2681.
ey yo naber?

kaç yıllık evimden, şehrimden gitmeme dört kala buradayım. çakır keyifim. seviyorum. sevildiğimi görüyorum. mutluyum. gibi. her an rollercoaster’ın yokuşunda bulabilirim kendimi diye tırsmıyor değilim.

bu sefer her şey bi değişik bruh. sanki bu sefer gerçek manada mutluluğu yakalamışım gibi. feragat etmem gereken manevi değerlerim var, olsun. değer. ben bu evreyi çoktan hak ettim. mutluluğumu bozdurmayacağım.

neys, ne diyeceğim?

hangimiz sevmediiiiik çılgınlar gibiiiğğ * *
devamını gör...
2682.
nerde o eski bayramlar.

ulan kimsenin suratında tebessüm yok ne biçim sığırlara denk geldiysem
devamını gör...
2683.
bu kadar güçlü olduğumu, bu kadar büyük işler başarabileceğimi görmekten korktuğum için mi hiç denememiştim yoksa? çünkü sonunda kimseye ihtiyaç duymayacaktım. ve bu yalnızlık demekti.

ama görüyorum ki bu yalnızlık demek değil. ve yalnız kalmak istemedikçe yalnız kalamıyorsun zaten. baksana sadece eve dönüş yolunda 2 yeni arkadaş yaptın, 2 farklı etkinliğe sebepsiz yere bahane uydurup gitmedin. yalnız kalmak zor.
devamını gör...
2684.
terapide her seferinde biraz daha derinlere iniliyor, öyle sanıldığı gibi sen anlatıyorsun, terapistin de sana şunu yap bunu yapma dediği bir süreç değil bu... resmen "derin kazma" işlemi yapılıyor, yatay düzlemde yüzeysel, fazla derinlere inmeden hep aynı konular çerçevesinde dolanmak değil, her seferinde sanki denizin daha da derinine dalmaya çalışmak gibi bir şey.. nasıl ki denizde daha derine dalmaya çalıştıkça, derinlerde daha ilginç canlılar (vatozlar, ahtapotlar, mercanlar vs.) görme şansın artıyorsa, terapide de daha farklı duygularla karşılaşma durumu ortaya çıkıyor. biraz da bir hocayla dalmak gibi.. herhangi bir sıkıntıda müdahale eden birinin yanında olması güven veriyor. insanı tetikleyen duyguların özellikle çok erken çocukluk dönemlerine ait olması, baş edilmesini bir nebze daha çok zor kılıyor ama bedensel duyumların verdiği sinyalleri fark edebilmek, onların "şimdi ve burada"ya değil; "o zaman ve orada"ya ait olduğunu bilmek, süreci kolaylaştırıyor ki zaten bu farkındalık, olayın en can alıcı kısmı. sonrasında gelen yanlış alarmı durdurmak, nefes egzersizleri ile "şimdi ve burada"ya dönmek, sürecin en kolay kısmı. belki bir süre hayata mola vermek yani kendinle vakit geçirmek (duş almak, meditasyon yapmak, müzik dinlemek, egzersiz yapmak vs.) dengeye ulaşmak ve duyguların yatışması için etkili oluyor ve sen, bu pratikleri yaptıkça zamanla seni tetikleyen şeyleri çözüp onlarla tek başına sakince baş edebilir hale geliyorsun ki zaten terapinin amacı da seni, sana dair süreçlerle tek başına baş edebilecek kadar güçlendirmek.
devamını gör...
2685.
eski bir tanıdığın rehberinde od diye kayıtlıy(d)ım. oysa guzelde ismim vardır neden od diye kaydetti bilemedim ama hoşuma da gitmişti.

pis bir asabiyetim var 8 sn kadar sürüyor, bir çoğunuzun boşalma süresinden daha uzun bence * *

muhtemelen bu arkadaşım beni od diye kaydederken hep biliyordu sinirimin asabiyetimin çok yuksek oldugunu ama ona tek bir kıvılcımın dahi gelmeyeceğini, kendi icimde yanacağımı ki ondan o isimle kaydetti beni.

peki ne oldu?
oturup resmen orta çağda cadı avında yakalanmış cadı gibi yaktı beni ve su elinde olduğu halde bir damla vermiyor.

hallacı mansur gibi oldum!
ahalinin attığı taşlara karşı "onlar bilmiyor bağışla onları" dedim ya da ben bağışladım ama canlı canlı derimi yüzen dostun derimi yüzmesinden incinmezken attığı gülden incindim.

eşiğin öbür tarafında "gel gel gel" yapıyorum ama ne gelen var ne giden!


devamını gör...
2686.
yüklerimden arınmam lazım.

en azından insanlara “o zilsesini değiştirmen ya da telefonunun sesini kısman mümkün mü, hayatımda hoş çağrışımları olan bir melodi değil. her telefonun çaldığında düşmek istemiyorum.” deme isteği uyandıran bagajlarımı artık bırakmak zorundayım.
devamını gör...
2687.
üzülme bunlar da geçer, ucunda ölüm yok ya.
devamını gör...
2688.
naber defter? hiç de demiyorsun ''bu satanist niye 2 haftadır gelmiyor bana'' diye. deme zaten zira bir cevabı yok. e geldim işte. ama niye geldim? dert yanmaya.

dert yanacak da bi durum yok aslında. tek 1 an insanı 16-17 sene geriye nasıl götürür onu anlatmak istedim. bir mağaza vitrini yansıması bunu sağlayabiliyormuş be sözlük.

bir yerden geçtim. senelerdir ara sıra geçtiğim ama ergenliğimde çok sık geçtiğim bir yer. aynı mağaza, aynı camekan. aynı olmayan mı ne? camdaki yansımam.

camda bir yansıma gördüm sözlük. ben değildim. o camda görmeye alıştığım ben değildim. ben o camda zayıf, saçları olan, eh biraz eli yüzü düzgün birini görüyordum.

şimdi diyebilirsin ki ''e sen 1 günde mi bu hale geldin?''. e tabi ki hayır ama o camda gördüğüm manzara bu değildi. o cam belki de hiç değişmedi aradan geçen 17 senede. o da şaşırmıştır belki. ''hacı ben seni böyle yansıtmıyordum ya noldu sana'' demiştir belki de içinden. bana diyemez ama, kırarım. kalbini değil, camın kendisini.

ha konu sadece fiziksel değişim de değil. düşünce balonları gördüm sözlük bugün baktığımda. aklımdan geçenleri, yapmayı düşündüklerimi. kızdıklarımı, affettiklerimi, önemsemediklerimi. eskiden bunlar olmazdı. bomboş bir kafa görürdüm eskiden. artık göremiyorum o boşluğu. bir yansımada ya da aynada kendime her baktığımda kafamdaki her şeyi görüyorum o yansımada konuşma balonu olarak etrafımda.

aynalardan neden mi kaçar insan? bu yüzden. kendinden kaçmak gibi bir şey. düşüncelerime engel olamıyorum, her bir düşüncemin yaratıp konuşturduğu karakterlerin sesinden kaçamıyorum. bari fiziki bir görüntü ile karşıma çıkmalarına engel olayım.

odamdaki aynayı da bir kaza bahanesi ile kırmak fena fikir değil bu arada.
devamını gör...
2689.
seviyemin tüm alt kademelerine hızlıca inmekteyim. öyle bir hız ki dünyanın 150 milyon km uzaklığından, na şu her gün doğup batan güneşten, o sıcaklığa rağmen, bir acı göstergesi ortaya koymadan tüm atmosferi delip yere çakılan bir meteor olacakken, kuş tüyüne dönüşüp usulca kendimi yatağımda buluyorum. ama düşüncelerim sürekli ay gibi bir gezegene saplanmış şekilde yörüngede dönüyor. çekim alanından kurtulamıyorum. ve utanmadan tüm tehlikelere ben siper oluyorum. üstümde yüzlerce belki binlerce krater var. ama nefes alacak düzgün bir atmosferim yok. sana sığınmak istiyorum. titreşen yıldızlarına ortak olmak istiyorum. kendimi diplerden çıkarmak, hayallerimi kendimi korumanın dışına çıkarıp özgür bir yıldız belki de bahsettiğim güneş olmak... ya da... biliyorum. ben de güzelim. varlığımla... çünkü yanımda tüm parlaklığıma borçlu olduğum biri var. bu yüzden sürekli yansıtıyorum. bana öğrettiklerini... yine de anlarına uzaktan ortak olmak canımı sıkıyor. yakında olmakta beni boğuyor...
devamını gör...
2690.
ne yeniye heves var ne de eskiye özlem. ortasında falan da değilim, hepten bitik.
devamını gör...
2691.
yine burdayım.
hiç istemiyorum sana yazmayı.
dün gece yine kazağını giyip uyudum.
sen hiç bilmedin.
bilmedin 2 ay sonra yeni bir hayat kuracağım belki de. paylaşamadım heyecanımı seninle.
tekila, şarap, bir sürü bira içtim. bilmedin alkolik nezaketimi.
zorladım çok zorlandım yaşarken sensiz anlamadım snaa.
beni en çok sen anladın, bilmedin.
başkasının balkonunda seni düşünerek sigara içtim bilmedin.
girdiğin sınavın sonuçlarına baktım adını aradım bilmedin.
senin ilmini okumaya karar verdim bilmedin.
iletişime geçme dedin.
bugün teyzem nasipse döner dolaşır bulur seni dedi bul beni.
yanına gelip evinin önünde bekleyesim geliyor.
bekir diyor ya herkesin inandığı bir şey var benimki de sensin aq.
benimki de senin, bilmedin.
gelmesin ecel seninle kavuşmadan.
gelmesin başkası kalbime sen gelene kadar.
bu kadarı hastalıklı bilmedin.
sevdanın her hali seninle güzel.
düşlerin hepsi sen varsın diye güzel.
bak yine bir sürü şey yazdım, bilmedin.
bir gün geleceksin biliyorum işte o gün başkası olmasın yanımda lütfen hemen gel.
şimdi yine kazağını giyeceğim çıplak tenime.
belki tenini hissederim diye.
bir sürü şey olacak yine sen bilmeyeceksin.
devamını gör...
2692.
bazen kendi kendime gelin guvey olup duruyorum. ortada kalmak deyimi bi canli olsaydi o ben olurdum. kalbi kirilmis bi insanin neler yapabilecegini ve neler yapamayacagini cok uzun sure once ogrendim. kirildigi yerde daha fazla durmamak en onemlisiydi. insanlari cok guzel sekilde degersiz hissetmekse bi intikam secenegi. tekrar ayni kisi olmamak hem olumlusu hem olumsuzu belki. soguk sicak, o yapmadiysa bende yapmiyim taktiklerinden(!) cok yoruldum artik. pes ediyorum. sınırlarımı ve oraya kimleri yaklastirmamam gerektigini aciya aciya beynime kazidim ve cok iyi ogrendim. bazi hisler kamburdu kurtuldum ama simdi suclu ben oldum.
devamını gör...
2693.
doktor- rüyalarinizda çoğunlukla neler görüyorsunuz?

hasta-mizrahi,cohen,eliezer,levi vd. gibi yahudi isimleri.yahudi kabile isimleri hatta daha bir sürü isim.

doktor-hmm. lütfen akliniza gelen kelimeleri,cümleleri,sizin icin ayirdiğim şu yarim sayfa kağıda yazabilir misiniz?

hasta-yazmam.konusurum daha iyi.stakhanovculuk,sosyal evrim,toplum kuramları,sosyologlar ne ise yarar,felsefe,russell ve saçmalıkları,platon ve rakibi aristo,performing act,dramatic arts,nip tuck,cep telefonlarinin sagladigi imkanlar,tuvalet kagitlarinin büyük nimet olmasi,bankalar ve esitlik, sürü sepet ic camasirlari ve renk renk savaş uçaklari,mirage 2000,dolmakalemler ve varligi/gerekliligi sorgulanan diger birtakim nesneler,pop art ve yayginligi,coğrafya sözel midir sayisal midir,psikiyatri toplum icin gerekli midir,prozac toplumunu okumali miyiz,babam prozac kullanirken bnim kullanmamam mümkün mü,kader kendini nerelerde gösterir,bn neden bunları söylüyorum doktor?artik bnim de size soru sorma vaktim gelmedi mi?

doktor-tabi.bunu hic düşünmemistim.alginiz dağınık,akliniz da oldukça karisik.ama korkmayin.size yardimci olacagiz.ancak seans tamamlandi.bir dahaki sefere ümit ediyorum daha verimli bir konusma yapacagiz.

hasta-bu kadar mi?bitti mi?
devamını gör...
2694.
bir hoca var okuldan tertemiz pırıl pırıl bir çocuk. hocam senin yerinde olmak isteyen kaç kişi var biraz kalbin daraldığında hayal kursana dedi.
umma ki küsmeyesin dedim.
ummayı bıraktım ben senden sonra.
2 şey ummuşum ben standart umutlar haricinde.
biri sen, biri de malumundu zaten.
birine çok yakınım biliyor musun?
sana da yakın olmak isterdim.
sana dair umutlarım şimdi rüyalarımda.
en büyük korkum ise bir yabancının koynundan çıkıp seni hatırlayıp ciğerlerime sigarayı çekmek.
devamını gör...
2695.
başlayalım bakalım uzun zaman oldu içini dökmeyeli.

sanırım bunun nedeni yalnızlık hani şu fikirde yani düşünce de yalnızlık dediğimiz asıl yalnızlık.
ey sözlük hayatımda binlerce insan var ama o kadar yalnız hissediyorum ki. az önce rehberi kurcaladım ve arayacak kimsem olmadığını yani beni anlayacak kimse olmadığını hissettim. içime buruk. bir acı saplandı garip bir histi. düşünsene binlerce insan var ama hiçbiri sana göre değil.

aslında ben artık yalnızlık sevdalısı oldum tabi buna rağmen bazen bir şeyleri paylaşmak istersin.
mesela sözlük her şeyim o kadar yolunda ki. başarılı bir şekilde yükseldim, girişimcilik hikayem büyüyor, fotoğrafçılık ve çizim yapıyorum blog yazıyorum birçok insana ulaşıyorum bu beni mutlu ediyor tabi. hep bir meşgale ve kalite var hayatımda. ama yine bazen buruk bir acı oluyor nedenini bilmediğim bir şekilde. yok ya iyiyim sözlük. evet iyiyim.
devamını gör...
2696.
bugün bir çılgınlık yapıp tarot baktırmaya karar verdim, aman tanrım çok çılgınım ve bana neler diyeceğini çok merak ediyorum. *
devamını gör...
2697.
olmamam gereken bir yerde yazıyorum bunları. her ne kadar burada olmak canımı yaksa da geldim yine.

keşke bir başkası seni benim sevdiğim kadar sevseydi. ne kadar kolay olurdu senin için. "sende uzaklığı, sende ben imkansızlığı seviyorum" demişti şair. ama ümitsizliği değil. garip, ümit de yok bende artık.

istedin ki hayatının bir köşesinde olayım. istediğinde ortaya çıkarabildiğin. sen bunu başardın ama ben yapamadım. bir köşede olamayacak kadar önemliydin sen benim için.

sevmek, sevildiğini hissedince güzel ve ne yazık ki her zaman bir taraf daha az seviyor.

güneş gecenin gözbebeklerine indiğinde. yükledim tüm özlemlerimi rüzgarın serin ellerine. hissediyor musun damarımda akan kanım? hissediyor musun canım. hemen yanıbaşındayım.
devamını gör...
2698.
buraya yazma zamanımız gelmiş sanırım. uzun zamandır sözlüğe uğrayıp bir şeyler karalama/yazma vaktim hiç olmadı. kendi hayatım oldukça karmaşıklaştı ve gelecek kaygısı artık daha çok benliğimde. bir yandan ailemin "benim kızım memur olacak" baskısı bir yandan iş ve gelecek kaygısı şu sıralar kafamı oldukça meşgul ediyor. zamanında kafamı meşgul ettiğim yegane ağrılar bugün üstünde bile durmadığım silik birer anıya döndü. ben başardım, ben ilk defa dünü dünde bıraktım sevgili sözlük. kendimi uzun bir yol kat etmiş gibi gururlu hissediyorum.

not: ilk defa aklımdan geçenleri süslü cümleler kurmadan izah etmeye çalışıyorum. konudan konuya geçtim biraz ama, affedin!
devamını gör...
2699.
birkaç saat önce tam karşıdaki dağın ardından çıktı ay. takdir edersiniz ki şimdi ancak ulaştı tepeye. tırmandıkça küçüldü, küçüldükçe sarıdan beyaza döndü. temiz bir gökyüzü vardı yine birkaç saat önce. ışıklar yeterince kirletmediğinden yıldızlar da hatrı sayılır bir parlaklıkla gözümün eriştiği her yerdeydiler. şimdi bulut kapladı her bir yanı. ay, bir görünüyor bir kayboluyor bu yüzden. ona yakın bulutlar nispeten daha az gri. birkaç saat önce ardından yükseldiği dağın üstü ise abartmayı sevenler için kara bulutlarla dolu. benim için koyu gri. niye yazıyorum bilmiyorum, saklamak istedim bu anı. rüzgar da öyle hoş ki.
devamını gör...
2700.
ve yine hoşgeldin küçük adam, hoş geldin çocukluğum
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim