok etkiledi. moskova film yüksek okulu'nda okulun yöneticisi lev kuleshov'un çevresinde toplanan genç filmciler teorik ve deneysel yollar bulmaya çalıştılar. bu çevrenin temel tezi, filmde kurgunun resimden hiyerarşik olarak üstte bulunduğu ve anlamın montajla aktarıldığı yolundaydı.
bu çevrenin en önemli isimleri belgesel yapımcısı dziga vertov, sergey eisenstein ve vsevolod pudovkin'di. eisenstein filmlerinde duygusal olarak yoğun resimlerin hızlı bir peşpeşeliğini, şok edici bir şekilde birbirleriyle bir araya getirilmelerini ve böylece izleyicinin yeni bilgilere ulaşmasını sağlamak gerektiğini düşünüyordu. ünlü filmleri grev ve potemkin zırhlısında bu montaj anlayışını başarıyla pratiğe geçirdi. özellikle potemkin zırhlısında geliştirdiği ritmik montaj tekniğiyle güçlü metaforlar kullandı.
bu çevrenin en önemli isimleri belgesel yapımcısı dziga vertov, sergey eisenstein ve vsevolod pudovkin'di. eisenstein filmlerinde duygusal olarak yoğun resimlerin hızlı bir peşpeşeliğini, şok edici bir şekilde birbirleriyle bir araya getirilmelerini ve böylece izleyicinin yeni bilgilere ulaşmasını sağlamak gerektiğini düşünüyordu. ünlü filmleri grev ve potemkin zırhlısında bu montaj anlayışını başarıyla pratiğe geçirdi. özellikle potemkin zırhlısında geliştirdiği ritmik montaj tekniğiyle güçlü metaforlar kullandı.
(bkz: sovyet sineması)
devamını gör...
17.
son zamanlarda, özellikle 1,5 - 2 yıldır doksanların sonu ve 2007'ye kadar olan süreçte bol grenli, yeşil-sarı-mavi arasında gidip gelen renk paletlerine sahip japon filmlerine sardım... içlerinde inanılmaz gizem, korku ve yer yer dram öğesi taşıyor bu filmler ve bayağı yeraltındalar. bazen ingilizce altyazılı halini bile bulabilmek mümkün olmuyor, open subtitles'ta bile altyazısı olmuyor filmin düşünün...
özellikle doksanların sonu ve iki binlerin başında teknoloji çılgınlığı ve internetin yeni yeni herkese ulaşabilmesinin mümkünatıyla japonlar internet üzerine filmler denemişler. gerek kairo, gerek suicide club olsun, siber korku dediğimiz şeyden herkesin ulaşabildiği internet yüzünden hepimizi korkutabilmeyi başarabilmiş japonlar...
özellikle doksanların sonu ve iki binlerin başında teknoloji çılgınlığı ve internetin yeni yeni herkese ulaşabilmesinin mümkünatıyla japonlar internet üzerine filmler denemişler. gerek kairo, gerek suicide club olsun, siber korku dediğimiz şeyden herkesin ulaşabildiği internet yüzünden hepimizi korkutabilmeyi başarabilmiş japonlar...
devamını gör...
18.
hic gitmemis oldugum ortam.
devamını gör...
19.
nasıl yapıldığını anladığınız zaman büyüsü kaçan.
devamını gör...
20.
tiyatro gibi, kalmamistir.
devamını gör...