1.
bir nesnenin dış çerçevesinin oluşturduğu şekil. ya da şehrin yükseltilerinin çizgisi.
ya da...
siluetimi paketler misiniz dedim kasadaki saçları fazla dağılmış kadına. gözlüklerinin arkasından morlukları bağırıyordu yeter diye. paketleme işlemi için altı kuruş doksan dokuz lira alacağız dedi. yanlış söylediniz dedim. doksan dokuz lira altı kuruş olmasın o. hayır, siluetini paketlemek isteyen müşterilerimize önce kuruşları ödetiyoruz dedi. eh yapacak bir şey yok o zaman dedim. yalnız fazla vaktim yok. kırmızı bir kağıtla paketlerseniz sevinirim dedim.
üzgünüm dedi kadın. kırmızı paketimiz yok. ama isterseniz yanımda kırmızı bir rujum var mavi paketin üzerine adınızı yazabilirim bu rujla dedi.
bir an için kadının dudaklarına her sabah sürdüğü bu rujda kalan ten parçalarının siluetimin paketinde olmasını istemedim. buna rağmen ağzımdan pek tabi kabul cümlesi çıktı.
kasanın altına eğildi kadın ve tam da dediği gibi mavi bir paket çıkardı.
o sırada siluetim. yan taraftaki bantın üzerinde sakince oturuyordu. sence de bu çok uzun sürmedi mi der gibi baktı bana. ben de ona sakin ol birazdan buradan çıkacağız diyerek baktım sessizce.
seri hareket etmeye başlamıştı kasiyer kadın.
bir hışımla aldı siluetimi, dürdü, büktü ve avcuma sığacak kadar bir paket haline getirdi. o sırada çantamdan paramı çıkarıyordum.
ilk önce kuruşlar tabi. kuruş kuruş harcamak önemliydi hayatı. sonra kağıt paralar. sonra kartlar…
dışarıya çıktığımda kar taneleri atıştırmaya başlamıştı. montumun fermuarını çektim ve arabama bindim elimde mavi üzerine kırmızı rujlu paketimle.
şehrin banliyölerini geçtim. şehrin tarlalarını geçtim. geçilebilecek her türlü maddesel alanı geçtikten sonra tepedeki mezarlığa geldim. neden mi buraya geldim? pek tabii siluetimi gömmek için.
belki o zaman kurtulabilirdim kendi yarattığım benliklerimin şehrinin sınırlarından.
ya da...
siluetimi paketler misiniz dedim kasadaki saçları fazla dağılmış kadına. gözlüklerinin arkasından morlukları bağırıyordu yeter diye. paketleme işlemi için altı kuruş doksan dokuz lira alacağız dedi. yanlış söylediniz dedim. doksan dokuz lira altı kuruş olmasın o. hayır, siluetini paketlemek isteyen müşterilerimize önce kuruşları ödetiyoruz dedi. eh yapacak bir şey yok o zaman dedim. yalnız fazla vaktim yok. kırmızı bir kağıtla paketlerseniz sevinirim dedim.
üzgünüm dedi kadın. kırmızı paketimiz yok. ama isterseniz yanımda kırmızı bir rujum var mavi paketin üzerine adınızı yazabilirim bu rujla dedi.
bir an için kadının dudaklarına her sabah sürdüğü bu rujda kalan ten parçalarının siluetimin paketinde olmasını istemedim. buna rağmen ağzımdan pek tabi kabul cümlesi çıktı.
kasanın altına eğildi kadın ve tam da dediği gibi mavi bir paket çıkardı.
o sırada siluetim. yan taraftaki bantın üzerinde sakince oturuyordu. sence de bu çok uzun sürmedi mi der gibi baktı bana. ben de ona sakin ol birazdan buradan çıkacağız diyerek baktım sessizce.
seri hareket etmeye başlamıştı kasiyer kadın.
bir hışımla aldı siluetimi, dürdü, büktü ve avcuma sığacak kadar bir paket haline getirdi. o sırada çantamdan paramı çıkarıyordum.
ilk önce kuruşlar tabi. kuruş kuruş harcamak önemliydi hayatı. sonra kağıt paralar. sonra kartlar…
dışarıya çıktığımda kar taneleri atıştırmaya başlamıştı. montumun fermuarını çektim ve arabama bindim elimde mavi üzerine kırmızı rujlu paketimle.
şehrin banliyölerini geçtim. şehrin tarlalarını geçtim. geçilebilecek her türlü maddesel alanı geçtikten sonra tepedeki mezarlığa geldim. neden mi buraya geldim? pek tabii siluetimi gömmek için.
belki o zaman kurtulabilirdim kendi yarattığım benliklerimin şehrinin sınırlarından.
devamını gör...
2.
3.
gece gorulunce korkutur.
devamını gör...